İngilizce Nasıl Çalışılır?

Charismax

Copyright @ Charismax
Katılım
3 yıl 8 ay 4 gün
Mesajlar
25,266
Tepkime puanı
8,715
Yaş
35
Konum
Memed' Home
İsim
CHRS
Memleket
Neresi?
Meslek
IzdırapÇI
Cinsiyet
vtEvVy
Medeni Hal
ingilizce-nasil-calisilir-ingilizce


İngilizce nasıl çalışılır?
İngilizce öğrenmeye karar vermiş olanların zihinlerini meşgul eden en büyük soru bu. Nasıl İngilizce çalışmalıyım? İngilizce nasıl çalışılır? İngilizce öğrenirken nasıl bir yöntem izlemeliyim? İngilizce’yi nasıl öğrenebilirim? Hangi sırayı takip ederek İngilizce öğrenmeliyim?

Bu yazıda, tecrübelerimden de yararlanarak size “Nasıl İngilizce çalışmalıyım?” ve “İngilizce nasıl çalışılır?” sorularının yanıtını ayrıntılı bir şekilde vermeye ve bu konuyu en anlaşılır ve bilimsel şekilde izah etmeye çalışacağım. Birçoğunuzun da kabusu haline geldiğinden emin olduğum bu sorulara yanıt bulabilmeniz ve dil öğrenirken bu yazıda belirttiğim hususlara uyarak başarıyı yakalamanız beni doğal olarak mutlu edecektir.

Bazen bütün bir öğrenme sürecini işin içinden çıkılmaz hale getiren, öğrencileri yılgınlığa sürükleyen ve sonuç olarak da bu sürecin tam anlamıyla bir fiyaskoyla sonuçlanmasına neden olan faktörlerin belirlenerek giderilmesinin ne denli yaşamsal bir önem taşıdığını belirtmeye bile gerek yok.

Dürüstçe söylemek gerekirse, “Nasıl İngilizce Çalışmalıyım?” ya da “Nasıl İngilizce çalışılır?” sorusunu duymaktan memnun olduğumu söyleyemem. Üçüncü milenyumda ve bilgi çağında hala bu soruyu duyuyor olmak üzüntü verici. Ülkemizde hemen herkesin hala bu soruya yanıt arıyor olması ülke adına maalesef sevindirici bir durum değil. Demek ki, İngilizce öğrenmeyi başarabilmek şöyle dursun, insanların henüz daha İngilizceyi nasıl öğrenmeleri gerektiği hususunda bile en temel bilgilerden yoksun oldukları, yanlış yönlendirildikleri, büyük bir bilgi kirliliği yaşandığı ve yöntemsizlik nedeniyle başarısızlığa mahkum olunduğu gibi bir tabloyla karşı karşıya bulunduğumuzu söyleyebiliriz.

İngilizce öğrenirken iki kilit kavram: İrade ve yöntem​

Bu noktada, en başta iki kilit sözcüğe değinmemiz gerekiyor. Bunlar irade ve yöntemdir.

Her seferde belirttiğim bir noktayı yinelemek istiyorum. Siz gerçekten İngilizce öğrenmek istediğiniz takdirde hiçbir güç sizin önünüzde duramaz. Aynı şekilde, siz İngilizce öğrenmeyi gerçekten istemiyorsanız, bu hususta azimli bir şekilde çalışmıyorsanız veya emek sarf etmeden mutlu sonuca ulaşmak istiyorsanız, hangi materyali kullanırsanız kullanın, kimden ders alırsanız alın ve dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın kimse size İngilizce öğretmeyi başaramaz.

ingilizce-nasil-calisilir-basarabilirim


İrade ve yöntem | İngilizce nasıl çalışılır?
Bu nedenle, irade ve yöntem şeklinde belirttiğim iki kilit sözcükten birincisi olan irade bulunmuyorsa İngilizce öğrenimi başarılı olamaz. Böyle bir durumda dünyanın en iyi yönteminin bile İngilizce öğrencisine kazandıracağı her hangi bir şey yoktur, olamaz da.

İngilizce öğreniminde irade, sadece İngilizce öğrenmeyi istemek demek değildir. İrade, bu dili öğrenmeye, bu uğurda zorluklara katlanmaya, uğraşmaya, didinmeye ve sonunda başarılı olmaya azmetmek demektir. Dolayısıyla irade aslında azim anlamına geliyor. Sadece mecburiyetten kaynaklanan İngilizce öğrenme isteği gerçek anlamda bir irade değildir, onu zorunluluk olarak adlandırmak daha uygun olacaktır.

