- Katılım
- 4 yıl 2 ay 20 gün
- Mesajlar
- 25,599
- Tepkime puanı
- 8,841
- Yaş
- 35
- Konum
- Memed' Home
- Web sitesi
- forummeskeni.com
- İsim
- CHRS
- Memleket
- Neresi?
- Meslek
- IzdırapÇI
- Cinsiyet
- Medeni Hal
İkinci Dünya Savaşı insanlık tarihinin en büyük felaketlerinden biridir ve milyonlarca insanın hayatını etkilemiştir. Bununla birlikte, savaş sırasında geliştirilen teknolojiler uzay araştırmalarının hızlanmasını sağlamıştır. Özellikle Almanya'da 20 bin bilim insanı, Almanya'nın savaşta İngiltere'ye üstün gelebilmesi için çalışmış ve roket teknolojisinde önemli gelişmelerin önünü açmıştır. Bu gelişmelerden en önemlisi V-2 adındaki uzun menzilli roketlerin üretilmesi ve hedeflenmelerinin hassasiyetle kontrol edilebilmesidir. Bu roketler ilerleyen yıllarda uzaya gönderilecek insanlı veya insansız uzay araçlarını taşıyacak roketlerin ilk halleridir.
Savaşın hemen sonrasında ABD, bu teknolojik gelişmelerden yararlanmak amacıyla birçok Alman bilim insanının ülkeye göçmesine izin verdi. Her ne kadar o dönemin ABD Başkanı Harry Truman bu konuda çok kesin bir emir vererek, herhangi bir şekilde Nazilerle ilişkisi olan veya onlar için çalışan kimsenin getirilmemesini emretmiş olsa da, bu programı yürüten istihbarat ajansları Truman'ın emrinin dışına çıkarak, ülkenin teknolojik gelişimini gözeterek 1600 bilim insanını ABD'ye getirmiştir. Bu bilim insanları içinde, Almanya'nın V-2 roketlerini geliştiren roketbilimci Wernher von Braun ve ekibi de vardır.
"Ataç Operasyonu" olarak da bilinen bu program aslında bugün ABD'nin uzay yarışındaki başarısının esas nedenidir. von Braun ve ekibi daha sonra 1958'de kurulan NASA çatısı altında ABD'nin uzay programı için çalıştılar. Ay'a ilk insanı götüren Apollo uzay araçlarının fırlatılmasında kullanılan Saturn-V roketini de von Braun'un başını çektiği bir ekip geliştirdi. ABD'nin von Braun'a güveni o kadar fazlaydı ki, kurulduktan sonra NASA'ya bağlanan Marshall Uzay Uçuş Merkezi'nin müdürlüğüne getirildi.
Savaş sonrasında başlayan ve "soğuk savaş" olarak adlandırılan dönemde ABD ve Sovyetler Birliği büyük bir çekişme içindeydi. Bu dönem ayrıca "uzay yarışı"nın da başlangıcını oluşturur.
4 Ekim 1957'de Sovyetler Birliği ilk yapay uyduyu yörüngeye oturtmayı başarır. Rusça'da gezgin anlamına gelen Sputnik uydusu aslında küçük bir top büyüklüğündedir ve yaptığı sadece Dünya'ya sabit bir sinyal göndermektir. Ancak Sputnik tarihe bir ilk olarak kazınır. Yıllar sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1999'da, yörüngeye oturtulan ilk uydu Sputnik'e ithafen her yıl 4-10 Ekim tarihlerinin Dünya Uzay Haftası olarak kutlanmasına karar verdi.
Uyduların Dönemi Başlıyor
1957'de Sputnik'in uzaya gönderilmesinden bugüne kadar 9386 uydu uzaya gönderildi. Gönderilen uyduların görevleri çok çeşitli. Ancak en çok iletişim, askeri, yer gözlem ve küresel konumlandırma uyduları bulunmakta. Ayrıca birçok bilimsel uydu da Dünya yörüngesinde çalışmaya devam ediyor. Özellikle astronomi alanında çalışan çok sayıda uydu teleskop var. Dünya atmosferi gama, X, morötesi ve uzak kırmızıötesi dalgaboylarında geçirgen değil. O nedenle gökcisimlerinden gelen ışınımları alabilmemizin tek yolu atmosfer dışında, uzayda, gözlem yapmak.
