Davutoğlu’nun Amerikancılığı tescillidir!
OSMAN ERBİL / VATAN PARTİSİ MYK ÜYESİ
Tarih: 29 Aralık 2002
ABD’nin 2. Irak işgalinden 2 buçuk ay önce.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Aydınlık dergisinde şu saptamaları yaptı:
Yer: Saadet Partisi Ankara İl Başkanlığı
Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakan şu tespitlerde bulundu:
ABD’nin Irak işgaliyle asıl amacının bölge ülkelerini sırayla parçalamak olduğu, sıranın Türkiye’ye de geleceği yıllar öncesinden görüldü. Bu tespitleri o dönemde yapmak ve kamuoyunu uyarmak öngörü ve cesaret gerektiriyordu. Çünkü bunu yaptığınızda karşınıza doğrudan ABD’yi, İsrail’i ve onların Türkiye’deki Gladyosunu karşınıza almış oluyordunuz.
Yaklaşık 17 yıl öncesinden tespit edilen bu tehlikelerin hepsiyle yüzleştik değil mi? Hem de nasıl bir yüzleşme!
2007-2014 : Ergenekon-Balyoz tertipleri
2009 – 2015 : PKK açılımı
2011: Suriye’de iç çatışmanın başlaması
2016: FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi
Erbakan’ı 2011 Mart’ında kaybettik, bir gün sonra yayın hayatına başlayan Aydınlık gazetesi, ilk manşetini Erbakan’a ayırdı: “Son sözü vatan oldu”. Yani, Erbakan’ın ömrü Türk-Amerikan savaşının nasıl sonuçlandığını görmeye vefa etmedi. Ancak son sözündeki “Vatan”ın savunulması, milletçe büyük bedeller ödenerek yerine getirildi. ABD-İsrail piyonları PKK ve FETÖ ezildi.
DOĞU PERİNÇEK’İN ÖNGÖRÜLERİ DOĞRULANDI
Şöyle özetlemek daha doğru olur. Doğu Perinçek’in 2002 sonunda belirttiği gibi “ABD’nin önündeki engel”gördüğü TSK, 2014’e kadar Ergenekon kumpasında esir edildi. Sonra ise Ergenekon’dan çıkışla Amerikan güçleri tek tek ezildi. Erbakan’ın da işaret ettiği Haçlı-Siyonist oyunu Türk Ordusu'nca bozuldu. AK Parti, bu süreçte Amerikan karşıtı cepheye geçti. İçlerinden bazıları ise Haçlı’nın yanında kalmayı tercih etti.
Bu hatırlatmayı neden yaptık? Nedeni şu: Türkiye’nin FETÖ ve PKK’ya karşı ABD ile yürüttüğü vatan savaşında Türkiye Cephesi'ne nifak sokmaya çalışanları, sureti haktan görünenleri halkımıza göstermemiz gerek.
GELECEK PARTİSİ FEDERASYON İSTİYOR!
Şu sözlere dikkat: “Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile Türkiye’nin sınırlarının kaldırılması gerekir. Biz aramızdaki sınırları kaldıramayız ama bu sınırları anlamsızlaştırabiliriz. Bizim bu sınırlara ihtiyacımız yok.”
İfadeler Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı Vahdettin İnce’ye ait. Barzani’nin kanalı Rudaw’daki röportajından. Evet açıkça federasyon talep ediyor. Peki Türk-Kürt federasyonun mimarı kim?
DAVUTOĞLU’NUN AÇILIM HEVESİNİN KAYNAĞI
Şimdi biraz geriye gidelim. Tarih Nisan 2009. Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olmasına 1 aydan kısa bir süre var. Amerikan derin devletinin adamları Norveç’te bir toplantı yapıyor. Toplantıyı organize eden kişi Aydınlık okurlarının yakından tanıdığı biri isim, eski Amerikan Büyükelçisi Atlantik uzmanı David Philips. Toplantıda Atlantik Konseyi adına Türkiye için bir rapor hazırlandı. İçinde, “PKK’ya af”, “sivil anayasa”, “Barzani ile işbirliğinin güçlenmesi” gibi maddeler yer alıyordu. Philips raporu “Türkiye-Kürdistan Federasyonu kurulacak” diye takdim ediyordu. Bu rapor, daha sonra PKK açılımında İmralı’daki Öcalan’ın yol haritasına dönüştü.
