Açık Lise Aöl Felsefe 1 – 1. Üni̇te Özeti̇

Katılım
3 yıl 6 ay 11 gün
Mesajlar
5,534
Tepkime puanı
1,099
Yaş
27
Konum
İzmir/35
Memleket
İzmir
Meslek
Grafiker
Cinsiyet
bPg20e
Medeni Hal

1. ÜNİTE: FELSEFEYİ TANIMA​

“Tek bildiğim şey, hiçbir şey bilmediğimdir.” Sokrates

1.1. FELSEFENİN ANLAMI

1.1.1. Düşünmenin Önemi ve Gerekliliği


Sokrates “Üstüne düşünülmemiş bir yaşam yaşanmaya değer değildir.” der.

Her şeyden önce insanın doğayı anlama isteği doğuştan gelir. İnsan, dünyaya hayvanların sahip olduğu yaşamını sürdürme ve kendini koruma gibi birtakım yeteneklerle değil, akıl denen bir güçle gelmiştir.

İnsan, dünyayı anlamak için pek çok soru sorar ve bunlara yanıt bulmak ister. Böylece var olan şeyler arasındaki ilişkileri, bağları bulmaya çalışır. Bilgi nedir? İnsan bilmeyi nasıl gerçekleştirir? İnsan kendisini ve dünyadaki tüm var olanları bilmek ister. Bu bilme etkinliğinde insan düşünen yani özne (suje) iken, onun karşılaştığı ve bilmek istediği varlıklar ise nesne (obje) dir. Bilgi ise özne ile nesne arasındaki ilişki sonucunda ortaya çıkan bir üründür.

Bu durumda bilgide insandan var olana doğru yönelen bir bilinçlilik hâli vardır. Bilinç, insanın kendisi, yaşantıları, dünya üzerindeki bilgisi, aynı zamanda düşünme ve kendini tanıma yeteneğidir.

İnsanın kendisini ve kendisinin evrendeki yerini sorgulaması, var olanlara anlam vermesinin başlangıcıdır ve bu arayışı insanı özbilinç seviyesine taşır. Özbilinç, düşünen öznenin kendi üstüne dönerek düşünmesi, duygularına, algılarına, bilgilerine ve kavrayışlarına bağlı olarak kendini anlama, tanıma ya da bilme yeteneğidir.

Felsefe kişinin kendini bilmesine giden yolu açar. Öyle ki “Kendini Bil” buyruğu filozoflarca önemsenmiştir. Örneğin, Mevlâna’nın “Dün akıllıydım dünyayı değiştirdim. Bugün ise bilgeyim, kendimi değiştirdim.” sözünü düşünelim. Sonra Yunus Emre’yi hatırlayalım. “İlim ilim bilmektir. İlim kendini bilmektir. Sen kendini bilmez isen ya nice okumaktır.” derken insanları kendini bilmeye yöneltmektedir. Daha da öncesinde Sokrates’i unutmayalım.
İnsanın kendini bilmesi ve kendine hâkim olması gerektiğini ünlü filozof Sokrates (MÖ 469-399) “Üstüne düşünülmemiş bir yaşam yaşanmaya değer değildir.” diyerek ifade etmiştir.

1.1.2. Felsefenin Tanımı

Arapçadan dilimize geçen felsefe kelimesi, Yunanca Philosophia (filyasofya) sözcüğünden
gelmektedir. lk filozof olarak anılan kişi MÖ 6.yy. da Antik Yunanlı bir düşünür olan Thales (Tales)’tir. Öte taraftan kendisine filozof unvanını veren, filozof sözcüğünü kullanan ilk
kişi Pythagoras [Pitagoras (MÖ 596-500)]’tır.

Ondan öncekiler bilge olarak bilinmiş ve her şeyi bilen kişiler olarak görülmüştür. Buna karşın Pythagoras, kendisini bilge olmaktan çok, bilgelik dostu olarak tanımlamıştır. Ona göre, bilgelik, yalnız tanrılara yakışır ve insanın ömrü, tüm hakikatleri bilmesine yeterli olmadığından ona yakışacak olan, bilgiyi sevmek ve bilgeliğe ulaşmaya çabalamaktır.

1.1.3. Filozoflara Göre Felsefe Tanımları

Felsefeye ilişkin tanım denemelerinde bir görüş birliği olmasa da benzer noktalar vardır. Filozoflar, içinde yaşadığı dünyada olup bitenleri anlamak, doğruya ulaşmak ve değerlere göre yaşamak gibi ortak problemlerle ilgilenirler.