İngilizce hakkındaki önyargıları bırakmak şart​

İngilizce öğrenme iradesi, başka bir takım hususları da zorunlu kılar. İngilizce öğrenmeyi gerçekten isteyen birisinin öncelikle İngilizce’nin nasıl bir dil olduğunu öğrenmesi, daha sonra İngilizce hakkındaki önyargıları ve saplantıları bir kenara bırakması, İngilizce’nin dilsel özelliklerine saygı duyması, toplumsal saplantılarını yenmesi, medeni cesaretini artırması, okumayı ve araştırmayı sevmesi, çok çalışmayı göze alması, zorluklarla baş edebilme kararlılığına sahip olması gerekir.

Bütün bunları yapmadan İngilizce öğrenebileceğini sanan birisinin başarıya ulaşması düşünülemez. Bu aslında, sadece İngilizce veya başka bir dil için değil yaşamın bütün alanlarında geçerli olan en temel başarı sırrıdır. Zaten bu nedenle, İngilizce dil öğretiminin birinci kilit kavramı iradedir, azimdir.

Okuma alışkanlığı olmayan, dinlediği bir diyaloga dikkat edemeyen, kendi anadilinde bile konuşma becerisi gelişmemiş, Türkçe yazı yeteneğini ilerletememiş, gramer bilgisini küçümseyen, ciddiyetle çalışmanın ne anlama geldiğini kavrayamayan birisinin bütün bu alışkanlıklarını İngilizce öğrenirken de sürdüreceği, bunun da beraberinde fiyaskoyu ve vakit israfını getireceği kuşkusuz.

Yanlış yönlendirmelerden kaçınmalısınız​

Dünyamızda işler böyle yürümüyor. Bunu kafamıza yazmamızda yarar var. Eğer siz İngilizce öğrenirken gerekli olan irade ve azmi tutarlı bir şekilde göstermeyi başaramıyorsanız, birilerinin bu dili beyninize yerleştireceğini, böylece örneğin bir sabah kalktığınızda sular seller gibi İngilizce konuşabileceğinizi düşünmeyin. Böyle bir şey hiçbir zaman olmayacak, çünkü mental yollarla İngilizce öğrenilmesi mümkün değildir.

ingilizce-nasil-calisilir-yanlis-yontem


Yanlış yönlendirmelerden kaçınmalısınız | İngilizce nasıl çalışılır?
Zaten çok büyük bir yanlış olan bu kolaycılığın ticari olarak sömürülmesine izin vererek ondan daha da büyük ikinci bir yanlışa kesinlikle sürüklenmeyin. Okumayı, dinlemeyi ve araştırmayı sevmeyen ancak yine de İngilizce öğrenmek istediğini iddia eden bir müşteri kitlesine ticari olarak ne sunulur sizce? Tabii ki, “15 günde İngilizce öğrenin”, “Günde sadece 15 dakika harcayarak İngilizce öğrenin”, “Sadece konuşarak İngilizce öğrenebilirsiniz” ya da “Gramer çalışmaya son” biçimindeki reklamlar. Hepsi birbirinden yanıltıcı ama bir o kadar da iddialı bir sürü ticari sömürü. Ticaret kötü değildir, iyidir. Kötü olan dürüst olmayan ticarettir. Bu bakımdan, hoşunuza gitmese de acı gerçeği bir de benden duyun: Gramer çalışmadan İngilizce öğrenemezsiniz.

Dahasını da söyleyeyim. Sözcükleri öğrenmeden, ifade kalıplarını bilmeden, deyimlere hakim olmadan, grameri anlamadan ve en önemlisi yeterince alıştırma yapmadan İngilizce’yi öğrenmiş sayılmazsınız. Bunun için sabırlı ve tutarlı olmalısınız. İngilizce öğrenmek bilinçli ve kısa olmayan bir süreç ister. Bu süreci 15 güne, 1 aya ya da 3 aya sığdıramazsınız. Bu kadar kısa bir sürede ancak ve ancak yazma veya konuşma gibi belli bir becerinizi bir miktar ilerletebilirsiniz ya da test çözme üzerinde yoğunlaşarak gözle görülür bir ilerleme sağlayabilirsiniz. Yoksa, yaygın tabiriyle, sıfırdan başlayarak İngilizceyi öğrenemezsiniz. Bu şekildeki iddialara kesinlikle itibar etmeyin. Özetle, çok kısa sürede İngilizce öğrenemezsiniz.

