dicâce (A.) [ دجاجه ] tavuk.
dîdâr (F.) [ 1 [دیدار .görüşme, buluşma. 2.yüz.
dîde (F.) [ دیده ] görmüş.
dîde (F.) [ دیده ] göz.
dîdegân (F.) [ دیدگان ] gözler.
dîg (F.) [ دیگ ] tencere.
diger (F.) [ دگر ] diğer, başka.
dîgergûn (F.) [ دگرگون ] başka.
dîgerkâm (F.) [ دیگرکام ] başkalarını düşünen.
dih (F.) [ ده ] köy.
dihât (F.) [ دهات ] köyler.
dihhodâ (F.) [ 1 [دهخدا .köy ağası. 2.köy kahyası.
dihkân (F.) [ 1 [دهقان .çiftçi. 2.köy ağası.
dikkat (A.) [ 1 [دقت .dakiklik. 2.incelik. 3.dikkat.
dil (F.) [ دل ] gönül.
dilârâ (F.) [ دل آرا ] gönül süsleyen.
dilâşûb (F.) [ دل آشوب ] gönül karıştıran, sevgili.
dilâver (F.) [ دلاور ] yürekli, yiğit.
dilâvîz (F.) [ دلاویز ] güzel, gönül çekici.
dilâzâr (F.) [ دل آزار ] gönül kıran, inciten.
dilâzürde (F.) [ دل آزرده ] kalbi kırık.
dilbâz (F.) [ دلباز ] gönül şenlendiren.
dilbend (F.) [ دلبند ] gönül bağlanan, sevgili.
dilber (F.) [ دلبر ] gönül alan, güzel, sevgili.
dilbeste (F.) [ دلبسته ] gönlü bağlanmış, aşık.
dilcû (F.) [ دلجو ] gönlün aradığı, güzel, sevgili.
dildâde (F.) [ دل داده ] gönlünü vermiş, aşık.
dildâr (F.) [ دلدار ] gönül tutan, sevgili.
dildüzd (F.) [ دل دزد ] gönül hırsızı.
dilefgâr (F.) [ دل افگار ] gönlü yaralı, aşık.
dilefrûz (F.) [ دل افروز ] gönül aydınlatan, sevgili.
dilfigâr (F.) [ دل فگار ] gönlü yaralı, aşık.
dilfirîb (F.) [ دل فریب ] gönül aldatan, sevgili.
dilgîr (F.) [ دلگير ] kırgın, alınmış.
dilgüdâz (F.) [ دل گداز ] gönül eriten, yürek törpüsü.
dilgüşâ (F.) [ دلگشا ] iç açıcı, ferahlık verici.
dilhâh (F.) [ دلخواه ] gönlün istediği.
dilhaste (F.) [ دلخواسته ] gönlü yaralı.
dilhırâş (F.) [ دل خراش ] yürek parçalayan.
dilhûn (F.) [ دلخون ] yüreği kanlı, içi kan ağlayan.
dilîr (F.) [ دلير ] yürekli, yiğit.
dilkeş (F.) [ دلکش ] cazibeli, gönül çekici.
dilnişîn (F.) [ دلنشين ] makbul, hoş.
dilnüvaz (F.) [ دل نواز ] gönül okşayan.
dilpesend (F.) [ دل پسند ] gönlün beğendiği.
dilrübâ (F.) [ دلربا ] gönül hırsızı, gönül çalan.
dilsûhte (F.) [ دل سوخته ] bağrı yanık, gönlü yaralı.
dilsûz (F.) [ دلسوز ] yürek yakan.
dilşâd (F.) [ دلشاد ] gönlü şen.
dilşâd etmek gönlünü şenlendirmek, mutlu etmek.
dilşâd olmak gönlü şenlenmek, mutlu olmak.
dilşikâr (F.) [ دل شکار ] gönül avcısı.
dilşiken (F.) [ دل شکن ] kalp kıran.
dilşikeste (F.) [ دل شکسته ] kalbi kırık.
dilteng (F.) [ دل تنگ ] yüreği daralmış, sıkıntılı.
dilteşne (F.) [ دل تشنه ] can atan.
dimâğ (A.) [ 1 [ دماغ .beyin. 2.bilinç, şuur.
dindârî (A.-F.) [ دینداری ] dindarlık.
dînen (A.) [ دینا ] dince, din bakımından.
