Tin Suresi Oku – Tin Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça

Charismax

Copyright @ Charismax
Katılım
3 yıl 8 ay 16 gün
Mesajlar
25,270
Tepkime puanı
8,715
Yaş
35
Konum
Memed' Home
İsim
CHRS
Memleket
Neresi?
Meslek
IzdırapÇI
Cinsiyet
vtEvVy
Medeni Hal

Tin suresi Türkçe okunuşu, anlamı ve Tin suresinin faziletleri​

Tin Suresinin Özellikleri​

Tin suresi, Mekke döneminde nâzil olmuştur. Sekiz âyettir. 34 kelime, 105 harftir. Bu sûrede, bazı varlıklara yemin edilerek, insanın üstünlüğü ve değeri belirtilmiştir. İnançsızlığın, amelsizliğin ve kötü ahlakın da, bu değeri düşürdüğü ifade edilmiştir.
İman edip, sâlih amel işleyenler övülmüş, hesap ve cezayı yalan sayanlar kınanmıştır. Hüküm verenlerin en üstününün Allah Azze ve Celle olduğu bildirilmiştir. Bu sûrede, insanların iki tip olduğu açıklanmıştır:
a. En güzel şekilde yaratıldığı halde kötüye ve kötülüğe meyledenlerdir. Bu tip insanlar, ahlâkî
bakımdan en düşük seviyeye düşmüşlerdir, ki başka hiçbir varlık o seviyeye düşmez.
b. İman ederek, sâlih amel işleyen ve yaratılışındaki güzelliği koruyanlardır. Bunlar, yaratılış gayesini kavrayan, Allah‘a kulluk görevlerini aksatmayanlardır.

Tin Suresinin Arapça Okunuşu​

tin suresi


Tin Suresinin Türkçe Okunuşu​

Bismillahirrahmânirrahîm.
1- Vettiyni vezzeytuni
2- Ve turi siyniyne
3- Ve hazelbeledil’emiyni
4- Lekad halaknel’insane fiy ahseni takviymin
5- Sümme redednahü esfele safiliyne
6- İllelleziyne amenu ve amilussalihati felehum ecrun gayru memnuun
7- Fema yukezzibuke ba’du biddiin
8- Eleysallahu bi ahkemil hakimiyn

Tin Suresinin Meâli​

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
1. Andolsun incire ve zeytine.
2. Andolsun Sina Dağı’na.
3. Ve bu emîn belde (Mekke)’ye ki,
4. Mu- hak kak ki biz insanı en güzel şekilde yarattık.
5. Sonra onu aşağıların en aşağısına çevirdik.
6. Ancak iman edip, sâlih amel işleyenler hariç. Onlar için kesintisiz mükâfat vardır.
7. Bundan (bu delil- lerden) sonra, sana dini yalanlatan nedir?
8. Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir?

Tin Suresinin Tefsiri:​

1-3-‘‘Andolsun İncire ve zeytine, andolsun Sinâ Dağı‘na ve bu emîn belde (Mekke)ye ki‘‘,
Âyetteki ‘‘Tîn‘‘ ve ‚‘‘zeytin‘‘ kelimeleri, birer özel isimdir. İncir ve zeytin insan için:
a. Hem gıdadır.

b. Hem yemiştir.

c. Hem ilaçtır.

d. Hem ticaret malıdır.

Yüce Allah, bu ve bundan sonraki iki âyette dört önemli varlığa yemin etmektedir. Bu varlıklardan ikisi insanın maddi gıdası olan incir ve zeytindir. Diğer ikisi de manevî gıdası olan, vahyin indiği Sinâ Dağı ile emîn belde olan Mekke’dir. İbn-i Abbas (r.a.) bu kelimeleri: ‘’Bunlar, şu yediğiniz incir ve zeytindir’’ diye tefsir etmiştir. Çünkü bu iki ağaç ve meyvelerinin insanlara faydası çoktur. İncir hem bir gıda, hem bir meyve, hem de bir ilaçtır. Hazmı kolay, balgamı azaltır, bedeni temizler. Zeytine gelince; o da mübârek bir ağacın bol bir meyvesidir. Çok önemli bir gıda ve ilaçtır. Yağı da cok faydalıdır. Allah, bunlara insanın dikkatini çekmiştir. (Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçe Meâli Âlisi ve Tefsiri, Ömer Nasûhî Bilmen, C.8, sh.4060)



