- Katılım
- 4 yıl 2 ay 25 gün
- Mesajlar
- 25,600
- Tepkime puanı
- 8,841
- Yaş
- 35
- Konum
- Memed' Home
- Web sitesi
- forummeskeni.com
- İsim
- CHRS
- Memleket
- Neresi?
- Meslek
- IzdırapÇI
- Cinsiyet
- Medeni Hal
Son zamanlarda Arapça, Türkçe ve İspanyolca karışımı dans müzikleri dinliyorum… Daha doğrusu dinlemeye doyamıyorum. O ne kıvrak ritim, o ne sıcak notalar, o ne muhteşem kültür, o ne güzellik ya Rabbim, o ne büyüleyici seda…
Gel gör ki, gözyaşları derin düşüncelere dalıp, akıp gidiyor. Arap çocukları düşünüyorum. Arap diyarlarındalar. Zaman durmak bilmiyor. Müzik susmuyor. Duygular karmakarışıklaşıyor…
“Kahretsin!” diyorum, elindeki bez bebekle, parçalanmış elbiseleriyle, yüzü kan içinde, saçları yağlı, darmadağınık, anası, babasını, herkesini kaybetmiş yavruları düşündükçe yanıyorum… Aynı müzikten hoşlanmak onlarla akraba olmak gibi bir duyguya alıp götürüyor. Yüreğimdeki yangının alevleri Hira Dağı’nı aşıyor…
“Neden?” diyorum, “Neden?”. “Ölümlü dünyada bu katliamlar neden?” Siyaset biliminin veya ekonominin labirentlerinde dolaşıyorum. Yolumu şaşırıyorum. Küfür kıyamet kayboluyorum. Bu arada müziğin tınısı ruhumu kavurdukça daha bir yanıyorum… Anlamak için yakarıyorum…
Psikoloji. Ah, her şey orada gizli… Onu biliyorum, hissediyorum. Hırslı, zayıf, kişiliği bozuk alçağın alçağı, en vahşi hayvandan daha acımasız, adı sanı bilinmeyen, narsisizmin, psikopatlığın sınırlarını çoktan aşmış o canavarlar ki, yaptıkları her şeye bir sebep buluverirler… Devlet derler, millet derler, “Hayat bir savaştır.” derler, “Geçmişte çektiklerimizi unutamıyoruz ve bir daha yaşamak istemiyoruz.” derler, “Toprak” derler, “Su” derler, “Petrol” derler, “Para” derler… Sanki toprak, para ve her şey onlar için yaratılmışçasına bizlerin havaya, suya, oyuncağa, hayallere ihtiyacımız yokmuşçasına bir eda içindedirler…
Demek bizler, sizler, çocuklar, hayaller, gençler, bez bebekler, umutlar. Daha nice güzellikler.. Ne gereksiz, ne çöplük şeyleriz onların nezdinde…
İnsan düşündükçe fark ediyor ki, irademiz hedefleniyor. Kitlelere birbirinden beter bir kaç seçenek bırakılana dek şeytani projelerle ayar veriliyor. Önce sıradan, insani zaaflar saptanıyor. Din, mezhep, dil, ırk, cinsiyet, ne varsa ortaya dökülüyor… En ince detaylarına dek son derecede hassas yöntemlerle gerçeğe olağanüstü yakın bir bilimsellikle inceleniyor… Hem de, Arapların, Türklerin, İspanyolların ve cümle insanlığın saf evlatları kullanılarak, kendi kardeşlerine ne yaptıklarını bilmedikleri, olayı salt bir kişisel doyum, reyting, yüce bir ruhun ve zekânın eseri, üstünlük meselesi zannettikleri bir âlemde desem…
Hiç bir ulus-ırk değil bunlar, bunlar gözü dönmüş canavarlar. İnsan sevgisi mi? Güldürmeyin Allah aşkına! Onlar başkasının duygusundan ne anlar… Köşeye sıkıştıklarında yalandan ağlarlar… O kadar…
Müzik bir yere geliyor, tek düze bir hal alıyor. En tatsız anlar öyle oluyor.
Tüm bu vahşi dünyayı tam olarak anlamasak bile olay tek düze hale geldiği anda, kanalı değiştirmek gerekiyor. Almanca, Çince, daha nice nice müzikler var… Ah, duygularımızın, aklımızın, iyi şeylerimizin gücüne bir uyanabilsek… Yok mu!… Şeytan düşüne dursun, coşkun seller olup gideceğiz de…
Sanıyorum, öncelikle her birimizin açmazın bir parçası olduğumuzu anlamakla başlamak gerekiyor.
Yani, bize düşman diye gösterdikleri her şey ve kişi aslında birer enstrüman ve hepsi bizden yana ama… Bir anlamda hepimiz dehşetli büyük bir bütünün parçasıyız da birbirimize düşüveriyoruz… Birbirimizi göremez hale geliyoruz. En adi indirgemelerle insanlıktan çıkıveriyoruz da sonrasında kendimize bile şaşıveriyoruz.
Sonuç olarak, uyanmamız gerekiyoruz…
İçinde olduğumuz bilimsel, sanatsal, politik, ekonomik, mesleki, ezcümle her türlü işlevsellik uyanmamıza yardım etsin dilerim…
Dilerim dünyamız, kendi küresel ritmine yaraşır bir düzen içinde o muazzam müzikaliteye ayak uydursun.
Uyduracak da zaten, eminim… En kısa zamanda olsun isterim… Dua ederim, yalvarırım