Çekik gözlerin evrimi bilim insanları yıllardır dikkatini çekmişti. Göz yapısı dünyadaki tüm insanlarda aynıdır. Çekik gözlü olmanın nedeni yalnızca göz kapaklarıdır. Çekik gözlü olan insanlarda göz kapağının 2. kıvrımı gözün üstüne doğru daha fazla iner. Gözün üstüne daha fazla inen göz kapağı gözün daha dar görünmesine neden olur.
Aslında bu kıvrım kış mevsiminin soğuk geçtiği ve kar tabakasının yoğun olduğu bölgelerde yarar sağlar. Karla kaplı yerler insanın gözünü kamaştırır. Bu kıvrım kar tabakasından yansıyan ışığa karşı gözü korur. Yani göz kapağındaki 2. kıvrım kar gözlüğü görevini yapar.
Ne var ki çekik gözlü bazı insanların yaşadıkları yerlerde insanın gözünü kamaştıracak kadar kar yağmayabilir. Ancak bildiğimiz üzere buradaki insanların atalarının son görülen buzul çağıyla birlikte, Asya kıtasının kar ve buzlu bölgesi olan Sibirya’dan daha sıcak olan bölgeye yani güneye doğru ve şimdiki yaşadıkları bölgelere göç etmişlerdir.
Günümüzde halen buzullarda yaşayan Eskimoların gözleri de çekiktir. Bu özellik sayesinde gözleri soğuktan daha az etkilenir. Bu kadar soğuk hava koşullarında yaşayan insanların vücutları iklime uyum sağlamak zorundaydı. Soğuk hava koşullarında sadece gözler etkilenmemiş aynı zamanda burunda büyük ölçüde etkilenir.
Sadece gözler değil bununla beraber burunları da soğuk rüzgarlara karşı daha da mücadele edebilmek için küçülmüştür. Çekik gözlü insanlardaki burun delikleri de daha küçülmüş ve birde daralmıştır. Bunun nedeni ise soludukları hava içeride akçiğerlere taşınana kadar ısınsın diye.
Çekik gözlü insanların cildi, diğer insanlara göre daha yağlıdır. Yağlı cilt ile göz kapaklarınında yapısı daha yağlı olduğunu düşündüğünde, daha sarkık olup, gözü ve iç tabakalarını doldurarak, kar fırtanaları ve buzullarda görme için göz sağlığını da korur. Koşulları düşündüğünüzde insanların aslında çekik gözlü olmadıklarını onlara düşük göz kapaklı insanlar diyebiliriz.
Asya kıtası boyunca çekik gözlü insanların görülmesi, bu kişilerin buzul bölgelerde yaşayan atalardan geldiğini düşündürse de Afrika’daki bazı gruplarda da bu yapının görülmesi, konunun bundan biraz daha karmaşık olabileceğini gösteriyor ve bu alanda çalışmalar devam ediyor. Aksine çok sıcaktan korunmak için de gözlerde bir evrim yaşanmış olabilir.Bu sıcak bölgelerde aynı adaptasyonun aşırı sıcağa (ve özellikle de fazladan gelen mor ötesi ışınlara) karşı bir savunma sağladığını gösteren bulgular söz konusudur.
Aslında bu kıvrım kış mevsiminin soğuk geçtiği ve kar tabakasının yoğun olduğu bölgelerde yarar sağlar. Karla kaplı yerler insanın gözünü kamaştırır. Bu kıvrım kar tabakasından yansıyan ışığa karşı gözü korur. Yani göz kapağındaki 2. kıvrım kar gözlüğü görevini yapar.
Ne var ki çekik gözlü bazı insanların yaşadıkları yerlerde insanın gözünü kamaştıracak kadar kar yağmayabilir. Ancak bildiğimiz üzere buradaki insanların atalarının son görülen buzul çağıyla birlikte, Asya kıtasının kar ve buzlu bölgesi olan Sibirya’dan daha sıcak olan bölgeye yani güneye doğru ve şimdiki yaşadıkları bölgelere göç etmişlerdir.
Günümüzde halen buzullarda yaşayan Eskimoların gözleri de çekiktir. Bu özellik sayesinde gözleri soğuktan daha az etkilenir. Bu kadar soğuk hava koşullarında yaşayan insanların vücutları iklime uyum sağlamak zorundaydı. Soğuk hava koşullarında sadece gözler etkilenmemiş aynı zamanda burunda büyük ölçüde etkilenir.
Sadece gözler değil bununla beraber burunları da soğuk rüzgarlara karşı daha da mücadele edebilmek için küçülmüştür. Çekik gözlü insanlardaki burun delikleri de daha küçülmüş ve birde daralmıştır. Bunun nedeni ise soludukları hava içeride akçiğerlere taşınana kadar ısınsın diye.
Çekik gözlü insanların cildi, diğer insanlara göre daha yağlıdır. Yağlı cilt ile göz kapaklarınında yapısı daha yağlı olduğunu düşündüğünde, daha sarkık olup, gözü ve iç tabakalarını doldurarak, kar fırtanaları ve buzullarda görme için göz sağlığını da korur. Koşulları düşündüğünüzde insanların aslında çekik gözlü olmadıklarını onlara düşük göz kapaklı insanlar diyebiliriz.
Asya kıtası boyunca çekik gözlü insanların görülmesi, bu kişilerin buzul bölgelerde yaşayan atalardan geldiğini düşündürse de Afrika’daki bazı gruplarda da bu yapının görülmesi, konunun bundan biraz daha karmaşık olabileceğini gösteriyor ve bu alanda çalışmalar devam ediyor. Aksine çok sıcaktan korunmak için de gözlerde bir evrim yaşanmış olabilir.Bu sıcak bölgelerde aynı adaptasyonun aşırı sıcağa (ve özellikle de fazladan gelen mor ötesi ışınlara) karşı bir savunma sağladığını gösteren bulgular söz konusudur.