PKK açılımının akıbeti malum. Hendekler içinde gömülmüş olarak tarihte yerini aldı. Ancak, Davutoğlu’nun yardımcısının açılımın havuçlarından olan bu federasyon fikrini ortaya atması önemli değil mi? Yalnızca bu da değil; İnce, HDP’nin asla kapatılmaması gerektiğini söylüyor ve Selahattin Demirtaş’ın salıverilmesini istiyor. Söylem, Gelecek Partisi’nin programındaki şu kritik maddelerle tam uyum içinde:
Davutoğlu’nu önceki gün izleyenleriniz olmuştur. TV 5’de Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in kendisine yönelttiği eleştiriler karşısında çok bozuldu, “Bana Amerikancı dediğinde Erdoğan’a demiş oluyor” ifadesini kullandı. Davutoğlu, Erdoğan’la arasına “Perinçek’in siyasetinin girdiğini” de belirtti.
Sahi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu ilk ne zaman ve nasıl ayrışmıştı? Yine geriye gidiyoruz.
Erdoğan’ın Davutoğlu’nu görevden aldığı tarih 5 Mayıs 2016. Ne olduysa 2015 yılından 2016 Mayısına kadar cereyan eden gelişmeler sonucunda oldu. Ana çelişme neydi?
İLK KIRILMA: AMERİKANCI SURİYE SİYASETİ
Birincisi Suriye siyasetindeki kırılmalar. Pentagon Suriye’nin kuzeyinde sözüm ona IŞİD'e karşı PYD’yi silahlandırmada ve toprak kazandırmada büyük mesafeler kat etti. Güvenlik Bürokrasisi, “ABD’nin BOP kapsamında Suriye’nin kuzeyinde Kürt Koridoru kuruyor” uyarısı yaptığı dönemde, Davutoğlu hala PYD lideri Salih Müslim’le iş tutma peşindeydi. Davutoğlu, kırmızı halısı eksik olan(!) PYD ele başını o zamana kadar en az 3 kere(bizim tespitimiz) Ankara’da ağırlamıştı, ziyaretler için de şunları söylüyordu: “Dışişleri Müsteşar Yardımcımız, Salih Müslim ile görüştü. O zaman PYD’ye söylenen çok açık bir mesaj vardı: ÖSO ile birlikte davranın. Kuzey kuşağında teröre ve rejime izin vermeyin, birlikte çalışın. Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirin.”
Eski Dışişleri Bakanı'na göre PYD terör örgütü değildi! Türkiye’nin terör örgütü PKK-PYD karşısında düşürüldüğü durum tam da buydu.
DAVUTOĞLU ABD’DEN KOPAMIYOR
Nihayet ABD Başkanı Obama baklayı ağzından çıkardı ve 3 Ekim 2015’te “Eğit-Donat başarısız oldu, PYD ile yola devam edeceğiz” dedi. Aynı yılın Aralık ayına gelindiğinde, PYD, Tışrin Barajı'nı aldı ve Türkiye’nin kırmızı çizgisi olan Fırat’ın batısına geçti. Ancak bu olaydan kısa süre önce 24 Kasım 2015’te Rus uçağını düşürdük. Davutoğlu’na göre ABD ile arayı düzeltme fırsatı ele geçmişti. Hemen sorumluluğu üstlendi: “Uçak düşürme emrini ben verdim!” Bu sözlerden yaklaşık 7 ay sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan bu krizi telafi etmek için Rusya’dan özür dileyecekti. ABD’nin Suriye’de PKK-PYD ile stratejik birliğinin hedefinde Türkiye’yi bölmek vardı. Sözün özü, 2011 yılından beri Davutoğlu’nun uyguladığı Amerikan merkezli politika iflas etmişti. Burada TSK’nın da Ergenekon ve Balyoz kumpaslarına rağmen Davutoğlu’nun Mehmetçiği Suriye’ye sokma siyasetini engellediğini de not edelim.
İşte Davutoğlu’nun bugün S-400’lere şiddetle karşı çıkmasının temelinde de bu Amerikancılık var.