dînî (A.) [ دینی ] dinsel.
dîr (F.) [ دیر ] geç.
dirahşân (F.) [ درخشان ] parlak, parlayan.
diraht (F.) [ درخت ] ağaç.
dirâyetli (A.-T.) bilgili ve kavrama yeteneği olan.
direfş (F.) [ 1 [ درفش .sancak. 2.bayrak.
direm (F.) [ درم ] dirhem, akçe, gümüş para.
dirîğ (F.) [ دریغ ] esirgeme.
dirîğ etmek esirgemek.
dirîğâ (F.) [ دریغا ] ne yazık ki, vah vah, eyvahlar olsun.
dîrîn (F.) [ دیرین ] eski.
dîrîne (F.) [ دیرینه ] eski.
dîşeb (F.) [ دیشب ] dün gece.
dîvân (A.) [ 1 [ دیوان .meclis. 2.padişah meclisi. 3.şairin şiirlerinin bir araya
getirildiği eser.
dîvâne (F.) [ دیوانه ] deli, çılgın.
dîvânegî (F.) [ دیوانگی ] delilik, çılgınlık.
dîvâr (F.) [ دیوار ] duvar.
diyâr (A.) [ دیار ] ülke, topraklar, memleket.
dizdâr (F.) [ دزدار ] kale muhafızı.
dost (F.) [ 1 [ دوست .sevgili. 2.yakın arkadaş. 3.Tanrı.
dostâne (F.) [ دوستانه ] dostça.
dostî (F.) [ دوستی ] dostluk.
dostkâm (F.) [ دوستکام ] dost canlısı.
duâgû (A.-F.) [ دعاگو ] duacı, dua eden.
dûçâr (F.) [ دچار ] uğramış, yakalanmış, maruz kalmış.
dûçâr etmek uğratmak, müptela etmek.
dûçâr olmak uğramak, müptela olmak.
dûd (A.) [ دود ] böcek, kurtçuk, kurt.
dûd (F.) [ دود ] duman.
dûde (F.) [ دوده ] is.
dûdmân (F.) [ دودمان ] soy sop.
dûğ (F.) [ دوغ ] ayran.
duhân (A.) [ 1 [ دخان .tütün. 2.duman.
duht (F.) [ دخت ] kız.
duhter (F.) [ دختر ] kız.
duhûl (A.) [ دخول ] giriş, içeri girme.
duhûl etmek girmek, içeri girmek.
duhûliye (A.) [ دخوليه ] giriş ücreti.
dumûr (A.) [ دمور ] körelme.
dûn (A.) [ 1 [ دون .aşağı, alt. 2.aşağılık, adi.
dûnperver (A.-F.) [ دون پرور ] aşağılık kimseleri koruyan.
dûr (F.) [ دور ] uzak.
dûrbîn (F.) [ دوربين ] dürbün.
dûrdest (F.) [ دوردست ] ırak, çok uzak.
dûrendîş (F.) [ دوراندیش ] ileri görüşlü, ileriyi düşünen.
dûrî (F.) [ دوری ] uzaklık.
durûb-i emsâl (A.-F.) [ ضروب امثال ] atasözleri.
durûd (F.) [ 1 [ درود .övgü. 2.selam.
dûst (F.) [ 1 [ دوست .dost. 2.sevgili. 3.Tanrı.
dûş (F.) [ دوش ] dün gece.
dûş (F.) [ دوش ] omuz.
dûşîze (F.) [ دوشيزه ] kız, matmazel.
dûzah (F.) [ دوزخ ] cehennem.
dü (F.) [ دو ] iki.
dübâre (F.) [ دوباره ] tekrar, yeniden.
dübb (A.) [ دب ] ayı.
dübür (A.) [ 1 [ دبر .makat. 2.arka.
dücâce (A.) [ دجاجه ] tavuk.
düçar-ı inkıtâ olmak kesintiye uğramak.
düdil (F.) [ دودل ] ikircikli, tereddütlü.
dühûr (A.) [ 1 [ دهور .devirler. 2.dünyalar.
dühül (F.) [ دهل ] davul.
düm (F.) [ دم ] kuyruk.
dümbâl (F.) [ 1 [ دنبال .kuyruk. 2.peş, art.
dümel (A.) [ دمل ] kan çıbanı.
dümûy (F.) [ دوموی ] kırçıl.