Şimdiye kadar uzaya gönderilen uyduların 2218'i hala çalışır durumda. Geriye kalanların bir kısmı görev sürelerinin sonunda Dünya'ya düştü veya kontrollü olarak düşürüldü. Ancak çok önemli bir kısmı uzay çöplüğünü oluşturuyor. Uydular veya uzay araçları uzaya gönderilirken Birleşmiş Milletler'in Uzay İşleri Ofisine kayıt yaptırmak zorundalar. Ülkeler genelde buna uyuyorlar. Ancak uyduların ne kadarının çalışmadığının veya Dünya'ya düşürüldüğünün bilgisi tam olarak bilinmiyor. Uzayda çalışmayan ve çöplüğü oluşturan uyduların 3-4 bin kadar olduğu tahmin ediliyor.
Takımuydular Nedir?
Belirli amaçlar için tasarlanmış ve birlikte çalışan uydulara takımuydular denir. Bunlara en iyi örnek küresel konumlama sistemi için çalışan uydulardır. Kısaca GPS olarak bilinen küresel konumlama sistemi aslında ABD'ye, GLONASS Rusya'ya ve Galileo da Avrupa Birliği'ne ait sistemlerdir. Bunların dışında Çin, Hindistan ve Japonya'nın da benzer uyduları var.
Takımuydular genellikle küresel ölçekte, yani Dünya'nın tamamına veya büyük bir kısmına, sürekli hizmet veren uydu sistemleridir. GPS'in Dünya'nın yalnızca bir kısmında çalışıyor olması pek anlamlı olmazdı. Bu nedenle, bu uydu sistemleri onlarca ayrı uydudan meydana geliyor. Bu uydular sürekli ve aynı anda hizmet verebilmek için Dünya çevresinde farklı yörüngelere yerleştiriliyorlar.
ABD'nin GPS sisteminde 31, Rusya'nın GLONASS sisteminde 24 ve AB'nin Galileo sisteminde 22, Çin'in BDS sisteminde 33 küresel konumlama uydusu bulunuyor. Bu uydular yörüngede ve hizmet vermeye devam ediyorlar.
1990'ların sonunda oldukça popüler olan bir başka takımuydu ise Iridium uyduları. Cep telefonlarının henüz çok yaygınlaşmadığı ve kapsama alanlarının çok sınırlı olduğu dönemlerde uydu telefonu önemli bir iletişim aracıydı. Ses ve veri iletişimi için tasarlanmış 76 Iridium uydusu yörüngede çalışmaya devam ediyor.
SpaceX ve Starlink Uyduları
Uzay uçuşlarının maliyetini azaltmak amacıyla yola çıka SpaceX şirketi 2002 yılında Elon Musk tarafından kuruldu. Şirket çok büyük bir hızla büyüdü ve geliştirdiği roketler büyük başarı yakaladı. Öyle ki, NASA uzaya göndereceği kargoların SpaceX tarafından taşınmasına onay verdi. Bu sayede ABD'nin resmi uzay ajansı işlerini bir özel şirkete taşeron etmiş oldu. SpaceX'in yakın gelecekte astronotları da uzaya taşıması bekleniyor.
SpaceX şirketi veri iletişimi için yeni bir takımuydu sistemi üretti: Starlink. Elon Musk bu sayede dünya genelindeki geniş bant internet ihtiyacını karşılayacaklarını düşünüyor.
Şimdiye kadar 360 Starlink uydusu yörüngeye yerleştirildi. 23 Nisan 2020'de bir 60 uydu daha uzaya gönderilecek. SpaceX'in hedefi toplamda 1500 Starlink uydusunu yörüngeye yerleştirmek. Bu sayı şu anda yörüngedeki aktif uyduların neredeyse %70'ine karşılık geliyor. Ayrıca ilk uydu Sputnik'in uzaya gönderildiği 1957'den beri gönderilen tüm uyduların %16'sı.
Elbette bu kadar çok sayıda uydu göndermenin bazı çekinceleri var. Genel olarak uzay çöplüğünün artması en büyük kaygı nedeni. Bu kadar sayıda küçük uydunun kontrolden çıkıp, yörüngedeki başka uydulara zarar vermesi her zaman olası. Çok sayıda uyduyu yörüngeye yerleştirmek riski arttırıyor.
