Kırık Cam Safsatası Nedir?

Katılım
1 yıl 3 ay 13 gün
Mesajlar
2,163
Tepkime puanı
571
Cinsiyet
bPg20e
Halk arasında “asılsız söz” anlamında kullanılan “safsata” kelimesi, bilimsel terim olarak kullanıldığında “akıl yürütme sırasında yapılan mantık hatası” demektir. Hayatımızın her alanına sızan safsataları tanımak ve tanımlamak, büyük hatalar yapmamıza neden olan tuzakları fark etmek anlamına geldiğinden önemlidir.


Bugünkü yazımızda “Kırık Cam Safsatası“nı özetleyeceğiz. Bu safsata türünü tespit etme pratiği yapmak isterseniz herhangi bir ekonomi programını izlemeniz büyük olasılıkla yeterli olacaktır. Konuşmacılar eğitimli ve yetkin insanlar olsa da konu ekonomi olduğunda genellikle safsatalar havada uçuşur.



İktisat alanında yapılan safsatalar, çoğunlukla iki temel problemden kaynaklanır. Birincisi sonucu dikkate alarak yorum yapmak, (maç yorumcuları da bu hataya sık sık düşer) ikincisi ise sadece belirli bir grup insan için geçerli olan sonuçlara odaklanmak. İşte bu iki temel problem bir araya gelince karşımıza “kırık cam safsatası” çıkar. Hatta iktisat tarihinin en ısrarcı yanılgısının kırık cam safsatası olduğu iddia edilir.

Kırık Cam Safsatası Nedir?​

Bu safsata türünü anlatmanın en iyi yolu olan klasik örneğin özeti ile başlayalım: Bir holigan, bir fırının camına taş atar. Camı kırılan fırıncı, koşarak dışarı fırlar ama holigan çoktan kayıplara karışmıştır. Yoldan geçmekte olan ve çıkan şamataya ilgisiz kalamayan insanlar, kırık camın önünde küçük bir kalabalık oluşturur. Kalabalıktan biri safsatayı patlatır: “Hiç kimsenin camı kırılmazsa camcılar nasıl para kazanır?” diye sorar. Gerçekten de kısa bir süre sonra camcı, camı değiştirir ve kazandığı parayı cebine koyarak uzaklaşır. Yıkımın yol açtığı kayıp, camcının kazancı olmuştur. Üstelik camcı bu parayı harcayacak ve başkalarına da para kazandıracaktır. Yıkıcı bir olayın ekonomiyi canlandırarak yapıcı sonuçlara yol açtığı yolunda yapılan bu yorumların hepsi “kırık cam safsatası”nın bariz örnekleridir. Çünkü bunlar temelde yıkımın ekonomi için iyi bir şey olduğu yanılgısına dayanmaktadır.

Yıkım Ekonomi İçin Zararlıdır!​

Fransız liberal ekonomi ekolünün önde gelen temsilcilerinden biri olan ekonomist Frederic Bastiat, bu örnekteki mantık hatasının dar görüşlülük ve sadece görülenlere odaklanma yüzünden ortaya çıktığını söyler. Olayda sadece fırıncı ve camcı somut olarak var olduğundan, kalabalığın değerlendirmeleri bu ikisi açısından olmuştur. Oysa eğer fırıncı, camı değiştirmek için ödeme yapmak zorunda kalmasaydı o parayla kunduracıya yeni bir çift ayakkabı siparişi verecekti. Yani bu denklemde camcı ve fırıncı dışında kimsenin görmediği bir kunduracı vardır.

Vakayı daha geniş bir perspektiften özetleyecek olursak;

  • Camcının kazancı aynı zamanda kunduracının kaybıdır!
  • Fırıncının hem ayakkabısı hem de camı olacakken şimdi sadece camı vardır. Yani fırıncı, bir cam bedeli kadar fakirleşmiştir.
  • Olayı topluluk açısından ele alacak olursak; topluluğun da bir cam bedeli kadar fakirleştiğini söyleyebiliriz.
Sonuçta açıkça görülmektedir ki yıkıcı bir olay sadece küçük bir gruba fayda sağlayabilir, bunun tersi yönünde yapılan tüm yorumlar yeterince kapsamlı düşünmeme nedeni ile oluşan kırık cam safsatasıdır.