Âyette, Sinâ dağı için kullanılan ‘’Sînîn’’ kelimesi, Habeşçe ‘’Güzel’’ mânâsında ‘’verimli, bereketli,
bol ağaçlı’’ veya ‘’mübârek’’ anlamına gelir.(Tefsir-i Kebir, Fahrüddin Râzî, C.23, sh.244) Allah’ın‚‘‘Belde-i Emîn‘‘diye yemin ettiği yer, Hz. İbrâhîm’in vahyinin geldiği, oğlu İsmaîl’in doğup büyüdüğü ve Kâbe-i Muazzama’nın yapıldığı ve Hz. İbrâhîm’in duasıyla ‘‘Emîn Belde‘‘ haline gelen Mekke’dir. Burası aynı zamanda ‘‘Peygamberler diyarı, yatağı‘‘dır. İbrâhîm (a.s.), Hz. Hâcer ile Hz. İsmaîl’in Mekke’ye yerleştirdiğinde ‘‘Ya Rabbi! Şu beldeyi emniyetli kıl!‘‘ diye dua etmişti. (Şifa Tefsiri, Mahmut Toptaş, C.8, sh.311-312 ) Mekke emîndir, çünkü oraya giren bir kimsa korkmaz, emin olur. İslâm yolunun doğuş merkezi orasıdır. (Büyük Kur’ân Tefsiri, Ali Arslan, C.16, sh.75-76)


4-5-«Muhakkak ki biz insanı en güzel şekilde yarattık. Sonra onu aşağıların en aşağısına
çevirdik.„ Bu âyette; Allah’ın, başlangıçta en güzel şekilde yarattğı insana verdiği değer ortaya çıkmaktadır.
Şüphesiz ki Allah, her şeyi güzel yaratmıştır. Ama insanın Allah katında ayrı bir yeri, nizâmında ayrı bir
ağırlığı olduğu bu âyette ortaya konmaktadır. (Fizilali’l-Kur’ân, Prof. Dr. Seyyid Kutub, C16, sh.269-270)

Âyette geçen ‘‘Takvîm‘‘ kelimesi, biçim, şekil, eğriyi doğrultmak, kıvama, düzene koymak, değerlendirmek, değer biçmek anlamlarına gelir. Allah, insanın cinsini; hem maddî hem mânevî yönden doğrultmuş, kıvama koymuş, biçimlendirmiş ve en güzel şekilde yaratmıştır. (Hak Dini Kur’ân Dili, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, C.8, sh.537)

İnsan, yaratılış gayesine ters hareket ederse, insanlık şeref ve hasiyetini kaybeder, kulluk görevlerini yerine getirmekten kaçınırsa, gayri meşru zevk ve eğlenceye dalmışsa, artık cehnneme lâyık olmuştur. Cehennem ehli ise, her aşağı kimseden daha aşağıdır. (Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçe Meâli Âlisi ve Tefsiri, Ömer Nasûhî Bilmen, C.8, sh.4061)

Müfessirler bu âyeti iki şekilde açıklamışlardır:

a. İnsanın aşağıların aşağına indirilmesi; ihtiyarlaması, algı, hafıza ve düşünme kapasitesinin zayıflamasıdır.
b. Bu ifade, yaratılış amacına uygun hareket etmeyen, Allah’a kulluk yapmayan, şükretmeyen insanın alçalacağı ve cehenneme gireceği anlamındadır. Allah’ın gösterdiği hak yoldan gitmeyip, küfür, şirk ve isyan üzere ömür tüketen insan, böyle bir sonuçla karşılaşır ve perişan olur.

6-‘’Ancak iman edip sâlih amel işleyenler hariç. Onlar için kesintisiz bir ecir vardır.’’ Ahsen-i Takvîme uyan, Allah’ın rızısını gözeten, ahireti için güzel ve hayırlı işler yapan kimseler hariçtir. Bunlar, Allah’ın birliğini tasdik ettiler, güzel ameller işlediler. Allah’ın rızasını birinci plâna aldılar. Onlara eksilmez sevap vardır. (Tefsiru’l-Kur’ân,Ebu’l-Leys Semerkandî,C.sh.445) Kalplerinde iman nuru olan, dinî vazifeleri yerine getiren, namaz, oruç, zekât, hac, cihad gibi farzları yapanlara kesilmeyen bir mükâfat vardır. Bunlar, ahirette selâmet ve saadete ulaşacaklardır. Amel-i sâlih, kısaca; Kur’an ve sünnete göre yaşamaktır.


