İYİ Parti ve DEVA Partisi sistem önerileri: Biz neden hep anayasa tartışıyoruz?

Charismax

Copyright @ Charismax
Katılım
3 yıl 9 ay 6 gün
Mesajlar
25,282
Tepkime puanı
8,726
Yaş
35
Konum
Memed' Home
İsim
CHRS
Memleket
Neresi?
Meslek
IzdırapÇI
Cinsiyet
vtEvVy
Medeni Hal
İYİ Parti ve DEVA Partisi’nin ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ önerileri üzerine mini yazı dizisinin sonuncusunda, genel bir değerlendirme…

Mümtaz (Soysal) Hoca’nın 1969’daki (Dinamik Anayasa Anlayışı) cümlesi: “Anayasa sözünün bıkkınlık verecek kadar kadar sık kullanıldığı başka bir toplum bulmak herhalde çok güç. Türk toplumu, her tartışmasında, her yazısında, her söylevinde ‘anayasa’ sözünün edildiği bir toplum oldu.” Bu satırlar 1908’de, 1920’lerde, 1950’lerde de yazılmış olabilirdi.

Türkiye sona ermeyen anayasa tartışmalarının da ülkesi. Temel bir gerekçe, siyasal sorunların çoğu zaman hukuk metinlerine havale edilmesi. Oysa her sonunun düzeyi farklı ve siyasal/toplumsal/sınıfsal açmazlar-çekişmeler, ne mahkemede ne anayasa ve yasa metinlerinin yavan dünyasında çözülebilir. Anayasalar ve geriye kalan mevzuat, siyasal ve toplumsal yaşamın örgütlenmesinde çok önemlidir önemli olmasına, ancak çoğu derdin devası değil. Ayağı kırılan, tedavi için diş hekimine gitmez ya, işte bunun gibi bir durum anlatmaya çalıştığım!

Mütemadiyen anayasa konuşmak, sorunlara hukukçu gibi bakıp çözümü orada, kurumsal düzenlemelerde aramanın sonuçlarından biri. Ayrıca, kolaycı bir yaklaşım. Aaa kadın mı öldürülmüş, TCK’deki cezayı ağırlaştıralım; aaa kadınların yaşamsal bir eşitlik sorunu mu var, o zaman anayasanın 10. maddesine bir sözcük ekleyelim; aaa mahkemeler pek tuhaf kararlar mı veriyor, acilen HSK’nin yapısını değiştirelim… İstisnalar bir yana, Türkiye’de hâkim olan anayasa hukuku ve genel olarak hukuk yaklaşımı da söz konusu bu kolaycılığa uygun zemin yaratıyor.

Muhalif siyasetçilerin her Allah’ın günü, ‘memlekette savcı yok mu savcı’ sorusunu yöneltmeleri de aynı alışkanlığın yansıması, örneğin. Var elbette ve ortalıkta böyle ürkütücü iddialar dolaştığında harekete geçen birileri de olmalı, buna kuşku yok, ancak söz konusu hareketsizliğin nedeni de herkesin malumu ve yine herkes, aslında ortada yalnızca savcıları ilgilendiren bir durum olmadığının da farkında. O savcılar da bir gün çıkıp ‘Memlekette siyasetçi yok mu siyasetçi, aklınıza tezkereye evet demek ve bunu yaparak seçmen tavladığını zannedip yurt dışına giden gençleri böylesi bıkkınlık veren tekrarlar ile döndürebileceğinizi varsaymak dışında bir siyaset yolu yordamı gelmiyorsa, ne diye gün aşırı bizi anıp duruyorsunuz’ derse ne olur!

Siyasal sorunların çözümü siyasette, toplumsal sorunların çözümü toplumda, hukuksal sorunların çözümü ise hukuk düzleminde yer alır. Siyasal, toplumsal ve hukuksal sorunlar içi içe geçmiş ve her biri diğerini belirliyor olabilir, ki çoğu zaman böyledir; ancak kendi ‘özgül’ alanlarının hesaba katılmayıp her şeyin birbirine karıştırılması, sorun çözmek bir yana, var olanların daha da karmaşıklaşmasına yol açabilir. Örneğin türban konusunu mahkemeye havale etmek, örneğin Abdullah Gül’ün seçilmesini AYM kararıyla engellemeye çalışmak, örneğin AKP’yi kapatma davasıyla etkisizleştirme hayali kurmak, örneğin Kürt sorununun Kürt siyasetçileri içeri atarak, yok sayarak, partilerini kapatarak ve eziyet ederek çözülebileceğini düşünmek, vesaire…


DEVA ve İYİ Parti sistem önerilerinin demokratik bir zihniyetle hazırlanmış göründüğünü, derli toplu metinlerde itiraz edilecek az konu olduğunu bir kez daha yinelemekte yarar var. İki parti de, güçlendirilmiş parlamenter sistemin ‘güçlendirilmiş‘ kısmıyla ilgili ve genel olarak siyasal sistemin demokratikleştirileceğini vadediyor. Bu yönde çok sayıda hukuksal/kurumsal düzenleme sunuyor.