Güncel örnekler;​

Kırık cam safsatasını bu hikâye ile öğrenenlerin birçoğu, kendisinin bu hataya düşmeyeceğini düşünür. Oysa bu safsata türü, binlerce kılıkta karşımıza çıkar. Dünyanın güçlü ve etkili insanları, ticaret odaları, sendika liderleri, siyasi liderler, gazeteciler ve hatta en iyi üniversitelerin ekonomi profesörleri bile bu hataya düşmektedir.

Savaşların ekonomiyi canlandırdığını, üretimi artırdığını iddia eden konuşmalar duymayanımız yoktur. Şehirleri tahrip eden doğal felaketlerin de ekonomiyi canlandırdığı iddia edilir. Yıkıcı olayların bazı sektörleri canlandırdığı doğrudur. Yerle bir olan bir şehri, yeniden ayağa kaldırırken inşaat sektörü canlanır ancak öte yandan ulusal kaynaklar havaya uçar ve ekonominin doğal çarkları hasar görür.

Hükumetler istihdam sağlamak amacıyla insanlardan vergi toplar. Toplanan her kuruş vergi aynı zamanda özel harcama gücünde ortaya çıkan bir eksilmedir. Yani yaratılan her kamu işi için bir özel iş yok edilmiş olur. Ancak bu göz ardı edilir. Siyasiler, yarattıkları istihdam sayesinde ekonomiyi canlandırdıklarını iddia ederler.

Arz ve talep aynı madalyonun iki yüzüdür. Üretim, talep yaratır talep de üretime yol açar. Savaş sonrası talep, savaş öncesine göre daha azdır çünkü savaş sonrası arz daralmıştır. Örneğin bir çiftçi buğday üretmek için traktör, benzin vb. satın alır. Otomobil endüstrisinde çalışan insanlar da buğday talebinde bulunurlar.

Savaşın yol açtığı yıkım, bazı üretim ve ticaret kanallarını teşvik eder. Bu nedenle kapitalistler savaş sonrası dünyasının, savaş öncesine kıyasla iş hacmini genişlettiği için daha iyi olduğunu iddia ederler. İşte bu iddia, kırık cam safsatasıdır. Çünkü burada ihtiyaç ile talep karıştırılmıştır. Savaşın yıkıcılığı, yoksulluğu ve dolayısıyla ihtiyacı beraberinde getirir. Fakat ihtiyaç ve talep farklı şeylerdir. İhtiyaç ancak yeterli satın alma gücü ile birleşirse talebe dönüşür. Gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçları, gelişmiş ükelerin ihtiyaçlarına kıyas kabul etmeyecek ölçüde daha büyüktür. Ancak gelişmekte olan ülkelerde satın alma gücü eksikliğinden dolayı iş girişimleri teşvik bulamaz. Yani eğer ekonomi, ihtiyaçları talebe dönüştürecek imkanlardan yoksun ise ihtiyacın ekonomiye hiçbir katkısı olmaz. Yıkım, sadece sanayinin dengesini ve yapısını değiştirir. Yıkılan evler yeniden inşa edilirken canlanan inşaat sektörü, kaçınılmaz olarak yeniden daralacaktır.

Üstelik Y-yıkım aşırı hale geldiğinde kaynak eksikliği ortaya çıkar. Kaynak eksikliği de üretim eksikliğine yol açar. Neticede hem arz hem de talep daralır. Yani yıkım ve israf, hem bireyin hem de toplumun refah seviyesini düşüren ve ekonomiyi olumsuz etkileyen birşeydir ve aksi yöndeki iddiaların birçoğu ise sadece kırık cam safsatasıdır.
 
Geri
Üst Alt