- Katılım
- 4 yıl 2 ay 25 gün
- Mesajlar
- 25,600
- Tepkime puanı
- 8,841
- Yaş
- 35
- Konum
- Memed' Home
- Web sitesi
- forummeskeni.com
- İsim
- CHRS
- Memleket
- Neresi?
- Meslek
- IzdırapÇI
- Cinsiyet
- Medeni Hal
Ekli dosyayı görüntüle 6892
İlk oyuncak bebeklerin ise M.Ö. 3000 yıllarında yine Mısır’da yapıldığı bilinmektedir. Yine aynı dönemlere ait firavun mezarlarında oyuncak bebekler bulunmuştur.
Antik Mısır’dan buğday öğüten ya da hamur yoğuran fırıncı adam oyuncağı, hareket ettirilebiliyor.
Yapılan kazılarda, M.Ö. 1400 yıllarında Mısır’da, papirüsten ya da deriden yapılmış topraktan bebekler, kuklalar, eklemli çenesi olan küçük tahta timsahlar, iple oynatılan ağaçtan yapılmış kaplanlar bulunmuştur.
M.Ö. 670 yıllarına tarihlenen pişmiş topraktan Mısır bebekleri
Tekerlekli küçük at ve pişmiş topraktan yapılan küçük bebekler ve hayvanlar, Mısırlı çocukların oyuncaklarından bazılarını oluşturur. Mısırlı çocuklar, topacı parmaklarıyla çevirirken, parmak yerine kamçının kullanılmasını Çinliler geliştirmiştir.[1]
M.S. 1. yüzyılın sonuna tarihlenen, fildişinden yapılmış Antik Roma dönemine ait oyuncak bebek. Oyuncağın kolları, bacakları, dizleri ve dirsekleri hareket edebiliyor.
Pişmiş toprak oyuncak bebekler, ilk olarak M.Ö. 3000 yıllarında Mısır’da bulunmakla birlikte, Yunan ve Roma dönemlerinde de oyuncak bebek örneklerine rastlanmıştır.[2] Eski Yunan, Roma ve Çin’de de kilden yapılıp fırınlanmış, hareketli kol bacaklara sahip bebekler yapıldığı bilinmektedir.[1] Roma ve Yunan Dönemi örneklerinde erkek figür tasvirli örnekler de bulunmaktadır.
Yunan döneminde yapılan oyuncak bebekler hareketli kol ve bacaklara sahip bebeklerdi. Bu bebekler, ayakta duran ve oturan bebekler olarak iki gruba ayrılmaktadırlar. Ayakta duran pişmiş toprak bebeklere, kol ve bacakları ip ya da telle gövde, kalça ve omuzlardaki deliklere bağlanıp hareket özelliği kazandırılmıştır. Bu bebeklerin üretimi M.Ö. 4. Yüzyıla kadar devam etmiştir. İkinci tip ayakta duran bebekler çıplaktır ve kol ve bacakları eklem yerlerine kadardır. M.Ö. 5. yüzyıl ortalarında ortaya çıkmış ve M.Ö. 4. yüzyıla kadar sürmüştür. Oturan bebekler ise bacakları birbirine bitişiktir. Kollar gövdeye bitişik ya da hareketli olmak üzere iki çeşittir. Kolların gövdeye bitişik olduğu örneklerde eller bacakları kavramıştır. Oturan tip bebekler ayakta duran bebeklere göre daha uzun süre var olmuşlardır. [2]
M.Ö. 350-325 yıllarına tarihlenen Attika usulü kil oyuncak bebek, elinde bir tür çan tutuyor.
Heinrich Schiliemann, Truva’nın en alt tabakalarının birindeki bir çukurda küçük toplarla birlikte. “çıngırak bebek” adı verilen kilden bir bebek buldu; bu en eski Yunan bebeği idi. 6. yüzyılda Yunanistan’da bebek yapan ustalar vardı. Bu bebekler kilden pişiriliyor, boyanıyor ve giydiriliyordu, hareketli kol ve bacakları vardı. Mısır’da, özel, zarif, süslü, çocuklara göre dokuma motifleri olan giysiler yapılıyordu. Roma İmparatorluğu’nda bebekler erkenden ortaya çıkmıştı; bunlar, daha sonra Japonya’da ya da Çin’de olduğu gibi tatil armağanı olarak kullanılıyordu.[3]
Eski Yunan ve Roma’ya bakıldığında da bebekler çocukların en çok sevdiği oyuncaklar arasında yer almaktaydı. Yapılan arkeolojik araştırmalar neticesinde kutsal alanlarda, mezarlarda ve atelyelerde bulunmuş olan bebekler ve vazo resimleri ile klasik dönem mezar stelleri üzerinde yer alan oyuncak bebek betimlemeleri, Antik dönemdeki bebek formlarına ilişkin bilgilerimizin temel kaynaklarını oluşturmaktadır. Antik dönemde üretilmiş ve bugün tekrar gün ışığına kavuşmuş olan bebek formlarının kutsal alanlarda bulunmuş olması, adak olarak kullanıldıkları fikrini uyandırmaktadır. Yazılı kaynaklarda da belirtildiği gibi, Yunan ve Roma geleneğine göre kız çocukları evlenme çağına geldiklerinden oyuncaklarını Artemis, Athena, Aphrodite ve Demeter gibi Tanrıçalara adamaktaydılar.[4]
Başlangıçtaki işlevi dinsel büyüsel olan oyuncak bebekler, çeşitli dönemlerde taş, kil, kemik, boynuz gibi maddelerden sonrasında ise ahşap, tekstil, seramik, metal, plastikten üretilmiştir.[5]
Arkeolojik kazılarda, Sümerlere ait, M.Ö. 2600 yıllarından kalma, insan ve hayvan şeklinde nesneler bulunmuştur.[6]
Antik çağda oyuncak yalnızca eğlendirici değildir; bazen nazarlık, muska rolü de oynar. Oyuncakları tanrıya adamak sevaptı. Roma’da bebeklerin oynadığı oyuncaklar Baküs’e verilirdi. Ama çocuk ergenlik çağına ulaşır ulaşmaz, bu armağanlar eğer çocuk Romalı ise Jüpiter’e, Merkür’e, Diana’ya, Yunanlı ise Zeus’a, Hermes’e ve Artemis’e verilirdi. Kız çocuklar bebeklerini evleninceye kadar tutarlardı. Evlendikleri gün, bebeklerini Venüs’e ya da Diana’ya adarlardı. Eski Yunan’da kız çocukların bebeklerini Tanrıça Artemis’e, oğlan çocukların çemberlerini ve topaçlarını Tanrı Hermes’e armağan etmeleri geleneği, bize hem o çağın oyuncaklarını, hem de oyuncakla dinsel nesne arasındaki ilişkiyi gösterir.[1]
Antik çağ’daki bebek üretimi bu şekilde sürerken Ortaçağ’a gelindiğinde oldukça özel bebek türlerinin ortaya çıktığı görülmektedir. Niemann’a göre bu dönemde köylerde ve kentlerde oturanlar için basit kil bebekler pazarlarda ve panayırlarda çok ucuza satılıyordu. Buna karşılık örneğin gösterişli giysileriyle şövalye “Tocken” gibi soylulara yönelik oyuncaklar da vardı.[7]
Antik çağda az çok değerli malzemenin kullanımı farklılığı yaratırken, Ortaçağ bireysel düzeylere göre oldukça özel bebek tipleri ortaya koymaktadır. Köylerde ve kentlerde oturanlar için basit kil bebekler pazarlarda ve panayırlarda çok ucuza satılıyordu. Buna karşılık, örneğin gösterişli giysileriyle şövalye “Tocken” gibi soylu oyuncaklar da vardı.
Gelişen burjuvazi soyluların oyuncaklarının gösterişli renklerle boyanması işini üstlendi ve hatta daha da iyisini yaptı. 15. yüzyılda Nürnberg’de “Docken-macher“ticareti ortaya çıktı, 17. yüzyılda Sonneberg’e yerleşti ve hemen yoğun bir biçimde gelişti. Sonneberg bebekleri : önce tahtadan yapılıyordu, sonra hamurun kalıplanmasıyla biçimlendirildi ve kabalığı giderildi. 1800 dolaylarında ilk kalıba dökülmüş başlı, tahta eklemli Sonneberg bebeği ortaya çıktı. 1806–1810 arasında kağıt hamuru (papier-mache) biçimlendirilmiş kil olarak hamurun yerini aldı. Thuringia’nın güneyindeki porselen sanayiinin etkisiyle yaklaşık 1820 den itibaren porselen de bebek yapımında kullanıldı. Yüzyılımızın yalnızca ilk elli yılında değişik plastik maddeler bebek sanayisindeki egemenliklerini kazanmaya başladılar.[3]
Oyuncakçılığın bir zanaat halini alması için uzun zaman gerekmiştir. Oyuncakların, zanaatkâr elinden çıkmasının tarihi incelendiğinde 15. yüzyılda Nüremberg’de “docken-macher” (Docken-macher oyuncak bebek yapımcılığı anlamına gelmektedir.) ticaretinin ortaya çıktığı ve 17. yüzyılda Sonneberg’e yerleşerek yoğun bir biçimde geliştiği görülmektedir. Sonneberg bebekleri önceleri tahtadan yapılmakla birlikte daha sonra hamurun kalıplanmasıyla birlikte kabalığı giderilerek biçimlendirilmiştir. Bu süreçte Nüremberg bölgesi üretilen zanaat işi ucuz oyuncakların pazarlandığı merkez halini almıştır [7]
1790 tarihli oyuncak bebek
1800 dolaylarında ilk kalıba dökülmüş başlı, tahta eklemli Sonneberg bebeği ortaya çıkmıştır. 1806-1810 arasında kâğıt hamuru, biçimlendirilmiş kil olarak hamurun yerini aldı.
Enich Rice Morrison tarafından 1862’de patenti alınan “Autoperipatetikos” ilk yürüyen bebekti. Başı kağıt hamurundan, kolları deriden ve ayakları da pirinçten yapılmıştı.
1830’lar bebek yapımında porselen malzemesinin ilk kez kullanılmaya başladığı dönemdir. Başları porselenden olan bu bebeklerin gövdeleri deriden ve daha sonra da ahşaptan yapılıyordu. Bu bebekler minyatür boyutlardaki yetişkinlerdi. Bunların ciddi bakışlı ve kapalı ağızlı yaşlı kadın çizgileri vardı. Bebek gibi giyinmiş bebek üretme düşüncesinin ortaya çıkışı 1851’de belirmiştir. İlk yürüyen bebek (autoperipatetikos) 1862’de ortaya çıktı.[7]
19. yüzyılın ortalarına kadar bebekler yetişkinler gibi görünüyordu. Londra’daki Uluslararası Sergi’de 1851’de bir Japon bebeği gösterildiğinde, “Sonneberg Gelenktaufling” adı verilen bebek geliştirildi. 1880 dolaylarında yuvalı eklemler ve hemen ardından “uyuyan gözler” geliştirildiğinde Sonneberg oyuncak yapımcıları bir başka bebek tipini üretmiş oldular. Ayrıca bir ses” eklenen Sonneberg bebekleri bütün dünyada, özellikle Amerika’da ve 19. yüzyılın sonunda büyük bir talep gördü.[3]
19. yüzyılın sonlarına yaklaşıldığında pek çok firma oyuncak bebek üretiyordu. Örneğin sadece Jumeau fabrikası 1881’de 17 değişik ölçüde başı olan 220 bin bebek üretmişti. Ancak oyuncakların markalanması kuralının ortaya çıkışı 1890’larda gerçekleşmiştir.[7]
20. yüzyılın başlarında, çocuk pedagojisinin yeniden gözden geçirme talepleri arttığı, Fröbel’in ve Montessori’ nin görüşleri geniş ölçüde yayıldığı zaman bebeklerin görünüşü de değişti. 1908’de Münihli sanatçılar gerçek çocuk-gibi bebekleri geliştirdiler. Kathe Kruse, bebekleriyle uzun süreli ve gerçekçi bir tasarım çizgisi geliştirdi, ancak bu çizginin kökeni ve kullanımı ile oyuncağın kendisi arasında açık bir aykırılık yarattı. Burada kukla ele alınmamaktadır, çünkü kukla bebeğin bireysel bir biçimidir.[3]
İlk erkek bebeğin ortaya çıkışı 1900’lere doğru gerçekleşmiştir. 1904’den itibaren, gerçeğe olabildiğince benzemesi için bükülebilen organlara sahip oyuncaklar üretildi. Bütün ayrı parçalar küçük gövdeye bakır bir tel ile bağlanmıştı, daha sonra da bu görevi yapması için lastik kullanıldı. 1900-1920 arasında çıplak bebekler yapma dalgası yayıldı. Bu bebekler yıkanabiliyordu.
1880’den itibaren önce Amerika’da daha sonra da Avrupa’da selüloit başlı bebekler üretilmeye başlandı. Selüloit (selüloz) Amerika’da 19. yüzyılın sonunda ortaya çıkmıştı. Ancak popüler olması 1930’lara doğru gerçekleşti. Selüloit, pamuk artıklarıyla nitrik ve sülfirik asit karışı bir madde olarak kalıba dökülebilme ve boyanabilme avantajına sahiptir. Almanya’da Rheinische Gummi ve Celluloid Fabrik selüloit bebek yapımında en önde gelen firmalar oldular. Bu madde 2. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar oyuncak bebek yapımında yaygın olarak kullanıldı. Ancak bu tarihten sonra kolay tutuşan bir madde olduğu için güvenlik nedeniyle yasaklanmıştır. Selüloit’in kullanımının yasaklanması ve giderek azalması plastiği öne çıkarmış ve yaygınlaştırmıştır. Plastik malzemeden ilk bebekler, 1947 yılında imal edilmiştir.
