- Katılım
- 2 yıl 9 ay 4 gün
- Mesajlar
- 18,707
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 6,357
- Cinsiyet
Florya Deniz Köşkü’nde, sofra kurulmuş, konuklar yerlerini almışlardı. O akşamın başyemeği bıldırcın kızartmasıydı. Çok da güzel kızartılmış ve servis yapılmıştı. Bunlar o gün köşke getirilen ve kesilen bıldırcınlardı. O gün Salih Bozok’un da neşesi yerindeydi, kesilmelerinden önce bıldırcınlardan bir tanesi alıkoyup saklamıştı. Akşam yemekte, cebinde sakladığı bu hayvanı çıkarıp salarak Atatürk’ü neşelendirmeyi düşünmüştü. Öyle de yaptı. Işıklar altında kalabalıktan ürken hayvancağızın uçacak hali yoktu, sofradaki tabakların üzerinden seke seke birkaç adım atabilecek hali de. Şimdi de bıldırcın, Atatürk’ün tabağının yanında kalmıştı.
Atatürk’ün yüz çizgileri derinleşerek, kaşları çatıldı ve yüzünü kara bir hüzün bulutu kapladı. Bıldırcını eline alarak, tüylerini okşadı ve sert bir sesle:
-“Kaldırın bu servisleri. Bir daha da soframda kuş yemeği istemiyorum!”
Hizmetkârlar koşarak tabakları kaldırdılar. Doğrusu, Salih Bozok, Atatürk’ün bu şakadan hiç ama hiç hoşlanmayacağını bilmeliydi. Gerçekten de, hayvanları o denli seven, Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında bile Çankaya’da kaz ve tavuk besleyen, atlarının ölümüne gözyaşı döken, kurban kesilmesine dayanamayan Atatürk’ün, o bıldırcın, tabağının ucunda öylesine çaresiz durup dururken bıldırcın eti yiyemeyeceğini düşünmeliydi.
Bozok, üstelik kim bilir kaç kez tanık olmuştu, her salı günü öğleden sonraları Ankara’da Marmara Köşkü’nde çaylı konserler düzenlendiğinde Atatürk’ün beyaz kanaryalarını kafesinden çıkartıp salonda uçuşlarını zevkle izlediğini! (Akagündüz, Radyo Dergisi, 1939)1
1 Hilmi Yücebaş, Atatürk’ten Nükteler, Fıkralar ve Hatıralar, 2. Baskı, Kültür Kitabevi, İstanbul 1973, s. 158-159
Kaynak: Atatürk ve Unutulmaz Anıları, Ahmet Gürel, Bülent Türker, Nisan 2009
Bıldırcın
Atatürk’e bir gezisinde, Şile’de bıldırcın hediye ettiler. Pencereleri kapattıktan sonra bıldırcını salmalarını söyledi. Kuş dönüp dolaştıktan sonra O’nun önüne kondu, okşamasına da ses çıkarmadı. Atatürk, bıldırcını kafes konularak sarayda beslenmesini istedi. Üç gün sonra bıldırcın bir kediye yem oldu. Atatürk’e bu olayı O’nu üzmemek için, bıldırcın açık kafesten kaçtığı şekilde anlattılar. Atatürk bu küçük dostu unutmadı. Ömrünün sonuna kadar bıldırcın eti yemedi.1
1 Hilmi Yücebaş, Atatürk’ten Nükteler, Fıkralar ve Hatıralar, 2. Baskı, Kültür Kitabevi, İstanbul 1973, s. 60
Kaynak: Atatürk ve Unutulmaz Anıları, Ahmet Gürel, Bülent Türker, Nisan 2009
Atatürk’ün yüz çizgileri derinleşerek, kaşları çatıldı ve yüzünü kara bir hüzün bulutu kapladı. Bıldırcını eline alarak, tüylerini okşadı ve sert bir sesle:
-“Kaldırın bu servisleri. Bir daha da soframda kuş yemeği istemiyorum!”
Hizmetkârlar koşarak tabakları kaldırdılar. Doğrusu, Salih Bozok, Atatürk’ün bu şakadan hiç ama hiç hoşlanmayacağını bilmeliydi. Gerçekten de, hayvanları o denli seven, Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında bile Çankaya’da kaz ve tavuk besleyen, atlarının ölümüne gözyaşı döken, kurban kesilmesine dayanamayan Atatürk’ün, o bıldırcın, tabağının ucunda öylesine çaresiz durup dururken bıldırcın eti yiyemeyeceğini düşünmeliydi.
Bozok, üstelik kim bilir kaç kez tanık olmuştu, her salı günü öğleden sonraları Ankara’da Marmara Köşkü’nde çaylı konserler düzenlendiğinde Atatürk’ün beyaz kanaryalarını kafesinden çıkartıp salonda uçuşlarını zevkle izlediğini! (Akagündüz, Radyo Dergisi, 1939)1
1 Hilmi Yücebaş, Atatürk’ten Nükteler, Fıkralar ve Hatıralar, 2. Baskı, Kültür Kitabevi, İstanbul 1973, s. 158-159
Kaynak: Atatürk ve Unutulmaz Anıları, Ahmet Gürel, Bülent Türker, Nisan 2009
Bıldırcın
Atatürk’e bir gezisinde, Şile’de bıldırcın hediye ettiler. Pencereleri kapattıktan sonra bıldırcını salmalarını söyledi. Kuş dönüp dolaştıktan sonra O’nun önüne kondu, okşamasına da ses çıkarmadı. Atatürk, bıldırcını kafes konularak sarayda beslenmesini istedi. Üç gün sonra bıldırcın bir kediye yem oldu. Atatürk’e bu olayı O’nu üzmemek için, bıldırcın açık kafesten kaçtığı şekilde anlattılar. Atatürk bu küçük dostu unutmadı. Ömrünün sonuna kadar bıldırcın eti yemedi.1
1 Hilmi Yücebaş, Atatürk’ten Nükteler, Fıkralar ve Hatıralar, 2. Baskı, Kültür Kitabevi, İstanbul 1973, s. 60
Kaynak: Atatürk ve Unutulmaz Anıları, Ahmet Gürel, Bülent Türker, Nisan 2009