
SADAKA VERMEK İÇİN ÂMÂ ARAMAK
Ecdat bu konuda o kadar hassastı ki, bazen sadaka vermek için fakir âmâ ararlar, eğer gözleri görmeyen şahıs ihtiyaç sahibi değilse o zaman da sadakayı bir fakire vermesi için ondan ricacı olurlardı.
Böylece; Bakara Suresi 271’inci Âyet’te yer alan, “Eğer sadakaları gizler de onları gizli olarak fakirlere verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmını örter.” buyruğu ile Peygamber Efendimiz’in, “İyilik hazinelerinden biri de verdiği sadakayı gizlemektir. Allah’ın Kıyamet Günü’nde rahmetiyle gölgeleyeceği kişilerden biri de sağ eli ile verdiği sadakayı, sol elinin haberi olmayacak şekilde gizliliğe dikkat edendir.” hadisi, Osmanlı toplumsal hayatında somut hale gelirdi.
Kandil gecelerinde kimi hayırseverler ise çarşı, cadde ve sokaklarda tuttukları sucular ile su veya hazırlattıkları şerbetleri dağıttırırdı. Sakalar, “Sebil bunlar sebil” diye bağırarak yoldan geçenlere su ve şerbetleri ikram ederlerdi. Bu ikramları alanlar yine kimin hayrı olduğunu bilmezdi.