Antik Yunan filozofu Platon (MÖ 427-347)’a göre felsefe, “Doğruya varmak, var olanı bilmek için düşüncenin yöntemli bir çalışmasıdır.” Filozofun da bilgiden amacı gerçeğin bilgisini
yakalamaktır. Yine bir Yunan düşünürü olan Aristoteles (MÖ 384-322) felsefeyi “Var olanın ilk ilkelerinin ve temellerinin araştırılmasıdır.” şeklinde tanımlamıştır.

İslam filozofu El-Kindi (801-873), “Felsefe, insanın gücü ölçüsünde varlığın hakikatini bilmesidir.” derken, Türk-İslam filozofu Farabi (870-950)’ye göre felsefe, “Var olmaları bakımından varlıkların bilinmesidir.”

İbn-i Sina (980-1037) ise insan aklının sınırlı olduğunu, bu nedenle de insanın nesnelerin hakikatini bilemeyeceğini savunmuştur. Buna göre o, felsefenin amacını “Bir insanın nesnelerin hakikatlerini kavrayabileceği kadar kavramasıdır.” şeklinde vermiştir.

Alman filozofu Immanuel Kant (İmmanuel Kant) (1724-1804) Aydınlanma Dönemi düşünürüdür. Kant’a göre, “Felsefe kendisini akla dayanan nedenlerle meşru kılmak veya haklı çıkarmak iddiasında bir zihinsel etkinlik biçimidir.”

Karl Jaspers (1883-1969), “Felsefe yapmak, sürekli yolda olmaktır.” der. Felsefenin eleştirel,
sorgulayıcı bir düşünüş ve bitmeyecek bir arayış olduğuna vurgu yapan Türk düşünürü Hilmi Ziya Ülken (1901-1974) felsefeyi, “Bir eleştirme ve tespit etme faaliyeti” olarak tanımlamıştır. Diğer bir Türk düşünürü Takiyettin Mengüşoğlu (1905-1984) ise felsefeyi, “Nesnel gerçekliğin hemen her boyutunda olup bitenler üzerinde gerçekleştirilen sorgulamadır, çok yönlü, kuşkulu
ve derinlemesine düşünce biçimidir.” şeklinde değerlendirmiştir.

1.1.4. Filozof Kimdir?

Bilgiyi seven, bilgelik arayışına muhtaç olduğunu hisseden filozofta herkes gibi yer, içer, gezer. Onu diğer insanlardan farklılaştıran şey, onun kendi kendine soru soran kişi olmasıdır.

Filozofun yaptığı tüm insanlığın sorunlarını kendine problem edinmek, bilim, sanat, siyaset gibi her alanda düşünerek yeni, özgün fikirler ortaya koyabilmektir. Filozoflar, “Kral Çıplak!” isimli hikâyedeki gerçeği haykırarak söyleyen çocuk gibi doğruları olduğu gibi söylerler.

1.2. FELSEFİ DÜŞÜNCE

1.2.1. Felsefi Düşüncenin Ortaya Çıkışı


Yeryüzüne adım attığı andan itibaren insan, evrensel bazı soruların cevabını merak etmiştir: “Doğada var olan her şeyin kökeni ve nedeni ne olabilir?, Evren nedir ve nasıl oluşmuştur?, İnsanın ve evrenin var olma nedeni ne olabilir?” bunlar sorulan sorulardan sadece bir kaçıdır.

İşte felsefe, var olan her şeyin nedenini, esasını merak eden ve bunları bilmek, anlamak ihtiyacı duyan insan aklının her tür bilgiyi eleştiri süzgecinden geçirme çabasıyla MÖ 6.yy.da İyonya’ da doğmuştur. Bağımsız bir düşünce faaliyeti olarak felsefenin, Antik Yunanlılarda başladığı kabul edilir. Antik Yunan dışında da Çin, Hint, Sümer, Mezopotamya, Mısır ve İran’da önemli bir düşünce geleneğinin bulunduğu ifade edilir.

Antik Yunanlıların doğaya yönelimleri ise pratik kaygılardan uzak, sadece bilmek isteğiyle
gerçekleşmiştir. Antik Yunanlılar, zengin liman kentlerinde doğudaki medeniyetlerle ticari ilişkilerde bulunarak maddi refah düzeyine ulaştıkları gibi onlarla yoğun bir kültürel alışverişte de bulunmuşlardır. Meraklı ve araştırmacı bir millet olmalarının da etkisiyle onlardan edindikleri
bilgileri neden, niçin sorularıyla değerlendirmişler, kendilerine sunulan bilgilerle yetinmeyip dünyada olup bitenlerin gerçek sebebini merak etmişler ve anlamaya çalışmışlardır.