Bebekler, sadece çocukların oynaması için de üretilmiyordu. Örneğin manken bebekler Paris’te ortaya çıkmıştı ve Paris modasını İngiliz saray kadınlarına tanıtmak için kullanılıyordu. Barbie bebeklerin ilk kez ortaya çıkışı ise 1959 yılında gerçekleşmiştir. Bu bebekleri üretmenin temel amacı genç modasını yaymak olmuş ve büyük bir ilgiyle kabul görmüştür. Barbie bebekler daha ilk yılında 350 bin satmıştır. Barbie bebeklerin atası 19. yüzyılda üretilen kâğıt bebeklerdir. Takılıp çıkarılabilen kâğıttan giysilere sahip olan bu bebekler, genç modasını tanıtmayı ve yaymayı amaçlayan barbie’lerin öncülü olarak kabul edilebilir. [7]
1960’lı yıllarda plastik bebek, plastik oyuncaklar, teneke borazan gibi oyuncakların yapımı ve bu oyuncaklar talep görürken, 1970’li yıllarda Türkiye’de en uzun süre faaliyet gösteren oyuncak şirketlerinden Fatoş’un pelüş ve kumaştan ürettiği oyuncaklara talep artar ve 1980’li yıllarda, zeka oyunlarına ilgi artarak, eğitici ve elektronik oyuncakların yapımına geçilir. 1984 yılından itibaren de oyuncaklar ithal edilmeye başlar ve yerli üretilen oyuncaklara da giderek talep azalır.[1]
1960’lardan sonra bebek imalatı büyük bir devrim yaşamıştır. Bu tarihlerden itibaren bebeklerin artık anne diyebildiğini, şarkı söyleyebildiğini, su içebildiğini, çiş yapabildiğini görmek mümkün olmuştur. [7]
İlkel dönemlerde oyuncaklar, daha çok bir tapınma ya da büyü yapma aracısıyken bugünün insanı oyuncak bebekleri, çocuk eğitimi ve eğlencesi için kullanmaktadır. Kültürel ve toplumsal birçok öğeyi içerisinde barındıran oyuncak bebekler, ait olduğu sosyal topluluğun günlük yaşamına dair birçok bilgiyi barındırması anlamında tarihi bir belge niteliği taşıyabilmektedir. Bir oyuncak bebek dikkatli incelendiğinde toplumun inanç sistemi, kültürü, sosyoekonomik durumu hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlayan kültürel bir bellek olma özelliği taşıyabilmektedir. Bu yönüyle oyuncak bebekler kimlik ve aidiyetin oluşması ve sürdürülmesine oyun, oyuncak ve çocuk kültürü üzerinden katkı sağlamaktadır.[8]
En eski perili bebekler, erken dönem halkları tarafından dini ya da törensel amaçlarla yaratılan kuklalar, heykelcikler ve vudu nesneleriydi. Bu geleneksel nesneler, daha sonra çeşitli medeniyetler tarafından mistik ya da okült amaçlarla kullanıldı.[10] Roma’da oyuncak bebekler, bir tanrı ya da tanrıça ile bağlantı kurmak için büyülü ritüellerde oldukça sık kullanıldı.[11] Mısırlı rahipler ve sihirbazlar, törensel amaçlarla, kötülükten bedeni kurtarmak ya da tanrıların iradesine karşı gelenleri lanetlemek için sıklıkla oyuncak kuklalar kullandılar.[12][9]
Psikolojik etkileri nedeniyle tarihi düzlemde evrensel olan oyuncak bebekler, ilkel dönemde bir büyü aracı ya da büyünün kendisi olarak görülmüş ve insan ruhuyla bağdaştırılmıştır.[8][13] Bu dönemin toplumlarında toplumlarda oyuncak bebekler, bir büyü aracı ya da büyünün uygulandığı bir canlı olarak görülmekte ve insan ruhunu sembolize etmektedir.[14]
İlk büyülü bebek vakası, 3. Ramses’in düşmanlarının balmumu kullanarak Ramses’in tasvirini yaptıkları eski Mısır’a kadar uzanıyor. Bu ritüelde kullanılan oyuncak bebeklerin canlı oldukları ve benzer şekilde doğum yapan herkesi lanetlediği söylenmektedir. Eski Mısır oyuncak bebekleri, heykelleri ve vudu bebeklerinin, diğer insanlara lanet yerleştirmek için kullanılan uzun geçmişleri ve okült ile (olumsuz) ilişkileri nedeniyle genellikle lanetli oldukları anlatılır.[15]
Wiccan inançlarına göre, oyuncak kuklalar, dini ya da geleneksel amaçlarla bir topluluğun üyelerine lanet yerleştirmek için kullanılmıştır. En eski heykelciklerden bazıları; Afrika, Kızılderili ve Avrupa kültürleri tarafından kullanıldı. Avrupa kuklalarının kökleri, onları törensel amaçlarla kullanan erken Germen ve İskandinav kabilelerine dayanıyor. Modern zaman wiccaları, bu uygulamayı kendi kullanımları için uyarladılar. Çoğu Wicca, bir kuklanın bir kişinin sembolik bir temsili olduğuna inanır ve kukla üzerinde, hedeflenen kişiyi etkileyebilecek her şeyi bir şifa ritüeli gibi vücudunun dışına aktarmak için büyüler ve diğer eylemler gerçekleştirilir.[10] Kongolu “nkisi” heykelcikleri ve Benin ve Togo’nun Vodun geleneklerinde kullanılan bocio heykelcikleri, “iyileştirebilen ya da koruyabilen” “ruhu somutlaştıran” kuvvetleri olduğuna inanılan Batı ve Orta Afrika’nın geleneksel heykelimsi bebekleridir.[16] Voodoo bebekleri, oldukça modern tuhaf öğelerdir.[9]
18. ve 19. yüzyıllarda, oyuncak bebekler daha gerçekçi hale geldikçe ve otomatlar daha hünerli beceriler sergiledikçe, sanatçılar ve yazarlar bunun dehşetini hemen keşfetmeye başladılar. Alman yazar Ernst Theodor Amadeus Hoffmann’ın hikayeleri, yaygın olarak ürkütücü otomat / oyuncak bebek türünün başlangıcı olarak görülüyor; Jentsch ve Freud, Hoffman’ın “The Sandman” adlı kitabını tekinsiz bir vaka çalışması olarak kullandılar.
The story, published in 1816, involves a traumatized young man who discovers that the object of his affection is in fact a clever wind-up doll, the work of a sinister alchemist who may or may not have murdered the young man’s father; it drives him mad. The horror in this story turned on the deceptive attractiveness of the girl, rather than any innate murderousness in her; for the 19th century, creepy dolls stories tended to be about the malevolence of the maker than the doll itself.
In the 20th century, creepy dolls became more actively homicidal, as motion picture technology transformed the safely inanimate into the dangerously animate. Some evil dolls still had an evil human behind them: Dracula director Tod Browning’s 1936 The Devil-Doll featured Lionel Barrymore as man wrongly convicted of murder who turns two living humans into doll-sized assassins to wreak his revenge on the men who framed him. But then there was The Twilight Zone’s murderous Talky Tina, inspired by one of the most popular and influential dolls of the 20th century, Chatty Cathy – “My name is Talky Tina and you’d better be nice to me!”; the evil clown doll from Poltergeist, cannily marrying two creepy memes for maximum terror; and of course, Chucky, the My Buddy clone possessed by the soul of a serial killer in the Child’s Play series. The 1980s and 1990s saw dozens of B-movie variations on the homicidal doll theme: Dolly Dearest, Demonic Toys, Blood Dolls. In 2005, the evil denizens of the Doll Graveyard came back for teenaged souls (and eyeballs, it appears); in 2007, homicidal ventriloquist dummies were going around ripping people’s tongues out in Dead Silence.[17]
İnsanların oyuncak bebekleri neden “tüyler ürpertici” olarak algıladıklarına dair araştırmalar, bazı farklı sonuçlar ortaya koyuyor. Psikolog Frank McAndrew tarafından 2013 yılında yapılan bir araştırma, bebek toplamayı bir bireyin sahip olabileceği en ürkütücü hobilerden biri olarak nitelendirdi.
Of the topic of creepiness McAndrew stated that it was related to uncertainty, as something “might be dangerous but you’re not sure it is” In a 2015 article for Smithsonian.com, writer Linda Rodriguez McRobbie stated that “Dolls inhabit this area of uncertainty largely because they look human but we know they are not” Since the doll lacks ability to mimic, human brains at the most basic evolutionary tactic remain suspicious of whether or not it is human since they may expect the doll to mimic their own actions. This leads to feelings of physical coldness when the doll does not act the way one thinks it should. [16][9]
Korkulan oyuncak bebeklerin belki de en çok bilineni çocuk oyunu filmi ve serisidir. Tom Holland’ın yönettiği korku filmlerinin önemli örneklerinden biri olan çocuk oyunu, meşhur korku karakteri Chucky’nin cinayetlerini konu alır. Chicago’nun güney taraflarında Charles Lee Ray adlı bir seri katil, Mike Norris isimli bir dedektif tarafından vurulur. Gizlice bir oyuncak dükkanına girmeyi başaran Charles, ruhunu dükkandaki meşhur oyuncak “good guy oyuncaklarından birine aktarır. Chucky artık en kısa zamanda ruhunu tekrar aktarabileceği canlı bir kurban bulmalıdır… Karen Barclay, 6. yaşını kutlayacak olan oğlu Andy’e çok istediği “good guy” oyuncaklarından alamadığı için üzgündür. Karen ve en yakın arkadaşı Maggie en sonunda aradıkları oyuncağı bir dükkanda bulurlar. O gece Maggie’nin Andy’e bakıcılık yapması gerekmektedir. Ama Andy ve Maggy evde yalnız değillerdir. Chucky , kendini ilk kez o gece belli eder ve korkunç olaylar başlar.[18]
Batı Celebes’te bir bölge olan Bolang Mongondo’da her türlü hastalık, hastanın ruhunu kaçırmış olan ata ruhlarına yorulur. Bu yüzden de amaç hastanın ruhunu geri getirmek ve acı çeken insanın bedenine yerleştirmektir. Hasta bir çocuğu iyileştirme çabalarına gözüyle tanık olmuş biri bunu söyle anlatıyor: Hekimlik yapan rahibeler bezden bir bebek yapıp yaslı bir kadının dik tuttuğu bir mızrağın ucuna bağladılar. Rahibeler bu bez bebeğin çevresinde dans ediyor, büyülü sözler söylüyor, bir köpeği çağırır gibi ses çıkarıyorlardı. Sonra yaslı kadın, rahibeler bebeğe erişebilsin diye mızrağın ucunu biraz aşağıya indirdi. Bu sırada hasta çocuğun ruhunun bebeğin içinde olduğu varsayılıyordu, büyüyle getirilmişti oraya. Rahibeler ayaklarının ucuna basarak dikkatle yaklaştılar ona ve ruhu yakalayıp ellerinde sallamakta oldukları çok renkli kumaşların içine koydular. Daha sonra ruhu çocuğun basına yatırdılar, yani çocuğun basını ruhun içende bulunduğu kumaşlara sardılar ve bir süre ellerini hastanın bası üzerinde tutarak büyük bir ciddiyetle hareketsiz durdular. Birden bir silkinme oldu, rahibeler fısıldaşıyor ve baslarını sallıyorlardı, kumaş çözüldü-ruh kaçmıştı. Rahibeler evin çevresinde defalarca dönerek ruhun peşine düştüler, gıdaklıyor, tavukları kümese sokuyorlarmış gibi hareketler yapıyorlardı. Sonunda merdivenin dibinde yakaladılar ruhu ve eskisi gibi sahibine verdiler. Avustralyalı bir büyücü hekim, hasta bir adamın kayıp ruhunu hemen hemen aynı şekilde bir kuklanın içine sokar ve kuklayı onun göğsüne bastırarak ruhu eski yerine koyar.[19][20]
Lomé fetiş pazarı.
Oyuncak bebek adası, Meksika
Yerel efsaneye göre, 1950 yılında Don Julian Santana isimli bir adam, kız arkadaşı tarafından bir başka erkek için terk edildikten sonra bu adaya taşınıp bekçilik yapmaya başladı. Bir gün ise adanın etrafındaki kanallardan birinde boğulmuş bir kız çocuğu ve bir bebek buldu. Kızın ruhunun adaya musallat olduğuna inanan Santana, kızgın ruhu yatıştırmanın yolunu o günden itibaren bulduğu tüm oyuncak bebekleri ağaçlara ve binalara asmakta buldu. Ve bugün adada binlerce oyuncak bebek, kızın ruhunu sakinleştirmek için nöbet tutmaya devam ediyor. Hikayenin daha rahatsız edici tarafı ise Santana’nın, 50 yıl sonra, ölü kızı bulduğu yerde ve onunla benzer şekilde ölmesi. Bu ürkütücü tesadüfün üzerine yerli halk, bir gece bebeklerin canlanıp, intikam için harekete geçeceğine inanmaya başladı. Daha tuhaf olanı ise burayı ziyaret edenlerin geceleri fısıltılar duyduklarını ve bebeklerin gözleri ile kendilerini takip ettiklerini söylemesi.[21]
Alice’nin sebep olduğu açıklanamayan olaylar gece akla getirilmeyecek cinsten. Alice’yi kulağınıza yaklaştırırsanız, “Yalnız kalmak ve acı çekmek istiyorum” diye fısıldadığını duyabilir, odada yürürken bir köşeden gözleri ile sizi takip ettiğini fark edebilirsiniz. Hatta söylenene göre, taş bebeğin yüz ifadesi bile odaya giren insandan insana değişebiliyormuş.[23]
Bu özel perili bebek yüzü, Heinrich Handwerck tarafından tasarlandı, ancak 1885’ten beri kreasyonlarında kullanılan bisque kafaları, 1869’da kurulan ve Almanya’nın Thuringia eyaletinin Gräfenhain kentindeki ünlü Simon & Halbig Şirketi tarafından yapıldı. Heinrich Handwerck oyuncak bebeklerinde bulunan kafaların çoğu aslında porselenden etkilenen “Simon Halbig” adını taşıyor, ancak bu hususi örnek değil.
Amanda’nın yakın zamandaki hayatı aslında Ebay’e kadar uzanabilir, ancak bundan daha fazla olamaz. Ona sahip olduğu söylenen hayalet sizden hoşlanmıyorsa çok aktiftir. Mutluysa, orada oturup boşluğa bakar. Ancak yola devam etmeye hazır olduğunda, bir kez daha el değiştirilinceye kadar kadar yaşadığı evde kargaşa çıkarmaya başlar.[24]
Amanda nın son sahiplerinden olan yalnız yaşayan bir kadın, bebeğe dokunduktan sonra kabuslar görmeye başladığını anlattı. Bazen de kendini istemsiz olarak Amanda ile konuşurken bulduğunu. Gözleri ile onu seyrettiğini ve dinlediğini belirtti. Bir gece soğukta ayaklarında bir şeyler hissetti ve ışığı yakıp baktığında ayaklarında çizikler olduğunu gördü, korkup telefonla ambulans ı arayacağı sırada ayaklarındaki çiziklerin geçmiş olduğunu hissetti.[18]
Bebeğin diğer eski sahipleri, Amanda hayatlarına girdikten sonra kötü şanstan bahsediyor. Bir sahibi, tek başına yaşamasına rağmen, bebeğin genellikle evinin farklı yerlere taşınmış gibi göründüğünün hikayesini anlatıyor.[24]
Aile içindeki kadınlar çoğunlukla iki çocuk dünyaya getirmekte, bunların biri oğlan ve biri kız. Oğlan olan bebekler, doğumun üçüncü gününde belirli bir sebep olmadan ölmekte. Aile, buna üzerlerinde olan bir lanete ve kaderlerine bağlamakta. İşin korkutucu yanı ise ölen oğlan çocuğunun ruhunun daha sonra ölen diğer çocukların ruhları ile beraber ailenin mirası olan bebeğe aktarılıp onun içinde mühürlü olduğuna inanıyorlar.
