- Katılım
- 1 yıl 10 ay 5 gün
- Mesajlar
- 2,196
- Tepkime puanı
- 584
- Cinsiyet
Röntgen ışınlarından istifade ederek vücudun iç
organlarındaki hastalıkların teşhisi ve röntgen gamma gibi diğer iyonize radyasyon metodları ile bu
hastalıkların tedâvisi ile de uğraşan tıp ilminin bir dalı. Radyoloji iki ana bölümde ele alınır. Birincisi
teşhis radyolojisi ikincisi tedâvi radyolojisi yâni radyoterapidir.
Röntgen ışınları 1895 yılında Wilhelm Conrad Röntgen tarafından bulunmuştur (Bkz. Röntgen
Işınları). Röntgen veya X ışınlarının bulunmasından 20 yıl sonra uygulamada çok değişik metodlar
bulunmuştur. Meselâ; 1912 yılında kimografi tekniği (iç organların hareketinin incelenmesi) 1930
yılında pyelografi veya urografi tekniği (idrar yollarının filminin çekilmesi) 1939 yılında radyoizotoplar
1947 yılında ise betatron ve radyoaktif kobalt bulunmuştur.
Tatbikatta röntgen ışınları yumuşak ve sert olarak ikiye ayrılır. Yumuşak x ışınlarının frekansı düşük
dalga boyu uzundur. Sert x ışınlarının ise dalga boyu kısa frekansı yüksektir. Sertliğinin fazla olması x
ışınlarının en büyük özelliği olup cisimlerin içine girebilme özelliğiyle doğru orantılıdır. İçinden
geçtikleri cismin atom ağırlığının artması x ışınlarının bu özelliğini azaltır. x ışınları atom ağırlığı fazla
olmayan kalın maddelerin içinden çok kolay geçebilirler.
Vücutta en fazla kemikteki kalsiyum en az da hava x ışınını absorbe eder (emer). Kan kas ve yağ
dokusu bu ikisinin arasında yer alır. İhtivâ ettikleri kalsiyum miktarı fazla olan kemikler filmde en ince
ayrıntılarına kadar net olarak görünür. Meselâ kemiklerdeki çatlaklar kolaylıkla röntgen filminde tespit
edilirler. Akciğerlerdeki herhangi bir anormal hâdise lezyon (meselâ bir apse) içindeki hava sebebiyle
siyah-beyaz görüntü şeklinde kolaylıkla tespit edilirler. Barsak tıkanmalarında da gaz-mâyi seviyesi
siyah-beyaz görüntü vererek barsağın şiş ve tıkanık halkalarını ortaya çıkarır.
Röntgen filmlerinin çekimi için özel olarak hazırlanmış odalar içine monte edilmiş röntgen ışını veren
cihazlar gerekmektedir. Hastanın yatırılacağı masa çekilecek filmin çeşidine göre değişiklik arz
edebilir. Röntgen ışınlarının tespiti normal fotoğraf çekimi şeklindedir. Asetat selüloz üzerine yayılan
gümüş bileşiği eriyiği röntgen ışınlarına duyarlıdır. Film banyodan sonra incelemeye hazır vaziyete
gelir. Röntgen ışınları vücûdun kalın kemikli kısımlarında yansıma yaparak filmde istenmeyen gölgeler
meydana getirir. Bu gölgelenmeleri önlemek için yansıyan ışınları yutan kurşun şeritlerden yapılmış
elek levhalar kullanılır. Bu elekler röntgen tüpü ile vücut arasında yer alır. Vücudun baş ve kalça gibi
kısımlarında üç boyutlu görüntü elde etmek için röntgen tüpüne iki konumdan tespit yaptırılır. Bu
işlerin yapılabilmesi için röntgen cihazının tereoskopik film çekme düzenine sâhip olması lâzımdır.
