- Katılım
- 4 yıl 2 ay 25 gün
- Mesajlar
- 25,600
- Tepkime puanı
- 8,841
- Yaş
- 35
- Konum
- Memed' Home
- Web sitesi
- forummeskeni.com
- İsim
- CHRS
- Memleket
- Neresi?
- Meslek
- IzdırapÇI
- Cinsiyet
- Medeni Hal
Bu sefer gerçekten boktan bir konuyla karşınızdayız. Sizlerle bugün Antik Roma'daki tuvalet problemini ve bu sorunu nasıl aşmaya çalıştıklarını işleyeceğiz. Kısacası 'nereye sıçıyorlardı?' sorusunun cevabını inceleyeceğiz. Haydi başlayalım.
Antik Romalıların mühendisliğe ve tekniğe katkılarını yadsımanın imkanı yok elbette ama halk sağlığı ve hijyen konusunda sınıfta kaldıklarını da kabul etmek lazım. Romalıların 'işlerini görürken' utangaç oldukları söylenemez. Bugün bizim kişisel olduğu konusunda hemfikir olduğumuz tuvalet konusu Romalılar için toplu bir eylemdi.
Yani geri kalan yüzde 95'lik kısım ortalık yere sıçıyordu. Sadece zengin Romalılar evlerinde özel banyo bulundurma lüksüne sahipti. Bu banyolara halka açık su kemerlerinden özel borularla su ulaştırılırdı.
İlk seçenek evdeki ya da o işi gördüğünüz yerdeki herhangi bir çömlek ya da derin çukura yapmaktı. Hatta ve hatta Roma şehrinde bazı sokak köşelerinde halka açık derin çukurlar da mevcuttu.
Bu çiş-kaka çukurları gündelik hayatta oldukça önemli yer tutmaktaydı. Bu çukurların içindeki çömleklerde biriken ürin toplanır ve ağartıcıların en antik formu olarak kullanılırdı. Yani antik çamaşır suyu!
Birikmiş çiş, amonyum tuzları sayesinde çamaşır yıkamakta ve beyazlatmakta kullanılıyordu. Yani sidik ile yıkadığınız çamaşırlar artık daha beyaz!
Ek olarak tabakçılar hayvan derilerini ürin ile yıkar tabaklamadan önce üzerindeki kılı tüyü bu sayede bertaraf ederlerdi.
Bu çiş çömlekleri sonunda İmparator Vespasian tarafından vergilendirilmiş bu vergilendirme imparatora çömleklerin onun adıyla anılması olarak geri dönmüş. Yani işeme sıçma bile parayla olmuş. Parasını veren imparatorun üzerine sıçabiliyormuş sizin anlayacağınız. Yalnız imparator bokunun üstüne bok oluyor muydu orasını bilemiyoruz.
Yoldan geçerken üzerine çiş-kaka dökülenleri korumak için kanunlar bile vardı. Üzerine pislik dökülen mağdurun tüm zararı döken tarafından karşılanır, yaralandıysa sağlık masrafları yaralanmadıysa da giyecek masrafları döken tarafından ödenirdi.
Ama bu kanuna rağmen yine de evdeki pisliği boşaltmanın en basit yolu onu Roma sokaklarına dökmekti. Böylelikle muhteşem Roma tekniği ve şehirciliği sayesinde yol kenarlarındaki hendeklerden toplanıp başka bir yere gidebilirdi.
Bazı insulalardan direkt olarak bu hendeklere bağlananlar da vardı. Bu hendeklerde birikenler çiftçilere doğal gübre olurdu.
Antik Roma tuvaletleri ortasında birkaç metre arayla birer delik bulunan uzun taşlardan oluşuyordu. Yani insanlar yan yana oturup hacetlerini gideriyorlardı. Bu umumi tuvaletlere de Latrine ismi veriliyordu.
Deliklerin hemen yanında bir çubuğun ucuna takılı süngerler bulunurdu. Tahmin edebileceğiniz gibi Romalılar tuvalet kağıdı kullanmıyorlardı. Onun yerine bu ucunda sünger bulunan çubuklar kullanılıyordu. Bu temizlikten hoşnut kalmayan Romalılar çubuğu hemen yanıbaşındaki suya daldırıp biraz daha temizlerdi. İşi biten Romalı çubuğu ve temizliği yaptığı süngeri aşağıda akan suya gelecek şekilde yerleştirir, temizlik aparatını bir sonraki Romalı'ya bu şekilde bırakırdı.
Ve tuvaletler tüm yaşlara, tüm cinsiyetlere açıktı. Düşünün kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk tüm Romalılar aynı yerde aynı anda yan yana hacet gideriyor.
Evinde özel tuvaleti olan Romalılar bu herkese açık alanlarda pek bulunmasalar da bazı Romalı üst düzey bürokratların halkın nabzını tutmak için ya da politik bazı faaliyetler için bu tuvaletlere gittiği ve tuvalet sohbetlerine katıldığı bilinmekte. Yani tuvaletler büyük bir sosyal ağ.
Gündelik dedikoduları duymak, bir arkadaşla buluşup konuşmak ya da basitçe iş konuşmak için çok iyi mekanlardı.
İşte sıçarken sosyalleşebilmek böyle bir şey sevgili okurlar. Kim bilir ne aşk hikayeleri vardır bu tuvaletlerde. Yanyana sıçarken birbirlerini görüp aşık olan bir çift. Bizce yüz yıllarca konuşulması gereken bir hikaye...