Anna Joliet’in aileye verilişinin hikayesi, intikamcı bir aile dostu tarafından ailenin büyük-büyükannesine verilmesiyle başlıyor. Büyük-büyükanne, bir oğlan çocuğu doğuruyor ve üç gün sonra bebek ölüyor. Bu lanetli gelenek, bugüne kadar devam ediyor. Bazen bebeğin içinden çığlıklara benzeyen farklı sesler geldiği söyleniyor. Aile, çığlıkları ve çığlıkların o yıl kaybedilen bebeklerden geldiğini ve herkesin buna şahit olduğunu söylüyor. İşin ilginç yanı ise ailenin pek çok yakın dostunun da bu olaya şahit olmaları.[18]
Annabelle, “The Conjuring” ve “Annabelle” gibi filmler sayesinde oyuncak bebek türünün en ünlülerinden biridir.[26] Annabelle, 1970 yılında öğrenci hemşiresi olan Deidre Bernard’a annesi tarafından hediye edilmiş. Ancak, Annabelle’nin tuhaf davranışlarını fark etmeleri uzun sürmemiş. Warren çiftinin söylediğine göre bebek, evin içerisinde konum değiştiriyordu.
Annabelle bebeğini satın almak isteyen biri, Ed ve Lorraine’nin damadı Tony Spera’ya 1 milyon dolar teklif etmiş; Spera ise, bebeği kutudan çıkarmanın toplum için tehlikeli olduğunu söyleyerek bu teklifi reddetmiştir.
Filmlerde yer alan korkutucu görünümlü bebeğin aksine, gerçek hayattaki Annabelle bir Raggedy Ann bebeğidir. Raggedy Ann, Amerikalı Yazar Johnny Gruelle’in çocuklar için yazdığı kitapta ortaya çıkan bir karakterdir. Aslında filmdeki gibi, dev bir cam vitrinde değil çoğunluğu ahşaptan yapılmış bir kutuda saklanmaktadır.
Ancak tıpkı filmdeki gibi, Annabelle’nin içinde bulunduğu kutunun üzerinde de bir uyarı mesajı yer almaktadır. Kutunun üzerine bir de tarot şeytan kartı yerleştirilmiştir.
Anlatılanlara göre, yıllar önce yaşanan bir olayda, müzeyi ziyaret eden bir kişi uyarıları görmezden gelerek, Annabelle’nin tutulduğu kutuya çarpmıştır. Kısa bir süre sonra ise, kutuya çarpan kişinin motorsiklet kazasında öldüğü iddia edilmektedir.
Yine anlatılanlara göre Warren’in evini ziyaret eden bir rahip ise, Tanrı’nın şeytandan daha güçlü olduğunu ifade ederek Annabelle’yi fırlatmıştır. Rahip, Warren’lerden dönerken ciddi bir trafik kazası geçirmiştir.[28]
Bowman ailesinin erkek çocukları James’e aldıkları Elmo oyuncağı, pilleri bitene kadar oldukça sıkıntısız çalışmaktaydı. Piller bitti, yeni piller takıldı... Elmo oyuncağı bu pil değişikliğinin ardından, James’in adını söylerken başına bir kelime daha eklemeye başladı: “Kill James” (James’i öldür).
Hatta bir cümle daha söyleyebilmeye başladı: “Who wants to die?” (Kim ölmek ister?)
Bu olayın internette duyulmasının ve haber bültenlerine konu olmasının hemen ardından, üretici firma Fischer-Price Bowman ailesine oyuncak bebeği değiştirme ve tazminat teklif etti.[29]
Kral, ölümünden hemen önce yakın bir arkadaşına emanet etti Emilia’yı. Arkadaşı da Emilia’yı küçük kızı Marie’ye verdi... Marie, oyuncak bebeğini çok sevdi. O kadar sevdi ki; 2. Dünya Savaşı esnasına Marie’nin dadısı Emilia’yı patlamadan kurtarmaya çalışırken hayatını kaybetti.
O günkü patlamada oyuncak bebek Emilia’nın ses kutusu ve gözlerini hareket ettirdikçe açıp kapamasına yarayan fiziksel sistem tamamen bozuldu.
Bütün sistemleri bozulmasına rağmen 2. Dünya Savaşı’nın ardından yıllar boyunca, Emilia’nın her gece gözlerini açıp kapadığı, bazen de İtalyanca ağlayarak annesine seslendiği iddia ediliyor... [29]
İddialara göre bu manken, mağazanın sahibi Pascuala Esparza’nın kızıydı. Kız, evlenmeden kısa bir süre önce zehirli bir örümceğin sokması sonucu hayatını kaybedince, anne Pascuala’nın kızını mumyalayıp, ölümsüzleştirmeye çalıştığı iddia ediliyordu.[31]
Böylece mankenin aslında genç kadının mumyalanmış cesedi olduğu söylentisi hızla yayıldı.[30] O dönem Pascuala iddiaları yalanlasa da, halk ona inanmamayı tercih etti. Zamanla Pascuala’nın kızının adı unutulurken, Pascuala’ya oldukça benzediği söylenen mağaza vitrinindeki bu gizemli manken “La Pascualita” (Küçük Pascuala) olarak anılmaya başlandı.[31]
La Pascualita, bugün, ince çizgiler, ince saçlar ve tırnaklarla kaplı varisli damarlarına, çekici gözlerine ve ürkütücü gerçekçi ellerine göz atmayı uman turistleri cezbetmektedir.[30]
Mağazayı daha sonra devralanlar da bu ürkütücü mankeni vitrinden indirmezken, mankenin detayları, parmak ve tırnaklarının gerçekçiliği herkesi şaşkına çeviriyordu.
Mağaza çalışanlarından biri, La Pascualita’nın yanına yaklaşamadığını, ancak mankenin ayaklarında ince varis damarlarının bile bulunduğunu gördüğünü söylüyor. Diğer popüler söylentiler arasında, mankenin bakışlarıyla etrafta olan biteni izlediği ve geceleri vitrinde pozisyon değiştirdiği gibi olaylar var.
Hikayenin gerçekliği kesin olarak bilinemese de, La Pascualita’nın ünü artık ülke sınırlarını aşmış durumda.[31]
Bazı insanlar ve araştırmacılar, bebeğin Romen bir Çingene tarafından yıllar önce boğmuş oğlu için yapıldığına inanıyor. Aynı zamanda insanlar, bu Çingene’nin oğlunun ruhunun şimdi bu bebekte yaşadığına inanmakta. Bebeğe Letta ya da Ledda isminin verilmesinin nedeni, bu ismin Avrupa Çingenelerine miras bir ad olması.
Bebeğin kendi kendine hareket ettiği, oturmuş olarak konduğunda farklı bir yerde görüldüğü söyleniyor. Ayrıca bebeğin bir odaya girdiğinde asılı resimlerin duvardan kaydığı da söylenmekte. Bebeğin başında gerçek insan saçı bulunmakta. Bunun dışında kafa derisi altında insan beyninin bir benzeri gibi şekil olduğunu, hayvanların genellikle onunla temas ettiği zaman bebeğe saldırmadığını ve insanların bebeği görünce onlara korku ya da üzüntü hissettirdiği söylenmekte.[18]
Orijinal Lily, sahibi tarafından doğaüstü bir araştırma kuruluşuna teslim edildi:
“I found her outside my door one morning, with a note that said to not put her by mirrors or in the same room I sleep in. I gave her a flashlight so she could drain the batteries, but instead, she made my lights flicker at night. My cat would not go near her, and my dog would just stare. At times I would be woken up from a dead sleep smelling burnt toast, or sometimes a sweet fruity smell. Her favorite color is red. That is all I know.”
Oyuncak bebek garip davranmaya ve aşırı derecede sinir bozucu paranormal hisler yaymaya başladı. Araştırma grubu, orijinal şablonu kullanarak bebekleri seri üretmeye başladı. Şu anda, Cadılar Bayramı için bir Lily bebeğe sahip olabilirsiniz. [26]
Anlatılanlara göre o dönemlerde yaşlı olan bir adam kış aylarında bir gün sokak arasında yürürken boş bir evden bebek ağlama sesi duyar ve merak duygusu ile o eve girer. Evin içinde ağlayan bebeği bulmaya çalışırken bodrum katından geldiğini anlar ve kapıyı açmaya çalışır. Hiç beklemediği bir manzara ile karşılaşır ve anne ile küçük bebeğinin bu ıssız bodrum katında cansız bedenlerini bulur. Adamın dikkatini çeken bir detay daha vardır: Porselen bir bebek...
Ev, yıllar sonra bir kadına satılır içindekiler ile birlikte. Mandy de bu kadının olmuştur. Zaman geçtikçe porselen bebek kadına fazlasıyla huzursuzluk vermiştir ki kadın evi satmaya karar verir. Bu ev daha sonra ikiz bebekleri olan bir aileye satılmıştır ve bu ailede bu evden rahatsız olmuştur. Bu evde vakit geçiren ailelerin ortak söylediği ise bodrum katından gelen bir bebeğin ağlama sesleriydi. Ağlama sesleri hiç kesilmemişti. Bodrumu kontrol etmek için indiklerinde hiçbir şey bulamamışlardır. Yukarı kata çıktıklarında ses tekrar duyulmaya başlar ve camların kendiliğinden açıldığını fark ederler. Sonraki zamanlarda aile, ikiz çocuklarını çocuk felcinden kaybederler.
1991 yılında bu lanetli olduğu düşünülen oyuncak bebeği de Kanada’da bulunan Quesnel Müzesi’ne bağışlamaya karar verirler. Bebek, evden gittikten sonra ağlama sesi kesilir ve müze bebeği kabul eder. Asıl olaylar o zaman başlar. Güzelliği ile ön plana çıkan bu porselen bebeğin yüzünün sağ tarafında ufak çatlaklar ve kırıklar vardır. Müzede ki ilk gecesinde prosedür gereği bebeğin üzerinde kumaştan bir elbise vardır ve bebek bir gece boyunca plastik torba içinde bulundurulmuştur. Bu nedenle kumaşın üzerinde haşere olmasına karşın önlem alınmıştır. O gece müzede çalışan bir görevli sabaha kadar bebeğin poşetinden hışırtı sesleri geldiğini söyler.
Oyuncak bebek Mandy’nin de ufak bir oyuncağı bir kuzu vardır. Bebek yalnızlık çekmesin diye müzede ki görevliler tarafından Mandy’nin yanına konulur. Müzedeki ilk zamanlarında Mandy kuzusu ile birlikte cam bir fanus içerisinde sergilenmek için hazırlanır. Ertesi gün müzede çalışan görevliler geldiğinde kuzunun fanusun dışında yerde bulunmuştur. Müzede görevli olan pek çok çalışan açıklanamayan olaylara şahit olmuşlardır. Mandy’nin sergilendiği odada dolaşan görevliler cama vurulma sesi geldiğini ancak baktıklarında sesin kesildiğini ancak Mandy’nin elinin cama dokunur vaziyette bulduklarını söylerler. Müzede çalışan görevliler özellikle geceleri müzede ayak sesleri duyduklarını ve ağlama sesi geldiğini söylerler. Kısacası Mandy’nin bulunduğu evde yaşananların müzede de yaşanmaya başladığı fark edilmektedir. Mandy’nin yanına başka bir oyuncak bebek konulmak istenmemiştir çünkü bir şekilde Mandy’nin o oyuncak bebeğe zarar vereceğine inanılır.[36]
Yaklaşık 40 cm uzunluğunda ve klasik bir kimono ile bol dökümlü bebek çok güzeldi. Saçları kuzgun siyahıydı ve geleneksel bir ‘okappa’ saç stilinde kabaca omuz uzunluğunda kırpılmıştı. Birkaç yıl sonra Okiku öldü.[26]
Okiku öldüğünde ailesi, Kukiku’nun ruhunun oyuncak bebekte yaşadığına ve oyuncak bebeğin saçlarının uzadığına inanmaya başladı. Oyuncak bebeğin, şu anda Hokkaido’daki Mannenji Tapınağı’nda olduğu ve burada bir rahibin Okiku bebeğin hala büyüyen saçlarını düzenli olarak kestiği iddia ediliyor.[37][9]
Kimse bebeğin saçının büyümeye devam etme nedenini tam olarak açıklayamamıştır. Ancak, bebeğin bilimsel bir inceleme sonucunda saçlarının gerçekten genç bir kız çocuğuna ait olduğunu sonucuna varılmıştır.[18]
Araştırmacılar da dahil olmak üzere birçok insan, bebekte paranormal bağlantılar olduğuna inanıyor. İngiliz paranormal araştırmacı Jayne Harris, “Biz bebekte muhtemel büyüsel ve musallat unsuru olabilecek bir bağlantı aradığımızda vücudunda kazınmış halde bir ‘yıldız’ ve ‘David’ ismini bulduk.” diyor.
Harris Perili Bebekler adında bir organizasyon, perili olduğu iddia edilen Peggy adlı bu Yahudi oyuncak bebeğini inceledi. Araştırmayı yürüten ekip, Perili bebeğin sahibinin ölen kuzeni Kelly’nin ölümünden beri bu olayların yaşandığını ve bunun bir musallat olayı yada “ruh eki” olayı olabileceğini belirttiler.
Pek çok insan, perili bebek Peggy’nin fotoğraf ve videolarını gördükten sonra göğüs ağrıları, bulantı, baş ağrısı ve anksiyetik duygular hissettiklerini söylediler. Bazıları ise yanıp sönen vizyonlar yaşadığını bildirdi. Başka bir iddiaya göre bir kişi, Peggy’nin videosunu gördükten sonra kalp krizi geçirdi. Harris Perili Bebekler organizasyon, 80’e yakın denekte fotoğraf ya da Peggy videoları görünce benzer deneyimler yaşandığını söylüyor.
Deneklerin arasındaki bir kadın, bilgisayarında Peggy’nin fotoğrafını açtığında, resmin ve ekranın donduğunu, odanın içinin birden soğuduğunu, daha sonra odasında birisini hissettiğini ve bir şeyin oda içinde dolaştığını duyduğunu söylüyor. Başka bir kadın ise resme baktığı gece odanın ampullerinin patladığını ve Peggy hakkında konuştuktan sonra evinde bir varlığın dolaşmaya başladığını anlatıyor. Peggy’nin muhtemelen Yahudi kökenli bir Holokost kurbanının bebeği olduğuna inanılıyor. [18]
Hikaye, 1914’te 1. Dünya Savaşı sırasında başlar. İddiaya göre İngilizler, Singapur’da casus olduklarını sandıkları bir Alman çifti tutuklarlar. Çiftin kızı ise oradan ayrılıp kaçmayı başarır. Pulau Ubin’deki dik bir uçurumdan atlayıp yere çarparak ölür.
