Açık Lise AÖL Seçmeli Temel Dini Bilgiler 2 Kitabı Ders Notları

Katılım
3 yıl 7 ay 7 gün
Mesajlar
5,534
Tepkime puanı
1,099
Yaş
27
Konum
İzmir/35
Memleket
İzmir
Meslek
Grafiker
Cinsiyet
bPg20e
Medeni Hal

İSLAM VE HUKUK​

İslam Hukuku ve Mahiyeti​

Toplumsal düzen içinde insanın hak ve yükümlülüklerinin sağlanmasında, insanların toplumsal ihtiyaçlarının karşılanmasında ve adaletin gerçekleştirilmesinde hukuk sisteminin önemi büyüktür.

Bireysel ve toplumsal yaşama ilişkin düzenleyici kurallar bütününü ifade etmek için İslam’da fıkıh terimi kullanılır. Fıkıh, insanın kendisine, çevresine ve Allah’a (c.c.) karşı olan davranışlarının yanı sıra, toplumsal ilişkileri de düzenleyen ve kendine özgü bir sistematiği bulunan bir hukuk düzeni niteliğindedir.

Fıkıh kelimesi sözlükte “Bir şeyi bilmek, iyi ve tam anlamak, derinlemesine kavramak” manasına gelir. Terim olarak ise “Kişinin günlük hayatında faydasına ve zararına olan şeyleri bilmesi” şeklinde tanımlanmıştır.

Fıkıh ilmi ile uğraşan kişiye fakih denir. Fakih, Kur’an ve sünnet gibi delillerden dini hüküm ortaya koyabilme yeteneğine sahip kimsedir.

fıkıh ilminin konuları


İslam hukukunun temel ilkeleri Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimizin (s.a.v.) sünnetinden çıkarılır. Bu iki kaynak aynı zamanda bütün İslami ilimlerin de temel kaynaklarıdır. İslam hukukunda hüküm çıkarılırken Yüce Allah’ın (c.c.) ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) ortaya koyduğu ilkeler gözetilir.

İSLAM HUKUKUNUN TEMEL İLKELERİ

  • Tekliflerde Kolaylık
  • Helallerde Genişlik
  • Adaletin Gözetilmesi
  • Suçun Şahsiliği
  • Suç ve Ceza Arasında Doğru Orantı
  • Kamu Yararının Gözetilmesi
Mecelle-i Ahkam-ı Adliye adlı Osmanlı devletinde hazırlanan hukuk esaslarını içeren kanun kitabında bu konu ile ilgili prensiplerden bazıları şunlardır;

Meşakkat Teysiri Celbeder:
Zorluk ve zahmet kolaylaştırma sebebidir. Buna göre uygulaması mükellef üzerinde büyük bir zorluk oluşturan hükümler hafifletilerek mükellefin güç yetirebileceği hale getirilir.

Zaruretler, memnu olan şeyleri mübah kılar: İşlenmesi yasaklanmış olan bazı şeyler zaruret hali söz konusu olduğunda mubah hale gelir.

Dinimizde herhangi bir konu ile ilgili olarak helal ve haram koyma yetkisi Yüce Allah’a (c.c.) ve Hz. Peygamber’e (s.a.v.) aittir. Bu nedenle helal ve haramlarla ilgili temel kaynak Allah’ın (c.c.) kelamı olan Kur’an-ı Kerim ile Peygamberimizin(s.a.v) sünnetidir.

Adaletin gözetilmesi İslam hukukunun önemli ilkelerden biridir. Adalet toplum hayatının en önemli denge unsuru ve teminatıdır. Kur’an-ı Kerim’e göre adaletin ölçüsü yahut dayanağı hakkaniyettir. Bununla ilgili Maide suresinin 8. ayetinde şöyle buyrulmaktadır; “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah’a karşı
gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”

İnsan aklını ve özgürlüğünü yanlış yönde kullandığı zaman hataya düşebilir. Özgür iradesini yanlış eylemlerde kullandığı zaman cezayı hak eder. İslam hukukunda suçun şahsiliği ilkesi gereği herkes kendi fiilinden sorumludur. Ayrıca hiçbir kimseye suç işlemedikçe cezaî sorumluluğun yüklenmemesi bu ilkenin gereğidir. Suçun şahsiliği ilkesi gereği ceza,
ancak suç işleyene verilir. Bu temel prensip Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir; “… Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez…” (En’am suresi, 164.ayet)

Kur’an ve Sünnetin belirlediği cezalar, İslam’ın muhafazasını esas aldığı beş temel değerin yani akıl, din, can, ırz ve malın korunmasını, insanların genel ve özel yararını bir denge içinde gözetmeyi hedef alır. Bu cezalar, İslâm’ın kötülüğü önleyip iyiliği hâkim kılma ilke ve gayretinin bir parçasıdır.

İslam dininde suça verilen cezadaki amaç, suçu önlemek, suçun açıkça işlenişine ve yayılmasına engel olmak, toplumsal yapıyı korumak ve suçluyu ıslah etmektir.

