Bandırma Vapuru - Serdar Yıldırım

Katılım
1 yıl 5 ay 5 gün
Mesajlar
81
Tepkime puanı
73
BANDIRMA VAPURU
Karadeniz'in hırçın dalgaları arasında yıllara meydan okuyan bir eski Bandırma Vapuru'yum. Nice zamandır liman liman gittim, geldim. Binlerce, on binlerce yolcu taşıdım. Onların konuşmalarını istemeyerek de olsa dinledim. Dertlerini derdim bildim. Onlar hiçbir zaman bunun farkında olmadılar yani beni fark etmediler. Ders kitaplarında ve pek çok kitapta, gazetede adıma defalarca rast gelmişsinizdir. Bundan sonra da rast geleceksiniz, bunu biliyorum. Ey gelecek yeni nesiller, sizi inanamayacağınız kadar büyük ve görkemli bir sevgiyle kucaklıyorum.
16 Mayıs 1919 günü on dokuz subayı aldım. Rota Samsun'du. Buralar Anadolu ve Anadolu düşman istilasına uğradı. Bu subaylar Türk ve bir Kurtuluş Savaşı başlatacaklar. Lider pozisyonunda sarı saçlı, mavi gözlü bir dev var: Adı Mustafa Kemal. Bakalım gelecek günler Mustafa Kemal'den neler bekler?

16 Mayıs gecesi bir fırtına? Ne oluyor dedim kendi kendime:
Karadeniz sen bu kadar hırçınlaşmazdın.
Böylesine çelik yüreklerin canına kast etmezdin.

Bunun üzerine fırtına ses verdi:
Oy Bandırma Vapuru cana, benize
On dokuz subayı üfleyiver denize.

Baktım fırtına laf anlamaz, söz dinlemez. Onunla irtibatı kestim. Fırtınanın ortasında bir ceviz kabuğu gibi sallanmaya devam ettim. Üç gün, üç gece tarih yazdım ve 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a vardım.
Güle güle Mustafa Kemal yolun açık olsun.
Gemi kazanından büyük yüreğin sevgiyle dolsun.
Üç gün boyunca Türkiye dedin durdun.
Dilinden düşmeyen Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarsın.

Değerli yolcularım, karaya ayak basar basmaz bir rahatladım ki sormayın. Daha sonra Türk'ün Kurtuluş Savaşı başladı. Mustafa Kemal'in akıllara durgunluk veren zekası ve kahramanlıkları karşısında perişan olan düşmanlar evlerine döndüler. Çanakkale'de de Mustafa Kemal vardı. Çanakkale'ye geldiğinde boşuna bütün cephelerin komutanlığını Mustafa Kemal'e bırakmadılar. O, olmasaydı Kurtuluş Savaşı kazanılamazdı.
Benim adım Bandırma Vapuru.
Haber çıkar iki gazete küpürü.
Mustafa Kemal, Yunan'ı Anadolu'dan süpürdü.
Komutan Trikopis Atina'dan köpürdü.

Oy Trikopis, Trikopis, neden Atina'dasın?
Bak Mustafa Kemal cephede sen neden değilsin?
Belli ki ölümden korkmaktasın.
Canım bu vatana feda diyen
Mustafa Kemal 'e karşı zafer kazanamazsın.
Kazanamadın zaten.

Yazan: Serdar Yıldırım
 
Katılım
1 yıl 5 ay 5 gün
Mesajlar
81
Tepkime puanı
73
SAKARYA İLE FOKS
Masal masal içinde, hikaye masal içinde, neden hikaye masal içinde, hikaye çıksa ya masalın içinden. Sen istedin ya işte hikaye çıktı masalın içinden.
Günün birinde yağan yağmurlar sonucu Ankara yakınlarındaki bir dere taşar. O bölgede bir çiftlik vardır. Sel, çiftliği sürükler, götürür. Bir at ve bir köpek yakındaki bir tepeye çıkarak kurtulur. Atın adı Sakarya, köpeğin adı Foks'tur. Su seviyesinin yükselmesi durunca Foks, Sakarya'ya şöyle bir soru sorar: " Sakarya, sence bu sel niye geldi? "
Sakarya başını iki yana sallar ve temkinli konuşur: " Bence bir şey yok ama insanlar ağaçları keser ve doğanın çoraklaşması için, çöl olması için, gayret gösterirlerse sonucuna katlanmaları gerekir. Her kesilen ağaç fazladan bir su demektir. Bak o bir su çiftliği söktü, götürdü. Bin ağaç kesilse bin tane çiftlik demektir. Kaç tane çiftlik arkadaşımızı selin götürdüğünü var git sen hesap et. Bu tepeden başka yakında sığınacak yer yok bilmiş olasın. "

Foks: " Tavuklar, horozlar, atlar, keçiler, koyunlar. Bu selde boğuldular. Geriye ne kaldı? Bir ben Foks, bir sen Sakarya. Belki sağda, solda selden canını kurtarmış olanlar vardır. "
" Vardır veya yoktur. Bunu sel çekilince göreceğiz. Demek ki, doğa şartları uygun bulursa acımasız oluyormuş. "
" Ne demezsin? Bu sel çekilirse yakın bir zamanda yine sel gelir mi? "
" Yakın bir zamanda değil ama uzak bir zamanda sel gelebilir. Alıp götürecek bir şey bırakmadı."