dünbâl (F.) [ 1 [ دنبال .kuyruk. 2.peş, art.
dünbek (F.) [ دنبک ] dümbelek.
dünîm (F.) [ دونيم ] ikiye bölünmüş.
dünyâperest (A.-F.) [ دنياپرست ] dünya düşkünü.
dünyevî (A.) [ دنيوی ] dünya ile ilgili.
dürc (A.) [ 1 [ درج .kutu. 2.mücevher kutusu. 3.sevgilinin küçük ağzı.
dürd (F.) [ درد ] tortu.
dürdâne (A.-F.) [ 1 [ دردانه .inci tanesi. 2.sevgili.
dürdkeş (F.) [ دردکش ] tortulu şarap içen.
dürer (A.) [ درر ] inciler.
dürr (A.) [ در ] inci.
dürrâ’a (A.) [ دراعه ] ferace.
dürre (A.) [ دره ] iri inci.
dürû (F.) [ دورو ] ikiyüzlü.
dürûğ (F.) [ دروغ ] yalan.
dürûğzen (F.) [ دروغ زن ] yalancı.
dürûs (A.) [ دروس ] dersler.
dürüst (F.) [ 1 [ درست .sağlıklı. 2.tam. 3.doğru.
dürüşt (F.) [ 1 [ درشت .kaba. 2.iri. 3.kalın.
düstûr (A.) [ 1 [ دستور .kural, prensip. 2.kanun kitabı.
düşenbe (F.) [ دوشنبه ] pazartesi.
düşine (F.) [ دوشينه ] dün geceki.
düşmen (F.) [ دشمن ] düşman.
düşnâm (F.) [ دشنام ] küfür, sövgü.
düşvâr (F.) [ دشوار ] güç.
düvâzdeh (F.) [ دوازده ] oniki.
düvel (A.) [ دول ] devletler.
düvist (F.) [ دویست ] ikiyüz.
düvüm (F.) [ دوم ] ikinci.
düyûn (A.) [ دیون ] borçlar.
düzd (F.) [ دزد ] hırsız.
düzdî (F.) [ دزدی ] hırsızlık.
düzdîde (F.) [ دزدیده ] çalıntı, çalınmış.
dîdâr (F.) [ 1 [دیدار .görüşme, buluşma. 2.yüz.
dîde (F.) [ دیده ] görmüş.
dîde (F.) [ دیده ] göz.
dîdegân (F.) [ دیدگان ] gözler.
dîg (F.) [ دیگ ] tencere.
diger (F.) [ دگر ] diğer, başka.
dîgergûn (F.) [ دگرگون ] başka.
dîgerkâm (F.) [ دیگرکام ] başkalarını düşünen.
dih (F.) [ ده ] köy.
dihât (F.) [ دهات ] köyler.
dihhodâ (F.) [ 1 [دهخدا .köy ağası. 2.köy kahyası.
dihkân (F.) [ 1 [دهقان .çiftçi. 2.köy ağası.
dikkat (A.) [ 1 [دقت .dakiklik. 2.incelik. 3.dikkat.
dil (F.) [ دل ] gönül.
dilârâ (F.) [ دل آرا ] gönül süsleyen.
dilâşûb (F.) [ دل آشوب ] gönül karıştıran, sevgili.
dilâver (F.) [ دلاور ] yürekli, yiğit.
dilâvîz (F.) [ دلاویز ] güzel, gönül çekici.
dilâzâr (F.) [ دل آزار ] gönül kıran, inciten.
dilâzürde (F.) [ دل آزرده ] kalbi kırık.
dilbâz (F.) [ دلباز ] gönül şenlendiren.
dilbend (F.) [ دلبند ] gönül bağlanan, sevgili.
dilber (F.) [ دلبر ] gönül alan, güzel, sevgili.
dilbeste (F.) [ دلبسته ] gönlü bağlanmış, aşık.
dilcû (F.) [ دلجو ] gönlün aradığı, güzel, sevgili.
dildâde (F.) [ دل داده ] gönlünü vermiş, aşık.
dildâr (F.) [ دلدار ] gönül tutan, sevgili.
dildüzd (F.) [ دل دزد ] gönül hırsızı.
dilefgâr (F.) [ دل افگار ] gönlü yaralı, aşık.
dilefrûz (F.) [ دل افروز ] gönül aydınlatan, sevgili.