Toplumsal bir varlık olan insan, içinde yaşadığı toplumun kurallarına uygun davranmalıdır. İnsan kendi hak ve yükümlülüklerini yerine getirirken başkalarına zarar vermemelidir. Kul hakkı kapsamına girecek olan tutum ve davranışlardan sakınmalıdır. Ayrıca bireysel hak ve sorumluluklar kullanılırken toplum yararı anlamına gelen kamu
yararına dikkat etmelidir.

İslam hukukunun kaynakları en genel anlamda edille-i şer’iyye kavramı ile ifade edilir. Edille-i şer’iyye, İslam hukukunda şer’i hükümleri çıkarma yolarına denir. İslam hukukunda hükümlerin dayandırıldığı deliller, en temelde Yüce Allah’ın (c.c.) kelamı olan Kur’an-ı Kerim ile O’nun son elçisi olan Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sünnetidir. Bunların yanında icma ve kıyas da bu deliller arasındadır.

İSLAM HUKUKUNUN KAYNAKLARI

  • Kur’an-ı Kerim
  • Sünnet
  • İcma
  • Kıyas

Hukuk ile Ahlak İlişkisi​

Hukuk kelimesi Arapça’da “Hak” kelimesinin çoğulu olan Haklar anlamına gelir. Kişinin davranışlarını düzenlemek için toplumların gelenek ve göreneklere göre çeşitli aşamalar geçirerek bulunduğu çevreye göre devletçe konulmuş farklı kuralların tümüne hukuk denir.

Ahlakın hukuka önceliği olmalıdır çünkü ahlakı oluşturulamamış kanunların geçerliliği yoktur. Bundan dolayı İslam’ın Mekke döneminde önce ahlaki esaslar yerleştirilmiş daha sonra Medine devrinde ise İslam hukuku oluşturmuştur.

ANA HATLARIYLA İSLAM AHLAKI İSLAM VE EKONOMİK HAYAT​

İslam kelimesi sözlükte “kurtuluşa ermek, boyun eğmek, teslim olmak, barış yapmak” anlamlarına gelir. Terim olarak ise Yüce Allah (c.c.) tarafından gönderilen son peygamber Hz. Muhammed (s.av.) tarafından tebliğ ve beyan edilmiş, kıyamete kadar bütün insanlara hitap ederek inanma ve yaşamada doğru yolu gösteren dinin adıdır.

İslam dini evrensel bir dindir. İslam dini iman, ibadet, muamelat ve ahlak alanlarından oluşur. Ahlak, bütün bu alanlardaki temel ilkelerin bir hayat tarzına dönüşmesidir.

İslam düşüncesinde ahlak kelimesi ile “edeb” kelimesi çoğu zaman aynı anlamda kullanılmıştır. Edeb, davet, incelik ve kibarlık gibi anlamlara gelir. Bir toplumda örf, adet ve kural hâlini almış iyi tutum ve davranışlar veya bunları kazandıran bilgi anlamında kullanılır.

Ahlak ile ilgili kavramlardan biri de “hilim” kavramıdır. Hilim, akıllı ve kültürlü olmakla kazanılan, beşeri münasebetlerde hoşgörülü, bağışlayıcı ve medeni davranışlar sergilemeyi sağlayan ahlaki erdemi ifade eder.

İslam ahlakı insanların dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamayı gaye edinir.

İslam ahlakının ik temel kaynağı vardır:


  • Kur’an-ı Kerim
  • Sünnet
Din güzel ahlaktır. Güzel ahlak sahibi olmak da eğitim ile yani terbiyeyle mümkün olur. Dolayısıyla terbiye ve ahlak arasında yakın bir ilişki vardır. Peygamber Efendimizin (s.a.v) hadislerinde de terbiye ile ahlak arasındaki ilişkiyi görmekteyiz. “ Ben, ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (Müsned, 2/381) “Ben ancak bir öğretmen olarak
gönderildim.” (İbn Mâce, Sünnet, 17.)

Terbiye ile ahlak, birbirini tamamlayan iki kavramdır.

İman, ibadet ve ahlak kavramları iç içedir. Birinin eksik olması bütünlüğü bozar.
İman, ibadet ve ahlak ilişkisini, bunların birbirlerini tamamlayıcı olduğunu ortaya koyan en güzel örneklerden biri namazdır.

Müslümanlar için vazife, dine dayandığından dolayı yüce ve kutsal bir durumdur. Vazifenin gayesi, dünya ve ahirette hayıra, mutluluğa, kurtuluşa ermek için Allah’ın (c.c.) emrini yerine getirmektir. Vazifelerin yerine getirilmesi Allah’ın(c.c.) sevgi ve rızasını kazandırarak mutluluk ve huzura vesile olur. Vazifelerin yerine getirilmemesi ise insanı Allah’tan (c.c.) uzaklaştırır ve bunun sonucu olarak da mutsuzluğa, dünyevi ve uhrevi
cezalara neden olur.

