Ahmet Paşa Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri

Charismax

Copyright @ Charismax
Katılım
3 yıl 8 ay 13 gün
Mesajlar
25,269
Tepkime puanı
8,715
Yaş
35
Konum
Memed' Home
İsim
CHRS
Memleket
Neresi?
Meslek
IzdırapÇI
Cinsiyet
vtEvVy
Medeni Hal
Ahmed Paşa (d. 1426 - ö. 1497) 15. yüzyıl Divan Şairi

15. yüzyılda Sultan II. Mehmed ve Sultan II. Beyazıd dönemlerinde kazaskerlik, vezirlik, sancak beyliği ve kadılık gibi yüksek görevleri yüklenmiş bir ulema sınıfı mensubu ve çok tanınmış bir Divan Edebiyatı şairidir.

Kendisi Fatih Sultan Mehmet'in öğretmenidir. Ahmet Paşa, Sultan II. Murat saltanat dönemi kazaskerlerinden Veliyüddin bin İlyas Efendi'nin oğludur.

Ahmet Paşa'nın nerede ve ne zaman doğduğu bilinmemekte ve değişik yerler ve tarihler ileri sürülmektedir. Latifi'nin Tezkire'sinde ve Gelibolulu Ali'nin Kühnü'l-ahbar adlı eserinde Bursa'da doğdugu yazılıdır. Sehî Tezkiresi ve Güldeste yazarı Beliğ ise onun Edirne'de doğduğunu söylerler. Aşikpaşa Tezkiresi yazarı ise, Ahmed Paşa'nın varisi olan amca oğlu Edirneli Nâzır Çelebi'den alınan bilgilere göre, Edirneli olduğunu bildirir. Fuad Köprülü'ye göre , "Edirne'de yaptırılan cami ve imaret vakfiyesinin Veliyüddin tarafından tanzim edildiği ve şairimizin memuriyet hayatı hakkındaki kayıtlar düşünülürse, bu tarihten (830/1426) biraz evvel ya da biraz sonra doğmuştur" (İslâm Ansiklopedisi Ahmet Paşa maddesi). Son zamanlara kadar Edirne'de 'Veliyüddin oğlu' ismini taşıyan bir mahallenin ve mescidin bulunması, Ahmed Paşa'nin Edirne'de doğduğuna dair bir sağlam bir ipucu sayılabilir

Ahmet Paşa eğitimini II. Murat döneminde Edirne'de yapmış ve o dönemde geçerli bilgiler yanında Arapça ve Farsça da öğrenmiştir. Eğitimini bitirdikten sonra, önce Bursa'da Muradiye Medresesi'ne müderris olarak tayin edilmiş ve sonra 1451 (hicri 855)de Edirne Kadısı görevine atanmışdır. Fatih Sultan II. Mehmed'in tahta geçmesinden sonra kazasker olmuş ve onun muhasipliği ve öğretmenliği görevlerinde bulunmuştur. Sonra vezirlik rütbesine yükselmiştir.

Sehî, Latîfî, Şakâik, Hasan Çelebi, Beyânî Tezkirelerine göre Fatih'in hizmetkârlarından birine laf attığı için; diğer kaynaklara göre padişahın bir gözdesine göz koyduğu için ve Âşık Çelebi'ye göre ise birkaç fesatçının iftirasına uğradığı için gazaba gelen padişah tarafından vezaretten azledilmiş ve hapse atılmıştır ve hatta öldürülmesi çok olasılık kazanmıştır. Bu olayın ortaya çıkması büyük bir ihtimalle bir saray entrikası, rekabeti, iftirasi ve tevzirati sonucudur. Yine söylentiye göre Ahmed Paşa "Kerem" redifli 35 beyitten oluşan ünlü kasidesini padişaha sunmuş ve bu nedenle affedilmiştir. Fakat edebiyat tarihçisi Ali Nihad Tarlan "Kerem" redifli kasidenin yazılışının başka bir nedeni olduğunu ve anlatılan olayın olasılığı gayet az, bir güzel hikaye olmaktan ileri gitmediğini belirtmektedir.

Ahmet Paşa, daha sonra otuz akçe yevmiyeli olarak Bursa'ya tayin edilip orada Orhaniye, Muradiye ve Emir Sultan medrese vakıflarının mütevelliliği ile görevlendirilmiştir. Sonra sırasıyla Sultanönü (Eskişehir), Tire ve Ankara'da sancak beyligi görevine atanmıştır. Fatih'in 1481'de ölümünden sonra II. Bayezid'in zamanında tekrar eski itibarını kazanıp Bursa'ya sancak beyi olarak tayin olunmuştur. O görevde iken 1496 (hicri 602) yılında Bursa'da ölmüş ve Muradiye Camii yanında kendi yaptırdığı medrese yanında gömülmüş ve sonradan bir türbe inşa edilmiştir.