Yerli halk, onun anısına porselen bir sunak ve içine üzerinde haç olan bir barbie bebek inşa eder. Bu oyuncak bebeğin perili olduğu iddia edilir ve zamanla yerel bir tanrıça haline gelir. Doğası gereği yardımsever olan oyuncak bebeğin, halka yardım ettiğine ve onları talihsizliğe karşı koruduğuna inanılır. Her yıl bir festival düzenlenmekte ve bu oyuncak bebeğe adaklar sunulmaktadır. [26]
Pupa, 2005 yılında ölünceye kadar 1920 tarihinde bir çocuğa verildi ve o günden itibaren sahiplenildi. Çocuk ve Pupa, zamanında İtalya’nın Trieste şehrinde yaşadı. Pupa, yaklaşık 14 santim boyunda. Başı, kolları ve bacakları keçeden yapılmıştı. Saçı gerçek insan saçından yapılmıştı. Sahibi, onu hayatı boyunca sakladı. Bebek, önce İtalya’ya, oradan Avrupa’ya ve tekrar İtalya’dan ABD’ye gitti ve nihayet geri ABD’de yolculuğu son buldu. Pupa’nın orijinal giysisi, hala keçeden yapılmış bir mavi takım elbisedir.
Orjinal sahibi Pupa’nın canlı olduğunu ve bir zihni olduğunu söyledi. Onun en iyi arkadaşı ve en sevilen sırdaşı olduğunu, ayrıca ona büyük çocukların hikayelerini anlattığını belirtti.
2005 yılında orijinal sahibinin vefatından beri aile, perili bebeğin çok aktif hale geldiğini bildirmiştir. Onu koydukları camekanın camında beyaz buğular oluştuğunu ve küçük bir çocuğun parmağı ile “Pupa” ve “nefret” kelimelerin bu buharlı cama yazılı olduğu görmüşlerdir. Pupa’nın kendi kendine hareket ettiği söyleniyor. Bir çok kez aile, Pupa’nın konulduğu camekanından geçerken birisinin cama dokunması gibi bir ses duyduklarını bildirmiştir.
Ailesinin bir üyesi, bebek ayağa yükselirken kamera ile bu durumu ve yürüyüşü yakalamayı başarmış. Ancak o video, Youtube üzerine sadece üç kez izlenebilmiş. Daha sonra video sonunda gizemli kalın beyaz film ile “Pupa Hayır!” diye çocuksu bir el yazısı, filmi karalanmış. Şu anda bebeğin nerde olduğu bilinmemektedir.[18]
Robert’ın giydiği denizci kıyafetinin, bir zamanlar Otto’nun giydiği çocukluk kıyafetlerinden biri olduğuna inanılıyor. Otto zamanında geliri iyi olan bir ailenin ferdiydi. Efsaneye göre Otto ve ailesi, Florida’da yaşıyordu. Evleri Eaton Simonton caddelerinin köşesinde bulunuyordu. Otto ailesinin fertleri hizmetçilerine zalimce davranması ve kötü muamele yapmasıyla biliniyordu. Anlatılanlara göre evde temizlik işlerine yardım eden Haitili bir kadından bahsedilmekte.
Bu kadın, oğulları Eugene ile ilgilenmek için işe alınmış bir kadındı. Bilindiği kadarıyla dinini çok farklı boyutlarda yaşayan ve karanlık sanatlarla iç içe olan birisiydi. Kendisine yapılan zulümlerden dolayı aileye kin beslediği düşünülmekteydi. Evin hanımı birgün bahçede dolaşırken, hizmetçi kadının bir tür ritüel yaptığına şahit oldu. Bahçede birçok telef edilmiş tavuk buldu.
Yaptığı ritüellerde tavuklarının kanını birtakım objelerin üstüne bulaştırdığını ve birtakım dualar ettiğini gördü. Bunun üzerine dehşete kapılıp hizmetçinin işine son verdi. Hizmetçi kovulmadan önce Otto ailesine Eugene’i çok sevdiğini söylemişti. İşten çıkarılmak ve Eugene ile vakit geçirmek için birçok kez hanımının dizlerine kapanmıştı. Fakat tüm çabalarına rağmen kovulmaktan kurtulamadı. Haiti’li hizmetçi Eugene için yapmış olduğu oyuncak bir bebeği, gitmeden önce ona armağan etti. Kısa sürede bebek Robert ve Eugene birbirlerine ayrılmaz bir biçimde kaynaştı. Eugene’i tanıyanlar oyuncak bebekle olan ilişkisini hastalıklı olarak tanımlıyordu. Uyurken hep yanındaydı yemek yerken ve oyun oynarken ondan ayrılmıyordu. Bebek Robert, gittiği her yerde Otto’ya eşlik ediyordu. Eugene oyuncak bebek ile sık sık canlıymış gibi konuşurken görülüyordu.
Bu korkunç bebeğin söylediği kelimeleri ve çıkardığı sesleri taklit ettiğini anlatıyordu. Evde çıkan sorunların ve aksaklıkların bebek ile olduğunu birçok kez dile getirmişti. Evdeki mobilyalar hareket ediyor, gümüş çatal ve bıçaklar etrafa saçılıyordu. Ailesi Eugene’ye birçok kez evdeki eşyaları etrafa saçtığı için ceza vermişti. Fakat Eugene bunlara sebep olan kişinin kendisi olamayacağını birçok kez dile getirmişti. Ailesi ve yakınındaki insanlar bu durumdan rahatsız olmaya başladı. Bunun üzerine Eugene’nin halası hakaretler savurarak oyuncak bebeği bir dolaba kilitledi. Halası bebeği kilitlediği gecenin sabahında odasında ölü olarak bulundu. Ölüm sebebi ise inme olarak kayıtlara geçti. Onu bu denli korkutmuş ne olabilirdi? Bu bebek ile ilgili olaylar sadece bunlarla sınırlı kalmamıştı.
Evde bulunan insanlar sık sık tavan arasından gelen kahkaha ve ayak sesleri duyuyordu. Bu durum kısa süre içerisinde aileye rahatsızlık vermeye başladı. Bunun üstüne aile bu durumu birçok yerde dile getirdi. Bulunduğu yerde oldukça ilgi çeken bir durum olmasından dolayı kulaktan kulağa dolanan söylentiler yayıldı. Bu olay bir gazetecinin ilgisini çekmişti. Röportaj yapmak için ev sahipleriyle iletişime geçti. Eve gelen gazeteci röportaj yaparken Robert’in de odada olmasını istiyordu. Ev sahipleriyle konuşurken normal olmayan bir durum sezdi. Gazeteci Robert’in yanında konuşurken yüzündeki ifadenin sık sık değiştiğini ve onu hareket ederken gördüğünü söylüyordu. Röportaj sırasında Robert hakkında kötü konuştukları zaman evde kapı gıcırtıları ve ayak sesleri duyuluyordu. Eugene hakkında konuştukları zaman üst katta bulunan bir kapının hiçbir sebep yokken yüksek bir şiddetle kapandığına şahit oldular. Ardı arkası kesilmeyen olaylar sebebiyle aile tarafından Robert Fort East Martello müzesine bağışlandı.[41]
Bebeğin gözleri, “Bismillah” yazan bir bezle örtülüydü. Bebeğin kime ait olduğunu bilenler, oyuncağın kendi kendisine hareket edebildiğini ve sahibinin bu yüzden büyük korkular yaşadığını belirtiyorlar. Bebeğin Malay dilinde konuştuğu ve sahibinin de ondan kurtulmak için Müslüman bir büyücüden yardım aldığı da söylenenler arasında.
Ayrıca, bebeğin bulunduğu yerde aynı gün yaşanan bir intihar ve bir de cinayet olayı var. Bu, insanları daha da korkutuyor.[18]
Laveau, doğum sırasında bebeğin ölmesi için güçlü bir büyü yapar. Yeni evli gelin, doğum yaparken ölür; fakat ölmeden önce yeraltı efendisini andıran korkunç bir yaratık doğurur. Laveau, ebe kılığına girerek bu şeytan bebeği oradan kaçırır ve ölümüne kadar kendi çocuğu gibi ona bakar. Laveau öldüğünde yerel mezarlığa gömülür. Kısa bir süre sonra da şeytan bebek hayatını kaybeder ve onun yanına defnedilir.
Fakat daha sonra bebeğin o şehrin karanlık yerlerinde gizlendiği ve talihsiz kimselere saldırdığı söylenmektedir. Yerli halk, bundan kurtulmak ve onu korkutup evlerinin dışında kalmasını sağlamak için su kabaklarından bebeğin sahte benzerlerini asarlar. Bu bebeklerden bazılarının bugün hala etrafta olduğu söylenmektedir. Şeytan bebeğin yeni versiyonları, 20. yüzyılın başlarında New Orleans çevresinde görünmeye başlar. Bu bebekleri satın almış birçok kişi ise bebeğin gözlerinin odanın içinde sahiplerini izlediğini söylemektedir. Bazı şeytan bebeklerin konuştuğu ve kendi etrafında hareket ettiği iddia edilmektedir. Bebeklerin yeni sürümünde sahiplerini bilgilendirmek için bir uyarı etiketi bulunmaktadır.[18]
11 yıl sonra aile, yeni bir eve taşınmaya karar verir. Tavan araları, depolama için sonsuz bir kapasiteye sahip değildir. Eski kutuların içindeki eşyalar tek tek elden geçirilirken, oyuncak bir bebek bulurlar. Eski ve yaşlı bir insan görünümünde, yüzü kırışmış bir şekilde... Ve bunun 11 yıl önce oraya koydukları güzel ve temiz yüzlü bebek olduğunu anlarlar; çünkü üzerindeki kıyafetle eski halinde çekilmiş resimlerini bulurlar.
Bebekte artık yaşlı ve eski bir kişinin yüzü vardır. Cildi neredeyse zombi gibi, hatta mumyalanmış görünümündedir. Ona bakmanın korkutucu ve daha da sinir bozucu olmasının nedeni, insani nitelikleri ve özellikle size bakıyor gibi görünen gözleridir. Aile, bu olay sonrası korkup bebeği dışarı atar. Elden ele dolaşan bebek, en son bir açık arttırmada görülse de daha sonraki akibeti meçhuldür.
Oyuncak Bebeklerin Tarihçesi
Tarihte bilinen ilk oyuncağın Mısırlılara ait olduğu tahmin edilmektedir. M.Ö 5. yüzyılda Mısırlı çocukların tahta atlarla oynadıklarına ve M.Ö. 2. yüzyılda da Mısır’da topaç ve misketin bilindiğine dair arkeolojik bilgiler edinilmiştir.İlk oyuncak bebeklerin ise M.Ö. 3000 yıllarında yine Mısır’da yapıldığı bilinmektedir. Yine aynı dönemlere ait firavun mezarlarında oyuncak bebekler bulunmuştur.
Antik Mısır’dan buğday öğüten ya da hamur yoğuran fırıncı adam oyuncağı, hareket ettirilebiliyor.
Yapılan kazılarda, M.Ö. 1400 yıllarında Mısır’da, papirüsten ya da deriden yapılmış topraktan bebekler, kuklalar, eklemli çenesi olan küçük tahta timsahlar, iple oynatılan ağaçtan yapılmış kaplanlar bulunmuştur.
M.Ö. 670 yıllarına tarihlenen pişmiş topraktan Mısır bebekleri
Tekerlekli küçük at ve pişmiş topraktan yapılan küçük bebekler ve hayvanlar, Mısırlı çocukların oyuncaklarından bazılarını oluşturur. Mısırlı çocuklar, topacı parmaklarıyla çevirirken, parmak yerine kamçının kullanılmasını Çinliler geliştirmiştir.[1]
M.S. 1. yüzyılın sonuna tarihlenen, fildişinden yapılmış Antik Roma dönemine ait oyuncak bebek. Oyuncağın kolları, bacakları, dizleri ve dirsekleri hareket edebiliyor.
Pişmiş toprak oyuncak bebekler, ilk olarak M.Ö. 3000 yıllarında Mısır’da bulunmakla birlikte, Yunan ve Roma dönemlerinde de oyuncak bebek örneklerine rastlanmıştır.[2] Eski Yunan, Roma ve Çin’de de kilden yapılıp fırınlanmış, hareketli kol bacaklara sahip bebekler yapıldığı bilinmektedir.[1] Roma ve Yunan Dönemi örneklerinde erkek figür tasvirli örnekler de bulunmaktadır.
Yunan döneminde yapılan oyuncak bebekler hareketli kol ve bacaklara sahip bebeklerdi. Bu bebekler, ayakta duran ve oturan bebekler olarak iki gruba ayrılmaktadırlar. Ayakta duran pişmiş toprak bebeklere, kol ve bacakları ip ya da telle gövde, kalça ve omuzlardaki deliklere bağlanıp hareket özelliği kazandırılmıştır. Bu bebeklerin üretimi M.Ö. 4. Yüzyıla kadar devam etmiştir. İkinci tip ayakta duran bebekler çıplaktır ve kol ve bacakları eklem yerlerine kadardır. M.Ö. 5. yüzyıl ortalarında ortaya çıkmış ve M.Ö. 4. yüzyıla kadar sürmüştür. Oturan bebekler ise bacakları birbirine bitişiktir. Kollar gövdeye bitişik ya da hareketli olmak üzere iki çeşittir. Kolların gövdeye bitişik olduğu örneklerde eller bacakları kavramıştır. Oturan tip bebekler ayakta duran bebeklere göre daha uzun süre var olmuşlardır. [2]
M.Ö. 350-325 yıllarına tarihlenen Attika usulü kil oyuncak bebek, elinde bir tür çan tutuyor.