dilfigâr (F.) [ دل فگار ] gönlü yaralı, aşık.
dilfirîb (F.) [ دل فریب ] gönül aldatan, sevgili.
dilgîr (F.) [ دلگير ] kırgın, alınmış.
dilgüdâz (F.) [ دل گداز ] gönül eriten, yürek törpüsü.
dilgüşâ (F.) [ دلگشا ] iç açıcı, ferahlık verici.
dilhâh (F.) [ دلخواه ] gönlün istediği.
dilhaste (F.) [ دلخواسته ] gönlü yaralı.
dilhırâş (F.) [ دل خراش ] yürek parçalayan.
dilhûn (F.) [ دلخون ] yüreği kanlı, içi kan ağlayan.
dilîr (F.) [ دلير ] yürekli, yiğit.
dilkeş (F.) [ دلکش ] cazibeli, gönül çekici.
dilnişîn (F.) [ دلنشين ] makbul, hoş.
dilnüvaz (F.) [ دل نواز ] gönül okşayan.
dilpesend (F.) [ دل پسند ] gönlün beğendiği.
dilrübâ (F.) [ دلربا ] gönül hırsızı, gönül çalan.
dilsûhte (F.) [ دل سوخته ] bağrı yanık, gönlü yaralı.
dilsûz (F.) [ دلسوز ] yürek yakan.
dilşâd (F.) [ دلشاد ] gönlü şen.
dilşâd etmek gönlünü şenlendirmek, mutlu etmek.
dilşâd olmak gönlü şenlenmek, mutlu olmak.
dilşikâr (F.) [ دل شکار ] gönül avcısı.
dilşiken (F.) [ دل شکن ] kalp kıran.
dilşikeste (F.) [ دل شکسته ] kalbi kırık.
dilteng (F.) [ دل تنگ ] yüreği daralmış, sıkıntılı.
dilteşne (F.) [ دل تشنه ] can atan.
dimâğ (A.) [ 1 [ دماغ .beyin. 2.bilinç, şuur.
dindârî (A.-F.) [ دینداری ] dindarlık.
dînen (A.) [ دینا ] dince, din bakımından.
dînî (A.) [ دینی ] dinsel.
dîr (F.) [ دیر ] geç.
dirahşân (F.) [ درخشان ] parlak, parlayan.
diraht (F.) [ درخت ] ağaç.
dirâyetli (A.-T.) bilgili ve kavrama yeteneği olan.
direfş (F.) [ 1 [ درفش .sancak. 2.bayrak.
direm (F.) [ درم ] dirhem, akçe, gümüş para.
dirîğ (F.) [ دریغ ] esirgeme.
dirîğ etmek esirgemek.
dirîğâ (F.) [ دریغا ] ne yazık ki, vah vah, eyvahlar olsun.
dîrîn (F.) [ دیرین ] eski.
dîrîne (F.) [ دیرینه ] eski.
dîşeb (F.) [ دیشب ] dün gece.
dîvân (A.) [ 1 [ دیوان .meclis. 2.padişah meclisi. 3.şairin şiirlerinin bir araya
getirildiği eser.
dîvâne (F.) [ دیوانه ] deli, çılgın.
dîvânegî (F.) [ دیوانگی ] delilik, çılgınlık.
dîvâr (F.) [ دیوار ] duvar.
diyâr (A.) [ دیار ] ülke, topraklar, memleket.
dizdâr (F.) [ دزدار ] kale muhafızı.
dost (F.) [ 1 [ دوست .sevgili. 2.yakın arkadaş. 3.Tanrı.
dostâne (F.) [ دوستانه ] dostça.
dostî (F.) [ دوستی ] dostluk.
dostkâm (F.) [ دوستکام ] dost canlısı.
duâgû (A.-F.) [ دعاگو ] duacı, dua eden.
dûçâr (F.) [ دچار ] uğramış, yakalanmış, maruz kalmış.
dûçâr etmek uğratmak, müptela etmek.
dûçâr olmak uğramak, müptela olmak.
dûd (A.) [ دود ] böcek, kurtçuk, kurt.
dûd (F.) [ دود ] duman.
dûde (F.) [ دوده ] is.
dûdmân (F.) [ دودمان ] soy sop.
dûğ (F.) [ دوغ ] ayran.
duhân (A.) [ 1 [ دخان .tütün. 2.duman.
