Açık Lise AÖL Seçmeli Temel Dini Bilgiler 1 Kitabı Ders Notları

Katılım
3 yıl 7 ay 9 gün
Mesajlar
5,534
Tepkime puanı
1,099
Yaş
27
Konum
İzmir/35
Memleket
İzmir
Meslek
Grafiker
Cinsiyet
bPg20e
Medeni Hal
Açık Lise AÖL Seçmeli Temel Dini Bilgiler 1 Kitabı Ders Notları

İSLAM VE SOSYAL HAYAT​

Aile ilgili değerlerimiz aile içinde öğrenilir:

• Ailenin saygınlığı ve mahremiyeti
• Aile üyelerinin birbirine bağlılığı ve sadakat
• Aile üyeleri arasında sevgi, saygı, dayanışma ve yardımlaşma
• Din ve adetlerimize göre evlenmek (söz kesme, nişan, kına gecesi, nikâh,
düğün)

Bir Müslüman kimlerle evlenemez:

“Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren anneleriniz, süt bacılarınız, eşlerinizin anneleri, kendileriyle birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılınmıştır. Eğer onlarla birleşmiş değilseniz (nikâh ortadan kalktığında) kızlarını almanızda size bir sakınca yoktur. Kendi sulbünüzden olan oğlanlarınızın eşleri ve iki kız kardeşi birden almak da size haram kılındı ancak geçen geçmiştir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Nisa suresi, 23. ayet)

Evliliğin psikolojik, fizyolojik ve sosyal amaçları:

• Sevme ve sevilme ihtiyacı
• Toplumda bir yer edinebilme
• Birlikte güven içinde olma ve korunma duygusu
• Dayanışma duygusunu hissetme
• Geleceğe güvenle bakabilme
• Cinsel yaşamın meşru ve sağlıklı olarak düzenlenmesi
• Dünyaya yeni nesiller getirme

Evlilik ve aileyle ilgili Kur’an-ı Kerim’deki ayetler ve Peygamberimizin
hadislerinden bazıları şöyledir:


• Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.” diyenlerdir. (Furkân suresi, 74. ayet)
• “İyi erkeklerle iyi kadınları (birbirleriyle) evlendirin. (Dârimî, Nikâh, 10)
• “Birbirlerini seven (çiftlerin birleşmesi) için nikâhtan daha iyi bir çözüm yoktur.” (İbn Mâce, Nikâh, 1)
• “Bir kadınla dört şeyden dolayı evlenilir: Malı, soyu, güzelliği ve dini için. Sen dindar olanını seç. Aksi halde fakr-u zarurete duçar olursun!” (Buhârî, Nikâh, 16)

Eşler Arası Olması Gereken Duygular:

  • Sevgi
  • Saygı
  • Hoşgörü
  • Sadakat
  • Affetme
  • Muhabbet
  • Dürüstlük
  • Güven
  • Hüsnüzan
  • Bağlılık
  • Sabır
  • İlgi
  • Şefkat
  • Anlayış
  • Paylaşım
  • Fedakârlık
Sadakat: İhanet etmeme, aldatmama, güven duyma, sözünde durma, doğruyu söyleme anlamına gelir. Yalnızca Allah (c.c.) rızası için sevme, sevdiği kişiye karşı içtenlikle davranma ve kendisine iyilikte bulunan kimsenin iyiliğini unutmama anlamlarına da gelir.

Boşanma, Boşanmanın Bireysel ve Toplumsal Etkileri

Boşanma
, evlilik sözleşmesinin sona ermesidir. Geleneksel toplumlarda boşanma daha az olurken günümüz dünyasında bu durumla daha fazla karşılaşmaktayız. Bu durumda toplum yapısındaki değişimler ve ekonomik şartlar önemli rol oynamaktadır.

Boşanmanın olumsuz etkileri, boşanmanın sebebine bağlı olarak değişebilir. Eğer boşanma, karşılıklı anlaşarak ve adaletli bir şekilde yapıldıysa eşler ve çocuklar daha az etkilenirken, şiddet, baskı ve sadakatsizlik gibi durumlar nedeniyle boşanma olursa aile fertleri daha fazla olumsuz etkilere maruz kalmaktadır.

Sosyal Hayatla İlgili Bazı Temel Ölçüler

İslam dini, sosyal hayatta emniyet, güven, sulh (barış), hak, adalet, kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma gibi konulara daha fazla önem vermiştir.