Heinrich Schiliemann, Truva’nın en alt tabakalarının birindeki bir çukurda küçük toplarla birlikte. “çıngırak bebek” adı verilen kilden bir bebek buldu; bu en eski Yunan bebeği idi. 6. yüzyılda Yunanistan’da bebek yapan ustalar vardı. Bu bebekler kilden pişiriliyor, boyanıyor ve giydiriliyordu, hareketli kol ve bacakları vardı. Mısır’da, özel, zarif, süslü, çocuklara göre dokuma motifleri olan giysiler yapılıyordu. Roma İmparatorluğu’nda bebekler erkenden ortaya çıkmıştı; bunlar, daha sonra Japonya’da ya da Çin’de olduğu gibi tatil armağanı olarak kullanılıyordu.[3]
Eski Yunan ve Roma’ya bakıldığında da bebekler çocukların en çok sevdiği oyuncaklar arasında yer almaktaydı. Yapılan arkeolojik araştırmalar neticesinde kutsal alanlarda, mezarlarda ve atelyelerde bulunmuş olan bebekler ve vazo resimleri ile klasik dönem mezar stelleri üzerinde yer alan oyuncak bebek betimlemeleri, Antik dönemdeki bebek formlarına ilişkin bilgilerimizin temel kaynaklarını oluşturmaktadır. Antik dönemde üretilmiş ve bugün tekrar gün ışığına kavuşmuş olan bebek formlarının kutsal alanlarda bulunmuş olması, adak olarak kullanıldıkları fikrini uyandırmaktadır. Yazılı kaynaklarda da belirtildiği gibi, Yunan ve Roma geleneğine göre kız çocukları evlenme çağına geldiklerinden oyuncaklarını Artemis, Athena, Aphrodite ve Demeter gibi Tanrıçalara adamaktaydılar.[4]
Başlangıçtaki işlevi dinsel büyüsel olan oyuncak bebekler, çeşitli dönemlerde taş, kil, kemik, boynuz gibi maddelerden sonrasında ise ahşap, tekstil, seramik, metal, plastikten üretilmiştir.[5]
Arkeolojik kazılarda, Sümerlere ait, M.Ö. 2600 yıllarından kalma, insan ve hayvan şeklinde nesneler bulunmuştur.[6]
Antik çağda oyuncak yalnızca eğlendirici değildir; bazen nazarlık, muska rolü de oynar. Oyuncakları tanrıya adamak sevaptı. Roma’da bebeklerin oynadığı oyuncaklar Baküs’e verilirdi. Ama çocuk ergenlik çağına ulaşır ulaşmaz, bu armağanlar eğer çocuk Romalı ise Jüpiter’e, Merkür’e, Diana’ya, Yunanlı ise Zeus’a, Hermes’e ve Artemis’e verilirdi. Kız çocuklar bebeklerini evleninceye kadar tutarlardı. Evlendikleri gün, bebeklerini Venüs’e ya da Diana’ya adarlardı. Eski Yunan’da kız çocukların bebeklerini Tanrıça Artemis’e, oğlan çocukların çemberlerini ve topaçlarını Tanrı Hermes’e armağan etmeleri geleneği, bize hem o çağın oyuncaklarını, hem de oyuncakla dinsel nesne arasındaki ilişkiyi gösterir.[1]
Antik çağ’daki bebek üretimi bu şekilde sürerken Ortaçağ’a gelindiğinde oldukça özel bebek türlerinin ortaya çıktığı görülmektedir. Niemann’a göre bu dönemde köylerde ve kentlerde oturanlar için basit kil bebekler pazarlarda ve panayırlarda çok ucuza satılıyordu. Buna karşılık örneğin gösterişli giysileriyle şövalye “Tocken” gibi soylulara yönelik oyuncaklar da vardı.[7]
Antik çağda az çok değerli malzemenin kullanımı farklılığı yaratırken, Ortaçağ bireysel düzeylere göre oldukça özel bebek tipleri ortaya koymaktadır. Köylerde ve kentlerde oturanlar için basit kil bebekler pazarlarda ve panayırlarda çok ucuza satılıyordu. Buna karşılık, örneğin gösterişli giysileriyle şövalye “Tocken” gibi soylu oyuncaklar da vardı.
Gelişen burjuvazi soyluların oyuncaklarının gösterişli renklerle boyanması işini üstlendi ve hatta daha da iyisini yaptı. 15. yüzyılda Nürnberg’de “Docken-macher“ticareti ortaya çıktı, 17. yüzyılda Sonneberg’e yerleşti ve hemen yoğun bir biçimde gelişti. Sonneberg bebekleri : önce tahtadan yapılıyordu, sonra hamurun kalıplanmasıyla biçimlendirildi ve kabalığı giderildi. 1800 dolaylarında ilk kalıba dökülmüş başlı, tahta eklemli Sonneberg bebeği ortaya çıktı. 1806–1810 arasında kağıt hamuru (papier-mache) biçimlendirilmiş kil olarak hamurun yerini aldı. Thuringia’nın güneyindeki porselen sanayiinin etkisiyle yaklaşık 1820 den itibaren porselen de bebek yapımında kullanıldı. Yüzyılımızın yalnızca ilk elli yılında değişik plastik maddeler bebek sanayisindeki egemenliklerini kazanmaya başladılar.[3]
Oyuncakçılığın bir zanaat halini alması için uzun zaman gerekmiştir. Oyuncakların, zanaatkâr elinden çıkmasının tarihi incelendiğinde 15. yüzyılda Nüremberg’de “docken-macher” (Docken-macher oyuncak bebek yapımcılığı anlamına gelmektedir.) ticaretinin ortaya çıktığı ve 17. yüzyılda Sonneberg’e yerleşerek yoğun bir biçimde geliştiği görülmektedir. Sonneberg bebekleri önceleri tahtadan yapılmakla birlikte daha sonra hamurun kalıplanmasıyla birlikte kabalığı giderilerek biçimlendirilmiştir. Bu süreçte Nüremberg bölgesi üretilen zanaat işi ucuz oyuncakların pazarlandığı merkez halini almıştır [7]
1790 tarihli oyuncak bebek
1800 dolaylarında ilk kalıba dökülmüş başlı, tahta eklemli Sonneberg bebeği ortaya çıkmıştır. 1806-1810 arasında kâğıt hamuru, biçimlendirilmiş kil olarak hamurun yerini aldı.
Enich Rice Morrison tarafından 1862’de patenti alınan “Autoperipatetikos” ilk yürüyen bebekti. Başı kağıt hamurundan, kolları deriden ve ayakları da pirinçten yapılmıştı.
1830’lar bebek yapımında porselen malzemesinin ilk kez kullanılmaya başladığı dönemdir. Başları porselenden olan bu bebeklerin gövdeleri deriden ve daha sonra da ahşaptan yapılıyordu. Bu bebekler minyatür boyutlardaki yetişkinlerdi. Bunların ciddi bakışlı ve kapalı ağızlı yaşlı kadın çizgileri vardı. Bebek gibi giyinmiş bebek üretme düşüncesinin ortaya çıkışı 1851’de belirmiştir. İlk yürüyen bebek (autoperipatetikos) 1862’de ortaya çıktı.[7]
19. yüzyılın ortalarına kadar bebekler yetişkinler gibi görünüyordu. Londra’daki Uluslararası Sergi’de 1851’de bir Japon bebeği gösterildiğinde, “Sonneberg Gelenktaufling” adı verilen bebek geliştirildi. 1880 dolaylarında yuvalı eklemler ve hemen ardından “uyuyan gözler” geliştirildiğinde Sonneberg oyuncak yapımcıları bir başka bebek tipini üretmiş oldular. Ayrıca bir ses” eklenen Sonneberg bebekleri bütün dünyada, özellikle Amerika’da ve 19. yüzyılın sonunda büyük bir talep gördü.[3]
19. yüzyılın sonlarına yaklaşıldığında pek çok firma oyuncak bebek üretiyordu. Örneğin sadece Jumeau fabrikası 1881’de 17 değişik ölçüde başı olan 220 bin bebek üretmişti. Ancak oyuncakların markalanması kuralının ortaya çıkışı 1890’larda gerçekleşmiştir.[7]
20. yüzyılın başlarında, çocuk pedagojisinin yeniden gözden geçirme talepleri arttığı, Fröbel’in ve Montessori’ nin görüşleri geniş ölçüde yayıldığı zaman bebeklerin görünüşü de değişti. 1908’de Münihli sanatçılar gerçek çocuk-gibi bebekleri geliştirdiler. Kathe Kruse, bebekleriyle uzun süreli ve gerçekçi bir tasarım çizgisi geliştirdi, ancak bu çizginin kökeni ve kullanımı ile oyuncağın kendisi arasında açık bir aykırılık yarattı. Burada kukla ele alınmamaktadır, çünkü kukla bebeğin bireysel bir biçimidir.[3]
İlk erkek bebeğin ortaya çıkışı 1900’lere doğru gerçekleşmiştir. 1904’den itibaren, gerçeğe olabildiğince benzemesi için bükülebilen organlara sahip oyuncaklar üretildi. Bütün ayrı parçalar küçük gövdeye bakır bir tel ile bağlanmıştı, daha sonra da bu görevi yapması için lastik kullanıldı. 1900-1920 arasında çıplak bebekler yapma dalgası yayıldı. Bu bebekler yıkanabiliyordu.
1880’den itibaren önce Amerika’da daha sonra da Avrupa’da selüloit başlı bebekler üretilmeye başlandı. Selüloit (selüloz) Amerika’da 19. yüzyılın sonunda ortaya çıkmıştı. Ancak popüler olması 1930’lara doğru gerçekleşti. Selüloit, pamuk artıklarıyla nitrik ve sülfirik asit karışı bir madde olarak kalıba dökülebilme ve boyanabilme avantajına sahiptir. Almanya’da Rheinische Gummi ve Celluloid Fabrik selüloit bebek yapımında en önde gelen firmalar oldular. Bu madde 2. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar oyuncak bebek yapımında yaygın olarak kullanıldı. Ancak bu tarihten sonra kolay tutuşan bir madde olduğu için güvenlik nedeniyle yasaklanmıştır. Selüloit’in kullanımının yasaklanması ve giderek azalması plastiği öne çıkarmış ve yaygınlaştırmıştır. Plastik malzemeden ilk bebekler, 1947 yılında imal edilmiştir.
Bebekler, sadece çocukların oynaması için de üretilmiyordu. Örneğin manken bebekler Paris’te ortaya çıkmıştı ve Paris modasını İngiliz saray kadınlarına tanıtmak için kullanılıyordu. Barbie bebeklerin ilk kez ortaya çıkışı ise 1959 yılında gerçekleşmiştir. Bu bebekleri üretmenin temel amacı genç modasını yaymak olmuş ve büyük bir ilgiyle kabul görmüştür. Barbie bebekler daha ilk yılında 350 bin satmıştır. Barbie bebeklerin atası 19. yüzyılda üretilen kâğıt bebeklerdir. Takılıp çıkarılabilen kâğıttan giysilere sahip olan bu bebekler, genç modasını tanıtmayı ve yaymayı amaçlayan barbie’lerin öncülü olarak kabul edilebilir. [7]
1960’lı yıllarda plastik bebek, plastik oyuncaklar, teneke borazan gibi oyuncakların yapımı ve bu oyuncaklar talep görürken, 1970’li yıllarda Türkiye’de en uzun süre faaliyet gösteren oyuncak şirketlerinden Fatoş’un pelüş ve kumaştan ürettiği oyuncaklara talep artar ve 1980’li yıllarda, zeka oyunlarına ilgi artarak, eğitici ve elektronik oyuncakların yapımına geçilir. 1984 yılından itibaren de oyuncaklar ithal edilmeye başlar ve yerli üretilen oyuncaklara da giderek talep azalır.[1]
1960’lardan sonra bebek imalatı büyük bir devrim yaşamıştır. Bu tarihlerden itibaren bebeklerin artık anne diyebildiğini, şarkı söyleyebildiğini, su içebildiğini, çiş yapabildiğini görmek mümkün olmuştur. [7]
İlkel dönemlerde oyuncaklar, daha çok bir tapınma ya da büyü yapma aracısıyken bugünün insanı oyuncak bebekleri, çocuk eğitimi ve eğlencesi için kullanmaktadır. Kültürel ve toplumsal birçok öğeyi içerisinde barındıran oyuncak bebekler, ait olduğu sosyal topluluğun günlük yaşamına dair birçok bilgiyi barındırması anlamında tarihi bir belge niteliği taşıyabilmektedir. Bir oyuncak bebek dikkatli incelendiğinde toplumun inanç sistemi, kültürü, sosyoekonomik durumu hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlayan kültürel bir bellek olma özelliği taşıyabilmektedir. Bu yönüyle oyuncak bebekler kimlik ve aidiyetin oluşması ve sürdürülmesine oyun, oyuncak ve çocuk kültürü üzerinden katkı sağlamaktadır.[8]
Perili ve Büyülü Bebekler
Perili bebek, bir şekilde lanetlendiği ya da sahiplenildiği bildirilen el yapımı ya da üretilmiş bir oyuncak bebek ya da doldurulmuş bir hayvandır.[9]En eski perili bebekler, erken dönem halkları tarafından dini ya da törensel amaçlarla yaratılan kuklalar, heykelcikler ve vudu nesneleriydi. Bu geleneksel nesneler, daha sonra çeşitli medeniyetler tarafından mistik ya da okült amaçlarla kullanıldı.[10] Roma’da oyuncak bebekler, bir tanrı ya da tanrıça ile bağlantı kurmak için büyülü ritüellerde oldukça sık kullanıldı.[11] Mısırlı rahipler ve sihirbazlar, törensel amaçlarla, kötülükten bedeni kurtarmak ya da tanrıların iradesine karşı gelenleri lanetlemek için sıklıkla oyuncak kuklalar kullandılar.[12][9]
Psikolojik etkileri nedeniyle tarihi düzlemde evrensel olan oyuncak bebekler, ilkel dönemde bir büyü aracı ya da büyünün kendisi olarak görülmüş ve insan ruhuyla bağdaştırılmıştır.[8][13] Bu dönemin toplumlarında toplumlarda oyuncak bebekler, bir büyü aracı ya da büyünün uygulandığı bir canlı olarak görülmekte ve insan ruhunu sembolize etmektedir.[14]
İlk büyülü bebek vakası, 3. Ramses’in düşmanlarının balmumu kullanarak Ramses’in tasvirini yaptıkları eski Mısır’a kadar uzanıyor. Bu ritüelde kullanılan oyuncak bebeklerin canlı oldukları ve benzer şekilde doğum yapan herkesi lanetlediği söylenmektedir. Eski Mısır oyuncak bebekleri, heykelleri ve vudu bebeklerinin, diğer insanlara lanet yerleştirmek için kullanılan uzun geçmişleri ve okült ile (olumsuz) ilişkileri nedeniyle genellikle lanetli oldukları anlatılır.[15]
Wiccan inançlarına göre, oyuncak kuklalar, dini ya da geleneksel amaçlarla bir topluluğun üyelerine lanet yerleştirmek için kullanılmıştır. En eski heykelciklerden bazıları; Afrika, Kızılderili ve Avrupa kültürleri tarafından kullanıldı. Avrupa kuklalarının kökleri, onları törensel amaçlarla kullanan erken Germen ve İskandinav kabilelerine dayanıyor. Modern zaman wiccaları, bu uygulamayı kendi kullanımları için uyarladılar. Çoğu Wicca, bir kuklanın bir kişinin sembolik bir temsili olduğuna inanır ve kukla üzerinde, hedeflenen kişiyi etkileyebilecek her şeyi bir şifa ritüeli gibi vücudunun dışına aktarmak için büyüler ve diğer eylemler gerçekleştirilir.[10] Kongolu “nkisi” heykelcikleri ve Benin ve Togo’nun Vodun geleneklerinde kullanılan bocio heykelcikleri, “iyileştirebilen ya da koruyabilen” “ruhu somutlaştıran” kuvvetleri olduğuna inanılan Batı ve Orta Afrika’nın geleneksel heykelimsi bebekleridir.[16] Voodoo bebekleri, oldukça modern tuhaf öğelerdir.[9]
18. ve 19. yüzyıllarda, oyuncak bebekler daha gerçekçi hale geldikçe ve otomatlar daha hünerli beceriler sergiledikçe, sanatçılar ve yazarlar bunun dehşetini hemen keşfetmeye başladılar. Alman yazar Ernst Theodor Amadeus Hoffmann’ın hikayeleri, yaygın olarak ürkütücü otomat / oyuncak bebek türünün başlangıcı olarak görülüyor; Jentsch ve Freud, Hoffman’ın “The Sandman” adlı kitabını tekinsiz bir vaka çalışması olarak kullandılar.
