Bugüne özel konu yerine buraya paylaşalım
Anne
Bir Anneler Günü’ne daha yaklaşıyoruz.
Anneler Günü sizin için ne demek? Hala hayatta olan annenize özel bir gün ayırmak, ticarileştirildiğini düşündüğünüz için herhangi bir kutlama yapmadan geçmek veya artık fiziksel olarak dünyada bulunmayan annenizi hatırlamak? Annenizle birlikte bir daha hiçbir şekilde geri gelmeyeceğini bildiğiniz kayıplarınızı, çocukluğunuzu mesela, anımsamak?
Anneler Günü herkesin içinde farklı yankılanıyor ve yaşanıyor elbette. Yas ve ölüm eşlikçiliği yapmaya başladığımdan beri bu özel günlere bakışım çok değişti. Daha önce görmediğim hayata dair saklı meseleler birer birer kendini görünür kılmaya başladı.
“Bilinmesi gereken büyük meseleler var ve bunların birçoğu can yakar. En azından onları öğrendiğiniz ilk birkaç kez canınız yanar. Ondan sonra, olanlar yüzünden mahvolmayı bu erginlenme yoluyla öğrendikten sonra, olan bitenler adalet, merhamet ve mecburiyet içeriyormuş gibi yaşamayı öğrenebilirsiniz. Sadık bir tanık olmayı, tam vaktinde perişan olmayı, yasınızı diğer kıymetli eşyalarınızla birlikte yolculuk çantanıza koymayı öğrenebilirsiniz.” Stephen Jenkinson
Bu yazıyı, annesinden fiziksel ölüm veya ruhsal bir kopuş sebebiyle ayrılarak kalan ömürlerini bu ayrılığın özlemiyle geçiren tüm dostlara ve bir de evlatlarından dünya gözüyle ayrılmış annelere yazmak istedim.
Anneler Günü sizler için zalim bir hatırlatıcı olabilir.
Kendi annemin varlığına çok büyük bir şükran duyuyorum. Bu şükran yaş aldığım her bir gün katlanarak artıyor. Bununla birlikte geçtiğimiz yıl toprağa verdiğimiz canım dostumun annesi aklıma geliyor; ona da şükran duyuyorum ve acısını kalbimin en derinlerinde bir yerden paylaşıyorum. Aynı dostumun oğlu bu yıl annesiz bir Anneler Günü’nü nasıl geçirecek diye düşünüyorum.
Yasın sevginin kardeşi olduğunu söylerler. Yas eşlikçiliği yapma onuruna eriştiğim evladını kaybetmiş annelerden çocuklarına ait hikâyeler dinlerim. Doğumları nasıl olmuştu, hangi okullarda okumuşlardı, en çok hangi müzikleri severlerdi, dünyaya bakış açıları nasıldı, neler yapmayı severlerdi... Birkaç görüşme sonrasında kendimi o güzel çocukları tanıyor gibi hissederim; ilk başta sadece isimlerinden oluşan varlıkları zamanla gelişerek içimde canlanır. Bu canlanmanın tek sebebi onlarla ilgili öğrendiğim detayların fazlalaşması değil annelerinin onları anlatırken ki ses tonu, çocukları fiziksel olarak artık burada olmasa bile değişmemiş olan sarıp sarmalama halleridir. Gene Jenkinson’ın söylediği gibi “Yas gözden kayıp gitmiş olanı sevmenin bir yoludur. Yas sevmenin bir yoludur, sevgi yas tutmanın bir yoludur. Bunların kendileri olabilmek için birbirlerine ihtiyaçları vardır.”
O anneleri dinlemek, özlemlerine şahit olmak bana derinlerde bir şey yapar. İnanıyorum ki bu sadece bana mahsus bir durum da değildir. Artık aramızda olmayanlarla yakınlığımız ve geride kalanları yakıp geçen özlem ve keder duygularına şahitliğimiz aynı zamanda yaşamla yakınlığımızdır. Anneler gününü ticari bir gün olmaktan kurtaracak tek eylem sadece annelerimize hediye almaktan sakınmak değil aynı zamanda biz devam edenler için artık devam edemeyenlerin geride bıraktığı izleri ve bıraktığı kişileri (evladı ölmüş anneler ve annesi ölmüş insanlar) saygıyla, şefkatle ve sevgiyle dinlemektir. Onların yasını paylaşmak bize sevme fırsatı verir. Ve annelik özünde zaten sevgi değil midir?