duht (F.) [ دخت ] kız.
duhter (F.) [ دختر ] kız.
duhûl (A.) [ دخول ] giriş, içeri girme.
duhûl etmek girmek, içeri girmek.
duhûliye (A.) [ دخوليه ] giriş ücreti.
dumûr (A.) [ دمور ] körelme.
dûn (A.) [ 1 [ دون .aşağı, alt. 2.aşağılık, adi.
dûnperver (A.-F.) [ دون پرور ] aşağılık kimseleri koruyan.
dûr (F.) [ دور ] uzak.
dûrbîn (F.) [ دوربين ] dürbün.
dûrdest (F.) [ دوردست ] ırak, çok uzak.
dûrendîş (F.) [ دوراندیش ] ileri görüşlü, ileriyi düşünen.
dûrî (F.) [ دوری ] uzaklık.
durûb-i emsâl (A.-F.) [ ضروب امثال ] atasözleri.
durûd (F.) [ 1 [ درود .övgü. 2.selam.
dûst (F.) [ 1 [ دوست .dost. 2.sevgili. 3.Tanrı.
dûş (F.) [ دوش ] dün gece.
dûş (F.) [ دوش ] omuz.
dûşîze (F.) [ دوشيزه ] kız, matmazel.
dûzah (F.) [ دوزخ ] cehennem.
dü (F.) [ دو ] iki.
dübâre (F.) [ دوباره ] tekrar, yeniden.
dübb (A.) [ دب ] ayı.
dübür (A.) [ 1 [ دبر .makat. 2.arka.
dücâce (A.) [ دجاجه ] tavuk.
düçar-ı inkıtâ olmak kesintiye uğramak.
düdil (F.) [ دودل ] ikircikli, tereddütlü.
dühûr (A.) [ 1 [ دهور .devirler. 2.dünyalar.
dühül (F.) [ دهل ] davul.
düm (F.) [ دم ] kuyruk.
dümbâl (F.) [ 1 [ دنبال .kuyruk. 2.peş, art.
dümel (A.) [ دمل ] kan çıbanı.
dümûy (F.) [ دوموی ] kırçıl.
dünbâl (F.) [ 1 [ دنبال .kuyruk. 2.peş, art.
dünbek (F.) [ دنبک ] dümbelek.
dünîm (F.) [ دونيم ] ikiye bölünmüş.
dünyâperest (A.-F.) [ دنياپرست ] dünya düşkünü.
dünyevî (A.) [ دنيوی ] dünya ile ilgili.
dürc (A.) [ 1 [ درج .kutu. 2.mücevher kutusu. 3.sevgilinin küçük ağzı.
dürd (F.) [ درد ] tortu.
dürdâne (A.-F.) [ 1 [ دردانه .inci tanesi. 2.sevgili.
dürdkeş (F.) [ دردکش ] tortulu şarap içen.
dürer (A.) [ درر ] inciler.
dürr (A.) [ در ] inci.
dürrâ’a (A.) [ دراعه ] ferace.
dürre (A.) [ دره ] iri inci.
dürû (F.) [ دورو ] ikiyüzlü.
dürûğ (F.) [ دروغ ] yalan.
dürûğzen (F.) [ دروغ زن ] yalancı.
dürûs (A.) [ دروس ] dersler.
dürüst (F.) [ 1 [ درست .sağlıklı. 2.tam. 3.doğru.
dürüşt (F.) [ 1 [ درشت .kaba. 2.iri. 3.kalın.
düstûr (A.) [ 1 [ دستور .kural, prensip. 2.kanun kitabı.
düşenbe (F.) [ دوشنبه ] pazartesi.
düşine (F.) [ دوشينه ] dün geceki.
düşmen (F.) [ دشمن ] düşman.
düşnâm (F.) [ دشنام ] küfür, sövgü.
düşvâr (F.) [ دشوار ] güç.
düvâzdeh (F.) [ دوازده ] oniki.
düvel (A.) [ دول ] devletler.
düvist (F.) [ دویست ] ikiyüz.
düvüm (F.) [ دوم ] ikinci.
düyûn (A.) [ دیون ] borçlar.
düzd (F.) [ دزد ] hırsız.
düzdî (F.) [ دزدی ] hırsızlık.
düzdîde (F.) [ دزدیده ] çalıntı, çalınmış.