Ancak Starlink takımuydularının başka bir zararı daha var. Uyduların kaplaması ve enerji için kullandıkları Güneş panelleri o kadar etkili ki, geceleri gökyüzüne bakan gözlemciler çıplak gözle bile bu uyduları görebiliyorlar. Dahası, sayıca çok oldukları ve çoğunlukla birlikte hareket ettiklerinden belirli bir doğrultuda astronomik gözlem yapmak olanaklı olmuyor. Elbette yörüngelerinde sürekli hareket halinde oldukları için bu doğrultu da sürekli değişiyor. Yine de, toplam uydu sayısı ne yazık ki astronomik gözlemleri olumsuz etkilemeye başladı bile.
Şimdiye kadar yörüngeye yerleştirilmiş olan Starlink uydularının sayısı, yıllardır çalışan ve tüm dünyaya hizmet veren küresel konumlama uydularının tamamının 3 katı kadar.
Uluslararası Astronomi Birliği (IAU) bu konuda kaygılarını tüm dünyaya duyurdu. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Uzay İşleri Ofisi (UNOOSA) ile Dış Uzayın Barışçıl Amaçlarla Kullanılması Komitesi (UNCOPUOS) de gelişmeleri kaygıyla izliyor. IAU'nun çağrılarına Amerikan Astronomi Derneği (AAS), Avrupa Astronomi Derneği (EAS) ve ilgili tüm ulusal/uluslararası kuruluşlar destek vermiş durumda. IAU ve EAS'ın Türkiye'deki temsilcisi olan Türk Astronomi Derneği de gelişmeleri yakından takip ediyor.
Astronomi bilimini ve gözlemevlerine, teleskoplara yapılan yatırımları tehlikeye sokan Starlink girişimi, tüm bu çağrılar üzerine bir açıklama yayınladı. Ocak 2020'de gönderilen Starlink uydularından birinde yansıtıcılığı düşürecek çalışmalar yapacaklarını duyurdular. Ancak kesin bir şey söylemek çok zor. Şirket deneme yanılma yoluyla, gönderdiği her 60 uydudan birinde yeni bir kaplama deniyor. Bu sayede astronomi çalışmalarına daha az zarar vereceklerini umuyorlar.
Bugünlerde akşamları gökyüzünde grup halinde hareket eden parlak ışık noktaları görürseniz şaşırmayın, onlar Starlink uyduları ve kesinlikle UFO değiller!
Umalım da SpaceX, uyduların astronomi çalışmalarına zarar vermeyeceği bir çözüm geliştirebilsin. Aksi halde, uyduları yörüngeye oturtabilmek için kullandığı gök mekaniğini geliştiren astronomi bilimine büyük bir ihanet etmiş olacak.
yazar :
Sinan Aliş
Savaşın hemen sonrasında ABD, bu teknolojik gelişmelerden yararlanmak amacıyla birçok Alman bilim insanının ülkeye göçmesine izin verdi. Her ne kadar o dönemin ABD Başkanı Harry Truman bu konuda çok kesin bir emir vererek, herhangi bir şekilde Nazilerle ilişkisi olan veya onlar için çalışan kimsenin getirilmemesini emretmiş olsa da, bu programı yürüten istihbarat ajansları Truman'ın emrinin dışına çıkarak, ülkenin teknolojik gelişimini gözeterek 1600 bilim insanını ABD'ye getirmiştir. Bu bilim insanları içinde, Almanya'nın V-2 roketlerini geliştiren roketbilimci Wernher von Braun ve ekibi de vardır.
"Ataç Operasyonu" olarak da bilinen bu program aslında bugün ABD'nin uzay yarışındaki başarısının esas nedenidir. von Braun ve ekibi daha sonra 1958'de kurulan NASA çatısı altında ABD'nin uzay programı için çalıştılar. Ay'a ilk insanı götüren Apollo uzay araçlarının fırlatılmasında kullanılan Saturn-V roketini de von Braun'un başını çektiği bir ekip geliştirdi. ABD'nin von Braun'a güveni o kadar fazlaydı ki, kurulduktan sonra NASA'ya bağlanan Marshall Uzay Uçuş Merkezi'nin müdürlüğüne getirildi.