AÇILIMDA ISRARCI SİYASET
Peki ya Davutoğlu’nun partisiyle şimdi de savunduğu PKK açılımı siyasetleri… Oradaki kırılmayı şöyle anlatalım:
Davutoğlu 25 Ocak 2015’te Diyarbakır’da bir miting yaptı, burada PKK açılımını devam ettirme sözünü verdi ve PYD’nin kontrolündeki Kobani’ye selam gönderdi. Selamladığı PKK-PYD’nin Suriye’yi bölen kantonuydu. Bu mitingten tam bir ay sonra açılımın kırılma anlarından biri sayılan Dolmabahçe Mutabakatı yapıldı. Davutoğlu’nun HDP’yle birlikte canhıraş sürdürmek istediği söz konusu mutabakata, Erdoğan’dan 2 ay sonra, 24 Nisan 2015’te beklemediği bir darbe aldı. Cumhurbaşkanı, Davutoğlu’nun hazmedemediği “Dolmabahçe mutabakatı yok hükmündedir” açıklamasını yaptı. İşte bu önemli gelişmenin üzerinden yaklaşık 5 ay sonra, 24 Temmuz 2015’te Türkiye’nin Irak’a düzenlediği hava harekâtlarıyla PKK açılımı resmen sonlandırıldı. Hem dışarda hem de içerde uzun bir süre devam edecek çetin bir mücadele başladı. 3500 teröristin etkisiz hale getirildiği Hendek Operasyonlarıyla kamu otoritesi güvence altına alındı.
Operasyonların zaferle sonuçlandığını artık yeni Başbakan Binali Yıldırım duyuracaktı. Amerikan derin devletinin yayın organları ise 15 Temmuz darbe girişimine kadar düzenli olarak şu propagandayı yaptı: “Erdoğan Kürtlere savaş açtı. Tek çıkış yolu askeri müdahaledir.”
DAVUTOĞLU’NUN TASFİYESİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan hiç de alışık olmadığımız bir şekilde, Davutoğlu’nun görevi sonlanana kadar Bakanlar Kurulu’na başkanlık etti. 5 Mayıs iplerin tamamen koptuğu gündü, Davutoğlu Başbakanlık görevinden alındı. Foreign Policy, "ABD loses it's man in Ankara" başlığını attı, yani Amerika Türkiye’deki adamını kaybetmişti.
Türkiye, gerek Amerikancı 15 Temmuz darbesinin bastırılmasını ve FETÖ’nün ezilmesini, gerekse de Suriye’de PKK’ya karşı askeri harekatlarımızı Davutoğlu’nun olmadığı bir hükümet iradesiyle başardı. Başta Rusya olmak üzere Davutoğlu’nun şeytanlaştırdığı komşularımızla aramız da bundan sonra düzelmeye başladı. Türkiye’de vatan savaşı adını verdiğimiz süreç Atatürkçüsüyle, milliyetçisiyle, sosyalistiyle, muhafazakârıyla hep birlikte emperyalizme karşı kenetlenerek ilerliyor ve sonuç alıyor. Davutoğlu ve ekibi bu birliğin içine nifak sokmaya çalışsa da başaramayacaktır!
Sonuç: Aslında Davutoğlu’nda değişen bir şey yok!
Dün de ABD ile birlikte Kaddafi'yi devirirken NATO'cuydu, şimdi de!
Dün de Suriye’yi ABD ve PYD ile birlikte bölmeye çalışırken Amerikancıydı, şimdi de!
Dün de PKK açılımcısıydı, bugün de!
Dün de Türk kimliğini silmek isteyen sivil anayasacıydı, bugün de!
Dün de Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının arkasındaki FETÖ işbirlikçisiydi, bugün de!
Bu Atlantikçi çizgi, Vatan Partisi’nin yürüttüğü mücadeleler sayesinde mahkum oldu ve yenilgiye uğratıldı. Davutoğlu’nun özlediği Amerikan hegemonyası altındaki Türkiye’ye asla dönüş olmayacaktır!
Davutoğlu’nun neden sürekli 28 Şubat nakaratıyla, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’i hedef aldığını şimdi daha iyi anlıyor muyuz?
Aydınlık
OSMAN ERBİL / VATAN PARTİSİ MYK ÜYESİ
Tarih: 29 Aralık 2002
ABD’nin 2. Irak işgalinden 2 buçuk ay önce.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Aydınlık dergisinde şu saptamaları yaptı:
- ABD’nin stratejik hedefi, Orta Asya’yı ele geçirmektir. Ortadoğu, Orta Asya’nın kanadında yer alıyor.
- Artık ABD’nin önündeki en önemli engel, Irak değil, Türkiye’dir. Bundan sonra ABD’nin başarısı, Kukla Devletin kurulması ve Türkiye’nin parçalanmasıdır.