Bununla da bitmiyor. İngilizce becerileri bir bütündür, hepsi birbiriyle ilintilidir. Okuma ve dinleme gibi becerileri, yazma ve konuşma gibi becerilerden tecrit edemezsiniz. Çok basit bir örnek vermek istiyorum. Yetişkin bir yabancıya, Türkçe imla öğretmeden, harflerin okunuşunu anlatmadan, sözcükleri ezberletmeden, grameri göstermeden sadece konuşarak 2 veya 3 ayda Türkçe öğretebilir misiniz? Bu size makul geliyor mu? Bana makul gelmiyor, komik de bulmuyorum. Hem de hiç. Bu süre içerisinde sadece ve sadece günlük bazı işlerini halledebilecek derecede Türkçe öğrenebilir ve dahası bu bilinçli bir öğrenme bile sayılmaz. Ona Türkçe’yi konuşarak öğretebilmek için çok daha uzun bir süreye ihtiyacınız vardır ve bu süre içerisinde sadece konuşmak değil aynı zamanda sözcük ezberlemek ve biraz da olsa gramer çalışmak gibi aktiviteler de yapması gerekir. Bu, İngilizce öğrenen yetişkinler için de aynen geçerlidir. Dolayısıyla, sadece konuşarak İngilizce öğrenilmez.

Yabancı hocadan İngilizce dersi almanın başarı getirip getirmeyeceğinin de herkes için ayrı ayrı ve titizlikle değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Anadili İngilizce olan bir hocayla İngilizce çalışmanın avantajları da vardır dezavantajları da. Bu konuda şu yazıya da göz atmanızı öneririm: Yabancı hocadan İngilizce ders almak

Bunun adını açık ve net olarak koymak zorundayız. Dil eğitimi zahmetsiz bir süreç değildir. Sözcükleri seçerek yazıyorum. Zor olduğunu söylemiyorum, zahmetli olduğunu özellikle vurguluyorum. İngilizceyi öğrenmenin zor olduğunu hiçbir zaman iddia etmedim, bilakis bu dilin kendi içinde tutarlı, ahenkli ve güzel bir dil olduğunu, öğrenilmesinin de bir o kadar zevkli olduğunu her zaman ifade ediyorum. İngilizce zor bir dil değildir ve uygun bir şekilde yaklaşıldığında bu dili öğrenmenin önünde bir engel de yoktur.

En iyi yöntemi bilmelisiniz. İngilizce nasıl çalışılır?​

Kilit sözcüklerimizden ikincisi ise “yöntem”. İngilizce öğrenmeye azimle koyulan, bu hususta gerçek bir irade sergileyen ve öğrenme sürecinde beyin konforunu birazcık da olsa bozmayı göze almış olan birisi için en gerekli unsur yöntemdir.

Uygun bir strateji benimsendiğinde, herkes herhangi bir dili öğrenebilir. Dünyanın bütün milletlerinden insanlar uygun metotlarla İngilizce öğrenip bu dili gayet güzel konuşabiliyorlar.

Türkiye’de İngilizce başta olmak üzere yabancı dillerin öğrenilememesinin ve hemen hemen hiç kimse tarafından konuşulamamasının pek çok nedeni var. Bunların bir kısmı psikolojik, sosyolojik ve kültürel nedenlerdir. Bunların kısa vadede çözülmesi mümkün görünmüyor. Örneğin, neredeyse ağızlara sakız haline gelen “İngilizce çok zor bir dil” yargısı psikolojik bir handikaptır. Oysa İngilizce zor bir dil değildir. Türkçe haricindeki dillere lakayt yaklaşmak ve onlara gerektiği saygıyı göstermemek, yabancı bir dili öğrenirken o dile Türkçe unsurları transfer etme şeklindeki alışkanlıklar da birer hatadır. Bütün bunlar doğal olarak öğrenim sürecini olumsuz etkileyeceği için, öğrencilerin bunlardan mümkün olduğunca sıyrılması gerekir.

Devam edelim. İngilizce öğrenmeye azmetmiş olan birisine en lazım olan hususun yöntem olduğundan bahsetmiştik. Bu da aynı şekilde aslında bütün bilim dallarında geçerlidir. Metodoloji olmadan hiçbir insanın başarıya ulaştığı görülmemiştir. Dolayısıyla, İngilizce öğrenirken de uygun yöntemi seçmek hayati önem taşır.

