- Katılım
- 4 yıl 2 ay 25 gün
- Mesajlar
- 25,600
- Tepkime puanı
- 8,841
- Yaş
- 35
- Konum
- Memed' Home
- Web sitesi
- forummeskeni.com
- İsim
- CHRS
- Memleket
- Neresi?
- Meslek
- IzdırapÇI
- Cinsiyet
- Medeni Hal
- Böyle bir kimse Ehl-i sünnetten çıkar mı?
Cevap
Değerli kardeşimiz,
İslam’da sünnet/sahih hadis, teşriin ikinci kaynağıdır.
İslam alimlerine göre,
Buna göre, Hz. Peygamber (asm)'in -fiilî, kavlî, takrirî- sünnetini bize ulaştıran sahih hadisleri inkâr etmek büyük bir dinî risk taşımaktadır. Hz. Peygamber'in sünnetinin teşri kaynağı olduğunu inkâr eden veya sahih bir hadisin Hz. Peygamber'in sözü olduğuna inandığı hâlde kabul etmeyen dinin dışına çıkmış olur. Bu husus âlimlerin ittifakla kabul ettiği bir konudur.
Nitekim, İmam Ebu İshak b. Rahuye: “Hz. Peygamber'den kendisine gelen bir haberin doğru olduğuna inandığı hâlde -hayatî bir zorlama olmaksızın- onu reddeden kâfir olur.” hükmünü vermiştir.
Yine Suyutî şu şekilde fetva vermiştir:
“Hadis otoriteleri tarafından sıhhatin şartı olarak kabul edilen kriterlere sahip olan bir hadisi inkâr eden kimse kâfir olup Yahudî, Hristiyan ve diğer kâfir kafilelerle birlikte haşrolur.” (bk. Suyutî, Miftahu’l-Cenne fi’l-ihticaci bi’s-Sünne, s.14).
Keza Allam İbnu’l-Vezîr de şunları söylemiştir:
“Hz. Peygamberin hadisi (sözü) olduğunu bildiği hâlde, onu inkâr eden kimse kâfir olur." (bk. el-Avasım ve’l-kavasım, 2/274).
"Fetava’l-lecneti’d-daime" adlı fetva kitabında şu görüşlere yer verilmiştir:
“Sünnetle amel etmeyi inkâr eden kimse kâfir olur. Çünkü, sünneti yalanlamak, hem Allah’ı hem Resulünü hem de ümmetin icmaını tekzip manasına gelir."(bk. Lecne, el-Mecmuatu’s-sanî, 3/194).
Bir hadisin sahih olup olmaması, onun senedindeki ravilerin zabt ve adalet şartlarına sahip olup olmamakla ilgilidir. İmam Şafii şöyle demiştir:
“Hz. Peygamber'den hadis rivayet edenlerin sika olması, o hadisin subutu(sahih olduğu) anlamına gelir.” (el-Ümm, 10/107-İhtilafu’l-hadis bölümü).
İbn Teymiye de şu görüşlere yer vermiştir:
“Manası anlaşılmazsa bile, Kitap ve Sünnette yer alan her şeye iman etmek gerekir.” (Mecmuu’l-fetavî, 3/41).
Bu açıklamalardan anlaşıldığı üzere, alimlerin bu konuda görüşleri şu merkezdedir: Sünneti/hadisleri prensip olarak inkâr eden dinden çıkar. Mütevatir bir hadis yakin ifade ettiği için, ona iman etmek şart olup inkârı küfrü gerektirir.
Prensip olarak kabul ettikten sonra, ayrı ayrı hadisleri değerlendirmedeki tutumuna bakılır. Eğer hadis otoritelerinin sıhhatin kriterleri olarak kabul ettikleri şartlara sahip bir hadisi -delilsiz- inkâr ederse, yine dinin dışına çıkar. Eğer bu ilmî kriterlere uymayan bir rivayet olduğu için kabul etmezse, bunda bir sakınca yoktur.
İmam Şafii’nin sözlerinden de anlaşılacağı gibi, ister tevatür olsun ister olmasın, bir hadis alimlerin kabul ettiği sıhhat şartlarına sahip ise, bu onun sahih olduğunu göstergesidir.
Hasen hadis, sahih hadis rivayetinin şartlarına sahip olmayan bir hadistir. Bu sebeple, bu hadisi zayıflıktan çıkarıp hasen dercesine yükselten şahit denilen başka rivayetlerin kuvveti veya zayıflığına göre Hasen hadis de kuvvetli veya zayıf kabul edilebilir.
Hasen hadisin sıhhat tarafı ağır basan bir hadise ilişmemek gerekir.
Bununla beraber, bir kimse samimi olarak -ilmî delillere dayanarak- bu hadisin sahih olmadığına inanıyorsa, bunu inkâr etmekte de bir sakınca olmayabilir.