- Türkiye ve İran’ı parçalama planları da, Kuzey Irak’ta kurulan Kukla Devletin pekiştirilmesini gerektiriyor. İsrail açısından da aynı vazgeçilmez hedef geçerli: (Kürdistan-2.İsrail).
- ABD saldırısının önünü kesen güç Türk Ordusu’dur.
Yer: Saadet Partisi Ankara İl Başkanlığı
Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakan şu tespitlerde bulundu:
- Haçlı-Siyonist ittifakı içinde olan diğer üyeler ile Suriye‘nin derhal işgal edilmesini istemişlerdir.
- Asıl maksat “Büyük İsrail”in kurulması.
- Afganistan ve Irak‘tan sonra Suriye ile sınırlı kalmayacak. Asıl hedef Türkiye’dir.
ABD’nin Irak işgaliyle asıl amacının bölge ülkelerini sırayla parçalamak olduğu, sıranın Türkiye’ye de geleceği yıllar öncesinden görüldü. Bu tespitleri o dönemde yapmak ve kamuoyunu uyarmak öngörü ve cesaret gerektiriyordu. Çünkü bunu yaptığınızda karşınıza doğrudan ABD’yi, İsrail’i ve onların Türkiye’deki Gladyosunu karşınıza almış oluyordunuz.
Yaklaşık 17 yıl öncesinden tespit edilen bu tehlikelerin hepsiyle yüzleştik değil mi? Hem de nasıl bir yüzleşme!
2007-2014 : Ergenekon-Balyoz tertipleri
2009 – 2015 : PKK açılımı
2011: Suriye’de iç çatışmanın başlaması
2016: FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi
Erbakan’ı 2011 Mart’ında kaybettik, bir gün sonra yayın hayatına başlayan Aydınlık gazetesi, ilk manşetini Erbakan’a ayırdı: “Son sözü vatan oldu”. Yani, Erbakan’ın ömrü Türk-Amerikan savaşının nasıl sonuçlandığını görmeye vefa etmedi. Ancak son sözündeki “Vatan”ın savunulması, milletçe büyük bedeller ödenerek yerine getirildi. ABD-İsrail piyonları PKK ve FETÖ ezildi.
DOĞU PERİNÇEK’İN ÖNGÖRÜLERİ DOĞRULANDI
Şöyle özetlemek daha doğru olur. Doğu Perinçek’in 2002 sonunda belirttiği gibi “ABD’nin önündeki engel”gördüğü TSK, 2014’e kadar Ergenekon kumpasında esir edildi. Sonra ise Ergenekon’dan çıkışla Amerikan güçleri tek tek ezildi. Erbakan’ın da işaret ettiği Haçlı-Siyonist oyunu Türk Ordusu'nca bozuldu. AK Parti, bu süreçte Amerikan karşıtı cepheye geçti. İçlerinden bazıları ise Haçlı’nın yanında kalmayı tercih etti.
Bu hatırlatmayı neden yaptık? Nedeni şu: Türkiye’nin FETÖ ve PKK’ya karşı ABD ile yürüttüğü vatan savaşında Türkiye Cephesi'ne nifak sokmaya çalışanları, sureti haktan görünenleri halkımıza göstermemiz gerek.
GELECEK PARTİSİ FEDERASYON İSTİYOR!
Şu sözlere dikkat: “Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile Türkiye’nin sınırlarının kaldırılması gerekir. Biz aramızdaki sınırları kaldıramayız ama bu sınırları anlamsızlaştırabiliriz. Bizim bu sınırlara ihtiyacımız yok.”
İfadeler Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı Vahdettin İnce’ye ait. Barzani’nin kanalı Rudaw’daki röportajından. Evet açıkça federasyon talep ediyor. Peki Türk-Kürt federasyonun mimarı kim?
DAVUTOĞLU’NUN AÇILIM HEVESİNİN KAYNAĞI
Şimdi biraz geriye gidelim. Tarih Nisan 2009. Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olmasına 1 aydan kısa bir süre var. Amerikan derin devletinin adamları Norveç’te bir toplantı yapıyor. Toplantıyı organize eden kişi Aydınlık okurlarının yakından tanıdığı biri isim, eski Amerikan Büyükelçisi Atlantik uzmanı David Philips. Toplantıda Atlantik Konseyi adına Türkiye için bir rapor hazırlandı. İçinde, “PKK’ya af”, “sivil anayasa”, “Barzani ile işbirliğinin güçlenmesi” gibi maddeler yer alıyordu. Philips raporu “Türkiye-Kürdistan Federasyonu kurulacak” diye takdim ediyordu. Bu rapor, daha sonra PKK açılımında İmralı’daki Öcalan’ın yol haritasına dönüştü.
