Siyasal İslam Sorunu ve Çözümü

Türkiye’de din sömürüsünü ve din tüccarlığını ve de münafıklığı meslek haline getiren tarikat ve cemaatler ile onların siyasi uzantısı olan AKP’dir. Dine vatana en büyük zararı veren şer ittifakı işte bunlardır. Altılı ganyana karşılık, Erdoğanın tarikat ve cemaatlerden müteşekkil 666’lı ganyanı vardır. Türkiye bu şer ittifakından nasıl kurtulacaktır? En büyük meselemiz budur bizim.

Biatçı kültürün insan yığınları gözü yumuk her seçim AKP’yi destekliyor. AKP iyi icraatlar yapmış kötü şeyler yapmış onlar için önemli değildir. Her iki taraf süzme münafık olduklarından birbirlerini hemen tanıyorlar ve iş birliği içerisine giriyorlar. Kan çekiyor yani.

AKP iktidarda olacak ki onlar da bir şeyler çalıp çırpsınlar; körler sağırlar birbirlerini ağırlasınlar. Fetöyle yıllarca maskeli baloda dans ettiler, çıkarları zarar görünce birbirlerine düştüler gayri meşru evlilikleri son buldu. Ve fakat olan yine bu vatana ve gariban vatandaşa oldu. Bunların kaymak takımının hiçbirine bir şey olmadı.

Tarikat ve cemaatleri iç yüzü

Günümüzde tarikatlar Allaha ulaşma ve ulaştırma görevlerini bırakmışlar; paraya, kadına, şan ve şöhrete ulaşma ve ulaştırma merkezleri haline dönüşmüşlerdir. Bir başka ifadeyle, “fitne yuvaları” haline gelmişlerdir. Hatta Türkiye siyasetini etkileyerek bir partiyi iktidara taşıyıp, iktidardan uzaklaştırabilecek sayı çoğunluğuna dahi ulaşmışlardır. Bugün tek başına bir METÖ(menzil tarikatı)nın on milyondan fazla kişiyi etkileme gücü olduğu tahmin ediliyor. Diğer irili ufaklı ikibinin üzerinde tarikat ve cemaatlerle bu sayı yirmi milyonu aşıyor. Bu demektir ki, bu kadar biatçı insan sürüsü rahatlıkla herhangi bir partiyi iktidar yapabilir ya da iktidardan indirebilir. Biatçı kültüre sahip bu halk yığınına başlarındaki şeyhleri ya da diğer etkili isimleri, “köpek partisine oy verilecek!” deseler, köpek partisi elli artı birle tek başına iktidar olur. Mahallenin uyuz köpeğini aday gösterseler açık ara milletvekili seçilir. “Yahu ben niye köpeğe oy veriyorum?” diye düşünmez. Şimdi böyle biatçı ruhsuz halkın önüne sandığı koyup seçim yapıyoruz ve bunun adına da “demokrasi” veya “halkın kendi kendini yönetmesi” diyoruz. Oysa halk, halk olmak çıkmış; idareci, idareci olmaktan çıkmış. Biatçı kültüre sahip doğu halklarında demokrasi olmaz. Orta doğu ülkelerine bakın hiçbirinde demokrasi yoktur aksine hepsinde diktatörlük vardır. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi.

Bunlar, kendi içlerinden çıkarttıkları
siyasi islamcıları destekleyip onları iktidar yapmak suretiyle yapmadıkları alçaklık bırakmazlar, devletin hazinesini yağmalarlar. Her iki tarafında islamla alakası yoktur. Her iki tarafta islamı kullanarak çıkar sağlama peşindedir. Her iki tarafta haindir. Sakın bunların sakallarına tiplerine falan bakıpta müslüman olduklarını sanmayın. Asla! Hepsi görüntüdür. Bu tarikat ve cemaat ittifakı devlet kadrolarında mevzilenmek isterler. Ki zaten günümüzde el’an olan da budur. Allah-kitap edebiyatıyla milleti daha rahat soyabilmek ve vatandaşın karısını kızını daha rahat badeleyebilmek için bu tarikatçılara siyasal islamcı bir iktidar lazımdır. Ancak böylesi bir iktidar bunların pisliklerine ses çıkartmayacaktır. AKP bunlar için biçilmiş kaftandır.

Tarikat-cemaat-siyaset şeytan üçgeni tamamlandığında birilerinin dediği gibi, “Bu milletin a.ına koyma” işlemine geçilir. Bu sözü sarfeden kişiye de Erdoğan ödül verir, şirketinin borçlarını siler. Sözünü ettikleri fiili ise günümüzde bütün vahşiliğiyle el’an vatandaşa uygulamaktadırlar. Demek bu millet bundan hoşlanıyor. Artık bu şaşkın şakşakçı halka da acımıyorum.

