- Katılım
- 1 yıl 10 ay 4 gün
- Mesajlar
- 2,196
- Tepkime puanı
- 584
- Cinsiyet
Bir kırlangıç dünyayı geze dolaşa çok şeyler öğrenmiş. Atalarımız ne demiş:
“Bir şeyler kalır çok görenin kafasında.”
Bizim kırlangıç önceden bilirmiş
Büyük küçük bütün fırtınaları,
Gemiciler ondan alırmış haberi.
Bir gün, bir yerde, kırlangıç bakmış,
Tarlasına, sıram sıram
Kenevir tohumu ekiyor köylünün biri.
Kırlangıç çağırmış küçük kuşları,
— Bakın, demiş, sizin kuyunuzu kazıyor bu adam.
Bana göre hava hoş, çeker giderim burdan,
Ama korkarım sizin haliniz duman.
Şu elin savurduğu tohumlar yok mu,
Başınıza örülen bir çoraptır sizin,
Her attığı tohum bininizin öksesi,
Benden size söylemesi.
Günü gelip kenevir sicim oldu mu
Seyreyleyin size kurulacak dolapları.
Ya ölüm, ya zindan gayrı sizlere:
Kiminize kafes, kiminize tencere.
Onun için, gelin, dinleyin beni,
Yeyin şu tohumların hepsini.
Yaz günü kırlangıcı kim dinler, Küçük kuşlar diledikleri yemi yemişler. Kenevir başlamış büyümeye yeşil yeşil. Kırlangıç bir kez daha uyarmak istemiş Dünyadan habersiz küçük kuşları: Koparın, demiş, bir bir koparın Bu kötü tohumdan çıkan yapracıkları. Onlar büyüdü mü kendinizi yok bilin. Kuşlar kırlangıca kızmış,
— Aman ne şom ağızlısın, demişler, hem sonra kaç bin kuş ister Bütün o filizleri yolmak için? Kenevir büyüdükçe büyümüş, Kırlangıç, kuşları bir kez daha uyarmış:
— Bakın, demiş işler kötü, kötü tohum yurdunuzda aldı yürüdü. Bugüne dek inanmadınız bana, peki, Ama bir
gün baktınız ki insanoğlu buğdayları büyüye dursun tarlada, vakit bulmuş kuş avlamaya şurda burda, kurmuş ağlarını dağda bayırda, siz küçük kuşları avlamak için. Ya hiç çıkmayın yuvanızdan, ya da göç edin başka bir yere: Ördek, turna ne yapıyorsa siz de onlar gibi yapın. Ama siz küçüksünüz, doğru, geçemezsiniz bizim gibi çölleri, denizleri.
Size göre iş değil yeni dünyalar aramak. Yapabileceğiniz tek şey bence duvar deliklerine saklanmak olacak. Kuşcağızlar yorulmuş kırlangıcı dinlemekten, Başlamışlar cıvıl cıvıl ötüşüp durmaya. Tıpkı Troyalılar gibi, zavallı Kassandra başlarına geleceği haber verirken. Onlara olan bizimkilere de olmuş, nice kafesler kuşlarla dolmuş. Hep böyle kendi bildiğimizi okuruz yalnız Bela başımıza gelmedikçe inanmayız.
“Bir şeyler kalır çok görenin kafasında.”
Bizim kırlangıç önceden bilirmiş
Büyük küçük bütün fırtınaları,
Gemiciler ondan alırmış haberi.
Bir gün, bir yerde, kırlangıç bakmış,
Tarlasına, sıram sıram
Kenevir tohumu ekiyor köylünün biri.
Kırlangıç çağırmış küçük kuşları,
— Bakın, demiş, sizin kuyunuzu kazıyor bu adam.
Bana göre hava hoş, çeker giderim burdan,
Ama korkarım sizin haliniz duman.
Şu elin savurduğu tohumlar yok mu,
Başınıza örülen bir çoraptır sizin,
Her attığı tohum bininizin öksesi,
Benden size söylemesi.
Günü gelip kenevir sicim oldu mu
Seyreyleyin size kurulacak dolapları.
Ya ölüm, ya zindan gayrı sizlere:
Kiminize kafes, kiminize tencere.
Onun için, gelin, dinleyin beni,
Yeyin şu tohumların hepsini.
Yaz günü kırlangıcı kim dinler, Küçük kuşlar diledikleri yemi yemişler. Kenevir başlamış büyümeye yeşil yeşil. Kırlangıç bir kez daha uyarmak istemiş Dünyadan habersiz küçük kuşları: Koparın, demiş, bir bir koparın Bu kötü tohumdan çıkan yapracıkları. Onlar büyüdü mü kendinizi yok bilin. Kuşlar kırlangıca kızmış,
— Aman ne şom ağızlısın, demişler, hem sonra kaç bin kuş ister Bütün o filizleri yolmak için? Kenevir büyüdükçe büyümüş, Kırlangıç, kuşları bir kez daha uyarmış:
— Bakın, demiş işler kötü, kötü tohum yurdunuzda aldı yürüdü. Bugüne dek inanmadınız bana, peki, Ama bir
gün baktınız ki insanoğlu buğdayları büyüye dursun tarlada, vakit bulmuş kuş avlamaya şurda burda, kurmuş ağlarını dağda bayırda, siz küçük kuşları avlamak için. Ya hiç çıkmayın yuvanızdan, ya da göç edin başka bir yere: Ördek, turna ne yapıyorsa siz de onlar gibi yapın. Ama siz küçüksünüz, doğru, geçemezsiniz bizim gibi çölleri, denizleri.
Size göre iş değil yeni dünyalar aramak. Yapabileceğiniz tek şey bence duvar deliklerine saklanmak olacak. Kuşcağızlar yorulmuş kırlangıcı dinlemekten, Başlamışlar cıvıl cıvıl ötüşüp durmaya. Tıpkı Troyalılar gibi, zavallı Kassandra başlarına geleceği haber verirken. Onlara olan bizimkilere de olmuş, nice kafesler kuşlarla dolmuş. Hep böyle kendi bildiğimizi okuruz yalnız Bela başımıza gelmedikçe inanmayız.