PKK açılımının akıbeti malum. Hendekler içinde gömülmüş olarak tarihte yerini aldı. Ancak, Davutoğlu’nun yardımcısının açılımın havuçlarından olan bu federasyon fikrini ortaya atması önemli değil mi? Yalnızca bu da değil; İnce, HDP’nin asla kapatılmaması gerektiğini söylüyor ve Selahattin Demirtaş’ın salıverilmesini istiyor. Söylem, Gelecek Partisi’nin programındaki şu kritik maddelerle tam uyum içinde:
- ABD ile inişli çıkışlı seyreden ilişkilerimiz kurumsal süreklilik arz eden bir çerçeveye oturtulacak. NATO bünyesindeki ittifak ilişkimiz korunacak.
- Terörle mücadele söylemi Türkiye'nin enerjisini tüketen, toplumsal uyumu zedeleyen ve dış politika esnekliğini körelten bir tuzak olmaktan çıkarılmalıdır.
- Ülkemizin ihtiyacı sivil bir anayasayadır.
Davutoğlu’nu önceki gün izleyenleriniz olmuştur. TV 5’de Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in kendisine yönelttiği eleştiriler karşısında çok bozuldu, “Bana Amerikancı dediğinde Erdoğan’a demiş oluyor” ifadesini kullandı. Davutoğlu, Erdoğan’la arasına “Perinçek’in siyasetinin girdiğini” de belirtti.
Sahi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu ilk ne zaman ve nasıl ayrışmıştı? Yine geriye gidiyoruz.
Erdoğan’ın Davutoğlu’nu görevden aldığı tarih 5 Mayıs 2016. Ne olduysa 2015 yılından 2016 Mayısına kadar cereyan eden gelişmeler sonucunda oldu. Ana çelişme neydi?
İLK KIRILMA: AMERİKANCI SURİYE SİYASETİ
Birincisi Suriye siyasetindeki kırılmalar. Pentagon Suriye’nin kuzeyinde sözüm ona IŞİD'e karşı PYD’yi silahlandırmada ve toprak kazandırmada büyük mesafeler kat etti. Güvenlik Bürokrasisi, “ABD’nin BOP kapsamında Suriye’nin kuzeyinde Kürt Koridoru kuruyor” uyarısı yaptığı dönemde, Davutoğlu hala PYD lideri Salih Müslim’le iş tutma peşindeydi. Davutoğlu, kırmızı halısı eksik olan(!) PYD ele başını o zamana kadar en az 3 kere(bizim tespitimiz) Ankara’da ağırlamıştı, ziyaretler için de şunları söylüyordu: “Dışişleri Müsteşar Yardımcımız, Salih Müslim ile görüştü. O zaman PYD’ye söylenen çok açık bir mesaj vardı: ÖSO ile birlikte davranın. Kuzey kuşağında teröre ve rejime izin vermeyin, birlikte çalışın. Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirin.”
Eski Dışişleri Bakanı'na göre PYD terör örgütü değildi! Türkiye’nin terör örgütü PKK-PYD karşısında düşürüldüğü durum tam da buydu.
DAVUTOĞLU ABD’DEN KOPAMIYOR
Nihayet ABD Başkanı Obama baklayı ağzından çıkardı ve 3 Ekim 2015’te “Eğit-Donat başarısız oldu, PYD ile yola devam edeceğiz” dedi. Aynı yılın Aralık ayına gelindiğinde, PYD, Tışrin Barajı'nı aldı ve Türkiye’nin kırmızı çizgisi olan Fırat’ın batısına geçti. Ancak bu olaydan kısa süre önce 24 Kasım 2015’te Rus uçağını düşürdük. Davutoğlu’na göre ABD ile arayı düzeltme fırsatı ele geçmişti. Hemen sorumluluğu üstlendi: “Uçak düşürme emrini ben verdim!” Bu sözlerden yaklaşık 7 ay sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan bu krizi telafi etmek için Rusya’dan özür dileyecekti. ABD’nin Suriye’de PKK-PYD ile stratejik birliğinin hedefinde Türkiye’yi bölmek vardı. Sözün özü, 2011 yılından beri Davutoğlu’nun uyguladığı Amerikan merkezli politika iflas etmişti. Burada TSK’nın da Ergenekon ve Balyoz kumpaslarına rağmen Davutoğlu’nun Mehmetçiği Suriye’ye sokma siyasetini engellediğini de not edelim.