Antik Romalıların mühendisliğe ve tekniğe katkılarını yadsımanın imkanı yok elbette ama halk sağlığı ve hijyen konusunda sınıfta kaldıklarını da kabul etmek lazım. Romalıların 'işlerini görürken' utangaç oldukları söylenemez. Bugün bizim kişisel olduğu konusunda hemfikir olduğumuz tuvalet konusu Romalılar için toplu bir eylemdi.
Bir milyon nüfusun tarihte ilk kez görüldüğü Roma şehrinde bu koca nüfusun sadece yüzde 5'inin kişisel tuvaleti vardı.
Yani geri kalan yüzde 95'lik kısım ortalık yere sıçıyordu. Sadece zengin Romalılar evlerinde özel banyo bulundurma lüksüne sahipti. Bu banyolara halka açık su kemerlerinden özel borularla su ulaştırılırdı.
Fakat evlerinde özel banyoları bulunmayan çoğunluk Romalıların sadece iki seçeneği bulunuyordu.
İlk seçenek evdeki ya da o işi gördüğünüz yerdeki herhangi bir çömlek ya da derin çukura yapmaktı. Hatta ve hatta Roma şehrinde bazı sokak köşelerinde halka açık derin çukurlar da mevcuttu.
Bu çiş-kaka çukurları gündelik hayatta oldukça önemli yer tutmaktaydı. Bu çukurların içindeki çömleklerde biriken ürin toplanır ve ağartıcıların en antik formu olarak kullanılırdı. Yani antik çamaşır suyu!
Birikmiş çiş, amonyum tuzları sayesinde çamaşır yıkamakta ve beyazlatmakta kullanılıyordu. Yani sidik ile yıkadığınız çamaşırlar artık daha beyaz!
Ek olarak tabakçılar hayvan derilerini ürin ile yıkar tabaklamadan önce üzerindeki kılı tüyü bu sayede bertaraf ederlerdi.
Çişin kakanın vergisi mi olur demeyin çünkü vardı.
Bu çiş çömlekleri sonunda İmparator Vespasian tarafından vergilendirilmiş bu vergilendirme imparatora çömleklerin onun adıyla anılması olarak geri dönmüş. Yani işeme sıçma bile parayla olmuş. Parasını veren imparatorun üzerine sıçabiliyormuş sizin anlayacağınız. Yalnız imparator bokunun üstüne bok oluyor muydu orasını bilemiyoruz.
Evlerinde hacetlerini gideren Romalıların ise çömleklerini insulaların 3 ya da 4. katlarından aşağıda geçenleri gözetmeden pencereden dışarı boşaltması ise başlı başına bir problemdi.
Yoldan geçerken üzerine çiş-kaka dökülenleri korumak için kanunlar bile vardı. Üzerine pislik dökülen mağdurun tüm zararı döken tarafından karşılanır, yaralandıysa sağlık masrafları yaralanmadıysa da giyecek masrafları döken tarafından ödenirdi.
Ama bu kanuna rağmen yine de evdeki pisliği boşaltmanın en basit yolu onu Roma sokaklarına dökmekti. Böylelikle muhteşem Roma tekniği ve şehirciliği sayesinde yol kenarlarındaki hendeklerden toplanıp başka bir yere gidebilirdi.
Bazı insulalardan direkt olarak bu hendeklere bağlananlar da vardı. Bu hendeklerde birikenler çiftçilere doğal gübre olurdu.
Evinde özel tuvaleti olmayan Romalıların ikinci seçeneği ise toplu tuvaletlerdi.
Antik Roma tuvaletleri ortasında birkaç metre arayla birer delik bulunan uzun taşlardan oluşuyordu. Yani insanlar yan yana oturup hacetlerini gideriyorlardı. Bu umumi tuvaletlere de Latrine ismi veriliyordu.
Herkes g*tünü aynı çubuğa silerdi.
Deliklerin hemen yanında bir çubuğun ucuna takılı süngerler bulunurdu. Tahmin edebileceğiniz gibi Romalılar tuvalet kağıdı kullanmıyorlardı. Onun yerine bu ucunda sünger bulunan çubuklar kullanılıyordu. Bu temizlikten hoşnut kalmayan Romalılar çubuğu hemen yanıbaşındaki suya daldırıp biraz daha temizlerdi. İşi biten Romalı çubuğu ve temizliği yaptığı süngeri aşağıda akan suya gelecek şekilde yerleştirir, temizlik aparatını bir sonraki Romalı'ya bu şekilde bırakırdı.
Bazı antik tuvaletlerde aynı anda yüz kişi işini görebilmekteydi.
Ve tuvaletler tüm yaşlara, tüm cinsiyetlere açıktı. Düşünün kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk tüm Romalılar aynı yerde aynı anda yan yana hacet gideriyor.
Sıçarken iş konuşan ya da dedikodu yapan insanlar hayal edin.
Evinde özel tuvaleti olan Romalılar bu herkese açık alanlarda pek bulunmasalar da bazı Romalı üst düzey bürokratların halkın nabzını tutmak için ya da politik bazı faaliyetler için bu tuvaletlere gittiği ve tuvalet sohbetlerine katıldığı bilinmekte. Yani tuvaletler büyük bir sosyal ağ.
Gündelik dedikoduları duymak, bir arkadaşla buluşup konuşmak ya da basitçe iş konuşmak için çok iyi mekanlardı.
İşte sıçarken sosyalleşebilmek böyle bir şey sevgili okurlar. Kim bilir ne aşk hikayeleri vardır bu tuvaletlerde. Yanyana sıçarken birbirlerini görüp aşık olan bir çift. Bizce yüz yıllarca konuşulması gereken bir hikaye...