Superman Hikayesi

Superman

Süper Kahraman kavramı hayatımıza dahil olduğu andan itibaren bizlere “sahip olmak isteyip olamadığımız üstün vasıflar” konusunda heyecan yaşatan eğlenceli birer unsur haline dönüşmüş. Ancak bunun tarihi sandığımızdan da eski.

1930’lu yıllarda dünyayı istila etmeye gelen kel kafalı süper güçlü bir uzaylı profili çizilerek başlanan bu serüvende pek de “kahraman” görünmeyen bu varlığın adı “Superman” olarak belirlenmiş. Ancak kurgu çok da fazla tutmayınca hikayenin yaratıcıları Joe Shuster ve Jerry Siegel, hikayeyi daha çekici hale getirebilmek adına bu sefer kahramanlarını “iyiliğe hizmet eden ve insanları kurtarmaya kendini adamış” olarak güncellemişler.

Başlarda güçleri o zamanın şartlarına göre tasarlanan, mesela uçamayan ancak zıplayan, gökdelenleri değil ama arabaları kaldırabilen bir “Süper Kahraman” yaratmış bu ikili… Ancak “İlk Süper Kahraman” olmasının verdiği etkiyle Superman’in gücü her yeni hikayede zamanın şartlarına göre değişmiş. Örneğin uçağın yaygınlaşması, Superman’in zıplayan değil doğrudan uçan bir karaktere evrilmesini sağlamış.

İşte tüm bu süreç ve serüven sonunda bugün “Superman”, tüm süper kahraman hikayelerinin temelini oluşturan kült bir haline gelmiş. Sonradan ortaya çıkan tüm diğer süper kahramanların ne kadar güçlü olduğunu anlamak adına Superman’le karşılaştırılması bundan kaynaklanıyor.
Superman’i sadece bir popüler kültür ikonu olarak yorumlamak yanlış olur. Karakteri ve kişiliğiyle zamanla bir kültür, bir fenomen, bir idea haline gelmiş durumda. Çünkü o; şartlar ne olursa olsun doğruyu yapmak, adaleti sağlamak ve güçsüzlerin gücü olmak amacıyla yaratılmış bir karakter.


​