İşte Davutoğlu’nun bugün S-400’lere şiddetle karşı çıkmasının temelinde de bu Amerikancılık var.
AÇILIMDA ISRARCI SİYASET
Peki ya Davutoğlu’nun partisiyle şimdi de savunduğu PKK açılımı siyasetleri… Oradaki kırılmayı şöyle anlatalım:
Davutoğlu 25 Ocak 2015’te Diyarbakır’da bir miting yaptı, burada PKK açılımını devam ettirme sözünü verdi ve PYD’nin kontrolündeki Kobani’ye selam gönderdi. Selamladığı PKK-PYD’nin Suriye’yi bölen kantonuydu. Bu mitingten tam bir ay sonra açılımın kırılma anlarından biri sayılan Dolmabahçe Mutabakatı yapıldı. Davutoğlu’nun HDP’yle birlikte canhıraş sürdürmek istediği söz konusu mutabakata, Erdoğan’dan 2 ay sonra, 24 Nisan 2015’te beklemediği bir darbe aldı. Cumhurbaşkanı, Davutoğlu’nun hazmedemediği “Dolmabahçe mutabakatı yok hükmündedir” açıklamasını yaptı. İşte bu önemli gelişmenin üzerinden yaklaşık 5 ay sonra, 24 Temmuz 2015’te Türkiye’nin Irak’a düzenlediği hava harekâtlarıyla PKK açılımı resmen sonlandırıldı. Hem dışarda hem de içerde uzun bir süre devam edecek çetin bir mücadele başladı. 3500 teröristin etkisiz hale getirildiği Hendek Operasyonlarıyla kamu otoritesi güvence altına alındı.
Operasyonların zaferle sonuçlandığını artık yeni Başbakan Binali Yıldırım duyuracaktı. Amerikan derin devletinin yayın organları ise 15 Temmuz darbe girişimine kadar düzenli olarak şu propagandayı yaptı: “Erdoğan Kürtlere savaş açtı. Tek çıkış yolu askeri müdahaledir.”
DAVUTOĞLU’NUN TASFİYESİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan hiç de alışık olmadığımız bir şekilde, Davutoğlu’nun görevi sonlanana kadar Bakanlar Kurulu’na başkanlık etti. 5 Mayıs iplerin tamamen koptuğu gündü, Davutoğlu Başbakanlık görevinden alındı. Foreign Policy, "ABD loses it's man in Ankara" başlığını attı, yani Amerika Türkiye’deki adamını kaybetmişti.
Türkiye, gerek Amerikancı 15 Temmuz darbesinin bastırılmasını ve FETÖ’nün ezilmesini, gerekse de Suriye’de PKK’ya karşı askeri harekatlarımızı Davutoğlu’nun olmadığı bir hükümet iradesiyle başardı. Başta Rusya olmak üzere Davutoğlu’nun şeytanlaştırdığı komşularımızla aramız da bundan sonra düzelmeye başladı. Türkiye’de vatan savaşı adını verdiğimiz süreç Atatürkçüsüyle, milliyetçisiyle, sosyalistiyle, muhafazakârıyla hep birlikte emperyalizme karşı kenetlenerek ilerliyor ve sonuç alıyor. Davutoğlu ve ekibi bu birliğin içine nifak sokmaya çalışsa da başaramayacaktır!
Sonuç: Aslında Davutoğlu’nda değişen bir şey yok!
Dün de ABD ile birlikte Kaddafi'yi devirirken NATO'cuydu, şimdi de!
Dün de Suriye’yi ABD ve PYD ile birlikte bölmeye çalışırken Amerikancıydı, şimdi de!
Dün de PKK açılımcısıydı, bugün de!
Dün de Türk kimliğini silmek isteyen sivil anayasacıydı, bugün de!
Dün de Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının arkasındaki FETÖ işbirlikçisiydi, bugün de!
Bu Atlantikçi çizgi, Vatan Partisi’nin yürüttüğü mücadeleler sayesinde mahkum oldu ve yenilgiye uğratıldı. Davutoğlu’nun özlediği Amerikan hegemonyası altındaki Türkiye’ye asla dönüş olmayacaktır!
Davutoğlu’nun neden sürekli 28 Şubat nakaratıyla, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’i hedef aldığını şimdi daha iyi anlıyor muyuz?
Aydınlık