Türkiye'nin Herderi: Ziya Paşa
Ziya Paşa bir şair olarak, hece ile yazılmış birkaç şiiri dışarıda tutulursa divan şiiri geleneğine bağlı kalmıştır. Hatta onun Londra'ya gitmeden önceki hayatinda divan şiirinin ne denli önemli bir yerinin olduğu edebiyat tarihlerinde yer almaktadır. Buna karşılık onun hece ile yazdığı az sayıdaki şiirinin arkasında "Şiir ve Inşa"da formüle edilen görüşlerin izlerinin bulunması, onun düşüncesini uygulamaya koyması bakımından dikkat çekicidir. Örnegin, "Türkü" adlı şiiri hem biçim hem de içerik bakımından halk şiirine yönelişin mesajları ile doludur:
"Akşam olur güneş batar şimdi buradan
Garip garip kaval çalar çoban dereden
Pek körpesin esirgesin seni yaradan
Gir sürüye kurt kapmasın gel kuzucağım
Sonra yardan ayrılırsın ah yavrucağım" (Kahraman 2001:138)
Onun halk edebiyatı açısından asıl önemli yönü, Şinasi ve Namık Kemal çizgisinde Batilılaşmayı savunun düşüncelerini, siyasal inançların, dil ve edebiyat konusundaki görüşlerini makalelerinde belirtmesidir. Daha da vurgulayarak söyleyecek olursak, onun Türk halk edebiyatı çalışmaları tarihinde yer almasını sağlayan en önemli yönü, 1868 yılında Hürriyet gazetesinde yayımladığı ünlü "Şiir ve Inşa" makalesi dr. Fuad Köprülü. Tanzimat devrinin yetiştirdiği şahsiyetler arasında milli lisan ve edebiyat meselesini en iyi anlayan, bu hususta en doğru ve en derin fikirleri ileri süren kişi olarak tanımladigi Ziya Paşa'nın "Şiir ve Insa"sındaki fikirlerini oldukça ileri ve cüretkâr bulur.