Emniyet ve güven ortamının oluşmasını sağlayan etkenler:

• Adalet
• Doğruluk
• Sevgi ve saygı
• Sözünde durmak
• İşi sağlam yapmak
• Yardımlaşma ve dayanışma

Yeryüzündeki her şey Allah’ın(c.c.) bize emanetidir. Allah(c.c.), Kur’an-ı Kerim’de emanetin korunması hakkında şöyle buyurur: “Birbirinize bir emanet bırakırsanız, emanet bırakılan kimse emaneti sahibine versin ve (bu hususta) Rabbi olan Allah’tan korksun.” (Bakara suresi, 283. ayet)

Sulh

Sulh, sözlükte barış ve uzlaşma anlamına gelir. Sulh, bireyler veya toplumlar arasında barış yapma ve anlaşma sağlamayı ifade eder. Sulh yapma ve barış içinde yaşama Müslümanın sorumluluklarından biridir. Sulh yapacak taraflar fedakâr olmalıdır. İslam dini, yeryüzündeki bozgunculuğa ve çatışmaya son verip sulhu hedefler.
Kur’an-ı Kerim insanlar arasındaki sıkıntının sulh yoluyla çözümlenmesini ister. “…O halde siz mümin iseniz Allah’tan korkun, aranızı düzeltin, Allah ve Resulüne itaat edin.” (Enfal suresi, 1. ayet) Allah(c.c.), toplumlar arasında anlaşmazlığın sulh yoluyla neticelendirilmesini teşvik eder. Sulh, Kur’an-ı Kerim’de iyi bir çözüm yolu olarak ifade edilir. “…Sulh (daima ) hayırlıdır…” (Nisa suresi, 128. ayet)

Hak ve Adaleti Gözetme

Hak
; doğru, gerçek ve emek karşılığı alınan ücret anlamlarına gelir.
Hak’ın zıddı bâtıldır. Anne hakkı, baba hakkı, kul hakkı, hak yemek, hak sahibi ve hak etmek gibi ifadeleri günlük dilde kullanırız.

Adalet; hakkı gözetmek, hakka uygun davranmak, her şeyi olması gereken yere koymak ve herkese hakkını vermek anlamına gelir. Adaletin zıddı zulümdür. Hak ve hukuka uygunluk adalete uygunluk demektir.

Sosyal hayatta sorunlar hukuk yoluyla halledilir. Hiç kimse kendi hakkını kendi alamaz ve ceza veremez. Böyle bir durumda kan davaları, kin ve nefret duyguları ortaya çıkar.

Toplumda huzur kalmaz. Bu yüzden hukuk kuralları, hukuk kurumları tarafından yerine getirilir.

HİLFÜ-L FUDÛL (Erdemliler Topluluğu): Peygamberimizin (s.a.v.) amcası Zübeyr tarafından Mekke’de hak ve adaleti gerçekleştirmek için kurulmuştur.

Kardeşlik

Anne ve babası bir olan kişilere kardeş denir. İslam dininde kardeşlik ise aynı inancı ve değerleri savunma, aynı dünya görüşünü paylaşma ve bir dayanışma ruhunu ifade etmektedir. Kur’an-ı Kerim’de, kardeşlik, manevi birliği ve beraberliği ifade eder. “Müminler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.” (Hucurat suresi, 10. ayet)

İslam, din kardeşliğinin kan kardeşlik kadar önemli olduğunu vurgular. Hz Muhammed (s.a.v.), Medine’ye hicret etmek zorunda kalan muhacir ile onlara kucak açan ensarı kardeş ilan etmiştir. Bu kardeşlik maddi ve manevi birliği oluşturmak için kurulmuştur.

Peygamberimiz (s.a.v) kardeşlik ortamını oluşturacak bazı kural ve sorumluklar belirlemiştir:

Müminin mümin üzerinde altı hakkı vardır:

• Hastalandığında onu ziyaret eder,
• Öldüğünde cenazesinde bulunur,
• Kendisini davet ettiğinde davetine icabet eder,
• Onunla karşılaştığında selam verir,
• Aksırdığında ona hayır duada bulunur,
• Yanında ve gıyabında onun için samimi davranır.”
(Tirmizi, Edeb, 1)

Yardımlaşma ve Dayanışma

İslam, yardımlaşma ve dayanışma ile ilgili emirler ve tavsiyelerde bulunmuştur. Müslüman toplumlarda zekat, sadaka, sadaka-ı cariye ve infak gibi uygulamalar vardır.

