Atatürk: Benim asıl niteliğimi yazmamışsın

Katılım
2 yıl 2 ay 18 gün
Mesajlar
17,923
Çözümler
1
Tepkime puanı
6,190
Cinsiyet
bPg20e
Behçet Kemal Çağlar Cumhuriyet döneminin ünlü şairlerindendi.
Kayseri’nin Şabanbeyzadeler namıyla bilinen ünlü bir ailesinden Şaban Hamdi Bey’in oğluydu. Babasının memuriyeti sırasında bulunduğu Erzincan’ın Tepecik köyünde 1908 yılında doğmuştu.
İlkokul yıllarında bile dedesinden kendisine geçen yeteneğiyle şiir ezberlemeye ve okumaya meraklıydı. Öğretmenleri okulun bahçesinde yüksek bir yere çıkararak babasının ezberlettiği şiirleri okuturlardı.
Büyüdü, adam oldu. Maden mühendisliğini 1’ncilikle bitirdi. Ata şiir sevdası hiç bitmedi.
Atatürk ile Ankara’da tanışma fırsatı buldu. Halkevlerinin açılışında yazdığı ve şahsen rol aldığı Çoban Piyesi ve ardından yazdığı ve oynadığı Ergenekon Piyesi dolayısıyla Atatürk'ün dikkatini çekti. Atatürk devrimleri hayranlığıyla tanındı. Bu nedenle edebiyat tarihinde "devrim şairi", "sofra şairi" ve "Atatürk şairi" olarak anılacaktı...

*

Doç. Dr. Sadi Irmak, biyoloji öğretmeniydi. Aynı zamanda Tıp Fakültesi’ni bitirmişti. Cumhuriyet kurulduğunda Atattürk’ün oluşturduğu Devlet Bursu ile Avrupa'ya öğrenci gönderileceğine dair üniversite duvarlarında gördüğü ilana başvurdu, 150 kişi arasından seçilen 11 kişiden biri oldu. Berlin Üniversitesinde tıp ve biyoloji öğrenimi gördü, 1929 yılında pekiyi derece ile tıp hekimi oldu. Hagen ve Düsseldorf hastanelerinde asistan olarak çalıştı, yurda dönünce Ankara Hükûmet Tabipliği ve Gazi Terbiye Enstitüsü biyoloji öğretmenliği görevlerinde bulundu. 1933 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi doçentliğini kazandı...

*

Atatürk, öğretmenlere büyük değer verirdi. Küllerinden yarattığı ulusunun öğretmenlerle yükseleceğine inanırdı. İşte Atatürk’ün öğretmenlikle ilgili bir anısı...

Yıl: 1937

Atatürk, bir akşam, sofrasında sık sık misafir ettiği Behçet Kemal Çağlar’a’e dönerek;
- Sen çabuk şiir yazarsın, şu içerdeki odaya çekil, bende hangi nitelikleri görüyorsan hepsini anlatan bir şiir yaz, emrini verdi.

Behçet Bey, hemen odaya geçti; aradan yarım saat geçti geçmedi bir büyük manzume ile döndü.
Atatürk;

- Oku bakalım, dedi.
Behçet Kemal, mısralarını ses değerini vurgulayarak, o canlı ve sevimli okuyuşu ile manzumeyi söylemeye başladı. Manzumede Atatürk’ün yiğitliği, zaferleri, devrimleri bir bir dile geliyordu. Fakat her zaman Behçet Bey’e iltifat eden Atatürk durakladı, yüzünde hissedilir bir hoşnutsuzluk görüldü.

- Behçet olmamış, dedi. Benim asıl bir niteliğim var ki onu hiç yazmamışsın.

Herkes şaşkına dönmüştü. Yazılmayan o niteliği ne olabilirdi?

Sofradakileri fazla bekletmedi. ve;

- Benim asıl niteliğim, öğretmenliğimdir. Ben milletimin öğretmeniyim, bunu yazmamışsın.

Sofrada bulunan ve öğretmenin misyonuna inanmış biri olan öğretmen Sadi Irmak Bey’in heyecan ve gururdan göğsü kabardı, ağlayacak gibi oldu. Atatürk’ün elini öpmek istedi. Öğretmene böyle bir yüce saygıyı en yüce bir ağızdan işitiyordu...

Kaynak:

Ord. Prof.Dr. Sadi Irmak, Atatürk’ten Anılar-O Günlerden Bu Günlere Bir Bakış,
Yaşar Gürsoy, Anne O Bizden Biri
 
Geri
Üst Alt