Edebi Kişiliği

Ahmed Paşa'nin zeki, zarif, nüktedan ve hazırcevap bir kişiliği olduğu belirtilmiştir. Ahmed Paşa yaşsdığı zamanlarda devrinin en büyükü şairi olarak kabul edilmiş ve saygı görmüştür.

Ahmed Paşa hem gazel hem de kaside türlerinde başarılı eserler yaratmış; şarkı ve murabbada da olgun örnekler vermiştir.

Dizeleri divan şiirinin söz ve anlam özellikleriyle örülüdür. İşlediği konular genellikle din dışı olup beşeri aşk konusundaki şiirler de Divan'inda önemli yer tutmaktadır. Dinî ve tasavvufî konulara rağbet göstermemiştir.

Şiirleri gayet ahenklidir ve aruz veznini çok ustaca kullandığı görülür. Kendi çağında "şairlerin sultanı" diye anıldığı bilinmektedir. Bütün tezkereciler Ahmed Paşa'nın şiirlerinden takdirle bahsederler. Sonra gelen nesil şairlerden Ahi, Lamii, Necati, Zati ve Baki ona nazireler yazmışlardır. XIX. yüzyılda Ziya Paşa, üç şairi, Ahmed Paşa, Necati ve Zati'yi, "Türki suhana temel komuşlar" olarak tarif etmiş ve Ahmet Paşa'nın "Şeyhi ile Necati arasında yetişen şairlerden en büyüğü" olduğunu ifade etmiştir. Şairin ünü Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırlarını aşmıştır.

Ancak bazı edebiyat kritikleri Ahmed Paşa'yi orijinallikten uzak görerek İran şairlerinden çevirmiş olduğu beyitleri kendine mal etmekle suçlamışlardır.

Ahmed Paşa'nın sanatının ve eserlerinin uygun bir şekilde değerlendirilmesi için aşırı övgü veya aşırı yerginin gerekmiyeceği şüphesizdir. Onun Türkçe divan şiirini yeni bir merhaleye ulaştırdığı ve onun için bir büyük şair sayılması gereği inkar edilemez.

Kaynakça

Cengiz, Halil Erdoğan, Divan Şiiri Antolojisi, Bilgi Yayınevi Ankara 1972

Divan Şairi Ahmet Paşa'nın Şiirlerinden Örnekler

Gül yüzünde göreli zülf-i semen-sây gönül (Murabba)

Gül yüzünde göreli zülf-i semen-sây gönül

Kara sevdaya yiler bî-ser ü bî-pây gönül

Dimedüm mi sana dolaşma ana hay gönül

Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Bizi hâk itdi hevâ yolına sevdâ nidelüm

Pây-mâl eyledi bu zülf-i semen-sâ nidelüm

Kul idinmezdi güzeller bizi illâ nidelüm

Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Felekün nûş iderem nîşini sâğarlar ile

Doğradı hâr-ı cefâ bağrumı hançerler ile

Baş koşam dimez idüm ben dahi dil-berler ile

Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Yarun itden çog uyar ardına ağyâr diriğ

Bize yâr olmadı ol şuh-ı sitem-gâr diriğ

Kıldı bir dil-ber-i hercâîyi dil-dâr diriğ

Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Ben dimezdüm ki hevâ yolına ser-bâz gelem

Ney-i ışkunla gamun çengine dem-sâz gelem

Dir idüm ışk kopuzun uşadam vâz gelem

Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Dil dilerken yüzinin vaslını cândan dahi yiğ

Bir demin görür iken iki cihândan dahi yiğ

Akdı bir serve dahi âb-ı revândan dahi yiğ

Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Ahmedem kim okınur nâmum ile nâme-i ışk

Germdür sözlerümün sûzile hengâme-i ışk

Dil elinden biçilübdür boyuma câme-i ışk

Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Açıklama: Vezin: Feilâtün feilâtün feilâtün feilün

Bu eser, Münir Nureddin Bey tarafından Rast makamında bestelenmiştir.