1.2.2. Felsefi Düşüncenin Özellikleri

Thales (Tales) (MÖ 624-546)
, dünyadaki düzen, mevsimlerin birbirini izleyişindeki kusursuzluk karşısında hayrete düşmüş; gökyüzündeki güneş, ay ve yıldızların muhteşem görünüş ve dizilişi karşısında âdeta dehşete kapılmıştır.

Felsefi düşüncenin en temel özelliklerinden üç tanesinin karşınıza çıktığını fark edeceksiniz. İlki insanın hayret etmesi, ikincisi merak etmesi, üçüncüsü soru sormasıdır. Hayret insanın evrende olup bitenler karşısındaki şaşkınlığı ve hayranlık duygusudur. Bu duygu, onda bilme isteği doğurur ve onu soru sormaya iter. Merak; gerçeği bulmak isteyen insanın bilme arayışı, öğrenme isteğidir. Şüphe, kendisine sunulan bilgilerle yetinmeyen insanın, var olan şeylerin olduklarından başka türlü de olabileceklerini düşünme eğilimidir. Şüpheden ve sorgulamadan vazgeçmek, yeni düşüncelere açık olmamak demektir.

Eleştirel olmak, ileri sürülen düşüncelerin derinlemesine sorgulanarak, doğru ve yanlış yanlarının belli ölçütlere göre değerlendirilmesi demektir. Felsefede düşüncelerin tutarlı bir şekilde ifade edilmesi son derece önemlidir. Tutarlı olma, mantıksal bir bütünün parçaları veya öğeleri arasındaki karşılıklı bağlantının ve uyumun olma hâlidir.

Felsefede düşüncelerin birbirini geliştirecek, zenginleştirecek şekilde sürekli çoğalması, onun
yığılımlı ilerleme özelliği taşıdığını gösterir. Felsefenin bir diğer özelliği de refleksif bir düşünce etkinliği olmasıdır. Refleksif olma sahip olduğu bilgileri sorgulayan zihnin kendi üzerine dönme hareketidir.

1.3. FELSEFENİN İNSAN VE TOPLUM HAYATI ÜZERİNDEKİ ROLÜ

Felsefenin bireysel ve toplumsal işlevleri:


1. İnsan evrenin yapısı, düzeni, yaşamın değeri, amacı, bilgilerin güvenilirlik derecesi, iyi, güzel ve doğrunun nitelikleri, madde-ruh ilişkisi gibi pek çok konuyu merak eder.

2. Bilgi toplumunda bilgi üretebilen insanlar ancak eleştirel düşünebilen insanlardır. Felsefe insana eleştirel düşünme alışkanlığı kazandırır.

3. Felsefe sayesinde insan; peşin hüküm, ön yargı ve varsayımlarının (doğru diye kabul ettiği her şey) farkına varır.

4. Felsefe, insanın nasıl yaşaması ve doğru yaşamın nasıl olması gerektiği konusunda daha titiz, daha derinlemesine düşünmesine neden olur.

5. Pek çok insan yaşamını yöneten doğrular ve değerleri hiç farkına varmadan benimser. Kendisine sunulanlar üzerine düşünmeden benimsediği bu doğrularla yaşamını sürdürür. Hâlbuki felsefe, insan ömrü boyunca çağının ve toplumunun alışılmış düşünce veya doğrularının
dayanaklarını eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmesini ister.

6. Kavramsal bir düşünme etkinliği olan felsefe, kavramların doğru kullanılmasını ister. Düşünme kavramlarla olur; doğru düşünme ise kavramların doğru kullanılmasıyla sağlanır.

7. Demokrasi ile yönetilen toplumlarda bu yönetimin iyi işleyebilmesi, insanların bazı temel nitelikleri taşımalarıyla mümkündür. Bunlar hoşgörülü olmak, eleştirel bir bakış açısı taşımak, başkalarının fikirlerine saygılı olabilmek gibi niteliklerdir.

8. Her insanın sadece ve sadece insan olduğu için sahip olduğu hakları vardır. Bu hakların anlam taşıyabilmesi için insanlarca doğru olarak bilinmesi, değerinin kavranması ve yaşama geçirilmesi gereklidir.

9. Filozofların olaylara eleştirel bir tavır ve bütünsel bakış açısıyla yaklaşmaları, var olan problemleri fark etmelerine neden olur. Onlar; toplumun ahlaki, dini, siyasi oluşumlarına duyarsız kalmadıkları gibi bunlardan da etkilenirler.​
 
  • Beğen
Tepkiler: LsR

Benzer konular

Geri
Üst Alt