Röntgen şuâları yoğunluğu farklı dokulara göre filmde iz bırakır. Az iz bırakan organlara dışardan özel
maddeler verilerek sun’î olarak yoğunlaştırılır. Meselâ mîdeyi görünür hâle getirebilmek için baryum
sülfat eriyiği; kalın barsak filmi için baryum sülfatın reçine ile karışmış eriyiği; dolaşım sistemiyle kılcal
bölgelerin filmi için iyotlu organik bileşikler; omurilik ve bronşların filmi için de iyotlu bitkisel yağ veya
etiliyodofenil undesilat eriyiği kullanılır. Bu gibi maddelere radyoopak madde ismi verilir. Bu maddelerle
yapılan röntgen tespit metodları tatbik edildiği sahaya göre değişik isimler alır. Meselâ; miyelografi
(omurilik filmi çekme tekniği) angiorafi (damar filmi) kolesistografi (safrakesesi filmi) urografi veya
piyelografi (böbrek ve idrar yolları filmi) gibi. Piyelografi ve anjiyografi yerlerini hareketli sinema
filmlerine benzer röntgen filmlerine terk etmeye başlamıştır.
Röntgen filmleri birçok hastalığın teşhisinde oldukça önem taşımaktadır. Hattâ bâzı hallerde sâdece
röntgen filmleriyle kesin teşhis konabilmektedir. Kırıklar çıkıklar akciğer apsesi mîde delinmesi
barsak tıkanması bunlardan sâdece birkaçıdır. Röntgen film ve tekniklerinin teşhis ve tedâvideki
öneminden dolayı radyoloji bir ihtisas dalı hâline gelmiştir. Bu dalda ihtisas yapmış olan hekimlere
radyolog denmektedir.
Röntgen ışınlarının tıptaki bir uygulaması da radyoskopidir. Halk arasında “ayna” olarak da bilinen bu
teknikte; röntgen ışınları neşreden bir kaynakla floresan bir ekran arasında bulunan bir kişinin herhangi
bir organının mevcut ekranda (fluoroskopi veya radyoskopiyle) doğrudan doğruya tetkiki söz
konusudur.
organlarındaki hastalıkların teşhisi ve röntgen gamma gibi diğer iyonize radyasyon metodları ile bu
hastalıkların tedâvisi ile de uğraşan tıp ilminin bir dalı. Radyoloji iki ana bölümde ele alınır. Birincisi
teşhis radyolojisi ikincisi tedâvi radyolojisi yâni radyoterapidir.
Röntgen ışınları 1895 yılında Wilhelm Conrad Röntgen tarafından bulunmuştur (Bkz. Röntgen
Işınları). Röntgen veya X ışınlarının bulunmasından 20 yıl sonra uygulamada çok değişik metodlar
bulunmuştur. Meselâ; 1912 yılında kimografi tekniği (iç organların hareketinin incelenmesi) 1930
yılında pyelografi veya urografi tekniği (idrar yollarının filminin çekilmesi) 1939 yılında radyoizotoplar
1947 yılında ise betatron ve radyoaktif kobalt bulunmuştur.
Tatbikatta röntgen ışınları yumuşak ve sert olarak ikiye ayrılır. Yumuşak x ışınlarının frekansı düşük
dalga boyu uzundur. Sert x ışınlarının ise dalga boyu kısa frekansı yüksektir. Sertliğinin fazla olması x
ışınlarının en büyük özelliği olup cisimlerin içine girebilme özelliğiyle doğru orantılıdır. İçinden
geçtikleri cismin atom ağırlığının artması x ışınlarının bu özelliğini azaltır. x ışınları atom ağırlığı fazla
olmayan kalın maddelerin içinden çok kolay geçebilirler.
