Birçoğumuz bebeklere bayılırız. Hatta bir bebek olsa da sevsem diyen yani fiziksel olarak var olmayan bir bebeğe karşı kucaklama arzusu hisseden insanlarla da sıklıkla rastlarız. Şahsen ben, bunlardan biri olmamama rağmen herhangi bir bebeği kucağıma alıp beş dakika kucağımda tutacak olsam bebeğe karşı içimde saf ve güçlü bir sevginin yeşereceğini bilirim.
Peki hiç düşündünüz mü, neden bebekleri bu kadar şirin buluyoruz?
Bebekleri genel olarak çok şirin bulmamızın temel nedeni, bebeklerin sahip oldukları bazı özelliklerin, beynimizdeki mutluluk merkezini otomatik olarak tetiklemesidir. Nobel ödüllü ünlü etolog (Etoloji, hayvan davranışlarını inceleyen bilim dalıdır.) Konrad Lorenz bu şirinlik özelliklerine “kinderschema” adını verir.
İşte kindershema’yı oluşturan özellikler:
Yukarıdaki listede yer alan özellikler, beynimizdeki mutluluk merkezini uyarır ve böylece bebeği sevimli buluruz. Peki ama neden küçük gözler değil de büyük olanlar mutluluk merkezini uyarıyor diye soracak olursak evrimsel biyolojiye göre bunun temel nedeni, insan bebeklerin bir yetişkinin bakımı olmaksızın hayatta kalamamalarıdır. Yetişkinleri, bebek bakmak konusunda istekli kılan da istemsiz bir şekilde bebeklere karşı sevgi hissetmeleridir. Bebeklerin yukarıda sayılan özellikleri karşısında kayıtsız kalamayıp, bu özellikleri taşıyan yaratığa karşı büyük bir sevgi beslemeye başlayan ve büyük bir özveri ile bu bebeklere bakan atalarımız, evrimsel süreçte genlerini aktarma şansı bulmuştur. Bebekleri sevimli bulmayanlarınsa genlerini aktarma şansları azalmıştır. Yani bizler, çoğunlukla kindershema’nın özelliklerini şahane bulanların torunlarıyız ve bu yüzden yusyuvarlak büyük gözlere karşı istemsiz bir sempati duyuyor, biyolojik bağımız olsun olmasın bir süre birlikte olduğumuz bebeklere karşı tarifsiz bir sevgi beslemeye başlıyoruz.
Peki hiç düşündünüz mü, neden bebekleri bu kadar şirin buluyoruz?
Bebekleri genel olarak çok şirin bulmamızın temel nedeni, bebeklerin sahip oldukları bazı özelliklerin, beynimizdeki mutluluk merkezini otomatik olarak tetiklemesidir. Nobel ödüllü ünlü etolog (Etoloji, hayvan davranışlarını inceleyen bilim dalıdır.) Konrad Lorenz bu şirinlik özelliklerine “kinderschema” adını verir.
İşte kindershema’yı oluşturan özellikler:
- Büyük yuvarlak bir kafa. (Bebekler dünyaya neredeyse yetişkin beyin boyutu ile gelirler.)
- Geniş bir alın.
- Büyük, yuvarlak gözler.
- Tombul yanaklar.
- Tostoparlak bir beden.
- Yumuşak ve esnek cilt.
Yukarıdaki listede yer alan özellikler, beynimizdeki mutluluk merkezini uyarır ve böylece bebeği sevimli buluruz. Peki ama neden küçük gözler değil de büyük olanlar mutluluk merkezini uyarıyor diye soracak olursak evrimsel biyolojiye göre bunun temel nedeni, insan bebeklerin bir yetişkinin bakımı olmaksızın hayatta kalamamalarıdır. Yetişkinleri, bebek bakmak konusunda istekli kılan da istemsiz bir şekilde bebeklere karşı sevgi hissetmeleridir. Bebeklerin yukarıda sayılan özellikleri karşısında kayıtsız kalamayıp, bu özellikleri taşıyan yaratığa karşı büyük bir sevgi beslemeye başlayan ve büyük bir özveri ile bu bebeklere bakan atalarımız, evrimsel süreçte genlerini aktarma şansı bulmuştur. Bebekleri sevimli bulmayanlarınsa genlerini aktarma şansları azalmıştır. Yani bizler, çoğunlukla kindershema’nın özelliklerini şahane bulanların torunlarıyız ve bu yüzden yusyuvarlak büyük gözlere karşı istemsiz bir sempati duyuyor, biyolojik bağımız olsun olmasın bir süre birlikte olduğumuz bebeklere karşı tarifsiz bir sevgi beslemeye başlıyoruz.