Her bir zanaatin, sporun bir yöntemi vardır. Yalnızca kitaplardan okuyarak yüzme öğrenemezsiniz. Sadece yüzme hocasını izleyerek de yüzme öğrenemezsiniz. Sadece yüzme kıyafetlerini giyip öylece bekleyerek de yüzme öğrenilmez. Kıyafetlerinizi giyip hocayı dikkatle dinledikten sonra suya girip öylece bekleyerek de yüzmeyi başaramazsınız. Bütün bunları yaptıktan sonra yüzmeyi bilfiil denemelisiniz, üstelik bir kere değil yeterince denemeniz ve en sonunda başarmanız gerekir.

Bir de bina metaforuyla açıklayalım. Eğer kendinize ev yapmak istiyorsanız, bunun yöntemine riayet etmeniz beklenir. Malzemeyi temin etmeniz, bu malzemeleri belirli bir mühendislik bilgisi çerçevesinde sırasına uygun bir şekilde yerleştirmeniz, ince işçiliğini yapmanız, boyamanız, süslemeniz gerekir. Önce çatısını inşa edemezsiniz. Çatısı ile verandasını aynı anda inşa etmeye de kalkamazsınız. Sadece tuğlaya gereksinim duyduğunuzu, diğer hiçbir malzemeye gerek olmadığını da iddia edemezsiniz. “Mimar veya müteahhite lüzum yok, işçiler bu işi halleder” de diyemezsiniz. “Yandaki evi aynen kopyalayayım, az çok ona benzetebilirim” iddiasında da bulunamazsınız. Yöntem şart.

İşte İngilizce öğrenimi de bu şekildedir. Üstelik, öğrenmede herkes için geçerli sadece bir yöntem de yoktur. Öğrencinin yaşına, becerilerine ve ihtiyaçlarına bağlı olarak en uygun yöntemin seçilmesi, yani kişiye özel programlar oluşturulması şarttır.

Bebekler, Çocuklar ve Yetişkinler​

Bebeklerden başlayalım. Bebekler, zaten bir dili dinleyerek öğrenirler. Gerek anadillerini gerek ikinci veya üçüncü bir dili sadece dinlemek suretiyle edinirler. Bu süreç ortalama 2-3 yıl kadar sürer ve bu sırada o dili ona dinletmekten başka bir şey yapmanıza da gerek yoktur.

Çocuklar, yaklaşık 13-14 yaşlarına kadar, etraflarında yeterince ve doğru bir şekilde başka bir dil konuşulduğu takdirde, ikinci ve hatta üçüncü bir dili daha “anadil” olarak edinebilirler. Yani, artık onlar için öğrendikleri bu yeni dil anadil gibidir, doğal bir şekilde anlayıp konuşabilirler. Bu yüzden, o yaşa kadar olan zaman dilimi çocuklar için kritik önemdedir. Bununla birlikte, çocuğun İngilizceyi anadil olarak benimseyebilmesi için etrafındaki kişi veya kişilerin kendilerinin İngilizceyi anadil olarak konuşması ve bu dili çocuğa aşılayabilmeleri gerekir. Dolayısıyla, haftada birkaç saatlik yabancı dil eğitimiyle bunun sağlanması zordur. Bir de zaten sınırlı olan bu zaman dilimi, şarkı dinleterek veya göstermelik oyunlar oynanarak heba edildiği takdirde hiçbir sonuca ulaşılamaz. Çocuğun kulağının dolması ve dış faktörlerden etkilenmemesi gerekir. Bunun için eğiticiye büyük sorumluluk düşer.

Amerika’da ve bazı Avrupa ülkelerinde, sınıftaki bir yabancı öğrenci kendisiyle aynı anadile sahip çocuklardan bilinçli olarak uzaklaştırılır ve böylece kendi aralarında yine anadillerini konuşarak İngilizce’ye direnç göstermeleri engellenir. Çocuk böylece, yerli arkadaşlarıyla iletişim kurabilmek için İngilizce öğrenmeye mecbur kalır. Küçüklerin zihin yapıları zaten öğrenmeye programlandığı için, ortalama altı ay ila bir yıl içerisinde çok büyük ilerleme kaydedebilirler. Çok küçük çocuklarda gramer bilgisi vermeye gerek yoktur, etrafındakiler konuştuğu sürece onlar otomatik olarak o dilin gramerini doğal biçimde, enerji harcamaksızın edinirler.