Şuursuz Atatürkçüler

Diğer yandan, kendini vatansever ve Atatürkçü sanan güruh ise (ben bunlara güruh diyorum yani şuursuz salak takımı) malum bir varlığın trene baktığı gibi olayları seyrederler. Günümüzde siyasi islamın bu kadar meydan almasının bir numaralı müsebbibi işte bu aymaz Atatürkçülerdir. Bakıyorum onlarda kendi aralarında parçalanıyorlar. Ve birbirlerine öylesine aşağılayıcı eleştiriyorlar ki, köpek yese kudurur.
Hiçbiri doğru dürüst başından sonuna kadar “Nutuk”u dahi okumamıştır. Okumamışlardır amma Atatürk’ü de kimseye bırakmazlar. Slogan atmaktan, kuru gürültü çıkartmaktan başka işe yaramazlar.

Gerçekte bunlar da sahte Atatürkçülerdir. Tarikat ve cemaatlerin iç hiyerarşisi neyse bunlarında iç yapısı aynıdır sadece ünvanlar değişiktir. Tarikat ve cemaatler de eleştiriyi kendileri için tehdit olarak algılarlar, bunlarda. Tarikatta şeyhe mutlak itaat gerekir ve o her halükarda her şeyin en iyisini bilir, bunların parti genel başkanları da aynısıdır. Bunlara “Atatürkçü tarikatlar” diyebiliriz.

Bunların şeyhleri ise parti genel başkanlarıdır. Kafa mantaliteleri olduğu gibi siyasal islamcı tarikat ve cemaatlerle birebir aynıdır. Hatta siyasi islamcıların bağnaz ve baskıcı tutumlarının daha ilerisi bunlarda mevcuttur. Onlar sarıklı cübbeli yobazlardır, bunlar takım elbiseli kravatlı yobazlardır. Şayet Atatürkçü geçinen partilerden bir çözüm çıkacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bunların da kendilerine hayrı yoktur. Yıllarca ADD yönetimlerinde görev yaptım, CHP ve Atatürkçü görüşte diğer partilerin de içerisinde bulundum. Yani bu tarafı da iyi bilirim. Sonuç olarak, günümüz Atatürkçülerinden de bir yol olmaz.

Şayet Öztürk bey önerilerimize kulak asar, bu sahte Atatürkçülerin hatalarına düşmezse Türkiye için bir alternatif olabilir ve memleket bu girdaptan çıkabilir. Bu noktada her türlü desteği sağlarız. Aksi takdirde o da diğerlerinin arasına karışır ve kaybolur gider.

Fetö AKP İşbirliği

Fetöyle hükümet bir aralık el birliğiyle devletin malını talan ediyor, devlet kadrolarında kümeleniyorlardı. Taraflar menfaatleri icabı birbirlerinin kepazeliklerine göz yumuyorlardı. Ne zaman ki, öküz öldü ortaklık bozuldu birbirlerine “tükaka” demeye başladılar. Oysa ta başından beri birbirlerinin her türlü pisliklerini biliyor, görüyor ancak menfaatleri icabı ses çıkartmıyorlardı. Şimdi kalkmışlar, “sen şöylesin, sen hainsin!” falan diyerek birbirlerini ifşa ediyorlar. Kalkıyor, “Devletin her yanına sızmışlar!” diyor. Yahu üniversite sorularının cevaplarını bunlara sızdıran sensin, bunların adamlarını devlet kadrolarına tek tek yerleştiren sensin… “Bitsin bu hasret! Dön gayri aziz vatana! Ne istediniz de vermedik?” diyen yine sensin. Pensilvanya’ya gönderdiğin partililere, “Hocamızın dualarını alın, ellerinden öpün, istekleri varsa bildirin” diye talimat veren de sensin. Sanki bunları başkası yapmış gibi kalkıyorsun, “Ey halkım! Bunlar devletin her yanına sızmışlar, bunlar haindirler!” falan diyorsun… (Bayan okuyucularım nolur beni bağışlayın) Artık bu adam aklımızla alay etmeyi geçti level atladı, bizimle d.şşak geçiyor.

Fetö’yü bıraktın şimdi de Metö (menzil) tarıkatına maskeli balo partileri veriyorsun. Metö’nün adamlarını devlete yerleştiriyorsun. Bunları da fetö gibi palazlandıracaksın iki gün sonra kalkıp, “Allah’ım ve milletim beni affetsin, fetöden sonra metöcüler de beni kandırdı” diyeceksin.