Parlamenter hükümet biçimine ve demokrasiye geçme önerilerinin sevindirici olduğuna kuşku yok; ancak dikkat edilmesi gereken konu, vaatlerin hukuksal/kurumsal düzlemde ele alınıyor oluşu. Oysa demokratik siyasal sistem, hukuk kuraları demetinden çok daha fazlasını ve o alanının dışında çaba gösterilmesini gerektiriyor. Muhalefetin toplumu, kendi seçmenini, diğer partilerin seçmenini ‘dönüştürücü’ bir siyaset izlemesi, muhtelif hükümet biçimi tercihlerinden daha önemli. Dönüşüm ise bütüncül ve farklı bir siyasetin konusu olabilir, çoğu insanın ilgisini çekmeyen hukuk tartışmalarının değil.

Parlamenter sistemin anavatanı İngiltere’nin demokrasisi, yalnızca hükümet biçimiyle değil, o hükümet biçiminin demokratik işleyişini sağlayan diğer tüm unsurların birlikteliğiyle mümkün oldu ve olabiliyor. Bakın, muhterem kraliçenin güçlü devlet başkanlığı yetkilerinin çoğu, olduğu gibi durur, ancak hükümdar konumunu bildiği ve teamüllere uymayı görev saydığı için birkaç yüzyıldır bunları kullanmıyor, hükümet ile çatışmaya girmiyor. İki yıl önce Başbakan, parlamentoyu birkaç ay kadar geç açmak istedi, yurttaşlar ve meclis üyeleri ayağa kalktı, milletvekilleri kamarayı işgal etti. İngiliz milletvekili ne iş yaptığını ve o mekânın önemini bildiği için çok güçlü, yalnızca hükümet biçimi parlamenter olduğu için değil. Şimdi bizim memleketteki vekillerin ne yaptığını, nasıl davrandığını vs. düşünürseniz, neden İngiliz parlamentosunun çok güçlü olduğunu kavramak kolaylaşır, öyle uzun uzadıya teknik gevezeliklere gerek kalmaz.

Sürekli gündeme getirilen Almanya, parlamenter sistemle yönetildiği için değil, vekiller vekil, mahkemeler mahkeme, yönetim yönetim, muhalefet de muhalefet olduğu için demokratik bir ülke. İki önceki Alman cumhurbaşkanı, hakkında sade suya tirit bir yolsuzluk ‘iddiası’ olduğu için istifa etti, yargılandı, aklandı; bu arada makamını kaybetmiş oldu. Türkiye’de fıkra dahi olamayacak bir durum bu takdir edersiniz! Yoksa, anayasasında ‘yapıcı güvensizlik’ adı verilen bir usul olduğu için Almanya değil orası. Ha keza ABD için, Fransa için, diğer demokratik sistemler için aynı tespitleri yapmak mümkün. Demokratik kurumlar, demokrasilerde anlamlı, aksi halde anayasa ve yasalarda birer süs olarak kalıyor, Türkiye’de olduğu gibi.

Konuya devam edeceğim…

İki partinin sistem önerisinin olumlu bir gelişme olduğunu yinelemek isterim. Buna mukabil, yaşadıklarımızın nedenleri ve çözümü bir kez daha salt hukuksal/kurumsal dünyada aranırsa, döne dolaşa aynı saçmalıkları yaşamaya başlarız. Hep aynı şey denendiği, olmadığı ve yeniden denendiği, yine olmadığı ve bıkmadan denenip bir kez daha, bir kez daha olmadığı için! Sevdiğimiz insanlar, mevzuattaki sorunlar ya da onları içeri atanlar o mevzuatı eksik bildiği için cezaevlerinde değiller.
 
Katılım
3 yıl 2 ay 27 gün
Mesajlar
997
Tepkime puanı
364
Konum
Gerçeğin Ruhu
Cinsiyet
vtEvVy
Yeni bir anayasa ülkeye şarttır.. :)
 
Geri
Üst Alt