Türk halk hikâyesi.Kerem ile Aslı'dan sonra en yaygın halk hikâyesidir. Hikâye, bir padişahın kızı olan Zühre ile bir vezirin oğlu olan Tahir arasındaki aşkı konu edinir.Ancak iki gencin evlenmesine Zühre'nin ailesi karşı çıkar. Çeşitli olaylardan sonra Tahir öldürülünce Zühre de kendini öldürür. Sonu acıklı biten aşklarını, mezarlarında biten iki gül fidanı ve iki fidan arasında çıkan karaçalı simgeler.
Tahir ile Zühre Mescidi, Meram İlçesinde Form’daki Gedavet Parkında yer alır
Kitabesi günümüze gelememiştir Yapı üslubundan XIIIyüzyılın sonlarında Sahip Ata’nın torunları tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır Sahip Ata’nın torunlarının yanındaki türbede gömülü olduğu düşünülse de bu konuda yeterli bir bilgiye kaynaklarda rastlanmamıştır
Yaygın bir rivayete göre ise, yandaki türbede gömülü olanlar Sahip Ata’nın torunları değil Buna göre, mescidin bitişiğindeki türbe, halk hikâyelerimizin ünlü kahramanlarından Tahir ile Zühre’ye ait Türbede yan yana iki mezar Biri Tahir’in, öteki Zühre’nin Hikaye, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Emrah ile Selvihan, Aşık Garip ile Şah Sanem ve Yusuf ile Züleyha’da olduğu gibi hazin.
Hikâyeleri kısaca şöyle:
Zühre bir sultan kızı, Tahir bir vezir oğludur İkisi de anne ve babalarının yedikleri sihirli bir elmadan dünya’ya gelmişler, birlikte oynamış, birlikte büyümüşlerdi Önceleri, bir hocanın rahlesi önünde diz çöküp okurlarken, sonra yaşlı bir Pir’in elinden içtikleri “Aşk Badesi” ile sarhoş olur, yüreklerini aşkın yalap yalap yakan ateşinde közleştirirler Artık, sazla- sözle deyişler söylemekte, birbirlerine olan aşklarını dile getirmektedirler Bu böyle gitmeyecek, bir engel ortaya çıkacak, daha beşikteyken sözleri kesilen bu iki sevgiliyi birbirinden ayıracaktır Çünkü, Hak âşıklarının alın yazısı böyledir Bu çizgide kaderleri birliktir Gün gelip çatmış, kader ağlarını örmüş, Tahir Konya’dan Mardin zindanına sürülmüş, Zühre de sarayın bir odasına kapatılmıştır.
Her iki âşık, umutsuz aşklarının çilesini çekmeye, yüreklerindeki petek petek aşk balını saza ve söze dökmeye devam ederler Gün olur, Tahir zindandan kurtulur Konya yoluna düşer, Konya sarayından sevgilisini kurtarmak isterken yakalanır Bu kerre bir sandala bağlanarak, başıboş, Beyşehir gölünün hırçın dalgalarına bırakılıverir Göl Emir’i onu bulur, konağına getirir Bu sırada, Zühre’nin bir Bey oğlu ile düğününün yapılmakta olduğu haberi alınır Tahir, kılık değiştirerek, Konya’ya gelir, bir yolunu bularak Saraya girer Girer ama, bir muhafız onu tanır üzerine atılarak öldürür Zühre, altın telli duvağıyla cesedin üzerine kapanır, oracıkta can verir Her ikisini bir mezara korlar Mezardan iki gül fidanı boy verir iki fidanın arasında bir çalı dikeni vardır Bu iki fidanı asla birleştirmez Sonradan mezarlar üstüne, bugünkü türbeyi yaptırır, adına Tahir Ve Zühre türbesi derler.
Tahir ile Zühre Mescidi, Meram İlçesinde Form’daki Gedavet Parkında yer alır
Kitabesi günümüze gelememiştir Yapı üslubundan XIIIyüzyılın sonlarında Sahip Ata’nın torunları tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır Sahip Ata’nın torunlarının yanındaki türbede gömülü olduğu düşünülse de bu konuda yeterli bir bilgiye kaynaklarda rastlanmamıştır
Yaygın bir rivayete göre ise, yandaki türbede gömülü olanlar Sahip Ata’nın torunları değil Buna göre, mescidin bitişiğindeki türbe, halk hikâyelerimizin ünlü kahramanlarından Tahir ile Zühre’ye ait Türbede yan yana iki mezar Biri Tahir’in, öteki Zühre’nin Hikaye, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Emrah ile Selvihan, Aşık Garip ile Şah Sanem ve Yusuf ile Züleyha’da olduğu gibi hazin.
Hikâyeleri kısaca şöyle:
Zühre bir sultan kızı, Tahir bir vezir oğludur İkisi de anne ve babalarının yedikleri sihirli bir elmadan dünya’ya gelmişler, birlikte oynamış, birlikte büyümüşlerdi Önceleri, bir hocanın rahlesi önünde diz çöküp okurlarken, sonra yaşlı bir Pir’in elinden içtikleri “Aşk Badesi” ile sarhoş olur, yüreklerini aşkın yalap yalap yakan ateşinde közleştirirler Artık, sazla- sözle deyişler söylemekte, birbirlerine olan aşklarını dile getirmektedirler Bu böyle gitmeyecek, bir engel ortaya çıkacak, daha beşikteyken sözleri kesilen bu iki sevgiliyi birbirinden ayıracaktır Çünkü, Hak âşıklarının alın yazısı böyledir Bu çizgide kaderleri birliktir Gün gelip çatmış, kader ağlarını örmüş, Tahir Konya’dan Mardin zindanına sürülmüş, Zühre de sarayın bir odasına kapatılmıştır.
Her iki âşık, umutsuz aşklarının çilesini çekmeye, yüreklerindeki petek petek aşk balını saza ve söze dökmeye devam ederler Gün olur, Tahir zindandan kurtulur Konya yoluna düşer, Konya sarayından sevgilisini kurtarmak isterken yakalanır Bu kerre bir sandala bağlanarak, başıboş, Beyşehir gölünün hırçın dalgalarına bırakılıverir Göl Emir’i onu bulur, konağına getirir Bu sırada, Zühre’nin bir Bey oğlu ile düğününün yapılmakta olduğu haberi alınır Tahir, kılık değiştirerek, Konya’ya gelir, bir yolunu bularak Saraya girer Girer ama, bir muhafız onu tanır üzerine atılarak öldürür Zühre, altın telli duvağıyla cesedin üzerine kapanır, oracıkta can verir Her ikisini bir mezara korlar Mezardan iki gül fidanı boy verir iki fidanın arasında bir çalı dikeni vardır Bu iki fidanı asla birleştirmez Sonradan mezarlar üstüne, bugünkü türbeyi yaptırır, adına Tahir Ve Zühre türbesi derler.