Genel Forumlar'ın en şahanesine hoş'geldiniz.. Genel Forum - Genel Forum Sitesi'🌼

Kayıt olarak genel forum sitemizin içeriklerine ulaşa'bilirsiniz.. Yenilikci bir forum anlayışını benimseyen forummeskeni sitemiz.. Sizleri eğlendirmekten, bilgilendirmekten çok mutluluk duyacaktır..

Utanma duygusu imandandır!

Blog

********
Katılım
4 yıl 2 ay 25 gün
Mesajlar
157
Tepkime puanı
46
Konum
Evren
Cinsiyet
vtEvVy
Utanma inanç dünyamızı süsleyen en güzel duygulardan biridir. Bu duygunun yokluğu ise büyük bir eksikliktir

Prof.Dr. Himmet KONUR

Allahu Teala, Peygamber Efendimize hitaben "Muhakkak ki sen büyük bir ahlak üzeresin" (Kalem, 68/4) buyurmuştur. Hz. Peygamber de, "Ben ahlakın güzelliklerini tamamlamak için gönderildim" diyerek asli vazifesini ve İslam'ın ana gayesini açıklamıştır. Onun ve İslam'ın gayesi ahlaklı bireylerden oluşan bir toplum vücuda getirmektir.
İnsanda ahlaki duygu, düşünce ve davranışın ortaya çıkışı vicdan husulüne ve değerler dünyasının faal/aktif hale getirilmesine bağlıdır. Vicdan gelişmesinin, büyük ölçüde ilk çocukluk çağlarında tamamlandığı söylense de ben bunun -insandan umut kesmemek adına- ömür boyunca sürdüğüne inanmak istiyorum.

Vicdan terazisi
Vicdan insandaki değerlerin -eğer varsa- mücadele alanıdır. İyi ile kötü, doğru ile yanlış, güzel ile çirkin orada hep mücadele halindedir. Bu mücadelede daha çok kötü taraf galip olursa vicdan terazisi hasar görür. İyinin galibiyeti daha fazla olursa vicdan terazisi daha hassas çalışır. İyi ile kötüyü daha iyi ayırt eder.
Vicdanın terazisi hassaslaştıkça kişinin duygu, düşünce ve davranışları, hal ve hareketleri de incelir. Böyle bir vicdana sahip insanda ahlak adeta estetik bir hal alır. Onlar lisan-ı halleriyle insanları doğru yola çağırır. Onlara bakan vicdan sahipleri herhangi bir zorlama olmaksızın onları sever, onlar gibi olmak ister.
Estetik forma kavuşan ahlak, edeb olarak karşımıza çıkar. Edeb insanın söz, eylem ve davranışlarını belli bir ölçü, ahenk ve üslup içinde ortaya koymasıdır. Çoğulu "adab"tır. Bir toplulukta uyulması gereken ve insanlar arasındaki davranışları düzenleyen nezaket, saygı ve görgü kurallarına da "adab-ı muaşeret" denilir.
Kelimenin dini-tasavvufi anlamı ise insanın daima Allah'ın huzurunda olduğunun bilinciyle hareket etmesi ve bütün yaratılmışlara saygılı olmasıdır. Dini açıdan Allah-insan ilişkisinde olduğu gibi insan-insan, insan-hayvan ve insan-eşya ilişkisinde de edep gereklidir.

Kötü şeyler yapmaktan korur
İnsan, zaman zaman hata ve günah da işleyebilir. Ahlak ve edeb sahibi insan hata yaptığında ve günah işlediğinde utanır/haya eder. (Bu toplum içine çıkmaktan sıkılma anlamındaki utangaçlıktan farklı bir duygudur.) Burada bahsettiğimiz, ahlaki anlamdaki utanma duygusu insandaki bir otokontrol sistemidir. İyi çalıştığında, henüz daha günah işlemeden devreye girer ve sahibini kötü bir şeyler yapmaktan korur.
Utanma inanç dünyamızı süsleyen en güzel duygulardan biridir. Hz. Peygamber "Utanma duygusu/haya imandandır" buyurmuştur. Bu duygunun yokluğu ise büyük bir eksikliktir.
İnsanın utanma duygusunu harekete geçirmesi büyük ölçüde kendi akl-ı selimine/sağ duyusuna bağlıdır. Diğerleri sadece onun sağduyusunu harekete geçirmesine yardımcı olabilir. Son karar kendisine aittir. Her şeye rağmen pişkinlik eder utanmazca davranmayı sürdürürse yapacak fazla bir şey kalmamış demektir. Böylelerini Hz. Peygamber bile ümitsiz vaka olarak görmüş, "Utanmazsan dilediğini yap!" demiştir.

BİR AYET
"Mü'min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır." (Nur, 24/30)

BİR HADİS
"Utanma duygusu imandandır."

MANEVİ İKLİM
Ayetler:

(Resulüm!) Sana odaların arka tarafından bağıranların çoğu aklı ermez kimselerdir. Eğer onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (Hucurat, 49/4-5)
Rivayetlere göre bu ayetler Hz. Peygamber'i görüp tanımak için gelen Beni Temim isimli bedevi kabilesi mensupları hakkında indirilmiştir.
Peygamber Efendimiz her öğleden sonra olduğu gibi bir süre istirahat etmek (kaylule yapmak) için hane-i saadetlerine çekilmişlerdi. Ziyarete gelen kabile mensuplarına bu durum bildirildiği halde onlar Hz. Peygamber'in evinin önüne dikilip "Muhammed, Muhammed!" diye bağırmaya başladılar. Bu davranışları Hz. Peygamber'i rahatsız etti. Onların bu kaba davranışları hayat tarzları, bilgi ve idrak düzeyleri dikkate alındığında mazur görülebilirdi. Ancak bu hal üzere devam etmeleri doğru değildi. Bu ayetler onları ve onların durumundakileri edep dairesine ve medeni sınırlar içerisine çekmek için nazil olmuştur.

Hadis:
"Allah (c.c.) bir kulunu helak etmek isterse ondan haya/utanma duygusunu alır. Utanma duygusu alındığında onu hep uğursuz bulursun.
Onu hep böyle bulduğunda emanet duygusunu da yitirir. Yitirince onu hep hain olarak görürsün.
Onu bu halde görünce merhamet duygusunu da kaybeder. O, bu hale düşünce onu terk edilmiş ve kovulmuş bir halde bulursun.
En son onu öyle bir halde görürsün ki İslam halkası artık boynundan alınmıştır."
**
Eğer ademoğlunun edepten nasibi yoksa adem değildir.
Çünkü insanla hayvan arasındaki fark, edeptir.
Gözünü aç da bak cümle Kelamullah'a
Ayet ayet bütün Kur'an'ın manası edepten ibarettir.
(Mevlana)
**
"Allah'tan edebe muvaffak olmayı dileyelim. Edebi olmayan kimse Allah'ın lütfünden mahrumdur.
Edebi olmayan yalnız kendine kötülük etmiş olmaz. Belki bütün dünyayı ateşe vermiş olur.
Nasıl mı? Şu misali dinle: Alışverişsiz, dedikodusuz ilahi sofra gökten iniyordu.
Musa a.s. kavmi içinde birkaç kişi terbiyesizce, 'hani sarmısak, mercimek?' dediler.
Ondan sonra gökyüzünün sofrası, ekmeği kesildi. Ekme, bel belleme, orak sallama kaldı." (Mevlana)
 
  • Beğen
Tepkiler: LsR
24,451Konular
87,827Mesajlar
1,162Kullanıcılar
denzeLSon üye
Üst Alt