Etraflarında sürekli olarak İngilizce’yi doğal biçimde konuşacak eğitmenler bulunmasa dahi, çocukların İngilizce derslerinin çok yönlü olarak işlenmesi; okuma, dinleme, konuşma ve yazmaya eşit derecede ağırlık verilmesi, çocuğun kendisini ifade etmesine olanak tanınması gerekir. Bütün bunlardan daha önemli olarak, eğitmenin İngilizceyi kusursuz bir aksanla konuşuyor olması hayati önemdedir. Aksi takdirde, çocuklar İngilizceyi düzgün telaffuz edemeyecekleri gibi, ileride de telaffuz alışkanlıklarını değiştirmeleri mümkün olamayacaktır. Çocukların öğrenme süreçlerinin görsel ve işitsel materyalle desteklenmesi de şarttır.

Bebeklere doğal olarak hiç gramer bilgisi vermeye gerek yokken çocuklara minimum düzeyde verilmesi kafidir.

Ama yetişkinlerin dil öğrenme süreçleri bebeklerin ve çocuklarınkinden tamamıyla farklıdır. Yetişkinler anadilleri dışındaki bir dili anadil olarak edinme yaşını çoktan geçmişlerdir. Bu nedenle, bebeklerle ve çocuklarla kıyaslama yapmak yanıltıcıdır. Kulağa hoş geldiğinin farkındayım ama tıpkı bebeklerde olduğu gibi gramer bilgisi vermeden sadece dinleyerek ya da konuşarak İngilizce öğrenmek imkansız olmasa da çok zordur. Bunun için yıllar gerekir. Üstelik İngilizce’yi anadil olarak konuşanlardan yoğun bir şekilde dinlemek ve yine onlarla sürekli olarak konuşmak zorundasınız. Bunu yapmadığınız takdirde, birkaç aylık bir çalışmayla, gramer çalışmaya gerek olmadığı gibi boş ve yanıltıcı vaatlere kanarak zamanınızı israf etmemenizi öneririm. Yetişkinler için gramer, öğrenmek istedikleri dilin bir bütün olarak yapısı demektir. Gramer bilgisi olmadan o yabancı dilin sisteminin ve kurallarının anlaşılması olanaksızdır. Önemli olan, gramerin ne kadar ve nasıl öğrenileceğidir. Yinelemek gerekirse, bebekler gibi İngilizce öğrenemezsiniz.

İngilizce dil seviyenizi bilmeniz gerekir​

Yöntem konusuna devam edelim. Medeni dünyanın dil öğreniminde öğrencilerin seviyelerini belli başlı kategorilere ayırması boşuna değildir. Dil öğrenimi süregiden bir süreç olduğundan öğrenciler için bazı seviyeler belirlenmiştir. Bu düzeylerin sayısı çeşitli sınıflandırmalara göre farklılık arz edebilir. Avrupa Konseyi, A1, A2, B1, B2, C1 ve C2 şeklindeki seviyeleri tüm Avrupa ülkelerinde standart hale getirmiştir. Avrupa Konseyi dil seviyeleri bu şekildedir.

ingilizce-nasil-calisilir-ingilizce-seviyeleri


CEFR İngilizce seviyeleri
Genel bir sınıflandırmaya göre, bu düzeyleri “Beginner”, “Intermediate” ve “Advanced” olarak kısaca belirtmek de mümkündür. Dolayısıyla, öğrencinin evvela Beginner seviyesini geçmesinin, daha sonra Intermediate seviyeyi de aşarak en son Advanced düzeye ulaşmasının gerekeceğinde kuşku yok. Bu nedenle, öğrencinin bu seviyeleri sırayla geçmesi, bir seviyeyi tamamlamadan diğer seviyeye ait alıştırmaları yapmaması akıl ve mantığın da gereğidir. Aksini öne sürebilecek birisinin de olacağını düşünmüyorum açıkçası.

İngilizce becerileri hangi sırayla ilerletilmelidir?​

Düzeylerin ardından şimdi de İngilizce “becerilere” değinelim. İngilizce’de temel olarak hangi becerilerimizi geliştirmemiz gerekir? Bu sorunun yanıtını vermeden neye nasıl çalışacağımızı da bilemeyiz.