Sakarya ile Foks ertesi güne kadar o tepede beklediler. Nihayet sel çekildi. Aşağı indiler. Çiftliğin olduğu yerde diz boyu çamur vardı. Birkaç tahta parçası ve bir dal yığını. Onlar daha sonra Ankara'ya doğru kararlı adımlarla yürüdüler. Hedefleri Çankaya Köşkü'ydü. Mustafa Kemal Paşa şimdi orada olmalıydı.
Atın adı Sakarya. Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı sırasında bindiği at. Kurtuluş Savaşı kahramanlarından. Pek çok şehirde gördüğümüz Atatürk heykellerinin koreografisinde yer alan at Sakarya'dır. Foks. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra yıllarca Atatürk'ün yanında olan köpek. Atatürk, Çankaya Köşkü'nde geceleri uyurken yatak odasının kapısında nöbet bekleyen Foks'tur. Bu bekleyiş yıllarca sürer ve Foks geceleri gözünü kırpmaz, aman O'na bir zarar gelecek endişesi taşıdığından. Bu ikisi kısa bir zaman dilimi için, Atatürk'ten ayrı kalmışlardı çünkü bir süreliğine hava değişimi için Ankara dışına çıkarılmışlardı. Hayatın bazı gerçeklerinin farkına vardıktan sonra hayat kalitelerinin ne derece çöküntü içine girebileceğini görüp, yuvaya, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu eşsiz asker ve büyük devlet adamı Atatürk'ün yanına dönüyorlardı. Onlar şimdi yeniden dünyaya gelmiş gibiydiler.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım
 
Katılım
2 yıl 1 ay 18 gün
Mesajlar
17,717
Çözümler
1
Tepkime puanı
6,160
Cinsiyet
bPg20e
Eline, emeğine sağlık Serdar Bey gerçekten çok anlamlı ve güzeldi :gul2:
 
Katılım
1 yıl 5 ay 5 gün
Mesajlar
81
Tepkime puanı
73
Mesajınıza teşekkür ederim. Atatürk'ü bıkmadan usanmadan anlatmalıyız. Anlamayanlar olayı tek taraflı öğrendikleri için, sevmiyorum, diyorlar. Gerçekleri öğrenince Atatürk bir kahramanmış diyorlar. Birkaç yıl önce bir sitede paylaştığım Atatürk hakkındaki makalemin altına yazılan yorum şöyleydi: Yol ayrımını geçmiş ve ıssız bir çöle girmiştim. Bu yazıyı okuyunca değiştim. Kendime geldim. Beni elli yaşında Atatürkçü yaptın ya helal olsun sana.
 
Katılım
1 yıl 5 ay 5 gün
Mesajlar
81
Tepkime puanı
73
Anneannem Kurtuluş Savaşı zamanında 14 yaşında bir kız çocuğuymuş. İnegöl Cuma Mahallesi'nde - Yokuşta - yol kenarında evleri ve kocaman bir bahçesi varmış. Yunan askeri evin kapısını çalınca annesi onu evin yüklüğüne, yorganların arkasına saklarmış. Yunan askeri, on yumurta, iki tavuk. Haydi, çabuk çabuk dermiş. Annesi istediklerini verince giderlermiş. Anneannem bunları anlatırken, ben de çocuğum ya sorardım: Anneniz sizi neden dolaba saklıyor?
Anneannem: Öyle deme Serdar, beni alır giderler. Bir daha geri getirmezler. Bizim mahalleden kaç arkadaşımı götürdüler. Dönen olmadı.
O günlerin zorluğunu bilen ve yaşayan insanlar: Atatürk olmasaydı halimiz nice olurdu, der dururlardı. Atatürk'ü sevelim. Devrimlerine sahip çıkalım. Başka Türkiye yok.
 
Katılım
3 yıl 3 ay 29 gün
Mesajlar
690
Tepkime puanı
286
Yaş
35
Konum
İSTANBUL
Cinsiyet
bPg20e
Mesajınıza teşekkür ederim. Atatürk'ü bıkmadan usanmadan anlatmalıyız. Anlamayanlar olayı tek taraflı öğrendikleri için, sevmiyorum, diyorlar. Gerçekleri öğrenince Atatürk bir kahramanmış diyorlar. Birkaç yıl önce bir sitede paylaştığım Atatürk hakkındaki makalemin altına yazılan yorum şöyleydi: Yol ayrımını geçmiş ve ıssız bir çöle girmiştim. Bu yazıyı okuyunca değiştim. Kendime geldim. Beni elli yaşında Atatürkçü yaptın ya helal olsun sana.
Bu ayrıntı bir çok şeyden daha önemli bence. Tebrik ederim.
 

Benzer konular

Geri
Üst Alt