Savaş sonrasında başlayan ve "soğuk savaş" olarak adlandırılan dönemde ABD ve Sovyetler Birliği büyük bir çekişme içindeydi. Bu dönem ayrıca "uzay yarışı"nın da başlangıcını oluşturur.
4 Ekim 1957'de Sovyetler Birliği ilk yapay uyduyu yörüngeye oturtmayı başarır. Rusça'da gezgin anlamına gelen Sputnik uydusu aslında küçük bir top büyüklüğündedir ve yaptığı sadece Dünya'ya sabit bir sinyal göndermektir. Ancak Sputnik tarihe bir ilk olarak kazınır. Yıllar sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1999'da, yörüngeye oturtulan ilk uydu Sputnik'e ithafen her yıl 4-10 Ekim tarihlerinin Dünya Uzay Haftası olarak kutlanmasına karar verdi.
Uyduların Dönemi Başlıyor
1957'de Sputnik'in uzaya gönderilmesinden bugüne kadar 9386 uydu uzaya gönderildi. Gönderilen uyduların görevleri çok çeşitli. Ancak en çok iletişim, askeri, yer gözlem ve küresel konumlandırma uyduları bulunmakta. Ayrıca birçok bilimsel uydu da Dünya yörüngesinde çalışmaya devam ediyor. Özellikle astronomi alanında çalışan çok sayıda uydu teleskop var. Dünya atmosferi gama, X, morötesi ve uzak kırmızıötesi dalgaboylarında geçirgen değil. O nedenle gökcisimlerinden gelen ışınımları alabilmemizin tek yolu atmosfer dışında, uzayda, gözlem yapmak.
Şimdiye kadar uzaya gönderilen uyduların 2218'i hala çalışır durumda. Geriye kalanların bir kısmı görev sürelerinin sonunda Dünya'ya düştü veya kontrollü olarak düşürüldü. Ancak çok önemli bir kısmı uzay çöplüğünü oluşturuyor. Uydular veya uzay araçları uzaya gönderilirken Birleşmiş Milletler'in Uzay İşleri Ofisine kayıt yaptırmak zorundalar. Ülkeler genelde buna uyuyorlar. Ancak uyduların ne kadarının çalışmadığının veya Dünya'ya düşürüldüğünün bilgisi tam olarak bilinmiyor. Uzayda çalışmayan ve çöplüğü oluşturan uyduların 3-4 bin kadar olduğu tahmin ediliyor.
Takımuydular Nedir?
Belirli amaçlar için tasarlanmış ve birlikte çalışan uydulara takımuydular denir. Bunlara en iyi örnek küresel konumlama sistemi için çalışan uydulardır. Kısaca GPS olarak bilinen küresel konumlama sistemi aslında ABD'ye, GLONASS Rusya'ya ve Galileo da Avrupa Birliği'ne ait sistemlerdir. Bunların dışında Çin, Hindistan ve Japonya'nın da benzer uyduları var.
Takımuydular genellikle küresel ölçekte, yani Dünya'nın tamamına veya büyük bir kısmına, sürekli hizmet veren uydu sistemleridir. GPS'in Dünya'nın yalnızca bir kısmında çalışıyor olması pek anlamlı olmazdı. Bu nedenle, bu uydu sistemleri onlarca ayrı uydudan meydana geliyor. Bu uydular sürekli ve aynı anda hizmet verebilmek için Dünya çevresinde farklı yörüngelere yerleştiriliyorlar.
ABD'nin GPS sisteminde 31, Rusya'nın GLONASS sisteminde 24 ve AB'nin Galileo sisteminde 22, Çin'in BDS sisteminde 33 küresel konumlama uydusu bulunuyor. Bu uydular yörüngede ve hizmet vermeye devam ediyorlar.
1990'ların sonunda oldukça popüler olan bir başka takımuydu ise Iridium uyduları. Cep telefonlarının henüz çok yaygınlaşmadığı ve kapsama alanlarının çok sınırlı olduğu dönemlerde uydu telefonu önemli bir iletişim aracıydı. Ses ve veri iletişimi için tasarlanmış 76 Iridium uydusu yörüngede çalışmaya devam ediyor.
