- Mesajlar
- 16,954
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 5,714
- Cinsiyet
Atatürk, vakit ve fırsat buldukça, Çankaya’dan ayrılır, yurdu dolaşırdı. O gezilerinde yapılan işleri yerinde görür, halkın dertlerini dinler, notlar aldırır, gereğinin yapılmasını emrederdi. Çoğu zaman yapacağı inkılapların öncesinde kamu oyu yoklamasını bizzat kendi yapar, kendi konuşur, kendi öğretirdi. Şapka ve yazı devrimini de halkıyla bir arada, yurttaşlarıyla bütünleşerek gerçekleştirmişti...
***
23 kasım 1930
Atatürk ve beraberindekiler saat 14.30’da otomobille Samsun’un kazası olan Çarşambaya geldi. Çarşambalılar onu aralarında görmekten büyük bir memnunluk duydu, alkış tufanı koptu. Zira; Atatürk Kurtuluş Mücadelesine Samsun’dan başlamıştı...
İkinci gün Bafra’ya gitmek istedi fakat Samsun’da hava bozuk olduğu için gidemedi. O günü Mıntıka Palas’da istirahat ederek ve kitap okuyarak geçirdi.
Ziyaretinin 3. gününde önce hükümet dairesini, sonra belediyeyi ziyaret etti. Daha sonra Samsun Lisesi’ni ziyaret ederek tarih, coğrafya ve felsefe derslerine girdi.
Bu derslerde talebelere bazı sorular sordu, cevaplar verdi. Buradan sonra, Samsun Türk Ocağını ziyaret etti. Gördüğü ilgi ve alakadan gördüklerinden ve işittiklerinden çok memnun kaldı...
Ocaktan ayrılırken, “Milletin kıymetli ve güzide gençleriyle konuşmak benim için saadettir. Bu saadeti uzatmak isterdim fakat vapuru bekletmemek lazım. Çok memnun oldum.” dedi ve hararetli alkışlarla Ocaktan ayrıldı, Çankaya Köşkü’ne döndü...
Atatürk’ün bu Samsun’u son ziyareti olacaktı. O’nun Samsun halkı nazarında 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıkış anısını ölümsüzleştirmek için heykeli yapılması kararı alındı. (21 Ocak 1932 tarihinde heykelin açılışı yapıldı)
***
Yurttaşları Atatürk’ü mektupsuz bırakmıyordu. Her gün onlarca mektup gelirdi...
Çankaya köşküne gelen yüzlerce mektup arasından bir mektubu, Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak kendisine okudu. Mektupta şunlar yazılıydı:
“Samsun
14 Aralık 1930
Çok Sevgili Gazi Babama,
Yurdumuzu şenlendiren, benliğimizi koruyan büyük kumandanın mübarek yüzünü görmek için bütün Türk yavrularının kalbinin çarptığını çok yakından bilirsiniz, değil mi?
İşte bir küçük yavrunuz olan ben de bir gün olur elbette sizi görürüm diye düşünüyordum. Bu düşüncelerim gün geçtikçe artıyor, kalbimde yanan ateş beni yakıyordu.
Bir gün vücudumda hafif bir kırgınlık duydum, yatağa yattım. Tam 15 gün hastalandım. Ümidim kesilmişti. Bir gün Samsun’a geleceğinizi haber verdiler, dünyalar kadar sevindim. Ne iyi ben de Gazi Babamı göreceğim diyordum. Fakat yataktan kalkamıyordum. O kadar üzülüyordum ki, Samsun’a geldiğinizi öğrendiğim dakikada kendimde iyiliğe doğru bir hal gördüm. Bunun sizin muhabbetinizden geldiğine inanarak “Allahım dedim, eğer ben de yataktan kalkar ve iyi olursam dünyada yegane malım olan sevgili tayımı Aziz Babama armağan edeceğim” dedim.
Ve günden güne iyileşerek büsbütün ayağa kalktım. Mektebime devama başladım. Şimdi bu adağı yerine getiriyorum. Bir küçük yavrunuzun candan kopan, gönlünden gelen bir hediyesini kabul etmenizi rica eder, ellerinizden öperim Sevgili Gazi.
Samsun İnönü Mektebi 5. nci sınıf talebesinden 23 numaralı Bahri”
Acısını içine atardı, kimse görmesin isterdi, gözleri nemlendi, tebessüm etti ve emrini verdi:
“Samsun valisine bir yazı gönderin. Çocuğun hakkımdaki duygularına ve armağanına teşekkür ettiğimi bu değerli hediyesini yine kendisine bağışladığımı bildirin. Vali, çocuğun babasına bizzat tebliğ etsin.”