Cevap
Değerli kardeşimiz,
İslam’da sünnet/sahih hadis, teşriin ikinci kaynağıdır.
İslam alimlerine göre,
mealindeki ayetler, sünnetin, teşriin ikinci kaynağı olduğunun delilidir.“Hayır, hayır! Senin Rabbin hakkı için, onlar aralarında ihtilâf ettikleri meselelerde seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükümden ötürü içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın sana tam bir teslimiyetle bağlanmadıkça, iman etmiş olmazlar.” (Nisa, 4/65),
“O kendi heva ve hevesiyle konuşmuyor. O, kendisine vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir.” (Necm, 53/3-4)
Buna göre, Hz. Peygamber (asm)'in -fiilî, kavlî, takrirî- sünnetini bize ulaştıran sahih hadisleri inkâr etmek büyük bir dinî risk taşımaktadır. Hz. Peygamber'in sünnetinin teşri kaynağı olduğunu inkâr eden veya sahih bir hadisin Hz. Peygamber'in sözü olduğuna inandığı hâlde kabul etmeyen dinin dışına çıkmış olur. Bu husus âlimlerin ittifakla kabul ettiği bir konudur.
Nitekim, İmam Ebu İshak b. Rahuye: “Hz. Peygamber'den kendisine gelen bir haberin doğru olduğuna inandığı hâlde -hayatî bir zorlama olmaksızın- onu reddeden kâfir olur.” hükmünü vermiştir.
Yine Suyutî şu şekilde fetva vermiştir:
“Hadis otoriteleri tarafından sıhhatin şartı olarak kabul edilen kriterlere sahip olan bir hadisi inkâr eden kimse kâfir olup Yahudî, Hristiyan ve diğer kâfir kafilelerle birlikte haşrolur.” (bk. Suyutî, Miftahu’l-Cenne fi’l-ihticaci bi’s-Sünne, s.14).
Keza Allam İbnu’l-Vezîr de şunları söylemiştir:
“Hz. Peygamberin hadisi (sözü) olduğunu bildiği hâlde, onu inkâr eden kimse kâfir olur." (bk. el-Avasım ve’l-kavasım, 2/274).
"Fetava’l-lecneti’d-daime" adlı fetva kitabında şu görüşlere yer verilmiştir:
“Sünnetle amel etmeyi inkâr eden kimse kâfir olur. Çünkü, sünneti yalanlamak, hem Allah’ı hem Resulünü hem de ümmetin icmaını tekzip manasına gelir."(bk. Lecne, el-Mecmuatu’s-sanî, 3/194).
Bir hadisin sahih olup olmaması, onun senedindeki ravilerin zabt ve adalet şartlarına sahip olup olmamakla ilgilidir. İmam Şafii şöyle demiştir:
“Hz. Peygamber'den hadis rivayet edenlerin sika olması, o hadisin subutu(sahih olduğu) anlamına gelir.” (el-Ümm, 10/107-İhtilafu’l-hadis bölümü).
İbn Teymiye de şu görüşlere yer vermiştir:
“Manası anlaşılmazsa bile, Kitap ve Sünnette yer alan her şeye iman etmek gerekir.” (Mecmuu’l-fetavî, 3/41).
Bu açıklamalardan anlaşıldığı üzere, alimlerin bu konuda görüşleri şu merkezdedir: Sünneti/hadisleri prensip olarak inkâr eden dinden çıkar. Mütevatir bir hadis yakin ifade ettiği için, ona iman etmek şart olup inkârı küfrü gerektirir.
Prensip olarak kabul ettikten sonra, ayrı ayrı hadisleri değerlendirmedeki tutumuna bakılır. Eğer hadis otoritelerinin sıhhatin kriterleri olarak kabul ettikleri şartlara sahip bir hadisi -delilsiz- inkâr ederse, yine dinin dışına çıkar. Eğer bu ilmî kriterlere uymayan bir rivayet olduğu için kabul etmezse, bunda bir sakınca yoktur.
İmam Şafii’nin sözlerinden de anlaşılacağı gibi, ister tevatür olsun ister olmasın, bir hadis alimlerin kabul ettiği sıhhat şartlarına sahip ise, bu onun sahih olduğunu göstergesidir.
Hasen hadis, sahih hadis rivayetinin şartlarına sahip olmayan bir hadistir. Bu sebeple, bu hadisi zayıflıktan çıkarıp hasen dercesine yükselten şahit denilen başka rivayetlerin kuvveti veya zayıflığına göre Hasen hadis de kuvvetli veya zayıf kabul edilebilir.
Hasen hadisin sıhhat tarafı ağır basan bir hadise ilişmemek gerekir.
Bununla beraber, bir kimse samimi olarak -ilmî delillere dayanarak- bu hadisin sahih olmadığına inanıyorsa, bunu inkâr etmekte de bir sakınca olmayabilir.