Nurcuların bir iki kolu hariç hepsiyle aran iyi olduğundan el altından onlara da devletten ulufe dağıtıyorsun. Senin tarikat ve cemaatlerle olan dansın hiç bitmez. Ta Darende’de ki Hulusi Efendi Vakfının adamlarını devlete yerleştiriyorsun, tarikat vakıflarına inanılmaz kolaylıklar sağlıyorsun. “Kafamı kızdırmayın, cumhur ittifakı olarak hepinizi önümüze katar kovalarız!” diyorsun. Yani diyorsun ki, “Şayet iş o noktaya gelirse, bir iç savaş çıkartır tarikat ve cemaatleri silahlandırır, hepinizi keser; bununla da yetinmez karılarınızın kızlarınızın ırzlarına geçeriz” diyorsun. Ben bu lafının tercümesini yapayım aziz milletime.

Sahte müslümanlar

Hepiniz lüks ve şatafat içerisinde yaşıyorsunuz. Hanginizin yaşamı Hazreti Peygamberin zühd ve takvasına uyuyor? Millet size bakıyor dinden imandan nefret ediyor, deist ateist olup dinden çıkıyor. Namaz kılan namazını bırakıyor. Deistlik ateistlik sayenizde zirve yaptı memlekette. Peki bu gençler ve halk, deist ve ateist yazarların eserlerini okuyarak onların toplantılarına katılarak, bütün kitaplarını hatmederek mi deist ateist oluyorlar? Asla! Sizin gibi imansız siyasi İslamcıların iğrenç iş ve icraatlarını, tarikatçıların badeledikleri kadınları kızları görüyorlar ve, “Müslümanlık buysa ben çıkıyorum!” diyor ve dinden kopuyor. Siz hem vatana hem de dine son derece zarar veren tehlikeli maddelersiniz.

Bugün İslama ve vatana en büyük zararı veren işte bu müslüman görünümündeki tarikatlar cemaatler ve onların siyasi uzantısı olan siyasal islamcılardır. Bu imansız kafirlerin menfaatleri gereksin yapamayacakları alçaklık yoktur. Vatan-millet bunlar için zerre kadar değeri olmayan şeylerdir. Bunları asla müslüman zannetmeyin!

Nasıl bir çözüm?

Türkiye, tarikat-cemaat ve siyasi İslam sorununa radikal çözümler bulmalıdır. Kanaatimce bu sorun siyasi yollarla yani seçime gitme, parti kurma yoluyla aşılamaz. Bugün AKP olur yarın başka bir parti olur. İsim önemli değildir sonuçta hepsinin icraatı aynı olacaktır. Kendi içlerinden siyasi islamcı parti çıkartmakta sorun yaşamazlar. Darbe yapacak güce dahi eriştiler yarın seni keserler. Bunlardaki kafa işidci kafalar ile aynıdır. Bunlar bölücüdür, haindir. Esasen kendi aralarında da birbirlerini sevmezler ancak Atatürk düşmanlığı denildi mi hepsi yanyana gelir, birleşirler. Hiçbir siyasi parti kendini belli bir tarikat ya da cemaatin desteğini almaya mecbur hissetmemelidir. Hiçbir tarikate cemaate angaje olmamalıdır. Ancak maalesef uygulamada ne yazık ki böyle olmuyor. “Tarikatlar kapansın” denildiğinde Ali BABACAN dahi çıkıyor, “Kapatmaktan başka formülünüz yok mu?” diyor. O da bu imansızlara şirin gözüküp oy devşirmenin peşinde. Vah Ali BABACAN vah!…

Sonuç

Türkiye, din sömürücüsü tarikat-cemaat-siyaset şeytan üçgeninden ne pahasına olursa olsun kurtulmalı, bu şer ittifakını darmadağın etmelidir. Yoksa bunlar ortada ne devlet bırakcaklar ne de millet. Devlet kadrolarına tarikat ve cemaatlerin biri gidiyor diğeri geliyor, bunların kökleri kurutulmalıdır. Ancak bu sayede Türkiye özgürleşebilecektir. Gerçek müslümanlara en büyük zararı veren de yine bunlardır. En büyük vatan hainleri bunlardır. Haşa İslam Dini bunların babalarının çiftliği ve tapulu mülküdür. İstediklerini dine alırlar, istediklerini atarlar, istedikleri fetvaları verirler.

Bunlardan devletin milletin faydasına hiçbir iş çıkmaz. Asla! Her bir tarikat ve cemaat kendi grubunu güçlendirmek ve devletten pay kapmak için yarış halindedir. Din vatan umurlarında değildir. Bunların dinden imandan konuştuklarına, eşlerinin kapalı tesettürlü olduklarına falan kanmayın, aldanmayın. Vaktiyle, “menfaatim gerekirse papaz elbisesi dahi giyerim” diyenler rahatlıkla menfaatleri icabı başörtüsünü de takarlar. Bunlar için önemli olan menfaatleridir; din iman bunlar için söz konusu değildir. Din, sömürü aracıdır.

Kim bilir belki Atatürk gibi bir yiğit çıkar, yeniden bir kurtuluş savaşı verir ve şu siyasi İslam belasından memleketi kurtarır. Kim bilir…