- Katılım
- 4 yıl 2 ay 11 gün
- Mesajlar
- 23
- Tepkime puanı
- 113
İngiltere'nin kuzey batısında yer alan ıssız Piel adasını ve içerisinde Ship Inn adlı restoranı yönetecek yeni kraliçe veya kralın bulunması için ilan verildi. Nüfusu 10'dan az olan ve sadece feribotla erişilebilen adadaki zorlu koşullar hakkında uyarı yapılırken, adanın yeni hükümdarının eski bir kale ile limanın bakımından da sorumlu olacağı aktarıldı.
İngiltere’nin kuzey batısındaki Cumbria kontluğunda bulunan uzak bir adayı yönetecek ve 300 yıllık Ship Inn adlı bir restoranı işletecek "hükümdar" bulmak için arama başlatıldı.
Piel Adası’nın yetkilileri, başvuru sahiplerinin seçildiği takdirde restoranı işleteceğini, harap durumdaki bir 14. yüzyıl kalesini onaracağını ve adayı yönetebileceğini duyurdu. Bununla birlikte, başvurusu kabul edilen kişi, bu yılın Nisan ayından itibaren 10 yıllık bir kira sözleşmesiyle yönetimi eline alabilecek.
Adanın bağlı olduğu Barrow Borough Belediyesi, kişinin kafasına alkol dökülerek "taç giydirileceğini " belirterek, Piel Adası'nı "Cumbria için büyük bir varlık" olarak nitelendirdi. Ancak, başvuracak kişiler sadece feribotla ulaşım sağlanabilen Piel adasında hava koşulları nedeniyle karşılaşabilecekleri konusunda uyarıldı.
Başarılı olan adayın görevleri arasında "Limanın bakımı, çevredeki alanın bakımı ve kamp, tuvalet ve duş bloğunun yönetiminin" de yer alacağı belirtildi. Ancak, yeni yönetici, binalara ve iskeleye yapılacak harici acil onarımlardan sorumlu olmayacak.
Öte yandan, Piel Adası’nın önceki yöneticileri istifa ettikten sonra bir imza kampanyası başlatıldı.
Kampanyayı başlatan kişiler, adayı İngiltere mirasının hayati bir parçası olarak tanımladı. burayı bölgenin "tacındaki mücevher" ve "mirasımızın hayati bir parçası" olarak nitelendirdiler.
Barrow Borough Belediyesi’nin turizm konseyinin web sitesinde yapılan açıklamada, "Ship Inn'in en dikkat çeken yönlerinden biri, Piel kralı ve şövalyelerinin geleneğidir.
Bu adet kapsamında her yeni ev sahibinin, başlarına alkol dökülürken eski bir sandalyede miğfer takarak ve bir kılıç tutarak oturur. 19. yüzyıla gelindiğinde, bu gelenek o kadar önemli bir hale gelmişti ki, kask ve sandalyeye bakma sorumluluğu kiracılık sözleşmesine girdi” denildi.