Der Medh-i Sultan Mehmed Hân (Kerem Kasidesi) (Kaside)

Ey muhît-i keremün katresi ummân-ı kerem

Bâğ-ı cûd ebr-i kefünden tolu bârân-ı kerem

Matla-ı subh-ı zafer mihr-i zekâ ebr-i hayâ

Felek izz ü alâ dâver-i devrân-ı kerem

Tâc bahş-ı ser-i sultân-ı salâtin-i cihân

Zînet-i taht u nigîn Hazret-i sultân-ı kerem

Zıll-ı Hakk Şâh Muhammed ki işiği gökinün

Kem-terin ılduzı olur meh-i tâbân-ı kerem

Ayağı toprağıdur cevher-i iksir-i hayât

Âsitânı tozıdur sürme-i ayân-ı kerem

Açılur hulk-ı nesîmiyle gül-i gülşen-i cûd

Bezenür lutfi zülâliyle gülistân-ı kerem

Bahr-ı ahzar ne durur kulzüm-i cûdında habâb

Katre-i feyzi nedür ebr-i dür-efşân-ı kerem

Bî-kıyâs olalı ihsânlarun ey hüccet-i cûd

Kâtı oldı cedel-i haşmunı bürhân-ı kerem

Kefi bir demde nisâr itdüği gencin oşrin

Haşre dek vezni demez kefe-i mizân-ı kerem

Ne melek hûy meliksin ki dem-i lutfun ile

Kevser-i cûd akıdur ravza-i Rıdvân-ı kerem


Ne kerâmet kodı Hakk zât-ı kerîmünde kolur

Ayağun basduğı yir çeşme-i hayvân-ı kerem



Bulmasa nâm-ı şerîfünle şeref-nâme-i cûd

Ebter olaydı kamu defter ü dîvân-ı kerem



Gün gibi saltanatun topı göğe ağsa ne tan

Sana buldı bu meydânda çü çevgân-ı kerem



Bahr-ı cûdun nice şerh olakonun reşhasıdur

Hâsıl-ı kân-ı sehâ mâye-i ummân-ı kerem



Saltanat hilatini kaddüne hayât-ı felek

Râst biçmese açılmazdı girîbân-ı kerem



Ne kadar zer var ise dest-i zer-efşânun ile

Harf-i zer gibi perâkendedür ey kân-ı kerem



Sîm sûretde sitem şekline yazıldığıçün

Tağıdursın anı düşman gibi ey hân-ı kerem



Gök tenûrında kurı kurs okınur mihr ile mâh

Hân-ı lutfunla firâvân olalı nân-ı kerem



Kâse-i hırs toyar sofra-i ihsânundan

Dest-i inâmun ile âm olalı hân-ı kerem



Mihr-i cûdun çemen-i lutfa zer-efşân olalı

Gülşen-i dehri bezer nergis-i bûstân-ı kerem



Bûy-ı hulkundan urur müşk gibi dem ki tutar

Hoş revâyihle cihân bâğını reyhân-ı kerem



Ahmedün gam makası kesdi dilin şem gibi

Sana Rûşen diyemez hâlini sultân-ı kerem



Sen Süleymânı ne dille öğe bir mûr-ı zaîf

Getüre nutka meger lutfun ile anı kerem



Husrevâ pâreledi cevr eli sabrum yakasın

Dest-gîr olsa demidür bana dâmân-ı kerem



Midhatün bülbülini gam kafesine koma kim

Hayfdur tûtiye zehr ey şeker-istân-ı kerem



Ekremül-halksın ey vâsıta-i ikd-i kirâm

Her leîmün sözin işitme budur şân-ı kerem



Kul hatâ kılsa nola afv-i şehenşâh kanı

Tutalım iki elüm kanda imiş kanı kerem



Umaram cürmümi gark itmeğe rahmet suyına

Mevc-i ihsânun ile cûş ide ummân-ı kerem



Bir kara toprağam ihyâ-yi memât itmek içün

Yağsa cûdın bulıdından nola nîsân-ı kerem



Nice kiklîm-i mürüvvetde geçe hükm-i vefâ

Nice keyvân-ı atâda tura dîvân-ı kerem



Nice kinsân ola âlemde abîdül-ihsân

Nice kim ola cihân tâbi-i fermân-ı kerem



Dest-i ihsânun ile yapıla bünyâd-ı sehâ

Pâye-i kadrün ile yucala eyvân-ı kerem



Nice kim Kabe müsâfirlerini lutf-ı İlâh

Rahmeti hânına her sâl ide mihmân-ı kerem



Îd-i ferhundene kurban ide adânı felek

Sen ehibbâna buyur âb-ı sehâ nân-ı kerem



Ömr-i hasmun ire târih gibi pâyâna

Nâmunı nâme-i ikbâl ide unvân-ı kerem



Açıklama: vezni: feilâtün feilâtün feilâtün feilün



Tarihsel kaynaklara göre Ahmet Paşa bu kasideyi padişaha hapisteyken yazarak affını istemiş ve ölüm cezasından kurtulmuştur.
 
Geri
Üst Alt