- Katılım
- 2 yıl 9 ay 4 gün
- Mesajlar
- 18,707
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 6,357
- Cinsiyet
Elazığ’a Urartuların armağanı olan Harput Kalesi’ndeki kazılarda, binlerce yıla yayılan farklı uygarlıkların izleri sürülüyor. Tarihte iktidar mücadelelerine sahne olan kale, şimdi kültür turizminin gözde mekânlarından olmaya aday.
Binlerce yıldır farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan Anadolu, tarihsel mirasıyla tüm dünyanın odağında olmayı sürdürüyor. Bu zengin mirasın örneklerinden biri de Doğu Anadolu’nun en kapsamlı arkeolojik kazısının sürdürüldüğü Harput Kalesi... Kaledeki kazılarla beş bin yıllık bir tarih gün yüzüne çıkıyor. Harput Kalesi, UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’nde bulunan Elazığ’ın Harput ilçesindeki en önemli tarihi yapılardan biri. Kale, 2800 yıllık tarihi boyunca Harput’taki farklı medeniyetlere şahitlik etmiş. M.Ö. 8. yüzyılda Urartular tarafından yapılan kale, M.Ö. 6. yüzyıldan itibaren Perslerin hâkimiyeti altına girmiş. M.Ö. 1. yüzyıl ile M.S. 11. yüzyıl arasında Part, Roma, Bizans ve Abbasiler arasında büyük mücadelelere sahne olan kent, 11. yüzyılın sonuna kadar Bizans hâkimiyeti altında kalmış. Beylikler Dönemi’nde 1085 yılında Çubukoğullarına ev sahipliği yapan bölge, ardından Artukoğulları ve 1234 yılında da Selçukluların yönetimine geçmiş. Kale, Artuklu Beyi Belek Gazi’nin ve Selçuklu Beyi Alâeddin Keykubad’ın hükümet merkezi olurken, 1465 yılında Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan tarafından ele geçirilerek Akkoyunluların da idaresinde yer almış. 1515 yılında ise Cumhuriyet’e kadar son kez el değiştirerek Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmış.
Kalede çok sayıda takı da bulundu.
Kaleye giriş
Harput Kalesi’ne uzaktan baktığınızda, sanki sarp kayalar üzerine yapılmış bir kartal yuvası görüyorsunuz. Kalede arkeolojik kazılar, ETİ Bakır’ın desteğiyle hız kesmeden sürüyor. Kalenin girişine yaklaştığımızda bizi karşılayan Kazı Başkanı Prof. Dr. İsmail Aytaç oluyor. Öğle vakti yaklaşırken, güneş kendisini daha fazla hissettirmeden geziye başlamak için can atıyoruz. Kalenin tek giriş noktası olan kuzey tarafındayız. İç giriş kapısından geçerken buranın Roma Dönemi’nde yapıldığını öğreniyoruz. Kalenin dört gizli geçidi olduğunu öğrenmek ise bizleri heyecanlandırıyor. Kapıdan giriş yaptıktan sonra ilk olarak kale içindeki demirci atölyelerini ziyaret ediyoruz. Atölyelerde çeşitli metal malzemelerin üretildiği fırınlar bulunuyor. Burada yapılan kazılarda çok sayıda at nalı, ok ucu, fare kapanı gibi objelerin yanı sıra metal türlerinin tamamının bulunduğunu öğreniyoruz. Aytaç Hoca, atölyenin altında bir de sarnıç olduğunu dile getiriyor. Heyecanla sarnıcı görmeye geçiyoruz. Sıcağın da kendisini yavaş yavaş hissettirmeye başladığı bu anlarda sarnıcın serinliği, bizleri bir süre rahatlatıyor. Birkaç basamak indikten sonra sarnıcın dibinde hâlâ su olduğunu fark ediyoruz.