Etik Egoizm ile Psikolojik Egoizm Arasındaki Farklar Nelerdir?

Katılım
1 yıl 3 ay 10 gün
Mesajlar
2,162
Tepkime puanı
571
Cinsiyet
bPg20e
Etik egoizm, insanın kişisel menfaatleri doğrultusunda hareket etmesi gerektiğini ve başkalarının çıkarları ile ilgili bir yükümlülüğü olmadığını savunan görüştür. Bu yönüyle etik egoizm, normatif (insan kültürünün yarattığı kural ve yasalara uygun) bir teoridir. Yani nasıl davranılması gerektiğini ortaya koyan bir teoridir. Öte yandan psikolojik egoizm, insan doğasıyla ilgili temel bir gerçeği açıklamayı amaçlar. Psikolojik egoizme göre; insan davranışlarının nedenleri incelendiğinde, en nihayetinde karşımıza çıkacak olan neden, eylemde bulunan kişinin bizzat kendi çıkarı olacaktır.

Günümüz kültürel değerleri ile etik egoizmin nasıl savunabileceğini anlamak kolay değildir. Ancak çoğu felsefi teori gibi etik egoizm de makul ölçüde ayakları yere basan bir teoridir. Etik egoizmi destekleyen argümanlara ve bunlara yöneltilen eleştirilere bakalım:


İnsanın kendi menfaatlerini takip etmesi aynı zamanda genel iyiliği sağlamanın en iyi yoludur!​


Bu argüman, Bernard Mandeville (1670-1733) tarafından kaleme alınan “The Fable of the Bees” ve Adam Smith (1723-1790) tarafından kaleme alınan “Ulusların Zenginliği” adlı iki eserle tanınmıştır.


Smith, bireyin kendi doyumsuz arzuları peşinde koşarken adeta görünmez bir elin yardımıyla topluma fayda sağlayacağını öne sürer. Smith’e göre bu güzel sonucun ortaya çıkmasının esas nedeni, bireyin kendi çıkarı peşinde koşarken çok daha yüksek bir motivasyona sahip olmasıdır. Ancak bu argümana yapılan en temel itiraz, bu yaklaşımın aslında etik egoizmi desteklemiyor oluşudur. Çünkü Smith’e göre, önemli olan toplumun bir bütün olarak refahıdır. Toplumun genel refahı için bireyin kendi çıkarları peşinden koşmasını, iyi birşey olarak görebiliriz ama ya bireyin çıkarıyla toplumun genel refahı çelişiyorsa bu durumda etik egoizmden vaz geçmek gerekir ki bu durumda bu görüşün etik egoizmi aslında desteklemediği ortaya çıkmış olur.


Adam Smith
Bir diğer itiraz ise bu argümanın her durumda geçerli olmadığıdır.


Örneğin mahkûm dilemmasını ele alalım: Bu dilemma Oyun Teorisi’ne giriş dersi konularından biri olup, oyun teorisinin bilimsel olarak nasıl yapılandırıldığını açıklamak için kullanılır.


  • İki şüpheli bir soruşturma nedeniyle göz altına alınmıştır.
  • Polis şüphelileri, ayrı sorgu odalarına alır ve anlaşma yapmayı teklif eder. Polisin yeterli delili, şüphelilerin de birbiri ile iletişim kurma imkânı yoktur.

Anlaşmaya göre;


  • Eğer iki şüpheli de “suskun” kalırsa her ikisi de 1’er yıl hapis cezası alacaktır.
  • Eğer şüpheliler birbiri aleyhine tanıklık ederse her ikisi de 2’şer yıl hapis cezasına çarptırılacaktır.
  • Şüphelilerden biri, diğerinin aleyhinde tanıklık eder ancak diğeri suskun kalmayı seçerse tanıklık eden serbest kalacak ancak suskun kalan 3 yıl hapis cezasına çarptırılacaktır.

Soru: Şüpheli suskun mu kalmalı, diğeri aleyhine suçlamada mı bulunmalı?


Çözüm: En zeki seçim, suskun kalmaktır.