The story, published in 1816, involves a traumatized young man who discovers that the object of his affection is in fact a clever wind-up doll, the work of a sinister alchemist who may or may not have murdered the young man’s father; it drives him mad. The horror in this story turned on the deceptive attractiveness of the girl, rather than any innate murderousness in her; for the 19th century, creepy dolls stories tended to be about the malevolence of the maker than the doll itself.
In the 20th century, creepy dolls became more actively homicidal, as motion picture technology transformed the safely inanimate into the dangerously animate. Some evil dolls still had an evil human behind them: Dracula director Tod Browning’s 1936 The Devil-Doll featured Lionel Barrymore as man wrongly convicted of murder who turns two living humans into doll-sized assassins to wreak his revenge on the men who framed him. But then there was The Twilight Zone’s murderous Talky Tina, inspired by one of the most popular and influential dolls of the 20th century, Chatty Cathy – “My name is Talky Tina and you’d better be nice to me!”; the evil clown doll from Poltergeist, cannily marrying two creepy memes for maximum terror; and of course, Chucky, the My Buddy clone possessed by the soul of a serial killer in the Child’s Play series. The 1980s and 1990s saw dozens of B-movie variations on the homicidal doll theme: Dolly Dearest, Demonic Toys, Blood Dolls. In 2005, the evil denizens of the Doll Graveyard came back for teenaged souls (and eyeballs, it appears); in 2007, homicidal ventriloquist dummies were going around ripping people’s tongues out in Dead Silence.[17]
İnsanların oyuncak bebekleri neden “tüyler ürpertici” olarak algıladıklarına dair araştırmalar, bazı farklı sonuçlar ortaya koyuyor. Psikolog Frank McAndrew tarafından 2013 yılında yapılan bir araştırma, bebek toplamayı bir bireyin sahip olabileceği en ürkütücü hobilerden biri olarak nitelendirdi.
Of the topic of creepiness McAndrew stated that it was related to uncertainty, as something “might be dangerous but you’re not sure it is” In a 2015 article for Smithsonian.com, writer Linda Rodriguez McRobbie stated that “Dolls inhabit this area of uncertainty largely because they look human but we know they are not” Since the doll lacks ability to mimic, human brains at the most basic evolutionary tactic remain suspicious of whether or not it is human since they may expect the doll to mimic their own actions. This leads to feelings of physical coldness when the doll does not act the way one thinks it should. [16][9]
Korkulan oyuncak bebeklerin belki de en çok bilineni çocuk oyunu filmi ve serisidir. Tom Holland’ın yönettiği korku filmlerinin önemli örneklerinden biri olan çocuk oyunu, meşhur korku karakteri Chucky’nin cinayetlerini konu alır. Chicago’nun güney taraflarında Charles Lee Ray adlı bir seri katil, Mike Norris isimli bir dedektif tarafından vurulur. Gizlice bir oyuncak dükkanına girmeyi başaran Charles, ruhunu dükkandaki meşhur oyuncak “good guy oyuncaklarından birine aktarır. Chucky artık en kısa zamanda ruhunu tekrar aktarabileceği canlı bir kurban bulmalıdır… Karen Barclay, 6. yaşını kutlayacak olan oğlu Andy’e çok istediği “good guy” oyuncaklarından alamadığı için üzgündür. Karen ve en yakın arkadaşı Maggie en sonunda aradıkları oyuncağı bir dükkanda bulurlar. O gece Maggie’nin Andy’e bakıcılık yapması gerekmektedir. Ama Andy ve Maggy evde yalnız değillerdir. Chucky , kendini ilk kez o gece belli eder ve korkunç olaylar başlar.[18]
Batı Celebes’te bir bölge olan Bolang Mongondo’da her türlü hastalık, hastanın ruhunu kaçırmış olan ata ruhlarına yorulur. Bu yüzden de amaç hastanın ruhunu geri getirmek ve acı çeken insanın bedenine yerleştirmektir. Hasta bir çocuğu iyileştirme çabalarına gözüyle tanık olmuş biri bunu söyle anlatıyor: Hekimlik yapan rahibeler bezden bir bebek yapıp yaslı bir kadının dik tuttuğu bir mızrağın ucuna bağladılar. Rahibeler bu bez bebeğin çevresinde dans ediyor, büyülü sözler söylüyor, bir köpeği çağırır gibi ses çıkarıyorlardı. Sonra yaslı kadın, rahibeler bebeğe erişebilsin diye mızrağın ucunu biraz aşağıya indirdi. Bu sırada hasta çocuğun ruhunun bebeğin içinde olduğu varsayılıyordu, büyüyle getirilmişti oraya. Rahibeler ayaklarının ucuna basarak dikkatle yaklaştılar ona ve ruhu yakalayıp ellerinde sallamakta oldukları çok renkli kumaşların içine koydular. Daha sonra ruhu çocuğun basına yatırdılar, yani çocuğun basını ruhun içende bulunduğu kumaşlara sardılar ve bir süre ellerini hastanın bası üzerinde tutarak büyük bir ciddiyetle hareketsiz durdular. Birden bir silkinme oldu, rahibeler fısıldaşıyor ve baslarını sallıyorlardı, kumaş çözüldü-ruh kaçmıştı. Rahibeler evin çevresinde defalarca dönerek ruhun peşine düştüler, gıdaklıyor, tavukları kümese sokuyorlarmış gibi hareketler yapıyorlardı. Sonunda merdivenin dibinde yakaladılar ruhu ve eskisi gibi sahibine verdiler. Avustralyalı bir büyücü hekim, hasta bir adamın kayıp ruhunu hemen hemen aynı şekilde bir kuklanın içine sokar ve kuklayı onun göğsüne bastırarak ruhu eski yerine koyar.[19][20]
Lomé fetiş pazarı.
Batı Afrika Fetiş Büyüsü
Fetişizm Merriam-Webster tarafından sahibini koruması ya da ona yardım etmesi için büyülü güce sahip olduğuna inanılan bir nesneye tapmak olarak tanımlanır. Batı Afrika kültüründe, evlerin içine ya da etrafına yerleştirilmiş bebekleri kullanırlardı ve bir başkasına verilen her dilek ya da zarar için bebeğin vücuduna bir çivi çakılırdı. Ek olarak, tavuk kanı ve diğer çeşitli sıvılar genellikle bebeğin vücuduna dökülür ve kötü niyetli bir ambiyansa sahip olduğu anlatılır. Afrika kültürünün yabancılaşması nedeniyle, 16. ve 17. yüzyıllarda Avrupalılar bu nesnelere karşı dikkatli olmaya başladılar ve bunların büyücülüğün kanıtı olduğuna inandılar. [9]Oyuncak bebek adası, Meksika
Oyuncak Bebekler Adası
Her yıl yüzlerce fotoğrafçı ve heyecan arayan kişi, Meksika’nın başkenti Mexico City’nin kalbindeki Bebek Adası’na seyahat ediyor; buna rağmen ada, hiçbir zaman bir cazibe merkezi olamadı. Mexico City’den iki saatlik bir kanal yolculuğu ile ulaşılan adanın gerçek adı La Isla de las Muñecas. Çürümeye yüz tutmuş binlerce oyuncak bebeğin ağaçlarından ve binalarından sarktığı ada, perili filmlerden bir sahneyi andırıyor.Yerel efsaneye göre, 1950 yılında Don Julian Santana isimli bir adam, kız arkadaşı tarafından bir başka erkek için terk edildikten sonra bu adaya taşınıp bekçilik yapmaya başladı. Bir gün ise adanın etrafındaki kanallardan birinde boğulmuş bir kız çocuğu ve bir bebek buldu. Kızın ruhunun adaya musallat olduğuna inanan Santana, kızgın ruhu yatıştırmanın yolunu o günden itibaren bulduğu tüm oyuncak bebekleri ağaçlara ve binalara asmakta buldu. Ve bugün adada binlerce oyuncak bebek, kızın ruhunu sakinleştirmek için nöbet tutmaya devam ediyor. Hikayenin daha rahatsız edici tarafı ise Santana’nın, 50 yıl sonra, ölü kızı bulduğu yerde ve onunla benzer şekilde ölmesi. Bu ürkütücü tesadüfün üzerine yerli halk, bir gece bebeklerin canlanıp, intikam için harekete geçeceğine inanmaya başladı. Daha tuhaf olanı ise burayı ziyaret edenlerin geceleri fısıltılar duyduklarını ve bebeklerin gözleri ile kendilerini takip ettiklerini söylemesi.[21]
Kaçina Bebekleri
Hopi’nin ruhunu temsil eden bu bebekler, temelde kabile çocuklarına hediye olarak hazırlanmışlardı ve hepsinin farklı bir anlam ve önemi vardı. Kızılderili geleneklerine göre Kaçinalar San Francisco’da ve Arizona’nın eteklerinde gezinen kutsal ruhları taşımaktaydı. Seremoniyal olaylarda, maskeli Hopi Pueblolar ruhları simgeler ve geleneksel danslar arasında şekerle ve farklı tarzda oyuncaklarla beraber bu bebekleri çocuklara dağıtırlardı. Kaçinalar tanrıların, hayvanların ya da özel güçleriyle bilinen ölmüş kabile üyelerinin ruhu olarak düşünülürlerdi.[22]Ünlü Perili Bebekler
Genel olarak perili oyuncak bebekler ya da lanetli nesnelerin hikayeleri uzun bir geçmişe sahip olsa da, son yıllarda popüler kültürde bir dizi sözde perili bebek ortaya çıkmıştır.[9]1. Alice
Washington’da (ABD) oturan sahibinin evinde sakladığı Alice, sahibine onun ninesinden miras kalmış. Mirasın bir bölümü de ninenin torununa “Alice’nin içinde benim en iyi arkadaşımın ruhu yaşıyor.” sözleri olmuş.Alice’nin sebep olduğu açıklanamayan olaylar gece akla getirilmeyecek cinsten. Alice’yi kulağınıza yaklaştırırsanız, “Yalnız kalmak ve acı çekmek istiyorum” diye fısıldadığını duyabilir, odada yürürken bir köşeden gözleri ile sizi takip ettiğini fark edebilirsiniz. Hatta söylenene göre, taş bebeğin yüz ifadesi bile odaya giren insandan insana değişebiliyormuş.[23]
2. Amanda
“Amanda” isimli perili bebek, Atlanta Georgia’da kapalı bir yerde muhafaza edilmekte. Aslında o, 3 yıl önce eBay’de satılan bir perili bebek olmakla beraber, defalarca el değiştirdi. Bu perili bebek, çocuğunuz için istediğiniz bir çocuk oyuncak ya da sevimli bir arkadaş değildi. Atlanta da bulunan Paranormal Araştırmacı Reggie Jacobs, bu gibi perili bebekler hakkında birçok defa farklı halklar ve kültürler üzerinde araştırma yaptığını ve tüm bu araştırmalar sonucunda perili bebeklerin gerçek olduğuna inandığını söyledi. [18]Bu özel perili bebek yüzü, Heinrich Handwerck tarafından tasarlandı, ancak 1885’ten beri kreasyonlarında kullanılan bisque kafaları, 1869’da kurulan ve Almanya’nın Thuringia eyaletinin Gräfenhain kentindeki ünlü Simon & Halbig Şirketi tarafından yapıldı. Heinrich Handwerck oyuncak bebeklerinde bulunan kafaların çoğu aslında porselenden etkilenen “Simon Halbig” adını taşıyor, ancak bu hususi örnek değil.
Amanda’nın yakın zamandaki hayatı aslında Ebay’e kadar uzanabilir, ancak bundan daha fazla olamaz. Ona sahip olduğu söylenen hayalet sizden hoşlanmıyorsa çok aktiftir. Mutluysa, orada oturup boşluğa bakar. Ancak yola devam etmeye hazır olduğunda, bir kez daha el değiştirilinceye kadar kadar yaşadığı evde kargaşa çıkarmaya başlar.[24]
Amanda nın son sahiplerinden olan yalnız yaşayan bir kadın, bebeğe dokunduktan sonra kabuslar görmeye başladığını anlattı. Bazen de kendini istemsiz olarak Amanda ile konuşurken bulduğunu. Gözleri ile onu seyrettiğini ve dinlediğini belirtti. Bir gece soğukta ayaklarında bir şeyler hissetti ve ışığı yakıp baktığında ayaklarında çizikler olduğunu gördü, korkup telefonla ambulans ı arayacağı sırada ayaklarındaki çiziklerin geçmiş olduğunu hissetti.[18]
Bebeğin diğer eski sahipleri, Amanda hayatlarına girdikten sonra kötü şanstan bahsediyor. Bir sahibi, tek başına yaşamasına rağmen, bebeğin genellikle evinin farklı yerlere taşınmış gibi göründüğünün hikayesini anlatıyor.[24]
3. Anna Joliet
“Anna Joliet” adında lanetli bir oyuncak bebeğin sahibi olan aile, onu dört nesildir ellerinde tutmakta; çünkü onu attıkları, ya da zarar verdikleri zaman, lanetin büyüyeceğinden korkmaktalar. Bu, Anna’nın içinde bulunduğu ailenin kadınlarının ürkütücü bir geleneği olmuş durumda.Aile içindeki kadınlar çoğunlukla iki çocuk dünyaya getirmekte, bunların biri oğlan ve biri kız. Oğlan olan bebekler, doğumun üçüncü gününde belirli bir sebep olmadan ölmekte. Aile, buna üzerlerinde olan bir lanete ve kaderlerine bağlamakta. İşin korkutucu yanı ise ölen oğlan çocuğunun ruhunun daha sonra ölen diğer çocukların ruhları ile beraber ailenin mirası olan bebeğe aktarılıp onun içinde mühürlü olduğuna inanıyorlar.
Anna Joliet’in aileye verilişinin hikayesi, intikamcı bir aile dostu tarafından ailenin büyük-büyükannesine verilmesiyle başlıyor. Büyük-büyükanne, bir oğlan çocuğu doğuruyor ve üç gün sonra bebek ölüyor. Bu lanetli gelenek, bugüne kadar devam ediyor. Bazen bebeğin içinden çığlıklara benzeyen farklı sesler geldiği söyleniyor. Aile, çığlıkları ve çığlıkların o yıl kaybedilen bebeklerden geldiğini ve herkesin buna şahit olduğunu söylüyor. İşin ilginç yanı ise ailenin pek çok yakın dostunun da bu olaya şahit olmaları.[18]
4. Annabelle
Annabelle, Ed ve Lorraine Warren tarafından perili olduğu [25] ve kötü bir iblis tarafından ele geçirildiği [26] iddia edilen bir Raggedy Ann bebeğidir [25] ve Amerika’nın Connecticut eyaletinin Monroe kentindeki Warren Doğaüstü Müzesi’nde sergilenmektedir.[27][9]Annabelle, “The Conjuring” ve “Annabelle” gibi filmler sayesinde oyuncak bebek türünün en ünlülerinden biridir.[26] Annabelle, 1970 yılında öğrenci hemşiresi olan Deidre Bernard’a annesi tarafından hediye edilmiş. Ancak, Annabelle’nin tuhaf davranışlarını fark etmeleri uzun sürmemiş. Warren çiftinin söylediğine göre bebek, evin içerisinde konum değiştiriyordu.