Yüce Allah(c.c.) birdir; eşi, benzeri, ortağı yoktur. “Tek Allah inancı” demek olan “tevhit inancı” dinimizin temelidir.

Marifet;
sözlükte bilmek, tanımak, ikrar etmek demektir. Terim olarak ise kulun Allah’ı (c.c.) tanıması, O’nun hakkında bilgi sahibi olmasıdır. Kulun Allah’ı(c.c.) sıfatları, fiilleri ve isimleriyle tanımasıdır.

Ubudiyet; sözlükte, kulluk, itaat, boyun eğme, ibadet etme anlamlarına gelir. Terim olarak ise Allah’ın(c.c) rızasını elde edebilmek için emirlerini içtenlikle yerine getirip yasaklarından kaçınma anlamına gelmektedir.

Muhabbet; bir şeyi canı gönülden sevmek ve sevilen şeye bağlanmak demektir. Bu anlamda insanın sevgisine en layık olan Allah’tır (c.c.). Kur’an-ı Kerim’de, “…Müminlerin Allah’ı sevmesi ise hepsinden kuvvetlidir…” (Bakara suresi, 165. ayet.) buyrularak bu sevgiye işaret edilir.

Ta’zim; Allah’ın(c.c.) yücelik ve azametini kabul ve tasdik ederek O’nun karşısında saygılı ve edepli olmaktır.

Teslimiyet; boyun eğmek, itirazsız bir şekilde kabul etmek demektir. İslam kelimesi de, teslimiyet, barış ve kurtuluş gibi anlamlar içerir.

Tevbe; Allah’a(c.c) karşı vazifelerimizden biridir. Tevbe, işlenen günahlardan pişman olup, Allah’tan(c.c.) af dilemek ve bir daha o günahı işlememeye gayret etmektir.

Takva; sözlükte korumak, korunmak, sakınmak, saygı göstermek, dindar olmak, itaat etmek, korkmak, çekinmek anlamlarına gelir.

Havf; sözlükte korkmak, kaygılanmak, endişe duymak gibi anlamlara gelir. Terim anlamı ise hoşlanılmayan bir durumun başa gelmesinden veya arzulanan bir şeyin elde edilememesinden duyulan kaygı ve korkudur.

Reca; sözlükte ümit, emel, beklenti, istek gibi anlamlara gelir. Terim anlamı ise, kulun Allah’ın(c.c.) rahmetine güvenerek ümit içinde olmasıdır.

Muhabbet; Peygamberimize(s.a.v) karşı derin bir hürmet ve büyük bir sevgi beslemek demektir. Onu her şeyden çok sevmek demektir.

Peygamberimize(s.a.v.) teslimiyet göstermek, iman etmenin bir gereğidir. İman eden kimseler, Peygamber Efendimizin(s.a.v.) verdiği hükümlere teslimiyet gösterirler.

Salat; dua, rahmet ve mağfiret anlamına gelir. Selam ise esenlik ve barış anlamındadır. Bu iki kelimeden oluşan salat ü selam, dilimizde salavat getirme tabiriyle ifade edilir.

Kur’an-ı Kerim, Peygamberimiz Hz. Muhammed’e(s.a.v.) yaklaşık olarak 23 yıllık bir süreçte indirilmiş son ilahi kitaptır. Kur’an-ı Kerim’in son ilahi kitap oluşu, onun hükümlerinin kıyamete kadar yaşayacak olan bütün insanlar için geçerli olduğunu ifade eder.

Bir Müslümanın Kur’an-ı Kerim’e karşı vazifeleri:

• Kur’an-ı Kerim’in Allah’ın (c.c.) sözü ve son ilahi kitap olduğuna inanmak.
• Kur’an-ı Kerim’in bozulmadan, değişmeden günümüze ulaştığına inanmak.
• Kur’an-ı Kerim’i okumanın ibadet olduğuna inanmak.
• Kur’an-ı Kerim’i okumak için bedenen, ruhen ve kalben hazırlık yapmak.
• Kur’an-ı Kerim’i hükümlerinin kıyamete kadar devam edeceğine inanmak.
• Kur’an-ı Kerim’e karşı daima saygılı ve edebli davranmak.
• Kur’an-ı Kerim’i anlamaya çalışarak ve düzgün bir şekilde okumak.
• Kur’an-ı Kerim ayetlerini hayatımızın her alanında uygulamaya çalışmak.

Dinimizde kul hakkı yemek günahtır. Bu günahtan kurtulmak ancak hakkı yenen kişinin helallik vermesi ile olur.

İnsanlara karşı vazifelerimiz dinimizin ahlaki ölçüler olarak ortaya koyduğu güzelliklerdir. Bu vazifelerin yerine getirilmesi insanların dünya hayatında mutlu ve huzurlu yaşamalarını sağlar. Ahirette de ebedi saadete vesile olur.
 
  • Beğen
Tepkiler: LsR

Benzer konular

Geri
Üst Alt