- Katılım
- 4 yıl 2 ay 25 gün
- Mesajlar
- 4,119
- Tepkime puanı
- 3,515
- Konum
- TR-GB
- Web sitesi
- forumokulu.com
- Cinsiyet
- Medeni Hal
Önceki yıllarda sakatlar diye sözü edilen daha sonra “özürlüler”, son yıllarda da “engelliler” olarak adlandırılan bu çok kalabalık gruba ilgi, II dünya Savaşından arda kalan milyonlarca sakat ve çocuk felci geçirip kas gücünü kaybeden yüz binlerce insanın varlığı ile başlamıştır.
Türkiye’de yüzde 12.5 oranında yani 8.5 milyon engelli olduğu kabul ediliyor. Bunlar ortopedik, zihinsel, görme ve işitme engelliler olarak anılıyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün engelli (disabled) tanımında zihinsel, ortopedik, görme ve işitmeden başka sosyal engelli de yer alır. Bunun ihmal edilmemesi gerektiğini belirtmeye çalışıyorum.
Türkiye’de hiç kuşkusuz milyonlarca sosyal engelli var. Eğitim yoksunu insanlar, işsizler, yoksullar, baskı altındaki kadınlar, sosyal engelli sayılmalıdırlar. Ne var ki bu kavram doğaldır ki bizim kadar sosyal engelliye sahip olmayan gelişmiş zengin ülkelerde geçerli oluyor. Umut edelim ki biz de gelecekte bu düzeye varabileceğiz.
ULAŞIM SORUNU
8.5 milyon aileleri ile birlikte en az 25 milyon demektir. Bu nedenle siyasal partilerin ve belediyelerin bu konuya, bu ihtiyaca uzak durmaları beklenmez. Ancak Avrupa’da bizim de katıldığımız engelliler için erişilebilirlik (accesability) anlaşmasının ve onun gereklerinin yurdumuzda eksiksiz gerçekleşmesi kolay değildir. 2005 yılında imzaladığımız bu anlaşma kaçınılmaz bir şekilde uzatılıyor. Ayrıca engellilere yasalarla tanınmış haklarda aksamalar oluyor. Yüzde 40 üzerinde engelli oldukları raporla belirlenmiş kişiler engelli ve yardımcı ödeneklerini hak ediyorlar. Yeni bir yasa böyle bir ödeneğe hak kazanabilmek için yakınlarının gelir durumunu da dikkate alarak bunu kaldırabiliyor. İşte buna karşı bir mücadele var. Bundan başka engellilerin şehir içi ulaşımlarında eğitim ve iş istihdam olanaklarında ciddi yetersizlikler var. Tekerlekli sandalyelerin araçlara ulaşması hiç kolay değil. Çünkü otobüslerin yüzde 59’unda rampa yok. Ayrıca engellinin otobüse girebilmesi için şoförün yardımına ihtiyaç varken şoförlerin anlayışlı davranmadıkları konusunda görüş birliği vardı. Kamu binalarının yüzde 51’rinde rampa yok, yüzde 75’inde tuvaletler onlar için uygun değil.
‘EVİNDE OTUR’
Bir konuşmam da tekerlekli sandalyesi ile otobüse binmek isteyen bir kas hastasına şoförün “ne işin var bu halinle sokaklarda otursana evinde” diye seslenişini anlattım. Deneyimlerimiz bunu bir istisna saymamıza imkan vermiyor. Ayrıca bizim hastaların okullara girmelerinin zorluğunu, binalara girişte bir rampa bile yapılmadığını, asansör ve bakıcı yokluğunun böyle çocukları kabul etmemek için bir bahane oluşturduğunu anlattım. Bir engel de bana “hocam bu çocukları alırsak öteki çocukların morali bozulur” diyen okul müdür ve benzerlerinin varlığıdır. Kaldırımların durumu konusunda da görüş birliği vardı. Umut verici olan engellilerin sorunlarına gösterilen ilginin artmış olmasıdır. Ama tatmin edici çözümlere ulaşabilmek için daha uzun zamana ihtiyaç var.
Prof.Dr. Coşkun Özdemir