Vücutta en fazla kemikteki kalsiyum en az da hava x ışınını absorbe eder (emer). Kan kas ve yağ
dokusu bu ikisinin arasında yer alır. İhtivâ ettikleri kalsiyum miktarı fazla olan kemikler filmde en ince
ayrıntılarına kadar net olarak görünür. Meselâ kemiklerdeki çatlaklar kolaylıkla röntgen filminde tespit
edilirler. Akciğerlerdeki herhangi bir anormal hâdise lezyon (meselâ bir apse) içindeki hava sebebiyle
siyah-beyaz görüntü şeklinde kolaylıkla tespit edilirler. Barsak tıkanmalarında da gaz-mâyi seviyesi
siyah-beyaz görüntü vererek barsağın şiş ve tıkanık halkalarını ortaya çıkarır.
Röntgen filmlerinin çekimi için özel olarak hazırlanmış odalar içine monte edilmiş röntgen ışını veren
cihazlar gerekmektedir. Hastanın yatırılacağı masa çekilecek filmin çeşidine göre değişiklik arz
edebilir. Röntgen ışınlarının tespiti normal fotoğraf çekimi şeklindedir. Asetat selüloz üzerine yayılan
gümüş bileşiği eriyiği röntgen ışınlarına duyarlıdır. Film banyodan sonra incelemeye hazır vaziyete
gelir. Röntgen ışınları vücûdun kalın kemikli kısımlarında yansıma yaparak filmde istenmeyen gölgeler
meydana getirir. Bu gölgelenmeleri önlemek için yansıyan ışınları yutan kurşun şeritlerden yapılmış
elek levhalar kullanılır. Bu elekler röntgen tüpü ile vücut arasında yer alır. Vücudun baş ve kalça gibi
kısımlarında üç boyutlu görüntü elde etmek için röntgen tüpüne iki konumdan tespit yaptırılır. Bu
işlerin yapılabilmesi için röntgen cihazının tereoskopik film çekme düzenine sâhip olması lâzımdır.
Röntgen şuâları yoğunluğu farklı dokulara göre filmde iz bırakır. Az iz bırakan organlara dışardan özel
maddeler verilerek sun’î olarak yoğunlaştırılır. Meselâ mîdeyi görünür hâle getirebilmek için baryum
sülfat eriyiği; kalın barsak filmi için baryum sülfatın reçine ile karışmış eriyiği; dolaşım sistemiyle kılcal
bölgelerin filmi için iyotlu organik bileşikler; omurilik ve bronşların filmi için de iyotlu bitkisel yağ veya
etiliyodofenil undesilat eriyiği kullanılır. Bu gibi maddelere radyoopak madde ismi verilir. Bu maddelerle
yapılan röntgen tespit metodları tatbik edildiği sahaya göre değişik isimler alır. Meselâ; miyelografi
(omurilik filmi çekme tekniği) angiorafi (damar filmi) kolesistografi (safrakesesi filmi) urografi veya
piyelografi (böbrek ve idrar yolları filmi) gibi. Piyelografi ve anjiyografi yerlerini hareketli sinema
filmlerine benzer röntgen filmlerine terk etmeye başlamıştır.
Röntgen filmleri birçok hastalığın teşhisinde oldukça önem taşımaktadır. Hattâ bâzı hallerde sâdece
röntgen filmleriyle kesin teşhis konabilmektedir. Kırıklar çıkıklar akciğer apsesi mîde delinmesi
barsak tıkanması bunlardan sâdece birkaçıdır. Röntgen film ve tekniklerinin teşhis ve tedâvideki
öneminden dolayı radyoloji bir ihtisas dalı hâline gelmiştir. Bu dalda ihtisas yapmış olan hekimlere
radyolog denmektedir.
Röntgen ışınlarının tıptaki bir uygulaması da radyoskopidir. Halk arasında “ayna” olarak da bilinen bu
teknikte; röntgen ışınları neşreden bir kaynakla floresan bir ekran arasında bulunan bir kişinin herhangi
bir organının mevcut ekranda (fluoroskopi veya radyoskopiyle) doğrudan doğruya tetkiki söz
konusudur.