Oysa gerçek dünyada bu nadiren gerçekleşir. Çünkü genellikle şüpheliler kendi çıkarları doğrultusunda karar verir her ikisi de 2 yıl hapis cezasına çarptırılır. Şüpheli seçimini yaparken, karşı tarafın seçimini bilmediğinden rasyonel olan, ceza süresini en aza indiren opsiyonu seçmek yani suskun kalmaktır. Ancak böylesi durumlarda insan genellikle rasyonel davranmaz. Buradan çıkarılacak sonuç; sadece kendi kişisel menfaatiniz doğrultusunda davrandığınız her seferinde çıkarınıza uygun sonucu alamayacak oluşunuzdur.


Başkalarının iyiliği için kendi çıkarından vazgeçmek, kendi hayatının değerli olduğunu inkâr etmek anlamına gelir.​


Bu argüman, objektivizmin önde gelen temsilcisi Ayn Rand tarafından öne sürülen, insanın kendi mutluluk ve ahlak değerlerini oluşturarak, gerektiğinde bütün dünyaya karşı gelebilecek soylu bir tutum benimsemesi gerektiğini savunan dünya görüşünün ifadesidir. Rand’a göre hiç kimse, insanın kendi çıkarlarını hiçe sayarak başkaları uğruna fedakârlık yapmasını bekleme veya talep etme hakkına sahip değildir. Bu argümandaki temel problem, kişinin kendi çıkarlarını gözetmek ve başkalarına yardım etmek arasında her daim bir çatışma olduğunu varsaymasıdır.


Ayn Rand “İnsan değerlerini ve hareketlerini mantık kullanarak seçmelidir,
Bireylerin kendilerini, başkaları için feda etmeden ve aynısını başkalarından beklemeden kendi amaçları için yaşamaya hakları vardır. Kimsenin bir başkasının hakkına tecavüz etmeye ya da güç kullanarak ona kendi fikirlerini empoze etmeye hakkı yoktur.”

Aslında bu iki hedef genellikle birbirinin zıttı değildir. Örneğin bir öğrenci arkadaşının ders çalışmasına yardım edebilir. Yardım etmek, arkadaşı ile ilişkisini pekişmesine hatta kendisinin de o konuyu daha iyi öğrenmesine yol açar. Ancak başka koşullar söz konusu olduğunda, yardım etmeyebilir. Yani fedakarlık, sonunda ödenecek bir bedel olduğunda fedakarlıktır. Sonuç olarak çoğumuz yaşamımızı, egoizm ve alturizim (yaşamı başkalarına adamak) arasındaki bir denge arayışıyla yönetiriz.

Temel İtirazlar​

Etik egoizmin çok popüler bir ahlak felsefesi olmadığını söylemek yanlış olmaz. Bunun nedeni ahlakın temel kabullerinin etik egoizm savları ile uyumlu olmamasıdır. Bu konuda en güçlü iki itiraz ise şunlardır.

1. Çıkar çatışması ortaya çıktığında etik egoizmin bir çözüm sunamaz.

Diyelim ki bir fabrika atıkları ile yakınındaki su kaynağını kirletiyor. Bu durumdan zarar gören insanlar ile fabrika yönetiminin etik egoizm açısından sağduyulu bir uzlaşma bulmaları imkansızdır.

2. Etik egoizm tarafsızlık ilkesine aykırıdır.

Birçok ahlak filozofunun (ve kuşkusuz çoğu insanın) savunucusu olduğu “insanlar arasında etnik köken, din, cinsiyet, cinsel yönelim vb. konularda ayrımcılık yapılmaması gerektiği” görüşü ile etik egoizm çelişir. Çünkü etik egoizmin temel anlayışı her daim kendi tarafımızı tutmamız gerektiğini söyler.

Sonuç olarak etik egoizm, belli başlı ahlak felsefelerinin çoğu ile çelişir. Konfüçyüsçülük, Budizm, İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik “kendine nasıl davranılmasını istiyorsan başkalarına öyle davranılması gerektiğini” öğütler. Modern zamanın en büyük ahlak filozoflarından biri olan Immanuel Kant‘a göre (1724-1804) ahlakın temel ilkesi, (onun jargonunda bunun adı kategorik zorunluluktur) her eylemimize, hiçbir koşula bağlı olmaksızın yalnızca evrensel olarak geçerli olmasını istediğimiz kurala uygun olup olmadığına bakarak yön vermemiz gerekir! Yani etik egoizm modern zamanların en popüler ahlak öğretisiyle de çelişmektedir.
 
Geri
Üst Alt