Samsun Valiliğine gereken yazı yazılıp gönderildi...
***
23 kasım 1930
Atatürk ve beraberindekiler saat 14.30’da otomobille Samsun’un kazası olan Çarşambaya geldi. Çarşambalılar onu aralarında görmekten büyük bir memnunluk duydu, alkış tufanı koptu. Zira; Atatürk Kurtuluş Mücadelesine Samsun’dan başlamıştı...
İkinci gün Bafra’ya gitmek istedi fakat Samsun’da hava bozuk olduğu için gidemedi. O günü Mıntıka Palas’da istirahat ederek ve kitap okuyarak geçirdi.
Ziyaretinin 3. gününde önce hükümet dairesini, sonra belediyeyi ziyaret etti. Daha sonra Samsun Lisesi’ni ziyaret ederek tarih, coğrafya ve felsefe derslerine girdi.
Bu derslerde talebelere bazı sorular sordu, cevaplar verdi. Buradan sonra, Samsun Türk Ocağını ziyaret etti. Gördüğü ilgi ve alakadan gördüklerinden ve işittiklerinden çok memnun kaldı...
Ocaktan ayrılırken, “Milletin kıymetli ve güzide gençleriyle konuşmak benim için saadettir. Bu saadeti uzatmak isterdim fakat vapuru bekletmemek lazım. Çok memnun oldum.” dedi ve hararetli alkışlarla Ocaktan ayrıldı, Çankaya Köşkü’ne döndü...
Atatürk’ün bu Samsun’u son ziyareti olacaktı. O’nun Samsun halkı nazarında 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıkış anısını ölümsüzleştirmek için heykeli yapılması kararı alındı. (21 Ocak 1932 tarihinde heykelin açılışı yapıldı)
***
Yurttaşları Atatürk’ü mektupsuz bırakmıyordu. Her gün onlarca mektup gelirdi...
Çankaya köşküne gelen yüzlerce mektup arasından bir mektubu, Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak kendisine okudu. Mektupta şunlar yazılıydı:
“Samsun
14 Aralık 1930
Çok Sevgili Gazi Babama,
Yurdumuzu şenlendiren, benliğimizi koruyan büyük kumandanın mübarek yüzünü görmek için bütün Türk yavrularının kalbinin çarptığını çok yakından bilirsiniz, değil mi?
İşte bir küçük yavrunuz olan ben de bir gün olur elbette sizi görürüm diye düşünüyordum. Bu düşüncelerim gün geçtikçe artıyor, kalbimde yanan ateş beni yakıyordu.
Bir gün vücudumda hafif bir kırgınlık duydum, yatağa yattım. Tam 15 gün hastalandım. Ümidim kesilmişti. Bir gün Samsun’a geleceğinizi haber verdiler, dünyalar kadar sevindim. Ne iyi ben de Gazi Babamı göreceğim diyordum. Fakat yataktan kalkamıyordum. O kadar üzülüyordum ki, Samsun’a geldiğinizi öğrendiğim dakikada kendimde iyiliğe doğru bir hal gördüm. Bunun sizin muhabbetinizden geldiğine inanarak “Allahım dedim, eğer ben de yataktan kalkar ve iyi olursam dünyada yegane malım olan sevgili tayımı Aziz Babama armağan edeceğim” dedim.
Ve günden güne iyileşerek büsbütün ayağa kalktım. Mektebime devama başladım. Şimdi bu adağı yerine getiriyorum. Bir küçük yavrunuzun candan kopan, gönlünden gelen bir hediyesini kabul etmenizi rica eder, ellerinizden öperim Sevgili Gazi.
Samsun İnönü Mektebi 5. nci sınıf talebesinden 23 numaralı Bahri”
Acısını içine atardı, kimse görmesin isterdi, gözleri nemlendi, tebessüm etti ve emrini verdi:
“Samsun valisine bir yazı gönderin. Çocuğun hakkımdaki duygularına ve armağanına teşekkür ettiğimi bu değerli hediyesini yine kendisine bağışladığımı bildirin. Vali, çocuğun babasına bizzat tebliğ etsin.”
Samsun Valiliğine gereken yazı yazılıp gönderildi...