Annabelle bebeğini satın almak isteyen biri, Ed ve Lorraine’nin damadı Tony Spera’ya 1 milyon dolar teklif etmiş; Spera ise, bebeği kutudan çıkarmanın toplum için tehlikeli olduğunu söyleyerek bu teklifi reddetmiştir.
Filmlerde yer alan korkutucu görünümlü bebeğin aksine, gerçek hayattaki Annabelle bir Raggedy Ann bebeğidir. Raggedy Ann, Amerikalı Yazar Johnny Gruelle’in çocuklar için yazdığı kitapta ortaya çıkan bir karakterdir. Aslında filmdeki gibi, dev bir cam vitrinde değil çoğunluğu ahşaptan yapılmış bir kutuda saklanmaktadır.
Ancak tıpkı filmdeki gibi, Annabelle’nin içinde bulunduğu kutunun üzerinde de bir uyarı mesajı yer almaktadır. Kutunun üzerine bir de tarot şeytan kartı yerleştirilmiştir.
Anlatılanlara göre, yıllar önce yaşanan bir olayda, müzeyi ziyaret eden bir kişi uyarıları görmezden gelerek, Annabelle’nin tutulduğu kutuya çarpmıştır. Kısa bir süre sonra ise, kutuya çarpan kişinin motorsiklet kazasında öldüğü iddia edilmektedir.
Yine anlatılanlara göre Warren’in evini ziyaret eden bir rahip ise, Tanrı’nın şeytandan daha güçlü olduğunu ifade ederek Annabelle’yi fırlatmıştır. Rahip, Warren’lerden dönerken ciddi bir trafik kazası geçirmiştir.[28]
5. Elmo
Susam Sokağı karakterlerinden Elmo’nun, oynayan çocuğun ismini söyleyebilen oyuncakları 1996’dan beri çocukların hizmetinde. Ancak 2008 yılında satın alınan bir kopya, internette infial yarattı...Bowman ailesinin erkek çocukları James’e aldıkları Elmo oyuncağı, pilleri bitene kadar oldukça sıkıntısız çalışmaktaydı. Piller bitti, yeni piller takıldı... Elmo oyuncağı bu pil değişikliğinin ardından, James’in adını söylerken başına bir kelime daha eklemeye başladı: “Kill James” (James’i öldür).
Hatta bir cümle daha söyleyebilmeye başladı: “Who wants to die?” (Kim ölmek ister?)
Bu olayın internette duyulmasının ve haber bültenlerine konu olmasının hemen ardından, üretici firma Fischer-Price Bowman ailesine oyuncak bebeği değiştirme ve tazminat teklif etti.[29]
6. Emilia
İlk olarak 1800’lerin sonlarında İtalya Kralı’na hediye edilen Emilia, dünyanın en eski lanetli oyuncak bebeklerinden biri.Kral, ölümünden hemen önce yakın bir arkadaşına emanet etti Emilia’yı. Arkadaşı da Emilia’yı küçük kızı Marie’ye verdi... Marie, oyuncak bebeğini çok sevdi. O kadar sevdi ki; 2. Dünya Savaşı esnasına Marie’nin dadısı Emilia’yı patlamadan kurtarmaya çalışırken hayatını kaybetti.
O günkü patlamada oyuncak bebek Emilia’nın ses kutusu ve gözlerini hareket ettirdikçe açıp kapamasına yarayan fiziksel sistem tamamen bozuldu.
Bütün sistemleri bozulmasına rağmen 2. Dünya Savaşı’nın ardından yıllar boyunca, Emilia’nın her gece gözlerini açıp kapadığı, bazen de İtalyanca ağlayarak annesine seslendiği iddia ediliyor... [29]
7. Harold
Harold, bize “Oh, aman Allah’ım” dememize neden olan şeylerin başında geliyor. Oyuncak bebek, 2003 yılında eBay’de listelendi. Burada satıcının evindeki bu oyuncak bebeğin varlığının kedilerinin ölümüne, ilişkilerinin sona ermesine, kronik migrenlere neden olduğunu iddia ettiği ve hatta satıcının bodrumlarında oynayan çocukların bedensiz seslerini bile duyduğu iddia edildi. Harold, sonraki birkaç yıl boyunca sürekli el değiştirdi. Harold’un çeşitli ölümlere ve hastalıklara neden olduğu söyleniyor. Bebeğin son sahibi, bebeği kovduğunu iddia eden ve Harold hakkında bir daha asla konuşmayacağına yemin eden Anthony Quinata idi.[30]8. La Pascualita
Bu küçük hanımefendi, 80 yılı aşkın süredir Meksika’nın Chihuahua kentindeki La Popular gelin dükkanının vitrininde duruyor. Yerli halk, başlangıçta onun canlı görünümü ve taşıdığı sahibinin merhum kızına çarpıcı benzerlikten rahatsızdı.[30]İddialara göre bu manken, mağazanın sahibi Pascuala Esparza’nın kızıydı. Kız, evlenmeden kısa bir süre önce zehirli bir örümceğin sokması sonucu hayatını kaybedince, anne Pascuala’nın kızını mumyalayıp, ölümsüzleştirmeye çalıştığı iddia ediliyordu.[31]
Böylece mankenin aslında genç kadının mumyalanmış cesedi olduğu söylentisi hızla yayıldı.[30] O dönem Pascuala iddiaları yalanlasa da, halk ona inanmamayı tercih etti. Zamanla Pascuala’nın kızının adı unutulurken, Pascuala’ya oldukça benzediği söylenen mağaza vitrinindeki bu gizemli manken “La Pascualita” (Küçük Pascuala) olarak anılmaya başlandı.[31]
La Pascualita, bugün, ince çizgiler, ince saçlar ve tırnaklarla kaplı varisli damarlarına, çekici gözlerine ve ürkütücü gerçekçi ellerine göz atmayı uman turistleri cezbetmektedir.[30]
Mağazayı daha sonra devralanlar da bu ürkütücü mankeni vitrinden indirmezken, mankenin detayları, parmak ve tırnaklarının gerçekçiliği herkesi şaşkına çeviriyordu.
Mağaza çalışanlarından biri, La Pascualita’nın yanına yaklaşamadığını, ancak mankenin ayaklarında ince varis damarlarının bile bulunduğunu gördüğünü söylüyor. Diğer popüler söylentiler arasında, mankenin bakışlarıyla etrafta olan biteni izlediği ve geceleri vitrinde pozisyon değiştirdiği gibi olaylar var.
Hikayenin gerçekliği kesin olarak bilinemese de, La Pascualita’nın ünü artık ülke sınırlarını aşmış durumda.[31]
9. Letta
Avustralya’nın Queensland eyaletinin Brisbane kentinden Kerry Walton, 1972’de, Avustralya’nın Wagga Wagga kentindeki terk edilmiş bir binayı ziyaret ederken bulduğunu iddia ettiği bir oyuncak bebekle bir dizi televizyon programında yer almıştır. [32] Walton, doğaüstü özelliklerinden dolayı bu oyuncak bebeğe “Letta Me Out” adını verdi.[33] Kerry, bebeğin insanların önünde hareket ettiğini gördüğünü ve bebeğin evin etrafında gözle görülür sıyrık izleri bıraktığını iddia ediyor. Letta bebek, şu anda Queensland’ın Warwick kentinde yaşayan Kerry’ye aittir.[34][9]Bazı insanlar ve araştırmacılar, bebeğin Romen bir Çingene tarafından yıllar önce boğmuş oğlu için yapıldığına inanıyor. Aynı zamanda insanlar, bu Çingene’nin oğlunun ruhunun şimdi bu bebekte yaşadığına inanmakta. Bebeğe Letta ya da Ledda isminin verilmesinin nedeni, bu ismin Avrupa Çingenelerine miras bir ad olması.
Bebeğin kendi kendine hareket ettiği, oturmuş olarak konduğunda farklı bir yerde görüldüğü söyleniyor. Ayrıca bebeğin bir odaya girdiğinde asılı resimlerin duvardan kaydığı da söylenmekte. Bebeğin başında gerçek insan saçı bulunmakta. Bunun dışında kafa derisi altında insan beyninin bir benzeri gibi şekil olduğunu, hayvanların genellikle onunla temas ettiği zaman bebeğe saldırmadığını ve insanların bebeği görünce onlara korku ya da üzüntü hissettirdiği söylenmekte.[18]
10. Lily
Historians have tracked Lily’s background to the early 1600s, discovering tales of mystical practices, pagan rituals, and warding rights imported from Europe by the Dutch Colonists of Lower Manhattan. Handmade figurines like Lily were left out to scare off local spirits and new world ghosts, an archaic custom dating back to the Vikings and the Romans.Orijinal Lily, sahibi tarafından doğaüstü bir araştırma kuruluşuna teslim edildi:
“I found her outside my door one morning, with a note that said to not put her by mirrors or in the same room I sleep in. I gave her a flashlight so she could drain the batteries, but instead, she made my lights flicker at night. My cat would not go near her, and my dog would just stare. At times I would be woken up from a dead sleep smelling burnt toast, or sometimes a sweet fruity smell. Her favorite color is red. That is all I know.”
Oyuncak bebek garip davranmaya ve aşırı derecede sinir bozucu paranormal hisler yaymaya başladı. Araştırma grubu, orijinal şablonu kullanarak bebekleri seri üretmeye başladı. Şu anda, Cadılar Bayramı için bir Lily bebeğe sahip olabilirsiniz. [26]
11. Mandy
1910-1920 yılları arasında İngiltere ya da Almanya’da üretilen Mandy, 1991’de British Columbia’daki Quesnel Müzesi’ne bağışlanan porselen bir oyuncak bebeğidir. Mandy’nin ayrıca doğaüstü güçlere sahip olduğu söyleniyor.[33] Mandy’nin odaya girdiklerinde ziyaretçileri takip ettiği iddia ediliyor. Oyuncak bebek, Montel Williams Show’da müze küratörü ve bebeğin bağışçısının yanında göründüğünde ün kazandı.[35][9]Anlatılanlara göre o dönemlerde yaşlı olan bir adam kış aylarında bir gün sokak arasında yürürken boş bir evden bebek ağlama sesi duyar ve merak duygusu ile o eve girer. Evin içinde ağlayan bebeği bulmaya çalışırken bodrum katından geldiğini anlar ve kapıyı açmaya çalışır. Hiç beklemediği bir manzara ile karşılaşır ve anne ile küçük bebeğinin bu ıssız bodrum katında cansız bedenlerini bulur. Adamın dikkatini çeken bir detay daha vardır: Porselen bir bebek...
Ev, yıllar sonra bir kadına satılır içindekiler ile birlikte. Mandy de bu kadının olmuştur. Zaman geçtikçe porselen bebek kadına fazlasıyla huzursuzluk vermiştir ki kadın evi satmaya karar verir. Bu ev daha sonra ikiz bebekleri olan bir aileye satılmıştır ve bu ailede bu evden rahatsız olmuştur. Bu evde vakit geçiren ailelerin ortak söylediği ise bodrum katından gelen bir bebeğin ağlama sesleriydi. Ağlama sesleri hiç kesilmemişti. Bodrumu kontrol etmek için indiklerinde hiçbir şey bulamamışlardır. Yukarı kata çıktıklarında ses tekrar duyulmaya başlar ve camların kendiliğinden açıldığını fark ederler. Sonraki zamanlarda aile, ikiz çocuklarını çocuk felcinden kaybederler.
1991 yılında bu lanetli olduğu düşünülen oyuncak bebeği de Kanada’da bulunan Quesnel Müzesi’ne bağışlamaya karar verirler. Bebek, evden gittikten sonra ağlama sesi kesilir ve müze bebeği kabul eder. Asıl olaylar o zaman başlar. Güzelliği ile ön plana çıkan bu porselen bebeğin yüzünün sağ tarafında ufak çatlaklar ve kırıklar vardır. Müzede ki ilk gecesinde prosedür gereği bebeğin üzerinde kumaştan bir elbise vardır ve bebek bir gece boyunca plastik torba içinde bulundurulmuştur. Bu nedenle kumaşın üzerinde haşere olmasına karşın önlem alınmıştır. O gece müzede çalışan bir görevli sabaha kadar bebeğin poşetinden hışırtı sesleri geldiğini söyler.
Oyuncak bebek Mandy’nin de ufak bir oyuncağı bir kuzu vardır. Bebek yalnızlık çekmesin diye müzede ki görevliler tarafından Mandy’nin yanına konulur. Müzedeki ilk zamanlarında Mandy kuzusu ile birlikte cam bir fanus içerisinde sergilenmek için hazırlanır. Ertesi gün müzede çalışan görevliler geldiğinde kuzunun fanusun dışında yerde bulunmuştur. Müzede görevli olan pek çok çalışan açıklanamayan olaylara şahit olmuşlardır. Mandy’nin sergilendiği odada dolaşan görevliler cama vurulma sesi geldiğini ancak baktıklarında sesin kesildiğini ancak Mandy’nin elinin cama dokunur vaziyette bulduklarını söylerler. Müzede çalışan görevliler özellikle geceleri müzede ayak sesleri duyduklarını ve ağlama sesi geldiğini söylerler. Kısacası Mandy’nin bulunduğu evde yaşananların müzede de yaşanmaya başladığı fark edilmektedir. Mandy’nin yanına başka bir oyuncak bebek konulmak istenmemiştir çünkü bir şekilde Mandy’nin o oyuncak bebeğe zarar vereceğine inanılır.[36]
12. Okiku
Modern Japon folkloruna göre, 1918’de Eikichi Suzuki adında 17 yaşında bir genç kız, küçük kız kardeşi Kukiku için Hokkaido’dan büyük bir oyuncak bebek satın aldı.[37] İkisi, birbirinden ayrılamaz hale geldi ve Okiku, bebeğe kendi adını verdi.Yaklaşık 40 cm uzunluğunda ve klasik bir kimono ile bol dökümlü bebek çok güzeldi. Saçları kuzgun siyahıydı ve geleneksel bir ‘okappa’ saç stilinde kabaca omuz uzunluğunda kırpılmıştı. Birkaç yıl sonra Okiku öldü.[26]
Okiku öldüğünde ailesi, Kukiku’nun ruhunun oyuncak bebekte yaşadığına ve oyuncak bebeğin saçlarının uzadığına inanmaya başladı. Oyuncak bebeğin, şu anda Hokkaido’daki Mannenji Tapınağı’nda olduğu ve burada bir rahibin Okiku bebeğin hala büyüyen saçlarını düzenli olarak kestiği iddia ediliyor.[37][9]
Kimse bebeğin saçının büyümeye devam etme nedenini tam olarak açıklayamamıştır. Ancak, bebeğin bilimsel bir inceleme sonucunda saçlarının gerçekten genç bir kız çocuğuna ait olduğunu sonucuna varılmıştır.[18]
13. Peggy
Paranormal araştırmacılar, Yahudi kaynaklı perili bir bebekten bahsediyorlar ve iddiaya göre bu bebeğe uzun süreli bakan insanların bir kısmında migren ve göğüs ağrıları görülüyor.Araştırmacılar da dahil olmak üzere birçok insan, bebekte paranormal bağlantılar olduğuna inanıyor. İngiliz paranormal araştırmacı Jayne Harris, “Biz bebekte muhtemel büyüsel ve musallat unsuru olabilecek bir bağlantı aradığımızda vücudunda kazınmış halde bir ‘yıldız’ ve ‘David’ ismini bulduk.” diyor.
