- Katılım
- 4 yıl 1 ay 28 gün
- Mesajlar
- 5,542
- Tepkime puanı
- 1,102
- Yaş
- 28
- Konum
- İzmir/35
- Memleket
- İzmir
- Meslek
- Grafiker
- Cinsiyet
- Medeni Hal
Göreve yeni başlayan ve annesini de yanına alan doktorun başına gelenler nelerdir? Gözyaşı, dram, kaza ve hayatın acı gerçeklerini barındıran bir hikaye...
Babasını erken yaşta kanserden kaybeden Mustafa yanına emekli öğretmen annesi Saniye Vatansever’i de alır. Günlerden cumartesidir... Ve oturdukları mahallede pazar kurulur...
Mustafa hastaneye babasından kalma, anıları çok olan tosba araba ile gelip gitmektedir…
İlçe genelde sakin, cuma ve cumartesi günleri biraz hareketledir... Tarla takım davası dışında adli olay da fazla görülmemektedir...
Acil serviste kazalar dışında çok iş yoktur...
Servis karşılıklı 3’er olmak üzere toplam 6 yataktan oluşmaktadır...
Sadece 1 tanesinde, iğne yaptırmak için gelmiş yaşlı sevimli bir teyze uzanmaktadır...
Hemşire ile bir süre sohbet eder ve gider...
Hava 20.00 civarında kararan Fidanlık’ta bahar havasında karamsar bir bulut çöker... Hava erken kararmaya başlar...
İçeriden bir ses...
Nevin hemşire, doktor Mustafa’ya seslenir...
Panik hali vardır...
- TUT TUT TUT! Ayaklarına dikkat et...
Polis memuru Halis, eşine seslenir
- NEVİN yetişşşş!
Hasta bakıcı sedyeyi yanaştırır... Kanlar içinde kalan yaralı 2 polis memuru ve hastane önünde bankta oturanların yardımı ile sedyeye konur... Yüzü tanınmayacak haldedir...
İlçeye pazara mal getiren Yusuf Efendi, freni patlayan traktöre hakim olamamıştır...
Polis arabasının ardından o da başka bir araçla hastaneye gelmiştir.
Acil servise alınan ve doktorun oturduğu yerin en yakınındakine yatağa konulan yaralının kanamaları devam etmektedir.
Doktor Mustafa’nın bu normal görevi dışında nöbette karşılaştığı ilk vakadır!
Panik halindeki polislerden ve vatandaşlardan müsaade isteyen doktor Mustafa perdeyi açar, yaralıya bakar...
- ANNEEEEEE!..
Herkes büyük bir şaşkınlık içindedir...
Olanı biteni anlamaya çalışır...
Doktorun tepkisi şaşkınlık ünlemi mi, gerçekten annesi mi?
Evet o yaralı pazara alışverişe giden annesidir...
Gözyaşlarına engel olamayan doktor Mustafa bir yandan da müdahaleye başlar. Hem panik hem can havli ve yürek acısı vardır...
Nevin hemşirenin de gözlerinden damlalar süzülür! Ancak bir yandan da genç doktor Mustafa’ya yardımcı olmak, soğukkanlılığını korumasını sağlamak zorundadır.
Gözyaşı, acı, yürek yangını içerisinde tedaviye devam edilirken polislerin şu konuşması da ister istemez içeriye duyulur...
- Anne ben hastaneye gidiyorum... Nöbetim sabah 08.00’de bitecek? Gelirken sıcak ekmek alırım...
- Tamam yavrum... Ben de akşama doğru pazara gideceğim. Özel olarak istediğin bir şey var mı?
- Aaa incir bulursan alır mısın anne? Köşedeki köylü teyzeninkiler çok iyi oluyor...
- Bakarım yavrum...
- Aaa! Önlüğünü unutma yavrum ütüledim, koltuğun üzerinde...
- Teşekkür ederim anneciğim.
Babasını erken yaşta kanserden kaybeden Mustafa yanına emekli öğretmen annesi Saniye Vatansever’i de alır. Günlerden cumartesidir... Ve oturdukları mahallede pazar kurulur...
Mustafa hastaneye babasından kalma, anıları çok olan tosba araba ile gelip gitmektedir…
İlçe genelde sakin, cuma ve cumartesi günleri biraz hareketledir... Tarla takım davası dışında adli olay da fazla görülmemektedir...
Acil serviste kazalar dışında çok iş yoktur...
Polis, hemşire eşini arar
Annesinin ütülü önlüğünü giyip göreve hazır olan Mustafa boş zamanında kargo ile tedarik ettiği son bilimsel haberlerin yer aldığı sağlık dergisini okumaya koyulur!Servis karşılıklı 3’er olmak üzere toplam 6 yataktan oluşmaktadır...
Sadece 1 tanesinde, iğne yaptırmak için gelmiş yaşlı sevimli bir teyze uzanmaktadır...
Hemşire ile bir süre sohbet eder ve gider...
Hava 20.00 civarında kararan Fidanlık’ta bahar havasında karamsar bir bulut çöker... Hava erken kararmaya başlar...
İçeriden bir ses...
Nevin hemşire, doktor Mustafa’ya seslenir...
- Çay demledim içer misiniz?
- Zahmet olmazsa alırım...
- ACİLDE MİSİN?
- EVET!
- BİR YARALI GETİRİYORUZ ACİL der...
- KİM? diye sorar ama telefon yüzüne kapatılmıştır...
Elinde bir poşet vardı
- ÇABUK ÇABUK ÇABUK!Panik hali vardır...
- TUT TUT TUT! Ayaklarına dikkat et...
Polis memuru Halis, eşine seslenir
- NEVİN yetişşşş!
Hasta bakıcı sedyeyi yanaştırır... Kanlar içinde kalan yaralı 2 polis memuru ve hastane önünde bankta oturanların yardımı ile sedyeye konur... Yüzü tanınmayacak haldedir...
İlçeye pazara mal getiren Yusuf Efendi, freni patlayan traktöre hakim olamamıştır...
Polis arabasının ardından o da başka bir araçla hastaneye gelmiştir.
Acil servise alınan ve doktorun oturduğu yerin en yakınındakine yatağa konulan yaralının kanamaları devam etmektedir.
Doktor Mustafa’nın bu normal görevi dışında nöbette karşılaştığı ilk vakadır!
Panik halindeki polislerden ve vatandaşlardan müsaade isteyen doktor Mustafa perdeyi açar, yaralıya bakar...
- ANNEEEEEE!..
Herkes büyük bir şaşkınlık içindedir...
Olanı biteni anlamaya çalışır...
Doktorun tepkisi şaşkınlık ünlemi mi, gerçekten annesi mi?
Evet o yaralı pazara alışverişe giden annesidir...
Gözyaşlarına engel olamayan doktor Mustafa bir yandan da müdahaleye başlar. Hem panik hem can havli ve yürek acısı vardır...
Nevin hemşirenin de gözlerinden damlalar süzülür! Ancak bir yandan da genç doktor Mustafa’ya yardımcı olmak, soğukkanlılığını korumasını sağlamak zorundadır.
Gözyaşı, acı, yürek yangını içerisinde tedaviye devam edilirken polislerin şu konuşması da ister istemez içeriye duyulur...
- ŞU POŞETTE TEYZENİN ELİNDEYDİ... Hiç bırakmıyordu...
- NE VAR O POŞETTE...
- İNCİR...