7-8-‘‘Bundan (bu delillerden) sonra, sana dini yalanlatan nedir? Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil mi?‘‘
Gerçek böyleyken, bu mükâfat ve ceza; bitmeyen bir ecir ortada iken, bunlar kesin delillerle bilinmekteyken ‘‘Din yalandır, mükâfat ve cezanın aslı yoktur‘‘ diye sana dini yalanlatan nedir? En güzel şekilde yaratılmış olan, sonra da ‘‘Esfel-i Safilin‘‘e döndürülme tehlikesiyle karşı karşıya kalmış olan insan! Sen nasıl olur da dini ve peygamberi yalanlarsın? Seni, ahiret hayatını ve cezasını yalanlamaya sevkeden hangi cahilce düşüncedir? Sen hiç Allah’ın kudretini ve hâkimiyetini düşünmez
misin?

Hâkimler, hükümdarlar bile, kanunlara isyan edenlere ceza, itaat edenlere mükâfat verirler.
Hâkimlerin hâkimi olan Allah, hükmünü yerine getirmez mi? Mükâfat ve ceza vermez mi? Elbette verir. Şüphesiz ki insanı ‘‘Ahsen-i Takvîm‘‘e göre yaratan Allah, ‘‘Ahkemü’l-Hakimin‘‘dir. Onun dini, üstün hak dindir. O dini yürütücek, güzel ile çirkini, doğru ile yalancıyı ayıracak, iman edip güzel amel işleyenlere mükâfat verecektir. Kâfirleri, münafık ve dinsizleri de aşağıların aşağısına yuvarlayacaktır. (Hak Dini Kur’ân Dili,Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır,C.8,Sh.541-542)

Sûreden Alınacak Dersler:​

1. Bu sûrede bazı varlıklar yemin edilerek insanın üstünlüğü ve değeri belirtilmiştir.
2. İnanç ve amel sahibi olanlar bu üstünlüğü koruyacak, bunlara sahip olmayanlar da alçalacaktır.
3. Bu sûrede insanların; Ahsen-i Takvîm üzerine yaratıldığı halde isyan edip alçalanlar, iman edip
sâlih amel işleyenler ve yaratılışındaki güzelliği koruyanlar olmak üzere iki kısma ayrıldığı
belirtilmiştir.
4. İnsan, yaratılış gâyesine ters hareket ederse insanlık şeref ve haysiyetini kaybeder. Dini, hesap
ve cezayı yalan sayanlar her zaman olacaktır. Cehennem boşuna yaratılmamıştır.
5. İman ve sâlih ameller, insanı yüceltir. İnsanı Esfel-i Sâfilin’e yuvarlanmaktan korur.
6. İnsan’a verilen nimetler, hak ve hakikatı ispat eden bu kadar delile rağmen inkâr eden; dini,
hesap ve cezayı yalan sayanlar her zaman olacaktır.
7. Allah, kanun koyan ve hüküm verendir. Mülkünde hâkim, hükmünde âdildir. Hüküm verenlerin
en iyisidir.

Tin suresi hakkında bilgiler​

Tîn Sûresinin Nüzûlü
Tîn sûresi, Mushaftaki sıralamada doksan beşinci, iniş sırasına göre yirmi sekizinci sûredir. Bürûc sûresinden sonra, Kureyş sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

Tîn Sûresinin Adı / Ayet Sayısı
Sûre adını 1. âyette geçen ve “incir” anlamına gelen tîn kelimesinden almıştır. Ayrıca “Ve’t-tîn” ismiyle de anılmaktadır.


Tîn Sûresinin Konusu
Sûrede bazı önemli varlıklar üzerine yemin edilerek insanın yüksek değeri vurgulanmış, kötü ahlâkın bu değeri düşürdüğü ifade edilmiştir. İman edip iyi işler yapanlar övülmüş, hesap ve cezayı yalan sayanlar kınanmış, hüküm verenlerin en üstününün Allah olduğu bildirilmiştir.
 
Geri
Üst Alt