İslam kimlere yardım etmemiz gerektiğini ve bu yardımın nasıl olacağını Kur’an-ı Kerim’de açıklar: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, elleriniz altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” (Nisa suresi, 36. ayet)

“Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer.’’ (Müslim, Birr, 66.)

Sosyal Hayatı Olumsuz Etkileyen Bazı Unsurlar

Ahlaki Yozlaşma


Ahlak, huy ve karakter anlamına gelmektedir. Kavram olarak ahlak, insanın isteyerek ve kötülüklerden uzak durarak iyi bir davranış yapmasıdır. Yozlaşma ise bozulma ve kötüleşme anlamına gelir.

İslam dini Müslümanların güzel ahlaklı olmasını ister; bunun için de bazı emir ve yasaklar koyar. Kur’an’ın koyduğu bu kurallara uyan Müslüman mutlu ve huzurlu olur. Ahlaki yozlaşma, toplumun kuralları çiğnemesi ve kötü davranışlar yapmasıyla ortaya çıkar.

Yalan ve Hile

Allah’ın(c.c.) yasakladığı yalan ve hile, toplum düzenini ve huzurunu bozan davranışlardandır. Yalan, bir konuda gerçeğe aykırı söz söylemektir. Doğruluğun zıddıdır.

Yalan söylemek insanları bilerek aldatmak demektir. Yalan söyleyen kimseye karşı güven duyulmaz. İslam, yalan söylemeyi haram kılmıştır. Allah(c.c.) bu konuda şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.” (Ahzap suresi, 70. ayet)

Allah(c.c.), insanların doğru sözlü ve güvenilir olmasını emretmiştir.

Tecessüs ve Mahremiyeti İhlal

Tecessüs, sözlükte merak etme anlamına geldiği gibi daha çok gizlice
ayıp ve kusur araştırmak demektir. Bir kimsenin özel durumunu merak edip öğrenmek için onun bilgisi ve rızası dışında gizlice araştırma yapmaktır.

Bu anlamda ahlak dışı bir davranış olan tecessüs, insanların birbirinden
şüphelenmesine ve güvensiz bir ortamın oluşmasına yol açar.
İslam dini, özel hayatın korunması için ilkeler koymuştur.

Kur’an-ı Kerim’de Allah(c.c.) şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü bazı zanlar günahtır.
Birbirinizin mahremiyetini (gizliliklerini) araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; Herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Bak bundan tiksindiniz. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah tevbeyi çokça kabul edendir, rahmeti sonsuzdur. ”(Hucurat suresi, 12. ayet)

Fitne, Fesat ve Terör

Fitne, sözlükte bozgunculuk, kargaşa, genel güvenliği bozma ve
haksızlık yapma anlamına geldiği gibi münafık, iki yüzlü anlamına da
gelir. Kur’an-ı Kerim’de fitnenin büyük günah olduğu şöyle ifade edilir:“…Fitne adam öldürmekten daha kötüdür…” (Bakara suresi, 217.ayet)

Münafıklık yapmak, iki yüzlülük yapmak ve toplum içinde nifak tohumları atarak huzursuzluk çıkarmak, Allah’ın (c.c.) haram kıldığı davranışlardır.

Fitne ve fesadın olduğu yerde insanlar birbirine güvenmez, toplumda huzur kalmaz. İslam dini fitne ve fesat çıkaran insanların ikiyüzlü ve güvenilmez olduğunu ifade eder.

Yaralama ve Öldürme

İslam dini toplum düzenini sağlamak için bazı ilkeler getirmiş ve önlemler almıştır. Bu sebeple can, mal, nesil, akıl ve din koruma altına alınmıştır.
İnsan canının güvenliğinin olmadığı bir yerde huzur ve emniyet olmaz.

İslam dini, insanın canını muhterem ve saygın kabul etmiş, ona zarar vermeyi ve cinayeti haram kılmıştır. Haksız yere öldürmenin cezası İslam dininde kısastır.

“Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında kısas size farz kılındı…”
(Bakara suresi, 178. ayet)

“Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın. ” (İsra suresi, 33. ayet)

Zina

Aralarında nikâh bağı bulunmayan erkek ve kadının arasındaki gayriahlaki ilişkiye zina denir.
Kur’an-ı Kerim ve hadislerde zina ve zinaya sebep olacak davranışlar
yasaklanmıştır. Kur’an-ı Kerim’de Allah (c.c.) şöyle emreder: “Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o hayâsızlıktır, çok kötü bir yoldur.” (İsra suresi, 32. ayet)

Hz. Adem’den (a.s.) Hz. Muhammed’e(s.a.v.) kadar bütün peygamberlerde zina haram kılınmıştır. Allah(c.c.) katında zina çok çirkin ve büyük bir günahtır.

İslam dininde sadece zina değil zinaya götürecek sebepler de yasaklanmıştır.

Alkol ve Madde Bağımlılığı

İslam’da can, akıl, nesil, mal ve din koruma altına alınmıştır. Bunlara zarar verecek her türlü fiil yasaklanmış ve haram kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim’de “Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister.” (Maide suresi, 90-91. ayetler) buyrularak içki içilmesi yasaklanmıştır.

İSLAM VE EKONOMİK HAYAT​

İslam Ekonomisinin Ahlaki Temelleri

İman, ibadet ve ahlakla ilgili hükümlerin, insanın davranışlarında ve sağlıklı bir toplumun oluşmasında önemli katkıları vardır. Allah’a(c.c.) iman eden ve ibadetlerini yerine getiren bir kişinin ahlaklı olması, kendi ve başkalarının haklarına karşı duyarlı olması beklenir.

İslam ahlakı, ekonomik işlerimizde öncelikle helal kazanç olması gerektiğini vurgular. Kul hakkını gözetmek, infak etmek (zekât ve sadaka vermek), paylaşmak, işçinin işini güzel yapması, işverenin de işçiye haksızlık etmemesi İslam’ın ekonomik ilişkilere koyduğu sınırlardır. Sosyal denge ve adalet bu sınırlar gözetilirse sağlanır. Aksi halde toplumda güvensizlik oluşur, gelir ve servet dengesi sağlanamaz.

Helal Kazancın Önemi

İslam’da mal ve mülk edinme tıpkı ilim gibi gereklidir. Çünkü kişinin kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdürebilmesi, ailesinin nafakasını sağlayabilmesi ve toplumların ayakta durması için meşru yollardan çalışıp helal kazanç elde etmesi gerekir. Helal kazanç, İslam dininin belirlediği sınırlar içinde elde edilen rızıktır. İslam dininde haksız kazanç olan; hırsızlık, gasp, tefecilik, faiz, hile, kumar ve rüşvet yasaklanmıştır.

İslam dininde kişinin kendi emeğiyle kazandığı mal övülürken hibe, miras, zekat ve nafaka yoluyla mal edinmesi de helal görülmüştür.

İnfak Kültürü

İnfak, Allah’ın(c.c.) hoşnutluğunu kazanmak için kişinin kendi malından harcaması, ihtiyaç sahiplerine maddi yardım etmesi demektir. İnfak, zekât ve gönüllü olarak yapılan her türlü sadakayı ve hayrı kapsar. İnfak, maddi ve manevi pek çok yardımı içerir. Zekât, sadaka, fidye, fitre ve ilim öğretmek bunlardan başlıca olanlarıdır.

Karz-ı Hasen​

Karz-ı hasen, hiçbir kişisel çıkar ve kazanç gözetmeksizin sırf Allah(c.c.) rızası için ihtiyaç sahibine verilen borca denir. Borcu olan kişi borcunu öderken faiz ödemez. Yapılan yardımda Allah rızası ön planda tutulur. Karz-ı hasen Allah’a(c.c) ödünç vermek anlamına da gelir. Karz-ı hasen Müslüman bir kişinin sorumluluklarından biridir.