İngilizce becerilerini genel olarak 5’e ayırabiliriz. Bunlar gramer, okuma (okuduğunu anlama), yazma, dinleme (dinlediğini anlama) ve konuşmadır.

Gramer konusuna yukarıda kısaca değinmiştim. Yetişkinler için gramer, öğrenilmek istenen yabancı dilin bir bütün olarak yapısıdır. O yapı bilinmeden okuduğunu anlamak, yazmak, dinlediğini anlamak ve konuşmak elbette mümkün değildir. Bu sebeple, ilk olarak gramer bilgisi edinilmesi şarttır. Gramer çalışmadan İngilizce öğrenemezsiniz. Öğrenilecek olan gramer bilgisi ise öğrencinin seviyesine uygun olmalıdır.

Türkiye’de dil eğitiminde neredeyse tamamen gramer üzerinde durulduğundan bahsetmiştik. Böylesi bir durumda, Türkçe konuşan öğrencilerin İngilizce grameri sular seller gibi bilmesi beklenir. Oysa elimizde koca bir sıfır var. Yasak savma kabilinden anlatılan dersleri dinleyen de yok, anlayan da. Anlatan kişinin kendisinin de anlattığı gramer konusunu içselleştirmiş olduğu kuşkulu. Oysa, İngilizce grameri özünde çok da karmaşık değildir, usulünce anlatıldığı takdirde anlaşılmaması için mantıklı bir neden yoktur. Demek ki anlatılamıyor.

Gramer haricindeki diğer dört beceriden, okuma (okuduğunu anlama) ve dinleme (dinlediğini anlama) daha pasif iken, yazma ve konuşma daha aktiftir. Başka bir ifadeyle, yazma becerisi okuma becerisinin, konuşma becerisi ise dinleme becerisinin daha ileri ve daha aktif bir aşamasıdır. Durum böyle olunca, yazma becerisini geliştirebilmek için öncesinde yeterince okuma egzersizi yapılmış olmalıdır. Bu kaçınılmazdır. Aynı şekilde, konuşma becerisini ilerletmek isteyen bir öğrencinin onun öncesinde yoğun dinleme alıştırmaları yapmış olması zorunludur. Aksi takdirde bu becerilerin hiçbirinde hedeflenen verim elde edilemez. Bütün bunlardan, okumanın yazmadan, dinlemenin ise konuşmadan daha önce geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Peki, okuma ile dinleme ya da yazma ile konuşma arasında bir sıralama yapmalı mıyız? Bence kesinlikle hayır. Okumanın yazmadan, dinlemenin ise konuşmadan daha önce geldiğini söylemiş olmam, bütün bu becerilerin tek sıra halinde, zincirin halkaları gibi birbirini takip etmelerini hiçbir şekilde zorunlu kılmıyor.

“Okuma-yazma” ile “dinleme-konuşma” birbiriyle ilintili olduğu için kendi içlerinde birer grup olabilir. Daha net anlayabilmeniz için aşağıdaki şemayı incelemenizi rica ediyorum.

ingilizce-nasil-calisilir-metodoloji


İngilizce becerilerinin geliştirilmesinde izlenecek yöntem – ingilizcebilgisi.com
Yukarıdaki yöntem şemamızda, ilk önce düzeyleri ayırdık. Buna göre, öğrencinin düzeyleri sırayla aşması gerekir. İngilizce çalışırken emeklemeden koşmaya çalışmak ölümcül bir hatadır. Düzeyleri çalışırken sabırla hareket etmeniz her zaman yararınızadır.

Her düzeyde ise o düzeye uygun olacak şekilde 5 beceriyi konuşlandırmış bulunuyoruz. Bütün seviyelerde bu becerilerin sırası aynıdır, değişmemektedir.

Gördüğünüz gibi, her seviyede öncelikle gramer gelmektedir. Örneğin A1 seviyesinde, o seviyeye uygun gramer bilgisi edinildikten sonra okuma ve dinleme etkinlikleri, ardından ise yazma ve konuşma etkinlikleri yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla, “okuma-yazma” ve “dinleme-konuşma” egzersizlerinin kendi içlerindeki sıraya riayet edildiği gibi, aynı zamanda okuma ile dinleme, yazma ile konuşma becerilerine yönelik çalışmalar da paralel olarak sürdürülmektedir. Böylece okuma ve dinleme alıştırmaları, kendilerinden sonra gelecek olan, daha aktif çalışma gerektiren ve üretim aşamaları olarak da adlandırılan yazma ve konuşma egzersizlerine zemin hazırlamaktadır.