SpaceX ve Starlink Uyduları
Uzay uçuşlarının maliyetini azaltmak amacıyla yola çıka SpaceX şirketi 2002 yılında Elon Musk tarafından kuruldu. Şirket çok büyük bir hızla büyüdü ve geliştirdiği roketler büyük başarı yakaladı. Öyle ki, NASA uzaya göndereceği kargoların SpaceX tarafından taşınmasına onay verdi. Bu sayede ABD'nin resmi uzay ajansı işlerini bir özel şirkete taşeron etmiş oldu. SpaceX'in yakın gelecekte astronotları da uzaya taşıması bekleniyor.
SpaceX şirketi veri iletişimi için yeni bir takımuydu sistemi üretti: Starlink. Elon Musk bu sayede dünya genelindeki geniş bant internet ihtiyacını karşılayacaklarını düşünüyor.
Şimdiye kadar 360 Starlink uydusu yörüngeye yerleştirildi. 23 Nisan 2020'de bir 60 uydu daha uzaya gönderilecek. SpaceX'in hedefi toplamda 1500 Starlink uydusunu yörüngeye yerleştirmek. Bu sayı şu anda yörüngedeki aktif uyduların neredeyse %70'ine karşılık geliyor. Ayrıca ilk uydu Sputnik'in uzaya gönderildiği 1957'den beri gönderilen tüm uyduların %16'sı.
Elbette bu kadar çok sayıda uydu göndermenin bazı çekinceleri var. Genel olarak uzay çöplüğünün artması en büyük kaygı nedeni. Bu kadar sayıda küçük uydunun kontrolden çıkıp, yörüngedeki başka uydulara zarar vermesi her zaman olası. Çok sayıda uyduyu yörüngeye yerleştirmek riski arttırıyor.
Ancak Starlink takımuydularının başka bir zararı daha var. Uyduların kaplaması ve enerji için kullandıkları Güneş panelleri o kadar etkili ki, geceleri gökyüzüne bakan gözlemciler çıplak gözle bile bu uyduları görebiliyorlar. Dahası, sayıca çok oldukları ve çoğunlukla birlikte hareket ettiklerinden belirli bir doğrultuda astronomik gözlem yapmak olanaklı olmuyor. Elbette yörüngelerinde sürekli hareket halinde oldukları için bu doğrultu da sürekli değişiyor. Yine de, toplam uydu sayısı ne yazık ki astronomik gözlemleri olumsuz etkilemeye başladı bile.
Şimdiye kadar yörüngeye yerleştirilmiş olan Starlink uydularının sayısı, yıllardır çalışan ve tüm dünyaya hizmet veren küresel konumlama uydularının tamamının 3 katı kadar.
Uluslararası Astronomi Birliği (IAU) bu konuda kaygılarını tüm dünyaya duyurdu. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Uzay İşleri Ofisi (UNOOSA) ile Dış Uzayın Barışçıl Amaçlarla Kullanılması Komitesi (UNCOPUOS) de gelişmeleri kaygıyla izliyor. IAU'nun çağrılarına Amerikan Astronomi Derneği (AAS), Avrupa Astronomi Derneği (EAS) ve ilgili tüm ulusal/uluslararası kuruluşlar destek vermiş durumda. IAU ve EAS'ın Türkiye'deki temsilcisi olan Türk Astronomi Derneği de gelişmeleri yakından takip ediyor.
Astronomi bilimini ve gözlemevlerine, teleskoplara yapılan yatırımları tehlikeye sokan Starlink girişimi, tüm bu çağrılar üzerine bir açıklama yayınladı. Ocak 2020'de gönderilen Starlink uydularından birinde yansıtıcılığı düşürecek çalışmalar yapacaklarını duyurdular. Ancak kesin bir şey söylemek çok zor. Şirket deneme yanılma yoluyla, gönderdiği her 60 uydudan birinde yeni bir kaplama deniyor. Bu sayede astronomi çalışmalarına daha az zarar vereceklerini umuyorlar.
Bugünlerde akşamları gökyüzünde grup halinde hareket eden parlak ışık noktaları görürseniz şaşırmayın, onlar Starlink uyduları ve kesinlikle UFO değiller!
Umalım da SpaceX, uyduların astronomi çalışmalarına zarar vermeyeceği bir çözüm geliştirebilsin. Aksi halde, uyduları yörüngeye oturtabilmek için kullandığı gök mekaniğini geliştiren astronomi bilimine büyük bir ihanet etmiş olacak.
yazar :
Sinan Aliş