İslam dininin emirlerinden biri de Müslümanların kendi aralarında karşılıklı dayanışma ve yardımlaşmalarıdır. Buna göre İslam’da zengin kişilerin ihtiyaç sahiplerine borç vermesi teşvik edilmiştir. Borç veren kişi isterse alacağını almayabilir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ve Allah’a (O’nun muhtaç
kullarına) güzel bir ödünç verenlere bu fazlasıyla ödenecektir. Onlar için değerli bir ödül vardır.” (Hadid suresi, 18. ayet)

Borçlanmanın da bazı kuralları vardır. Mecbur kalmadıkça borçlanmamak en iyisidir. Nitekim Peygamber Efendimiz(s.a.v.) şöyle dua etmiştir: “ Ya Rab! Günahtan ve borçtan sana sığınırım.” (Buhari, İstikraz, 2) Borçlunun ve borç verenin haklarının korunması için Allah(c.c.) şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın…” (Bakara suresi, 282. ayet)

Kul Hakkı

Kul hakkı
, insanların birbiri ile olan münasebetlerinden doğan hak ve sorumluluklarıdır. İslam dininde kul hakkına girmek veya kul hakkı yemek haramdır. Kul hakkı, maddi ve manevi davranışlarımızı kapsar. Dedikodu etmek kul hakkı olduğu gibi hırsızlık yapmak da kul hakkına girer. Allah’ın (c.c.) huzuruna kul hakkı olmadan çıkmamız gerekir.

Kul hakkı, birinin malını haksız yollarla yemek, haksızlık etmek, maddi ve manevi açıdan birini zarara uğratmak demektir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman tam ölçerler. Fakat kendileri onlara bir şey ölçüp yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar.” (Mutaffifîn suresi, 1-3 ayetler)

Müslüman bir kişi yaptıklarının hesabını vereceğini düşünerek hareket
etmeli, kul hakkına girmemelidir. Ahirete kul hakkıyla gitmemelidir.

İşçi ve İşveren Hakkı

İslam dini, toplumda yaşayan insanlar arasındaki adaleti sağlamak için maddi, manevi haklar ve sorumluluklar belirlemiştir. Bu haklar ve sorumluluklar karşılıklıdır.

İşverenin hak ve sorumlulukları:

  • İşçinin ücretini önceden belirler, bunu zamanında ve tam olarak öder.
  • İşveren işçiye iyi davranmalıdır.
  • İşveren işçinin özgürlüğünü kısıtlayacak ve sağlığını tehlikeye atacak bir davranışta bulunmamalıdır.
  • İşveren, işyerinin güvenliğini sağlamak zorundadır.
  • İşverenin bir diğer sorumluluğu, işi ehline vermesidir.
İşçinin hak ve sorumlulukları:

  • İşçi kendisine emanet edilen işi gerektiği şekilde yapmalıdır.
  • İşçi kendisine emanet edilen eşyaları korumalı, zarar vermemelidir.
  • İşçi, meşru ihtiyaçları hariç iş saatlerinde çalışmalıdır. İşvereni zarara
    sokacak başka bir işle meşgul olmamalıdır.
  • İşveren ve işçi birbirlerinin çaresizliğinden yararlanmamalıdır. Birbirlerinin haklarını savunmalı ve adaletli davranmalıdır.

İslam’ın Mülkiyet Anlayışı​

İslam dini, mülk edinme ile ilgili kuralları belirlemiştir. Buna göre bireye (özel) mülkiyet hakkı verilmiştir. Mülk edinme insanın fıtratında vardır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma güzel atlara, (deve, sığır, koyun, keçi gibi) hayvanlara, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir.” (Al-i İmran suresi, 14. ayet)

Mal ve mülk edinme konusunda insanlar arasında farklılıklar vardır. Kur’an-ı Kerim bu konudaki fark şöyle ifade edilir: “Allah rızık hususunda kiminizi kiminizden üstün kıldı.” (Nahl suresi, 71. ayet) Bu farklılık insanların kabiliyet, çalışma ve gayretlerindeki farklılıklardan oluşmaktadır.

İslam dini açısından ticaret ve miras yoluyla mülk edinmemiz helaldir. Hırsızlık, tefecilik, kumar, faiz ve rüşvet gibi yollardan mülk edinmek İslam dininde haramdır. Mülk edinmek haktır fakat bu mülkü savurmak veya israf etmek haramdır.

Ekonomik Hayatı Olumsuz Etkileyen Uygulamalar

  • Faiz
  • Rüşvet
  • Hileli Satışlar
  • Yapay Olarak Fiyatlarla Oynama
  • Karaborsacılık
 
  • Beğen
Tepkiler: LsR

Benzer konular

Geri
Üst Alt