Harris Perili Bebekler adında bir organizasyon, perili olduğu iddia edilen Peggy adlı bu Yahudi oyuncak bebeğini inceledi. Araştırmayı yürüten ekip, Perili bebeğin sahibinin ölen kuzeni Kelly’nin ölümünden beri bu olayların yaşandığını ve bunun bir musallat olayı yada “ruh eki” olayı olabileceğini belirttiler.
Pek çok insan, perili bebek Peggy’nin fotoğraf ve videolarını gördükten sonra göğüs ağrıları, bulantı, baş ağrısı ve anksiyetik duygular hissettiklerini söylediler. Bazıları ise yanıp sönen vizyonlar yaşadığını bildirdi. Başka bir iddiaya göre bir kişi, Peggy’nin videosunu gördükten sonra kalp krizi geçirdi. Harris Perili Bebekler organizasyon, 80’e yakın denekte fotoğraf ya da Peggy videoları görünce benzer deneyimler yaşandığını söylüyor.
Deneklerin arasındaki bir kadın, bilgisayarında Peggy’nin fotoğrafını açtığında, resmin ve ekranın donduğunu, odanın içinin birden soğuduğunu, daha sonra odasında birisini hissettiğini ve bir şeyin oda içinde dolaştığını duyduğunu söylüyor. Başka bir kadın ise resme baktığı gece odanın ampullerinin patladığını ve Peggy hakkında konuştuktan sonra evinde bir varlığın dolaşmaya başladığını anlatıyor. Peggy’nin muhtemelen Yahudi kökenli bir Holokost kurbanının bebeği olduğuna inanılıyor. [18]
14. Pulau Ubin Barbie
Bir Singapur efsanesine göre Pulau Ubin Barbie, bir anıt tapınağında sergilenen ve doğaüstü güçlere sahip olduğu söylenen bir Barbie bebeğidir.[38][33][9]Hikaye, 1914’te 1. Dünya Savaşı sırasında başlar. İddiaya göre İngilizler, Singapur’da casus olduklarını sandıkları bir Alman çifti tutuklarlar. Çiftin kızı ise oradan ayrılıp kaçmayı başarır. Pulau Ubin’deki dik bir uçurumdan atlayıp yere çarparak ölür.
Yerli halk, onun anısına porselen bir sunak ve içine üzerinde haç olan bir barbie bebek inşa eder. Bu oyuncak bebeğin perili olduğu iddia edilir ve zamanla yerel bir tanrıça haline gelir. Doğası gereği yardımsever olan oyuncak bebeğin, halka yardım ettiğine ve onları talihsizliğe karşı koruduğuna inanılır. Her yıl bir festival düzenlenmekte ve bu oyuncak bebeğe adaklar sunulmaktadır. [26]
15. Pupa
İnternette yayınlanan hikayelere göre Pupa, ölen bir İtalyan kızın “ruhunu içerdiği” söylenen bir oyuncak bebek.[33][9]Pupa, 2005 yılında ölünceye kadar 1920 tarihinde bir çocuğa verildi ve o günden itibaren sahiplenildi. Çocuk ve Pupa, zamanında İtalya’nın Trieste şehrinde yaşadı. Pupa, yaklaşık 14 santim boyunda. Başı, kolları ve bacakları keçeden yapılmıştı. Saçı gerçek insan saçından yapılmıştı. Sahibi, onu hayatı boyunca sakladı. Bebek, önce İtalya’ya, oradan Avrupa’ya ve tekrar İtalya’dan ABD’ye gitti ve nihayet geri ABD’de yolculuğu son buldu. Pupa’nın orijinal giysisi, hala keçeden yapılmış bir mavi takım elbisedir.
Orjinal sahibi Pupa’nın canlı olduğunu ve bir zihni olduğunu söyledi. Onun en iyi arkadaşı ve en sevilen sırdaşı olduğunu, ayrıca ona büyük çocukların hikayelerini anlattığını belirtti.
2005 yılında orijinal sahibinin vefatından beri aile, perili bebeğin çok aktif hale geldiğini bildirmiştir. Onu koydukları camekanın camında beyaz buğular oluştuğunu ve küçük bir çocuğun parmağı ile “Pupa” ve “nefret” kelimelerin bu buharlı cama yazılı olduğu görmüşlerdir. Pupa’nın kendi kendine hareket ettiği söyleniyor. Bir çok kez aile, Pupa’nın konulduğu camekanından geçerken birisinin cama dokunması gibi bir ses duyduklarını bildirmiştir.
Ailesinin bir üyesi, bebek ayağa yükselirken kamera ile bu durumu ve yürüyüşü yakalamayı başarmış. Ancak o video, Youtube üzerine sadece üç kez izlenebilmiş. Daha sonra video sonunda gizemli kalın beyaz film ile “Pupa Hayır!” diye çocuksu bir el yazısı, filmi karalanmış. Şu anda bebeğin nerde olduğu bilinmemektedir.[18]
16. Robert
Robert, bir zamanlar Key Westli ressam ve yazar Robert Eugene Otto’ya ait olan ve şu anda Amerika’nın Florida eyaletindeki Key West Martello Müzesi’nde sergilenen bir oyuncak bebektir.[39][40][9] Ruhlar tarafından ele geçirildiği iddia edilmiştir.[26]Robert’ın giydiği denizci kıyafetinin, bir zamanlar Otto’nun giydiği çocukluk kıyafetlerinden biri olduğuna inanılıyor. Otto zamanında geliri iyi olan bir ailenin ferdiydi. Efsaneye göre Otto ve ailesi, Florida’da yaşıyordu. Evleri Eaton Simonton caddelerinin köşesinde bulunuyordu. Otto ailesinin fertleri hizmetçilerine zalimce davranması ve kötü muamele yapmasıyla biliniyordu. Anlatılanlara göre evde temizlik işlerine yardım eden Haitili bir kadından bahsedilmekte.
Bu kadın, oğulları Eugene ile ilgilenmek için işe alınmış bir kadındı. Bilindiği kadarıyla dinini çok farklı boyutlarda yaşayan ve karanlık sanatlarla iç içe olan birisiydi. Kendisine yapılan zulümlerden dolayı aileye kin beslediği düşünülmekteydi. Evin hanımı birgün bahçede dolaşırken, hizmetçi kadının bir tür ritüel yaptığına şahit oldu. Bahçede birçok telef edilmiş tavuk buldu.
Yaptığı ritüellerde tavuklarının kanını birtakım objelerin üstüne bulaştırdığını ve birtakım dualar ettiğini gördü. Bunun üzerine dehşete kapılıp hizmetçinin işine son verdi. Hizmetçi kovulmadan önce Otto ailesine Eugene’i çok sevdiğini söylemişti. İşten çıkarılmak ve Eugene ile vakit geçirmek için birçok kez hanımının dizlerine kapanmıştı. Fakat tüm çabalarına rağmen kovulmaktan kurtulamadı. Haiti’li hizmetçi Eugene için yapmış olduğu oyuncak bir bebeği, gitmeden önce ona armağan etti. Kısa sürede bebek Robert ve Eugene birbirlerine ayrılmaz bir biçimde kaynaştı. Eugene’i tanıyanlar oyuncak bebekle olan ilişkisini hastalıklı olarak tanımlıyordu. Uyurken hep yanındaydı yemek yerken ve oyun oynarken ondan ayrılmıyordu. Bebek Robert, gittiği her yerde Otto’ya eşlik ediyordu. Eugene oyuncak bebek ile sık sık canlıymış gibi konuşurken görülüyordu.
Bu korkunç bebeğin söylediği kelimeleri ve çıkardığı sesleri taklit ettiğini anlatıyordu. Evde çıkan sorunların ve aksaklıkların bebek ile olduğunu birçok kez dile getirmişti. Evdeki mobilyalar hareket ediyor, gümüş çatal ve bıçaklar etrafa saçılıyordu. Ailesi Eugene’ye birçok kez evdeki eşyaları etrafa saçtığı için ceza vermişti. Fakat Eugene bunlara sebep olan kişinin kendisi olamayacağını birçok kez dile getirmişti. Ailesi ve yakınındaki insanlar bu durumdan rahatsız olmaya başladı. Bunun üzerine Eugene’nin halası hakaretler savurarak oyuncak bebeği bir dolaba kilitledi. Halası bebeği kilitlediği gecenin sabahında odasında ölü olarak bulundu. Ölüm sebebi ise inme olarak kayıtlara geçti. Onu bu denli korkutmuş ne olabilirdi? Bu bebek ile ilgili olaylar sadece bunlarla sınırlı kalmamıştı.
Evde bulunan insanlar sık sık tavan arasından gelen kahkaha ve ayak sesleri duyuyordu. Bu durum kısa süre içerisinde aileye rahatsızlık vermeye başladı. Bunun üstüne aile bu durumu birçok yerde dile getirdi. Bulunduğu yerde oldukça ilgi çeken bir durum olmasından dolayı kulaktan kulağa dolanan söylentiler yayıldı. Bu olay bir gazetecinin ilgisini çekmişti. Röportaj yapmak için ev sahipleriyle iletişime geçti. Eve gelen gazeteci röportaj yaparken Robert’in de odada olmasını istiyordu. Ev sahipleriyle konuşurken normal olmayan bir durum sezdi. Gazeteci Robert’in yanında konuşurken yüzündeki ifadenin sık sık değiştiğini ve onu hareket ederken gördüğünü söylüyordu. Röportaj sırasında Robert hakkında kötü konuştukları zaman evde kapı gıcırtıları ve ayak sesleri duyuluyordu. Eugene hakkında konuştukları zaman üst katta bulunan bir kapının hiçbir sebep yokken yüksek bir şiddetle kapandığına şahit oldular. Ardı arkası kesilmeyen olaylar sebebiyle aile tarafından Robert Fort East Martello müzesine bağışlandı.[41]
17. Singapur’daki Lanetli Oyuncak Bebek
Sokaktan geçenler, bir ağacın yanında ürkütücü görünümlü bir oyuncak bebek buldular. Olay ve bebeğin resimleri, kısa sürede halk arasında yayıldı ve ortaya birçok dedikodu ve iddia atıldı. Bu iddiaların hepsi de tüyler ürperticiydi. Bebeğin gözlerinin Arapça “Bismillah” yazan bir bezle kapatılması da olaya başka bir gizem kattı. İnsanlar, bebeği bir ağaca yaslanmış şekilde buldular. Söylenene göre bebek, eski sahibi tarafından buraya bırakılmıştı.Bebeğin gözleri, “Bismillah” yazan bir bezle örtülüydü. Bebeğin kime ait olduğunu bilenler, oyuncağın kendi kendisine hareket edebildiğini ve sahibinin bu yüzden büyük korkular yaşadığını belirtiyorlar. Bebeğin Malay dilinde konuştuğu ve sahibinin de ondan kurtulmak için Müslüman bir büyücüden yardım aldığı da söylenenler arasında.
Ayrıca, bebeğin bulunduğu yerde aynı gün yaşanan bir intihar ve bir de cinayet olayı var. Bu, insanları daha da korkutuyor.[18]
18. Şeytan Bebek
Hikayeye göre 1800’lerde, varlıklı bir aileden gelen bir kız, yine varlıklı bir İskoçyalı ile evlenir. Bu, gelinin kıskanç eski sevgilisini kızdırır ve o da intikam almak için arayışa geçer. Eski kızgın sevgili, evlenen eski sevgilisine bunu ödetmek için nasıl bir intikam alacağını Voodoo Kraliçesi Marie Laveau’ya sorar.Laveau, doğum sırasında bebeğin ölmesi için güçlü bir büyü yapar. Yeni evli gelin, doğum yaparken ölür; fakat ölmeden önce yeraltı efendisini andıran korkunç bir yaratık doğurur. Laveau, ebe kılığına girerek bu şeytan bebeği oradan kaçırır ve ölümüne kadar kendi çocuğu gibi ona bakar. Laveau öldüğünde yerel mezarlığa gömülür. Kısa bir süre sonra da şeytan bebek hayatını kaybeder ve onun yanına defnedilir.
Fakat daha sonra bebeğin o şehrin karanlık yerlerinde gizlendiği ve talihsiz kimselere saldırdığı söylenmektedir. Yerli halk, bundan kurtulmak ve onu korkutup evlerinin dışında kalmasını sağlamak için su kabaklarından bebeğin sahte benzerlerini asarlar. Bu bebeklerden bazılarının bugün hala etrafta olduğu söylenmektedir. Şeytan bebeğin yeni versiyonları, 20. yüzyılın başlarında New Orleans çevresinde görünmeye başlar. Bu bebekleri satın almış birçok kişi ise bebeğin gözlerinin odanın içinde sahiplerini izlediğini söylemektedir. Bazı şeytan bebeklerin konuştuğu ve kendi etrafında hareket ettiği iddia edilmektedir. Bebeklerin yeni sürümünde sahiplerini bilgilendirmek için bir uyarı etiketi bulunmaktadır.[18]
19. Yaşlanan Bebek
İsimsiz vasat bir aile, çocukları büyümeye başladıkça çocuklarının odalarında yığılan oyuncaklardan kurtulmaya ve bazılarını ise saklamaya karar verir. Değer verdiklerini saklayıp, diğerlerini çöpe atarlar. Saklananların arasında bir oyuncak bebek vardır. Sıradan, temiz yüzlü, sevimli bir bebek...11 yıl sonra aile, yeni bir eve taşınmaya karar verir. Tavan araları, depolama için sonsuz bir kapasiteye sahip değildir. Eski kutuların içindeki eşyalar tek tek elden geçirilirken, oyuncak bir bebek bulurlar. Eski ve yaşlı bir insan görünümünde, yüzü kırışmış bir şekilde... Ve bunun 11 yıl önce oraya koydukları güzel ve temiz yüzlü bebek olduğunu anlarlar; çünkü üzerindeki kıyafetle eski halinde çekilmiş resimlerini bulurlar.
Bebekte artık yaşlı ve eski bir kişinin yüzü vardır. Cildi neredeyse zombi gibi, hatta mumyalanmış görünümündedir. Ona bakmanın korkutucu ve daha da sinir bozucu olmasının nedeni, insani nitelikleri ve özellikle size bakıyor gibi görünen gözleridir. Aile, bu olay sonrası korkup bebeği dışarı atar. Elden ele dolaşan bebek, en son bir açık arttırmada görülse de daha sonraki akibeti meçhuldür.