İlk musikiciler tanrılardı. Athena, çalgı çalmazdı ama flütün yaratıcısıydı. Hermes Iyra’yı yaratmış, Apollon’a vermişti. Apollon bu çalgıdan öyle güzel ve etkili ezgiler çıkarırdı ki Olymposlular kendilerinden geçerdi.
İlk musikici tanrıları, neredeyse onlar kadar iyi ölümlüler izledi. O ölümlülerin en önemlilerinden biri Orpheus’tu. Çalma, söyleme gücünün sınırı yoktu.
“Thrakia dağlarının durgun ormanlarında
Çalgısının peşinden sürüklüyor Orpheus
Bütün o ağaçları, yırtıcı hayvanları.”
Canlı, cansız ne varsa arkasından giderdi Orpheus’un. Tepelerdeki ağaçları bile yerinden oynatabilir, ırmakların akışını değiştirebilirdi. Onun çalgısından çıkan ezgiler gergin sinirleri yatıştırır, bitkin denizcileri ansızın güçlendirirdi.
Orpheus’un Eurydike’yi ilk ne zaman ve nerede gördüğü bilinmiyor. Ama sevgilisinin gönlünü kazanmak için çalgısını konuşturduğu besbelli. Zaten hangi kız karşı koyabilirdi o çalgıya?
İki genç birbirlerini sevdiler, sonunda da evlendiler. Sevinçleri çok ama çok kısa sürdü. Düğünden sonra gelini, otların arasından ok gibi fırlayan bir yılan soktu. Eurydike oracıkta öldü.
Dayanılmaz bir acı kapladı Orpheus’un yüreğini; ölüler ülkesine gidip sevgilisini geri almaya karar verdi.
Yeraltına inip çalgısının tellerine dokundu. Yeraltındaki her şey büyülendi. Cesareti ve çalgı çalmadaki ustalığının karşılığını gördü Orpheus. Yeraltı tanrısı, Eurydike’yi çağırıp ona geri verdi. Ama tek bir şartı vardı. Orpheus önden Eurydike de onun arkasından yürüyecekti ve asla arkasına dönüp ona bakmayacaktı Orpheus.
İki sevgili yola koyuldular. Hades’in koca kapılarından geçip yeryüzüne çıkan yolu tırmanmaya başladılar. Orpheus’un içi içini yiyordu. Gün ışığına çıkar çıkmaz dönüp ardına baktı. Biraz acele etmişti ama Eurydike daha mağaranın içindeydi. Belli belirsiz karısının yüzünü gördü, onu yakalamak için kollarını uzattı ama Eurydike, Hades’e geri dönmüştü bile…
Orpheus tekrar girmek istedi yeraltına ama bir ölümlü girebilir miydi 2. kere ölüler ülkesine? Tanrılar izin vermedi. Geri döndü Orpheus, durmak nedir bilmeden çalgı çaldı, şarkı söyledi.
Talihsiz çalgıcı Maenadlara rastladı. Orpheus’u paramparça edip kafasını ırmağa attılar. Orpheus’un kafasını Musalar buldu ve adanın tapınağına gömdüler. Sonra kaburga kemiklerini topladılar. Onları da Olympos dağının eteklerinde bir mezara koydular. O günden beri Olympos dağı eteklerinde bülbüllerin şakıması daha bir tatlı daha bir hüzünlüdür.