Bu şemayı çok önemsediğimi belirtmek isterim. Öte yandan, becerilerin tek sıra haline getirilmesini doğru bulmadığımı söylemiştim. Örneğin, “gramer, okuma, yazma, dinleme, konuşma” şeklinde bir sıralamanın verimli olacağına asla inanmıyorum. Bir öğrencinin, öğrendiği kadarıyla da olsa konuşabilmesi için ille de önce okuma, yazma ve dinleme yapmasını beklemek akla uygun değildir. Öğrencinin düzeyine uygun gramer çalıştıktan ve yeterli sayıda dinleme yaptıktan sonra elinden gelebildiği kadarıyla konuşabilmesi beklenir. Netice olarak, okuma ve yazma becerilerinin ayrı bir kulvarda paralel olarak ilerlemesinde ise yarar vardır.

Bütün bu beş becerilere yönelik çalışmaların nasıl olması gerektiği site menüsündeki ilgili başlıklar altında incelenmiştir. Örneğin, grameri nasıl çalışmanız gerektiğini merak ediyorsanız, menüdeki gramer başlığına girerek ilgili yazıya ulaşabilirsiniz. Diğer becerilere ilişkin çalışma metotları da, keza, kendi başlıkları altında irdelenmiştir.

Yukarıda gösterdiğim yöntem şemasına Türkiye’de uyulduğunu söyleyemeyiz. Böyle bir yöntem şemasının var olup olmamasının dert edinildiğini gösteren bir emare de yok. Dahası, bu becerilerden örneğin konuşma gibi bazıları üzerinde çalışıldığını bile söylemek mümkün değil. Hal böyle iken, öğrencilerden başarı beklemek gerçekçi de değil.

İngilizce sınavlara hazırlık​

İngilizce sınavlara hazırlık başlı başına bir alandır. Sınavın içeriği ve usulü önem arz eder. TOEFL, IELTS gibi sınavlar ile YDS, YÖKDİL gibi sınavların içeriği ve dolayısıyla hazırlık süreçleri birbirinden oldukça farklıdır.

Örneğin TOEFL sınavında writing, listening ve speaking bölümleri de mevcuttur ve öğrencinin bütün becerilerini ölçmeyi hedefler. Oysa YDS, YKS-YDT gibi sınavlar ise çoktan seçmeli sınavlardır ve öğrencinin writing, listening ve speaking becerilerini değerlendirmesi mümkün değildir.

Sonuç​

Özetle, dil eğitiminde izlenecek yöntemin öğrencinin yaşına, harcadığı zamana, dili öğrenme amacına uygun olması; okuma, yazma, dinleme ve konuşma yetilerini geliştirmesi, öğrencinin kendini ifade edebilmesine olanak tanıması, grameri özümsemesine yardımcı olması, sözcük dağarcığını zenginleştirmesi, sınavlara hazırlanıyorsa sınavın içeriğiyle uyumlu olması beklenir.

Yukarıdaki şemada da gösterildiği gibi, azimli bir yetişkinin düzeyine uygun olacak şekilde bir miktar gramer çalışması, ardından yoğun bir şekilde okuma ve dinleme faaliyetleri yapması, en son olarak ise öğrendiği gramer bilgisini, keza okuduklarını ve duyduklarını yazıya ve söze aktarabilmek için egzersizler yapması gerekir. Yöntem tam olarak bu şekilde olmalıdır. Buna riayet edildiğinde herkesin İngilizce öğrenmeyi başarabileceğine yürekten inanıyorum. Üstelik, belli bir eşiği aştıktan sonra İngilizce öğrenmenin daha kolay ve çok daha zevkli hale geldiğini bizzat kendiniz tecrübe edeceksiniz. Diğer bir deyişle, İngilizce öğrenmenin zevkine varacaksınız.

Sorularınızın bununla bitmediğini tahmin edebiliyorum. Yöntemi kavramış, hevesle işe koyulmuş ve bütün bu İngilizce becerilerini (gramer, reading, listening, writing, speaking) ilerletmek için uğraşmaya kararlı birisinin zihnini bu defa da bu becerilerin her birini nasıl geliştirebileceği ve her bir beceriye dönük çalışmaların en iyi şekilde nasıl yapılacağı sorusunun meşgul ettiğini çok iyi biliyorum
 

Benzer konular

Geri
Üst Alt